Ekonomide iki rahatsızlık
Fatih Altaylı
Eylül 8, 2009
Yazı İçeriği
Ekonomide iki rahatsızlık
Ekonomide iki rahatsızlık
HÜKÜMETİN ekonomi yönetiminde iki rahatsızlığı var,
Bu iki rahatsızlık etten kemikten,
Biri BDDK Başkanı Tevfik Bilgin, diğeri ise Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar,
Bu iki bürokratın "en hızlı bir biçimde" değiştirilmesi bir süredir ekonomi yönetiminin en önemli gündem maddesi,
Rahatsızlığın iki nedeni var,
Birincisi, Ziraat dışındaki kamu bankaları özellikle kriz döneminde özel bankaların "çekingenliğini" kırmak için çok miktarda kredi dağıtıp "limitlerini" doldurdular, Ziraat Bankası ise tarım dışında kredi vermeye pek yanaşmadı, Bu yüzden de Ziraat'in hâlâ kredi verebilme imkânı var, Ancak Genel Müdür Çağlar, bu konuda çok istekli değil, Tutucu davranıyor, muslukları açmıyor, kişisel risk almıyor, bu konudaki telkinlere de kulağını tıkıyor,
Tevfik Bilgin ise Ecevit hükümeti döneminde atanmış bir bürokrat, İkinci kez atanması Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde yapıldı ama iktidara çok da yakın değil, Ama görevden alınmak istenmesinin asıl nedeni bu değil,
Ekonomi yönetimi, Türkiye'de yeni bankaların önünü açmak istiyor, Mevcut banka sayısının yetersiz olduğunu, kamu veya özel sektör yeni banka lisansları verilmesini istiyor,
BDDK Başkanı Tevfik Bilgin ise ekonomi yönetimiyle aynı kanaatte değil ve bu konuda tutucu,
Her iki bankacıdan da bir rahatsızlık var,
Bu nedenle ekonomi yönetimi, her ikisini de değiştirmek istiyor,
Formül ise şöyle geliştirilmiş:
BDDK Başkanı Tevfik Bilgin yurtdışında önemli göreve atanacak,
Tevfik Bilgin'den boşalan BDDK Başkanlığı'na ise Can Akın Çağlar getirilecek,
Böylece saygın bir bankacı, BDDK'nın başına getirilmiş olacak, Tevfik Bilgin de uzun süren görevini "taltif edilerek" noktalayacak,
Bu işlem ne zaman yapılır bilmiyorum,
Ama niyetin bu olduğunu biliyorum,
Kayıtdışı reklamı
"ALIN verin ekonomiye can verin" kampanyasıyla ilgili türlü yazı yazıldı,
Ben kendi adıma alışverişin ekonomiye can verdiğine inananlardanım,
Eh küçük dişlinin durması bile koca bir sistemi bloke edebiliyor,
Ekonomide de durum farklı değil,
Fakat kampanyanın reklamlarında takıldığım bir nokta var,
Kampanya acaba kayıtdışını da teşvik mi ediyor?
Özellikle rolüne gayet iyi oturmuş Çingene çiçekçi, Türkiye'de kayıtdışı ekonominin en bilinen örneklerinden biri,
Fişsiz faturasız, pazarlık usulü satış yapan birinin "Ekonomiye can verin" kampanyasının temel unsurlarından biri olması bana çok da doğru gelmiyor,
Tabii "Kayıtdışı da olsa ekonomi canlansın yeter" diye düşünülüyorsa o başka,
HSYK yazısı üzerine eleştiriler
HSYK'nın yeni oluşumuyla ilgili yazımdan sonra pek çok eleştiri aldım,
Kimi pozitif, kimi negatif,
Pozitiflerle ilgili bir şey söylemek istemiyorum ama "İçinde bakan ve müsteşarı olan bir kurul tarafsız olamaz" diyenler, negatif eleştirinin ana eksenini oluşturuyordu,
Aslına bakarsanız, HSYK'nın içinde "bakan varlığı" 12 Eylül dönemi kalıntısıdır, 12 Eylül'ün her şeyini eleştirenler bu durumu eleştirmezler,
Çünkü Türkiye'de kimse ideali aramaz, kendi işine geleni arar,
Oysa 1961 Anayasası, Türkiye'de yargı bağımsızlığı açısından en doğru düzgün Anayasa'dır,
1961 Anayasası'na göre HSYK iki parçalıydı,
HYK yani Hâkimler Yüksek Kurulu ve SYK yani Savcılar Yüksek Kurulu olmak üzere iki ayrı üst kurul vardı,
Ve içlerinde yasama ve yürütmeden hiçbir temsilci bulunmuyordu,
Ancak darbe dönemlerinde bu yapı örselendi 12 Eylül sonrası hazırlanan Anayasa'da ise "Fazla özgürlük memlekete fayda getirmedi" denilerek kurul tek hale getirildi, içine de bakan ve müsteşar koyuldu,
Elbette ki, ideal olan siyasetsiz bir üst kuruldur, Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, herkes kendi görüşü dışındaki siyasetten rahatsızdır,
Yani HSYK'nın yapısından bugün şikâyet edenler, yarın yani iktidarı ele geçirince tam tersi bir pozisyona geçmekte hiçbir beis görmezler,
Aslında sorun HSYK'nın içinde bir siyasetçi olması değil, Türkiye'de siyasetin denetlenebilir, hesap verebilir pozisyonda olmamasıdır,
Denetlenen ve hesap verebilen bir siyasetin HSYK içinde olması zarar getirmez,
Yine HSYK'nın yeni yapısının bugüne göre daha olumlu olabileceğini düşünüyorum,
Çünkü HSYK içinde yargıdan gelecek üye sayısının artması ve "ezici çoğunlukta" olması, kuruldaki siyasi etkiyi azaltacaktır,
Üstelik Bakan Ergin'in anlattığı taslak yapıda "bakan ve müsteşarın" toplantılara mümkün olduğunca az katılması ve atamalarla ilgili toplantılara hiç katılmaması söz konusudur,
Bu durum "en iyi" olmamakla beraber bugünkünden iyidir ve ehveni şerdir,
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar