İstanbul 17°
FatihAltayli

Fatih Altaylı

Diğer yazılarıFatihAltaylı

Yazı İçeriği

  • Dalgalı bir günde ehvenişer

  • Suç ve ceza

  • NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

detail banner reklam

Dalgalı bir günde ehvenişer

FatihAltaylı
Köşe Yazısı

Fatih Altaylı

Nisan 11, 2025

Yazı İçeriği

  • Dalgalı bir günde ehvenişer

  • Suç ve ceza

  • NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Suç ve ceza

Dün duygu ve düşünce karmaşaları ile dolu bir gün yaşadık.

Sabah erken saatlerde Timur Soykan ve Murat Ağırel’in gözaltına alınmaları ile güne başladık.

Her ikisini de yakından tanıdığım için “Acaba nasıl bir komplonun kurbanı oluyorlar” diye düşündüm sadece.

Kısa süre sonra endişem azaldı.

Yalan olduğunu çok kolayca kanıtlayabilecekleri bir iftira ile karşı karşıyaydılar.

Ancak yine de durum çok garipti.

Devletin, suç gelirlerini aklamak suçundan tutukladığı ve mallarına el koyduğu kişilerin şikayetiyle, yıllardır bu gibi suç ve suçlularla ilgili yüzlerce haber yapan iki gazeteciyi gözaltına alması, saçmadan da saçma bir durum oluşturuyordu.

Belli ki, bu fabrikasyon iddia birilerinin de işine gelmişti ve iki gazeteciye karşı kullanılmak isteniyordu.

Murat ve Timur Emniyet’te bekletiliyordu.

Avukatlarından ve Şule Aydın’dan gelen bilgilere göre akşam saatlerine doğru ifadeleri alınacak, geceyi Emniyet’te geçirecekler, bugün sabah itibarı ile de Adliye’ye sevk edileceklerdi.

Suçsuz yere bir gece nezarette kalacaklardı.

Bir süre sonra avukatları aradı.

Olumlu bir gelişme vardı.

Emniyet ifadeleri erkene çekilmişti, öğleden sonra Çağlayan’a gönderilecek, savcılık ifadeleri alınacak ve hakim karşısına çıkacaklardı.

Arkadaşlarımızın hiçbir suçu olmadığını biliyorduk ama “Zannederim adli kontrol şartı ile serbest kalacaklar” dedim.

Avukatları da o kanaatte idi.

“Özür dileriz” diyerek salıvermeleri gerekirdi ama olmayacağından emindik. 

Çünkü her şey normal bir hukuk devletinde, gerçek bir adalet arayışı içinde olsa, bu iki gazeteci gözaltına bile alınmazdı.

Tam bu sırada 102 öğrenci ile ilgili mahkemenin “tahliye” kararını öğrendik.

Hakim “Bu suçtan tutukluluk olmaz, öğrencilerin sınavları var, tutukluluk geri dönülmez olumsuz sonuçlara neden olur” gibi makul gerekçelerle çocukların tutukluluk hallerine son verilmesine karar vermişti ama kararda hiç görmediğim bir başka değerlendirme de yer alıyordu. Hakim kararını “Bu kadar çok sanık mahkeme salonuna sığmaz zaten” diye bitirmişti.

Yine de karar sevindirici idi. Muhtemelen içerde kalan çocuklar da peyder pey tahliye edileceklerdi.

Bu ortamda olunabilecek kadar keyifli idik.

Bir yandan da Timur ve Murat’ın ifadelerini okuyor, suçlamanın anlamsızlığını, gazeteci dostlarımızın ne kadar iyi ve tedbirli gazeteciler olduğunu görüyordum.

Tam bu sırada Çağlayan’daki avukatlardan ulaşan bilgi keyfimizi kaçırdı.

Savcı, Timur ve Murat’ın ifadelerini almaya gerek görmeden, Emniyet’teki ifadeleri üzerinden yaptığı değerlendirme ile iki gazeteciyi “tutuklanma” talebiyle Sulh Ceza Mahkemesi’ne sevk etmişti.

Ben yine de iki meslektaşımızın tahliye edileceğine inancımı koruyordum.

Şule Aydın ile konuşurken “Adli kontrolle serbest bırakır diye düşünüyorum. Bu suçlama ve bu ifadelerle tutuklama olmaz. Asliye Ceza’da dava görülmeye başlandığında kesin beraat ederler ama şimdi mahkeme sorumluluk almaktan kaçınır ve adli kontrol kararı verir. 1 saat içinde Çağlayan’da işiniz biter. Akşam da programınızı yaparsınız.” dedim.

Ancak işler pek öyle gitmedi.

Saatler geçiyor, hakim bir türlü gelmiyor, yargılama bir türlü başlamıyordu.

Hakimin çok genç olması avukatlarda karamsarlığa yol açmıştı.

Bekleyiş saatler sürdü.

Ve gece yarısına doğru celse açıldı.

Yeni günün ilk dakikalarında karar açıklandı.

“Adli kontrol ve yurt dışı çıkış yasağı şartı ile tahliyelerine” haberini bugünkü yayını çekerken aldım.

Gözyaşlarımı tutamadım.

Kötü başlayan gün dalgalı bir seyirden sonra nispeten olumlu saymak zorunda kaldığımız bir kararla noktalanmıştı.

Normal şartlarda savcılığın “kovuşturmaya yer olmadığı” diyerek kapatması gereken bir dosyada tutuklama istenmiş.

Mahkeme biraz daha insaflı davranarak adli kontrol şartı ile serbest bırakmıştı.

Aksi bir kararda muhtemelen hakim hakkında soruşturma açılırdı.

Bu yüzden de bugünün koşullarında olabilecek en iyi karardı.

Artık ehvenişere sevindiğimiz bir dönemde idik.

Bir şey söyledik, üzerimize yapıştı.

Zannedersin Doğuş Grubu’nun avukatıyım.

Oysa söylemeye çalıştığım şey çok basitti.

“Varlığını ve zenginliğini iktidar desteği ile sağlamış, iktidar gücü ile kurduğu etik ve ahlak dışı ilişkilerle zenginleşmiş iş insanları ile korkudan iktidara boyun eğen ama iktidardan nemalanmak gibi bir gayret içinde olmayan iş insanlarını aynı kefeye koymayın”

“Suça orantılı bir ceza olmalı. Herkesi karşınıza alamazsınız” demeye çalışıyordum.

Bunu da gerekirse herkesi karşısına almaktan çekinmeyen biri olarak söylüyordum.

Doğuş Grubu bir örnekti sadece.

Boykot listesindeki bazıları ne Beşli Çete gibiydi, ne Limak, ne Rönesans, ne Cengiz, ne Bayburt, ne Kalyon ne de adlarını buraya sığdıramayacağım başka iktidar beslemelerine benziyordu.

Evet, korkuyorlardı.

Milyarlarına, dev servetlerine rağmen titrek bir zavallı gibiydiler, evet onursuz bir davranış içindeydiler ama iktidarın nimetleri sayesinde zenginleşmiyorlardı.

Evet, örnek verdiğim yerden devam edersek, Doğuş Grubu onursuz bir yayıncılık yapıyor, korkak bir fare gibi davranıyordu. Ama en azından Galataport’taki kredileri kamu bankaları tarafından üstlenilmiyor, ertelenmiyor, kamu kaynakları aktarılarak Galataport’u elinde tutması sağlanmıyordu.

Demeye çalıştığım buydu.

Doğuş veya benzer bazı firmalar suç ortağı değildi.

Suçu görmeyen, suça tanıklık ettiği halde sesini çıkarmayandı.

Elbette cezayı, öfkeyi hakediyordu.

Ama katil kadar değil.

Dediğim budur.

Benim adalet anlayışımdır.

Çünkü öfke ile adalet olmayacağını bilirim.

Bir başka bildiğim ise düşmanına benzediğin gün savaşı kaybettiğindir.

Evet, savaşacaksın.

Sonuna kadar.

Ama kötülükle savaşanın kötü olma hakkı yoktur.

İftira ile savaşanın iftira atma hakkı yoktur.

Bugün kadar onlarca, belki yüzlerce aşağılık iftiraya muhatap oldum.

Üzüldüm, kızdım, öfkelendim.

Ama bir tek kişiye bile bile bile iftira atmadım.

Demek istediğim budur.

Düşmanın gibi olmayacaksın. İyisiyle, kötüsüyle kendin gibi kalacaksın.

Doğuş Grubu’na da tavsiyem medyadan bir an önce çıkmasıdır.

Bu kadar onursuz bir medyaya sahip olmanın kimseye faydası yoktur.

Zararı ise ortadadır.

