Yahudiler için en büyük tehlike İsrail

Netanyahu yönetiminde giderek meczup bir terör devletine dönüşen İsrail, mahalleye musallat olmuş kabadayı edası ile her tarafa saldırmayı kendinde hak bulmaya başladı.

Ülke, tipik bir şımartılmış çocuk sendromu yaşıyor.

Yaptığı her şey cezasız kalıp, üzerine bir de hataları bile hoş görülüp, hatta alkışlanınca sonuç böyle oluyor.

Her türlü bahaneyi kullanıp, mahallede terör estiriyor, mahallenin huzurunu kaçırıyor.

Üstelik de kendisini terbiyesizliğinden ötürü şikayet edebileceğiniz bir kolluk kuvveti, yaptıklarının hesabını sorabileceğiniz bir mahkeme de ortalıkta yok.

Son olarak, en yakın dostlarının ve babası ABD’nin uyarılarına rağmen İran’ı dün gece bu kez kendi topraklarında vurdu.

Sözde İslam devletlerinin kendi aralarındaki mezhepsel düşmanlıktan ötürü Körfez yönetimlerinin desteğini alan İsrail, İran’a saldırıyor.

Beceriksiz Acemlerin verdiği karşılıktaki beceriksizlik de İsrail’in saldırganlığını arttırıyor.

Ancak İsrailliler ve dünya genelindeki tüm Yahudiler şunu anlamak zorunda.

İsrail’in bu politikası dünya üzerindeki tüm Yahudiler için en büyük güvenlik sorunu haline gelmeye başladı ve bu süreç daha da kötüye gidecek.

Dünyada giderek artan bir antisemitizm var.

Bugün Avrupa’nın en demokratik ülkelerinde toplumlarda İsrail karşıtı bir halk tepkisi oluşmaya başladı.

Bunun dozu giderek artıyor ve artacak.

Şimdilik hükümetler İsrail yanlısı gibi görünse de, toplumdaki İsrail karşıtlığı arttıkça, yönetimler bunun önünde bir baraj oluşturamazlar.

Geçmişin suçluluk kompleksi içinde olan ülkelerde bile, 1000 yıllık antisemitizmin tohumlarının yeniden yeşermesi an meselesidir.

Bu durum İsrail ve tüm dünyadaki Yahudi toplumu için İran’ın düşmanlığından da daha büyük bir risktir.

İsrail’in bu akıl dışı saldırganlığını, kendi halkına zarar verecek noktaya tırmanan fütursuzluğunu durdurmak bundan böyle İsraillilerin ve tüm dünyadaki Yahudilerin işidir.

İsrail halkının bilinç düzeyi, bunu görebilecek noktadadır.

Aksi takdirde Yahudiler için en büyük tehlike İsrail’in kendisi olacaktır.

Kastım, İran’ın beceriksizce saldırıları ya da yarın öbür gün yapmaya kalkışacağı suikast ya da benzeri girişimler değildir.

Benim bahsettiğim, tüm dünyada yükselebilecek bir antisemitik toplum yapısıdır.

Bugün Avrupa’da giderek yükselen milliyetçi ve hatta ırkçı rejimlerin buna evrilmesi an meselesidir.


Kızmayın, anlamaya çalışın

Birkaç gün önce İsrail halkının ve Yahudilerin bilinçli ve demokratik bir toplum olduğunu söylemem ve İsrail’de hukukun işlediğini belirterek İsrail halkının Netanyahu benzeri bir rejimi uzun süre iktidarda tutmayacağını umduğumu belirtmem üzerine kimi İslamcılar saçma sapan eleştiriler yaptılar.

Anlatayım da, kalın kafalarına belki girer.

İsrail’in hükümet politikalarından nefret ediyor olmamız, İsrail halkının düzeyini görmemizi engellememeli.

Birkaç çok anlaşılır örnek verelim.

İsrail bugün en çok uluslararası patent üreten ülkelerden biri.

Nüfusu 10 milyonu bile bulmayan ülkedeki üniversitelerden 7’si dünyanın en iyi 100 üniversitesi arasında.

Türkiye ile karşılaştırmak gerekirse bırakın ilk 100’ü bizim ilk 300’e giren tek bir üniversitemiz bile yok.

Dünyanın en iyi 100 üniversitesinin 7’si İsrail’de.

Ülkede hukuk bölge ülkelerinin tümünden daha iyi işliyor, dedim.

Cumhurbaşkanları Katsav’ı adi bir suçtan yargılayıp hapse attılar.

Başbakanları Olmert’i yolsuzluktan suçlu bulup 6 yıl hapse mahkum edebilen bir yapıları var.

Netanyahu şimdilik bu suçlardan yırtmış görünüyor ama onun da hapse gireceği günler gelecek, kuşkum yok.

122 yıllık Nobel tarihinde 1901’den 2023’e 965 Nobel Ödülü verilmiş. 

Bunların 214’ünü Yahudiler almış. Hemen hemen tamamı bilim alanında.

Bu, tüm verilmiş ödüllerin yüzde 22’si ediyor.

Oysa Yahudilerin dünya nüfusuna oranı binde 2.

1966’dan bu yana 13 İsrail vatandaşı Nobel almış.

Bu nüfusa oranla en yüksek performans.

Benim kast ettiğim bu.

Aynı performansa sahip, başka bir ülke yok.

Böyle bir topluma, böyle bir terörist devlet.

Yakışmıyor.

Dediğim bu. 


Alakası yok

Denizbank’ta yine bir şube müdürü bazı müşterilerin hesaplarını boşaltınca, medyamız “Yine Seçil Erzan vakası” demiş.

Hiç alakası yok.

Burada bir şube müdürü, müşterilerden habersiz hesaplarını iç etmiş ve yakalanmış.

Seçil Erzan vakasında durum bu değil.

Seçil Erzan hesapları boşaltmıyor.

Seçil Erzan, banka bünyesinde oluşturulmuş bir özel fon varmış gibi davranarak, para topluyor.

İkisi birbirinden çok ama çok farklı şeyler.

Biri hırsızlık, diğeri dolandırıcılık.

İki alakasız işlem.

İki farklı suç.

Tek ortak yön aynı banka olması.

Ama biliniz ki, hemen her bankada aynı şeyler oluyor.

Ve yazık ki, bankalar şube müdürlerinin yaptığı bu soygunlarda bile müşterilerine ödeme yapmamak için her yolu deniyorlar.


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Muhalif kisvesi altında iktidardan nemalanmadığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları