Tanju Özcan yanılıyor

CHP’nin eski genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun AKP’den ayrılan “siyasal İslamcıları” CHP seçmenin oyları ile TBMM’ye taşıması çok konuşuldu.

Bu ekibin aslında içten içe hâlâ AKP’li olduğu, CHP’nin siyasal İslamcılığın taşımacısı haline geldiği, bu kişilerin CHP açısından kritik olabilecek anlarda AKP’den yana tavır alacakları ve hatta bazılarının AKP’ye katılabileceği hep söylendi.

Ancak bunlar veriye dayanan iddialar değildi.

Pek çoğumuzun katıldığı tahminlerdi.

Benim tezim ise siyasal İslamcılığın akla dayanan bir siyaset değil, bir inanç olarak algılanması gerektiği idi.

Bir kez siyasal İslamcı iseniz, hep öyle kalırdınız, dinle siyaseti bir kez iç içe soktunuz mu, bir daha ayıramazdınız.

Ancak dediğim gibi bunların hepsi tahmindi.

CHP tarafından TBMM’ye sokulan bir siyasal İslamcı ekibin Kemal Kılıçdaroğlu’na tek bir oy dahi getirmediği de yine seçim döneminde konuşulmuştu ancak kimse de tam olarak durumu bilemiyordu.

Bilmemizi sağlayan ise Gelecek Partisi milletvekili Selim Temurci oldu.

Gelecek Partisi’nin önemli isimlerinden Temurci iktidar partisi AKP’nin eski İstanbul İl Başkanı idi. 2018 yılında bir telefonla istifası “buyurulmuş”, o da bu buyruğa uyarak partisinden istifa etmişti.

Sonrasında Gelecek Partisi’nin kurucuları arasında yer almış, CHP listelerinden de milletvekili seçilmişti.

Ve önemli bir not olarak ekleyeyim, Rizeli idi!

İşte bu Temurci, katıldığı bir televizyon programında yerel seçimlerde oyunu İmamoğlu’na değil, Murat Kurum’a vereceğini açıklamış.

Şaşırdınız mı?

Şaşırdıysanız aklınıza şaşırayım!

Beni asıl şaşırtan, aynı programa katılan Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın sözleri oldu.

Tanju Özcan Temurci’ye “İlk seçimde CHP’yi sattınız” dedi.

Tanju Bey eğer önümüzdeki seçimi kast ediyorsa yanılıyor.

Ben eminim ki, Temurci ve benzerleri CHP’yi Mayıs 2023 seçiminde sattılar.

Ben Selim Temurci’nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde de Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vermediğine iddiaya girerim.

Satış o zaman başlamıştı.

Çünkü Temurci ve benzerlerinin sokak röportajlarında gördüğümüz “Kıyamet kopsa, ülke yansa yıkılsa yine AK Parti’ye, yine Reis’e oy veririm” diyen amcalardan hiç farkı yok.

Onlar için siyaset ülkeye hizmet değil, bir inanç.

İmama kızsalar bile önünde secdeye devam.

Zaten bununla ilgili bir de atasözü yok mu!


Vize aşağılaması

Gelecek Partisi demişken aklıma geldi.

Partinin kurucu genel başkanı Ahmet Davutoğlu da AKP Genel Başkanlığı ve Başbakanlık yapar ve partinin tarihinin en yüksek oyu aldığı seçimde genel başkanlık koltuğunda otururken, seçimin ardından bir “Saray entrikası” ile görevinden düşürülmüş, yeri Binali Yıldırım’a kaptırmıştı.

Öyle ki, Davutoğlu’na yapılanlar partinin ağır topları tarafından bile hazmedilememişti. Bülent Arınç bile sonrasında başka bir parti kuran eski AKP’lilerden Davutoğlu’nu vicdanen haklı, Ali Babacan’ı ise haksız bulduğunu bizzat bana söylemişti.

Neyse anlatacağım bu değildi.

Davutoğlu’nun Başbakanlığı sırasında Ahmet Bey sürekli olarak AB ile Türkiye arasında vizelerin kalkacağını, Türk vatandaşlarının AB ülkelerine, AB vatandaşlarının da Türkiye’ye vizesiz girebileceğini anlatıp durdu.

AB ile mültecilerin geri kabulü anlaşmasını da bu umutla yaptık zaten. Ya da bize öyle anlatıldı.

Bugün geldiğimiz noktada Davutoğlu ve AKP yüzde 50 haklı çıktı.

AB vatandaşları Türkiye’ye vizesiz girebiliyor.

Ancak Türkiye vatandaşları AB ülkelerine vizesiz giremiyor.

Ve daha da beteri, Türk vatandaşları eskiden AB konsolosluklarından vize alabilirken artık değil vize randevusu dahi alamıyorlar.

İşin artık cılkı çıkmış durumda.

Öğrenciler, yüksek lisans ve doktora öğrencileri dahil AB ülkelerinden vize alamıyor. Bırakın vize almayı randevu alıp başvuru yapamıyorlar.