Doğuş’la aynı duruşa sahip pek çok büyük grubun Doğuş kadar hedef olmamasının belki de tek nedeni, iktidarın emrine verdikleri bir medyalarının olmamasıdır.

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Öfke adalet duygumuzu köreltmediği zaman.

FatihAltaylı
X’te yanıtla

X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.

FatihAltaylı
  • Geçmiş yazılar

TümüFatihAltaylı
Bize Biraz Müsaade
Köşe Yazıları
Bize Biraz Müsaade

Fatih Altaylı

Ekim 6, 2025

Silivri Günlüğü - 73
Köşe Yazıları
Silivri Günlüğü - 73

Fatih Altaylı

Ekim 2, 2025

Silivri Günlüğü - 72
Köşe Yazıları
Silivri Günlüğü - 72

Fatih Altaylı

Ekim 2, 2025

  • Videolar

TümüFatihAltaylı
Bize biraz müsaade görseli
2 Gün Önce
FatihAltaylı
YouTube
Videolar yorumluyorBize biraz müsaadeBize biraz müsaade Teke Tek Bilim ▷ https://www.youtube.com/@TekeTekBilim YouTube kanalına abone olmak için ▷ http://bit.ly/FatihAltayli Gazeteci - Yazar Fatih Altaylı, Youtube kanalına özel gündemi yorumluyor.
Ekim 6, 2025
"Psikoloji ve Psikiyatri artık moda" görseli
3 Gün Önce
FatihAltaylı
YouTube
Emrah Safa Gürkan & Gülcan Özer - Teke Tek Bilim"Psikoloji ve Psikiyatri artık moda"Siemens “Geleceği Merak Edenlere” mottosuyla programımızdaki sponsorluğuna devam ediyor. Teke Tek Bilim programımızın tarih, bilim felsefesi, inovasyon ve keşiflerle dolu yolculuğunda, Siemens mühendisliğinin gücünü ve Siemens teknolojisinin getirdiği olanakları kullanarak dünyamızı daha iyi bir yer haline getirme çabasını hep birlikte deneyimliyor olacağız. Siemens’in yeni kahve makinesi EQ900 Plus, farklı kahve çekirdeklerini birbirine karıştırmamak için özel olarak hazırlanan çift çekirdek haznesi ve 32 farklı çeşit dünya kahvesiyle Teke Tek Bilim programımıza keyif ve lezzet kattı. 00:00 Giriş 01:43 Günümüzde cinsiyet rolleri 09:30 Evlilik içindeki ilişki çocuklara nasıl yansımaktadır? 16:22 Travma ve çocuklarda ADHD 21:19 Çocuk yetiştirmede ebeveyn rolleri nasıl olmalıdır? 27:41 Boşanma oranlarının artmasının sebepleri neler olabilir? 40:56 Günümüzde ve gelecekteki ilişki modelleri 57:00 İlişkide kadın ve erkeklerin cinsellik yatkınlıkları 1:00:39 Narsisizm nedir ve kimlere denir? 1:03:52 Tarih boyunca toplumların psikolojisi 1:12:54 Duygu okuryazarlığı nedir? 1:15:27 Bir ilişkide beklentiler neler olmalı? 1:23:24 İlişkide çiftlerin kendi özel alanları 1:27:56 Kapanış #işbirliği
Ekim 5, 2025
"Uyanık seyirciden korkarım!" görseli
3 Gün Önce
FatihAltaylı
YouTube
Şebnem Bozoklu & Zerrin Tekindor"Uyanık seyirciden korkarım!"Teke Tek Bilim ▷ https://www.youtube.com/@TekeTekBilim YouTube kanalına abone olmak için ▷ http://bit.ly/FatihAltayli Gazeteci - Yazar Fatih Altaylı, Youtube kanalına özel gündemi yorumluyor. 00:00 Giriş 00:58 Zerrin Tekindor’a göre oyunculukta başarının tanımı nedir? 06:18 Seyirci en çok neden etkileniyor? 18:00 Zerrin Tekindor’un oyunculuğa bakışı değişti mi? 20:08 Oyunculukta hâlâ çözemedikleri şeyler var mı? 21:54 Oyunculukta “iyi” ve “kötü” var mı? 25:06 Sette karşısına kötü oyuncu çıkınca ne yapıyor? 34:13 Oyunların prodüksiyonlarının büyümesi oyunculuğu nasıl etkiliyor? 38:51 Toz dizisinin 5. sezonu 41:24 Kapanış
Ekim 5, 2025