Uyusun da büyüsün ninni

Son birkaç haftadır dünyanın gözü uzayda.

Daha doğrusu Güneş’te.

Yıldızımızda giderek artan fiziksel faaliyetlerin, Dünya üzerinde yapması muhtemel etkileri konuşuluyor.

Dünya henüz bu denli elektronik ve uzay bağımlı hale gelmemişken bile Güneş patlamalarının ve koronal kütle atımlarının Dünya’yı ne kadar olumsuz etkilediği bilindiği için bugün benzer bir büyük patlama sonrası, kıyamet senaryolarından söz ediliyor.

ABD’de Jeff Bezos’un Florida’da yaptırdığı sığınağa girmeyi planladığı, Mark Zuckerberg’in benzer bir hazırlık yaptığı haberleri konuşuluyor.

Uyduların devre dışı kaldığı, haberleşmenin duracağı, GPS’lerin çalışmayacağı, bazı bölgelerde elektrik şebekelerinin çökeceği, internetin en iyi ihtimalle bir süre olmayacağı, bankacılık işlemlerinin yapılamayacağı, ulaşımın olmayacağı, uçakların havalanmayacağı bir Dünya’dan söz ediliyor.

Medeni her ülke bununla ilgili çalışıyor, önlemler planlıyor, halk ile paylaşıyor.  

Ben de, artan bu Güneş aktivitelerine karşı, olan ve daha büyüğünün de olacağı kesin olan bu patlamalara karşı Türkiye’nin nasıl önlemler aldığını öğrenmek istedim.

Ve hali ile bunu en iyi yapacak olan Türkiye Uzay Ajansı’nın internet sitesine girdim.

Türk üniversitelerinin bu konu ile yaptığı tüm çalışmaların, Türkiye’de uzayla ilgilenen tüm enstitülerin, Türkiye’nin bu konuda makale hazırlamış olan tüm Güneş fizikçilerinin çalışmalarının Türkiye Uzay Ajansı’nın sayfasında, hatta konunun güncelliğine ve önemine binaen birinci sayfasında olması muhtemeldi.

Ve Ajans’ın internet sitesine girdim.

Karşımda Hasan Cemal’ın köşe yazılarının üzerindeki pozuna benzer bir şekilde poz vermiş, yakışıklı bir adam vardı.

Türkiye’nin ilk astronotu.

Bu beyefendinin, 9 Ocak’ta uzaya gidecek ilk Türk olacağından bahsediliyordu.

Kendisine Axiom adlı uzay turizmi yapan kuruluştan bir bilet alınmıştı ve Axiom Space’ten yapılan açıklamaya dayanarak, ilgili bakan astronotumuzun 9 Ocak’ta uzayda olacağını anlatıyordu.

Beklen Güneş fırtınası ile ilgili bir başlık, bir yönlendirme, bir haber yoktu.

Sitenin içine girip bakayım dedim.

Orada da bir şey bulamadım.

Türkiye Uzay Ajansı’nın sayfasında Cacabey Camii’nin yeniden ibadete açıldığı bilgisi bile vardı ama Güneş patlamaları ile tek satır yoktu.

Türkiye Uzay Ajansı’ndan umudu kesince, bu kez Tübitak’ın sayfasına girdim.

Orada da bol miktarda takım elbiseli adam fotoğrafı ve birbirine plaket veren insan görüntüleri vardı ama Güneş’te olan ve beklenen hareketlilik hakkında bir şey bulamadım.

Sonunda vazgeçtim.

Çünkü anladım ki, bizdeki kurumlar iş yapmak için değil propaganda yapmak için var.

Uzay Ajansımız, bırakın uzay aracı yapmayı, uzay aracına binecek paralı yolcumuzun kıyafetini bile yapmaya çalışmıyor.

2023’te aya önce sert diye açıklanan, sonra yumuşak olacağı söylenen inişin niye gerçekleşemediğini anlatan, bununla ilgili çalışmalardan söz eden bir bilgiyi bile paylaşmıyorlar. Havalı fotoğraflar, birtakım palavralar.  

Koca kurum, sadece “Uzaya ilk Türk AKP tarafından yollandı” demek için var.

Keza TÜBİTAK da benzer bir göreve soyunmuş. Bilgi üretmek ve bunu halkla paylaşmak diye bir dertleri yok.

Varsa yoksa propaganda, en önemli şey propaganda. Gerisini ara ki bulasın…

Tek dertleri, büyüklük taslama, göz boyama, varmış gibi gösterme, yapıyormuş gibi yapma.

Onlar için hayat bir propagandadan, her şey bir algıdan ibaret.

Koca bir ülkeyi, gerçek dışı bir rüyada yaşatmak tek dertleri.

Bir gün bu halk bunun bir palavra, gerçek olmayan bir rüya olduğunu anlarsa diye bir korkuları da yok.

Çünkü halk da rüyadan memnun.

Uyuyarak büyüyeceklerine daha beşikte iken inandırılmışlar.


Rektörün otel rezilliği

Pes.

Gerçekten pes.

Ve hatta yuh.

Niye mi!

Okuyun ve olayın müsebbibi yerine siz utanın, aynen benim utandığım gibi.

İstanbul Üniversitesi Rektörü Bülent Zülfikar, ailesi ile birlikte Konya’ya gitmiş.

Belli ki, Dedeman Otel’de yer ayırmışlar.

Ancak bir aksaklık olmuş ve Zülfikar Ailesi’ne odaları saat 17’ye kadar verilememiş.

Otelin büyük ayıbı.

Tüm bunları nereden biliyoruz peki!

İstanbul Üniversitesi’nin kurumsal internet sitesinden, otele eleştiri ve hatta hakaret dolu bir mektup yayınlanmasından.

Rektör Bey kendisine ve ailesine yapılan bu terbiyesizliğe o kadar sinirlenmiş ki, üniversitenin resmî açıklaması olarak otele verip veriştirmiş.

Hani bu yapılan üniversitenin yaptığı resmî bir organizasyon olur, bir kongre bir sempozyum otelin hatası yüzünden aksar, yapılamaz o zaman üniversitenin otele resmî bir tepki göstermesini anlarım da, bu neyin nesi!

Ailece geziye gidiyorsun, gördüğün muameleden memnun kalmayınca başında olduğun kamu kurumunun resmî sitesinden açıklama yaptırıyorsun.

Ben bu haberi Diken internet sitesinde görünce yemin ederim inanmadım.

Bir profesör, bir rektör kendini bu kadar küçültmez diye düşündüm.

Açıp kendim baktım.  

Yanılmışım.

Haber doğru imiş.

Aslında bugünkü iktidarı kutlamak lazım.

Nasıl ediyor, nasıl yapıyorsa her göreve o göreve en layık olmayan ve yaptığı hareketle herkesi utandırması muhtemel kişileri bulup koyuyor.

Ve onlar da taçlanan baş akıllanır sözünü boşa çıkarmak için her türlü rezilliği yapmaktan kaçınmıyorlar.

Şimdi her gün İstanbul Üniversitesi’nin internet sitesini izleyeceğim.

Rektörün yemeğini beğenmediği restoranları, konforunu beğenmediği otomobilleri, kendisine verilen yeri beğenmediği havayolu şirketlerini tek tek öğreneceğim.

Belli ki, rektör bunları yapmaktan utanmayacak da, acaba onu rektör yapanlar utanacak mı!


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Makamlar makamı rezil edecek insanlara teslim edilmediği zaman.

Erişilebilirlik Araçları