Bırakın onu, çok önemli üniversitelerden yüzde 100 burs almış ve üniversite tarafından davet edilmiş doktora talebeleri vize hatta vize randevusu alamadıkları için okullarına gidemiyor, burslarını yakmak zorunda kalıyorlar.

İş adamları iş görüşmeleri için vize alamıyor, ya da tek girişlik, çok kısa süreli vizeler alabiliyorlar.

Daha önce defalarca 5 yıllık vize almış kişiler tekrar başvurduklarında, eğer randevu alıp konsolosluğun vize bölümüne ulaşabilirlerse, bazen 1 bazen 3 aylık vize almayı başarı sayıyorlar.

Rezalet artık hakaret boyutuna, bir milletin aşağılanması boyutuna vardı.

Ve itibarı uçak, makam arabası, makam odası, koruma ordusunda zannedenler bu aşağılama karşısında gıklarını çıkarmıyor, tek bir adım atmıyorlar.


DHMİ’de ev fiyatına oda

Makam odası ve itibardan bahsetmişken Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü’nden (DHMİ) bahsetmemek olmaz.

Hatırlayacaksınız, aylar önce burada iki DHMİ bürokratından söz etmiştim.

Murat Gül ve Ayfer Kara’dan.

Bu ikilinin DHMİ’ye yoğun iş yapan bir firma olan YDA’nın Ankara’da yaptığı bir lüks konut projesinden birer daire aldığını belirtmiştim.

Benim bu yazdıklarım asla yalanlanamadı.

Yalanlanırsa kayıtları suratlarına dayayacağımı biliyorlar çünkü.

Ama bir etkisi de olmadı.

Hatta tam tersi etkisi oldu, Murat Gül terfi etti, genel müdür yardımcılığına getirildi.

DHMİ koridorlarında “Altaylı bir daha yazsın genel müdürlüğüm garanti” diye geziyormuş.

Doğrudur.

Böylelerinin makbul olduğu bir dönem yaşıyoruz.

Bunların bağlı olduğu bakanlar televizyona çıkarılıp bu sorular sorulacağına “Aman efendim ne güzel projeler yapıyorsunuz, maşallah maşallah” diye ağırlanırsa bu tipler genel müdür de olur, daha yukarısı da.

Ancak Murat Gül’ün genel müdür yardımcısı olduktan sonra yaptığı ilk iş ne biliyor musunuz?

Yeni odasını tefriş ettirmek. Gençlerin de anlayacağı Türkçe ile genel müdür yardımcısı odasını yeniden yaptırmak, dekore ettirmek.

Hani memura emekliye zam kısıtlı yapılırken ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tasarruf çağrısında bulunup “Bu paralar babamızın parası değil” derken, DHMİ’nin yeni genel müdür yardımcısı odasını yaptırmak için 2,7 milyon lira harcıyor. Ankara’da ortalama bir konut fiyatı kadar paraya kendine oda yaptırıyor. Sadece masa ve makam koltuğunun fiyatı yarım milyon liraya yakın.

Eh, bu yazdıklarımdan sonra zannederim kısa sürede genel müdür olur. Ne de olsa genel müdür Keskin’in THY’ye gideceği konuşuluyor.

O zaman da 10 milyona oda yaptırır.

Ne olsa itibardan tasarruf olmaz.

DHMİ’nin parası Murat Bey’in babasının parası olsa acaba bu kadar rahatça har vurup harman savurur muydu!


Lütfü Savaş pişman mıdır!

Hasan Basri Akdemir, genç ve saygı duyduğum bir gazeteci.

Dün akşam saatlerinde Gökhan Zan’ın İşçi Partisi’nin Hatay Belediye Başkan adayı olacağını duyurdu.

Resmî açıklama yok ama doğru olduğunu zannediyorum.

Bu çok kritik bir hamle.

Bazıları farkında olmasa da İşçi Partisi kritik illerde kritik öneme sahip.

Bunların başında İstanbul, Antalya ve Hatay geliyor.

İşçi Partisi’nin Hatay’daki oyu yüzde 8,8 civarında.

Elbette Gökhan Zan’ı başkan yapmaya yetmez ama Lütfü Savaş’ı başkanlıktan etmeye yeter.

CHP Lütfü Savaş’ı aday göstermese, İşçi Partisi muhtemelen aday çıkarmayacak ve CHP adayını destekleyecekti.

Ama Lütfü Savaş aday olunca İşçi Partisi de Gökhan Zan’ı aday gösterdi.

Savaş’ın küçük bir seçilme ihtimali vardı ise artık o da kalmadı.

Acaba Lütfü Savaş Gökhan Zan’ın CHP’den milletvekili adayı yapılmasını engellediği için pişman mıdır, yoksa onu da kendine karşı bir komplo olarak mı görüyordur?


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Siyaseti anketlerle değil ilkelerle yaptığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları