United States of Anatolia
Fatih Altaylı
Ağustos 21, 2009
Yazı İçeriği
United States of Anatolia
United States of Anatolia
1990’ların başıydı,
PKK’nın bölgede en etkin olduğu dönemdi, Teröristler alan hâkimiyetini ele geçirmişti,
Türk Ordusu sadece belirli bölgeleri koruyordu, (Daha sonra alan hâkimiyeti konseptine geçildi ve terör etkisizleştirildi,)
Terör örgütünün sözcüleri, akıl almaz açıklamalar yapıyordu,
Ben de oturdum bir yazı yazdım,
Yazının anafikri şuydu: “Dünyanın her yerinde zengin olanlar, fakir olanlardan kurtulmak ister, Burada ise tam tersi oluyor, Oysa İstanbullular bağımsızlık istese, Avrupa’nın en zengin ülkesi olurlar,”
Üzerinden neredeyse 20 yıl geçti, tam rakamları hatırlamıyorum ama Marmara Bölgesi’nin büyük bölümünü içine alacak bir İstanbul Cumhuriyeti, kişi başına gelirde Avrupa’nın en zenginlerinden biri oluyordu,
Bu yazıdan sonra DGM’lik oldum, Bölücülük yaptığım için, Ancak dava açılmadı, Şaka yaptığım açıktı,
Şimdi de benzer bir dönemden geçiyoruz ve galiba herkes birbirine şaka yapıyor, Ne istediğini bilmeyen PKK sözcüleri ve ne istendiğini bilmeden istekleri karşılamaya talip bir devlet,
Oysa istenmesi gereken tek şey var, daha fazla demokrasi, daha fazla insan hakları,
Fakat ne yazık ki, iş o mecrada seyretmiyor ve Türkiye’yi bölebilecek bir süreç yaşanıyor,
Eski bir Genelkurmay Başkanı, Türkiye’nin adının değiştirilebileceğinden söz ediyor,
Aslında bu çok eski bir tartışma,
Ancak beğenelim veya beğenmeyelim, Anadolu’ya neredeyse 900 yıldır “Türkiye” deniliyor,
Türklerin Anadolu’ya yoğun göçleriyle birlikte Avrupa’nın Anadolu’ya taktığı isim bu,
Yapıştırma değil, doğal bir isim,
Eski Genelkurmay Başkanı’nın isim değişikliği konusunu gündeme aldığı gün, Fransa’nın bir tatil kasabasında yemekteydim,
Garson kız masaya geldiğinde şöyle bir soru sordu: “Konuştuğunuz dili biliyorum ama çıkaramıyorum, Siz nerelisiniz?”
Ben de Hilmi Özkök’ten esinlenerek “Etats Unis d’Anatolie” dedim,
Kız şaşırdı, “Anadolu Birleşik Devletleri” lafını daha önce hiç duymamıştı,
Yerini tarif edince “Haa, Türkiye” dedi,
Ben de “O eskidendi, Şimdi adını değiştiriyoruz” dedim,
Kız ciddiye aldı, “Biraz zor olur, Herkes orayı Türkiye olarak biliyor” dedi,
Türkiye farklı bir dönemden geçiyor,
Bir etnik kimlikle barışırken, diğer etnik kimlikleri göz ardı edecek bir tavır hissediliyor,
Bunun sonu tehlikelidir,
Sorunları etnik kimlik üzerinden değil, demokrasi üzerinden çözmek gerekir,
Yıllardır Türkiye’yi küçük Amerikalaştıran zihniyet, sonunda Türkiye’yi isim olarak da “United States of Anatolia”laştırabilir,
Ancak “United” olabilmek kolay değildir,
Tek yapıştırıcısı, demokrasidir,
Yol yapılmasa yol bulunmaz
3, köprünün güzergâhı belli oldu,
Eleştiriler var, "Bu rant güzergâhıdır" diye,
Bunu söyleyenler çok saf olmalı,
Tabii ki rant güzergâhı olacak, Rant olmasa niye yapılsın ki?
Oysa Karayolları'nın uzun yıllardır yürüttüğü ciddi çalışmalar var,
Bu çalışmalara göre, İstanbul'dan geçen transit trafik pek yoğun değil, Birkaç yıl önce toplam trafik yükünün yüzde 7'si civarındaydı, Şimdi de çok farklı olduğunu zannetmiyorum,
İstanbul, üretim ve tüketimde en büyük kent olduğu için kente giriş çıkış çok fazla,
Transit yol, tek başına İstanbul'u rahatlatmaz,
Karayolları'nın daha önce yaptığı ciddi çalışmalara göre hem trafiği rahatlatmak için hem de maliyet açısından yeni köprünün, mevcut iki köprünün arasında olması gerekiyor,
Böyle olunca 3, köprü kentin daha da büyümesine değil, mevcut haliyle rahatlamasına neden oluyor,
Üstelik de Karayolları'nın yaptığı hesaplara göre, kamulaştırma ve otoyol yapım masrafları da çok daha aşağı çekiliyor,
Ama tabii böyle bir durum kimsenin işine gelmiyor,
Bu yüzden de ormanların içinden geçerek yeni bir yol yapmak gerekiyor,
Düzeltme
GEÇEN gün Vakit Gazetesi'nden aradılar,
Abdurrahman Dilipak'ın kaybettiği bir dava sonucunda evinin satılması hakkındaki görüşlerimi almak için,
Telefonda söylediğim görüşlerimin gazeteye yansımış halini görünce inanamadım,
Söylediğim şuydu:
"Eğer Abdurrahman Dilipak, bu davayı sadece 'Hakkımı helal etmiyorum' dediği için kaybetmişse ayıptır, Kimseye hakkımızı helal etmek zorunda değiliz, Yazıyı hatırlamıyorum, Hakaret sayılacak kelimeler varsa onu bilemem, Biz gazetecilerin kimseye hakaret etme hakkımız yok, Basın özgürlüğü, hakaret etme özgürlüğü değildir ve bunun bir bedeli vardır, Tabii şu da bir gerçek ki, gereğinden ağır cezalar basın özgürlüğünü ciddi biçimde tehdit eder, Cezalar, basın özgürlüğünü ortadan kaldıracak, gazetecileri sindirecek boyutta olmamalıdır, Ama asıl olan, fikir özgürlüğüdür, Hakaret özgürlüğü değil, Benden 180 derece farklı da düşünse, bir gazetecinin fikir özgürlüğünü desteklerim ama hakaret özgürlüğünü değil,"
Arayan arkadaş, "Sayın Dilipak'a geçmiş olsun diyor musunuz?" diye sorunca da "Tabii ki diliyorum" dedim,
Vakit'çiler benim söylediklerimin tamamını yayınlamadıkları için bu düzeltmeyi yapmak zorunda kaldım,
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar





