Çocuklara söz
Fatih Altaylı
Nisan 23, 2009
Yazı İçeriği
Çocuklara söz
Çocuklara söz
Bugün 23 Nisan,
Bana göre Türkiye Cumhuriyeti'nin asıl kuruluş günü,
Büyük önderimiz, hepimizin aşık olması gereken adam, bu önemli günü çocuklara armağan etmiş,
Nasıl bir büyüklüktür ki, en önemli günü çocuklara veriyor,
Hepimiz öyle değil miyiz aslında,
Her şeyimizi çocuklarımız için feda etmeye hazır değil miyiz?
Bu 23 Nisan öncesi Habertürk ailesi olarak gazetemizde çocuklarımızı misafir ettik,
Çünkü neredeyse 5 aydır gece gündüz demeden çalışıyorduk,
Bir çoğumuz bu 5 ay boyunca gece yarıları eve gitti,
Haftada yedi gün çalıştı,
Çok önem verdiğimiz bu gazeteyi sanki bir bebekmiş gibi hazırladık,
Ama bu bebeği hazırlarken, evdeki çocukları ne yazık ki, ihmal ettik,
Pek çoğumuz çocuklarını uykusunda sevmek zorunda kaldı,
Bazı akadaşlarımız çocuklarının artık kendilerini tanımadığını söyledi,
İşte bu yüzden bu 23 Nisan öncesi Habertürk ailesinin çocukları, bir anlamda kardeşleri olan Habertürk'e geldiler,
Annelerinin babalarının neden haftalardır eve geç geldiğini gördüler,
Bizimle beraber yazı işleri toplantısına katıldılar,
Bizim bilgisayarlarda çalıştılar, (Çoğu oyun oynamayı tercih etti ama olsun)
Öğle yemeğini Habertürk'ün yemekhanesinde birlikte yedik, (Onlar için sosis-köfte-patates hazırlamıştık)
Bütün bir günü bizimle geçirdiler,
Ve kardeşlerini çok sevmiş olmalılar ki, akşam eve dönmek bile istemediler,
Veda zamanı geldiğinde pek çoğu "annem veya babam da buraya gelsin" dediler,
Biraz büyükçe olanlardan gazete ile ilgili fikirlerini de aldık,
Taleplerini, eksiklerimizi, onların hoşlanmadığı yönlerimizi sorduk,
Hiç kimsede olmayacak bir açık yüreklilikle söylediler,
Bugün 23 Nisan,
Sayfalarımızda çocuklarla ilgili bir de araştırma yer alıyor,
Orada benim dikkatimi bir şey çekti,
Çocuklar büyümekten korkuyorlar,
Galiba bu korkuda bizim de payımız var,
Çocuklarımızı korkularla değil sevgilerle büyütmek lazım,
Onlara güven vermemiz lazım,
Bu gazete korkuların gazetesi olmayacak,
Çocuklara söz veriyorum,
Bu silahlar kimin?
Bedrettin Dalan'ın İSTEK Vakfı'na ait ama askeri bölgede bulunan arazide epey bir mühimmat bulundu,
Bazıları diyor ki, "Soruşturma ne zaman toplumsal tepkiye neden olsa, hemen bir cephanelik bulunuyor,Bu sefer de Türkan Saylan'dan dolayı ortaya çıkan tepkilerden sonra bu cephanelik bulundu"
Bu tespit doğrudur, Ama geçerli değildir,
Çünkü sonuç olarak bir cephanelik bulunmuştur,
Sağda solda böyle cephanelikler bulundukça bende müthiş bir korku oluşuyor,
Önceleri bu cephanelikleri pek önemsemiyordum,
Bunları, TSK'nın gayrı nizami harp hazırlığı olarak bulundurduğu silahlar diye düşünüyordum,
Ancak bunların sayıları artıp, TSK'dan bunlarla ilgili bir açıklama, bir sahiplenme gelmeyince tereddüte düştüm,
Dahası bu cephanelikler ortaya çıktıkça bunlarla ilgili olarak birtakım muvazzaf subaylar da gözaltına alınmaya başlayınca panikledim,
Birisi bana bu silahların ne olduğunu açıklasın,
LAW dediğin bakkalda satılmıyor,
El bombaları, nar değil ki pazardan alasın,
Ama yerden fışkırıyor,
Yerden silah fışkırıyor fışkırmasına ama tek bir tatmin edici açıklama yok,
Bu silahlar kimin?
Seri numarasından nereye gidilebiliyor?
Bunları gömen kim?
Bunlar ordu depolarından mı çalınmış?
Bilmiyoruz,
Dün Ankara büromuz Genelkurmay'a sordu, "Bu silahlar sizin mi, sizin gayri nizami savaş için sakladığınız silahlar olabilir mi?" diye,
Yanıt çok açıktı, "Bu silahların bizimle hiçbir ilgisi yok, Biz uzun yıllardır yeraltına silah depolamıyoruz, Soğuk Savaş'ın bitmesinden bu yana gayri nizami harp unsurlarını da lağvettik,"
Peki o zaman bu silahların kaynağı ne?
Türkiye'de canı çeken böyle silahlar bulabiliyor mu?
Bulabiliyorsa nereden bulabiliyor?
Toprak altında daha ne kadar silah var?
Korkuyorum, Gerçekten korkuyorum,
Eğer bu silahlar Türk Silahlı Kuvvetleri'nin şu veya bu nedenle sakladığı silahlar değilse, ki olmadığını söylüyorlar, hepimiz bu işin peşine düşmeliyiz,
Çünkü yeraltına gömülen bu silahların yarın kime doğrultulacağını bilemeyiz,
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar
Zeki Demirkubuz yorumluyor
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hak"
Eylül 15, 2025
Bedia Ceylan Güzelce & Müfit Can Saçıntı
"Gülmek bir savunma mekanizması"
Eylül 14, 2025