Sorun ticaret değil, çok yüzlülük

Bir yandan İsrail karşıtı bir tavır alıp, bir yandan İsrail ile ticareti sürdüren iki yüzlü tavır iktidarın canını yakmaya başlayınca, peş peşe “izahatlar” gelmeye başladı.

Hele hele bir de bu ticareti yapanların iktidara yakın işadamları, hatta iktidar ortaklarının üyesi, milletvekili, yöneticisi kişiler olması ve en nihayetinde bir kamu kuruluşu olan ve Türkiye Varlık Fonu’na bağlı Eti Maden’in de İsrail’e mal sattığının ortaya çıkması milleti iyiden iyiye çileden çıkarınca “en sözcü”ler bile devreye girdi.

Türkiye, İsrail’e karşı en fazla tepki gösteren ülke imiş, Gazze’ye en fazla destek veren ülke imiş, Filistin meselesini en fazla gündemde tutan ülke imiş.

Doğru.

Bunlara bir şey diyen yok ki zaten…

Sorun tam da burada.

Bir yandan sözlü tepki gösterip, diğer yandan işi götürmek eleştiri konusu olan.

Halka açık bir şekilde İsrail’e sövüp, sövdürüp, halka kapalı biçimde İsrail’in ne ihtiyacı varsa tedarik etmeniz.  

Hadi özel sektöre, sizden yana da olsa, iktidara yakın da olsa karışamıyorsunuz, dediniz ve biz de inandık.

Peki Cumhurbaşkanlığına bağlı Türkiye Varlık Fonu’nun kontrolündeki bir şirketin İsrail’e “en stratejik madenimiz” dediğiniz ve askerî alanda ısıya dayanıklı zırh yapımında da kullanıldığını bildiğimiz bor satması neyin nesi!

Hadi onu da yaptınız…

Peki ya bu durumu protesto eden “türbanlı bacılarınızın” durumu ne olacak!

Onlara ters kelepçe takıldığı sırada iktidarda başka bir parti, Cumhurbaşkanlığı makamında Demirel ya da Sezer olsa idi ne derdiniz, nasıl bir kıyamet koparırdınız, hepimiz biliyoruz değil mi!

Tek ayak üstünde yakalanmış bir haliniz var bu durumu laf kalabalığı ile boğuntuya getirmeye çalıştığınızı siz de biliyorsunuz, biz de!

Emin olun benim derdim İsrail’e mal satmanız falan değil.

Sorun çok yüzlülüğünüz.

Mazlumu sokağa döküp, mağrurla ticareti yürütmenize, iki yüzlülüğünüze, insanlara kendinizi olmadığınız bir şeymiş gibi göstermeniz ağırıma gidiyor.

O gün kantarın topuzu kaçmıştı. Şimdi de siz kaçırdınız.


Hakem çetesi Beşli Çete’den beter

Yargı dağıtan bir insanda hiç kuşkusuz bulunması gereken en önemli özelliklerden biri, bir karaktere sahip olmasıdır.

Ve bugün Türk futbolunun bu hale gelmesindeki en büyük neden, hakemler ve bu hakemlerin karakter sorunlarıdır.

Olayın başlangıcı da bugüne değil, düne gider ve bugüne doğru katlanarak artar.

İlk mesele, televizyonlardaki hakem eleştiri programlarıdır.

Görevi bırakan hakemler, kendilerini hemen bir televizyon kanalına atıp hakem yorumu yapmaya başlarlar.

Kendi hakemliği sanki çok matah, çok kusursuzmuş gibi al ileri sar geri genç meslektaşlarını doğramaya, insan içine çıkamaz hale getirmeye, büyük maçlara titreyen bacaklarla çıkmasını sağlamaya başlarlar.

Kendi yedikleri bokları unutup, millete talkın vermeye başlarlar.

Hatta bazen biri yetmez, kamera karşısına sebilhane bardağı gibi dizilip, sanki aya roket yollayacakmış edası ile abuk sabuk ve en az kararları kadar güvenilmez yorumlar yapmaya başlarlar.

Ama asıl sorun faal hakemlerdedir.

Ve bugün bunu çok net görüyoruz.

Bunca eleştiri, bunca hakaret, bunca güvensizlik söylemlerine karşın hakemlerden çıt yok.

Ne bir söz ne bir eylem.

Yahu biri de çıksın “Siz bize güvenmiyorsanız bir size hiç güvenmiyoruz, maçlarınızı falan yönetmiyoruz. Hadi gidin kendinize hakem bulun” desin değil mi!

En azından “İki hafta maçlara çıkmıyoruz” diye bir tepki gösterin, çok mu zor…

Zor değil ama karakter gerektirir. 

Karakter de yok, çıt da yok.

Bırakın onu, burnunun ortasına yumruk yiyen, yerde tekmelenen hakem “Bıraktım hakemliği” diyor, iki hafta sonra sahada düdük çalıyor.

Siz böyle birine, böyle bir karaktere güvenir misiniz!

Meslektaşları dayak yediği hafta hiçbir şey olmamış gibi maça çıkan diğer hakemleri adam yerine koyar mısınız!

Adam yerine koymadığınız adamın yönettiği maça güvenir misiniz!

Bu kadar basit işte!

Futbolcu da, yönetici de karaktersizi görüyor, tanıyor ve takmıyor. 

Peki ya federasyondaki hakem çeteleri?

Başkanlar değişir, çeteler değişmez.

Zannedersin mafya.

Baba oğul hepsi orada.

Bir tek kutsal ruh eksik.

Hanedanlık kurmuşlar.

Zannedersin muazzam hakemlerdi de oğulları da o yoldan gidecek!

Kimse bu rezillere dönüp “Ulan edepsizler. Collina hakem değil miydi! Onun oğlu niye hakem olmadı da siz yedi sülale Türk futbolunun bayına çöktünüz” diye sormaz.

Zavallının biri federasyon başkanı atanır, pardon seçilir, gider bu pisliklerin kucağına oturur.

Zanneder ki MHK başkanını değiştirince bu iş olur.

Bu çete oradayken, bu hakemlerle Türk futbolu anca bu kadar olur!

Ha bir de yabancı hakem danışmanları var federasyonun.

Her şey gibi onlar da ikinci sınıf.

Bak Ukrayna Federasyonu, kendi hakemlerinin başına Collina’yı getirmişti.

Çağırsanıza Collina’yı.

Bakın bakalım şımarık kulüp başkanlarına da, rezil hakem çetelerine de neler yapıyor.


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Arifenin bayram anlamına gelmediğini anladığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları