Hayat zaten bir danstır
Fatih Altaylı
Ekim 29, 2009
Yazı İçeriği
Hayat zaten bir danstır
Hayat zaten bir danstır
GAZETENİN 1, sayfasına koymak üzere Atatürk fotoğrafı seçmeye çalışıyorduk yazı işlerinde,
Her biri birbirinden güzel, her biri birbirinden etkileyici onlarca fotoğraf geçti önümüzden,
Ve Atatürk fotoğraflarına her baktığımda olan yine oldu,
Gözlerim dolmaya başladı, Bir süre sonra damlalar aşağı yuvarlanır oldu,
Hele bugün 1, sayfamızın tepesini aydınlatan fotoğrafı görünce tutamadım kendimi,
İhanetimizi düşündüm,
El birliğiyle yaptığımız ihaneti,
Bizden bir kuşak öncesinin ihanetini,
Bizim kuşağın ihanetini,
Ve bizden bir sonrakinin gidebileceği noktadan korktum,
Bugün Cumhuriyet resepsiyonu için Çankaya Köşkü'ne gideceğim,
Keşke elimde bir zaman makinesi olsa ve o fotoğraftaki güne gidebilsem,
Keşke Çankaya Köşkü'nde Cumhuriyetimizi kuran o yüce zatın dansını izleyebilsem,
Bugün bizi ağırlayacak olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bir röportajında kendisine "Dans eder misiniz?" diye soran Güneri Cıvaoğlu'na "Hayat zaten bir danstır" demişti,
O dans bazılarına ne kadar yakışıyormuş, görüyor musunuz!
Bir hastalık varsa temizlenmeli
ALBAY Dursun Çiçek imzalı belge eğer gerçek çıkarsa hayli işimiz var demektir,
Bunun yaratacağı hukuki sonuçları, kimlerin istifa etmesi, kimler hakkında dava açılması gerektiğini söyleyecek değilim,
Orası belli,
Benim açımdan "vahim" olan, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin geçmişte kendisine musallat olan bazı hastalıkları hâlâ "tedavi edememiş" olması,
Çünkü Albay Çiçek imzalı belge, "basit bir irticayla mücadele" belgesi değil,
İrticayla mücadele hepimizin görevi, Bu başlığa karşı çıkmak mümkün değil,
Ama eğer belge doğruysa içerik tam bir felaket,
Belge, irticayla mücadele adı altında iftiralar atılmasını, düzmece suçlar yaratılmasını, bu suçların ortaya çıkarılarak kamuoyu oluşturulmasını öngörüyor, tavsiye ediyor,
Eğer bu iğrenç belge doğruysa, TSK 1990'ların andıçlarından hiç ders almamış olmalı,
O dönemde de benzer "yalan dolan" belgeler hazırlanmıştı,
Benim adım da andıçta yer alıyordu,
Üstelik de PKK'nın "ölüm listesinde" yer aldığım bir sırada, bir beyinsiz tarafından "PKK sempatizanı ve destekçisi" suçlamasıyla andıça dahil edilmiştim ve Şemdin Sakık'ı da bu yönde ifadeler vermeye zorlamışlardı,
O andıç da o kadar salakça hazırlanmıştı ki, ifademi alan DGM Savcısı dahi özür dilemiş, "Fatih Bey, biliyorum deli saçması, Biz sizi tanıyoruz ama ne yazık ki, bu ifadeyi almak zorundayım" demişti,
Salakça yazılmış, hiçbir altyapısı olmayan andıçlarla insanları suçlayarak, karalayarak bir yere varılamadığını, tam aksine varılmak istenen yerden uzaklaşıldığını hâlâ anlayamayanlar varsa ve bunlar hâlâ TSK içinde "rapor yazacak" konumda tutuluyorlarsa asıl vahamet budur,
Türkiye'deki her sorumlu yurttaş, irticayla mücadele etmelidir,
Bugün kuruluşunu kutladığımız Cumhuriyet'i sokakta bulmadığımız gibi sokakta kaybetmeye de tahammülümüz yoktur,
Hangi mevkide olursa olsun kişiler, hangi ad altında toplanıyor olursa olsun gruplar "Atatürk Cumhuriyeti"ne karşı tehdit oluşturuyorsa onlarla kavga etmek, genimize kazınmış görev olmalıdır,
Ama bunun yolu "yalan dolan iftiralar" üretmeye yönelik belgelerden geçmez,
Kim üretirse üretsin,,,
Aşağılık yollarla doğru hedeflere varan görülmemiştir,
Kalan ise asla,
Not: Beni infaz etmek için PKK tarafından 1990'ların ortasında görevlendirilen grubun lideri olan kişi, daha sonra bir mektup göndererek o günleri anlattı, Beni nasıl takip ettiklerini, adresimi, benim ve eşimin otomobil plakalarını, kaçta gelip kaçta gittiğimizi, alışkanlıklarımızı, korumamın kaçta gelip gittiğini anlattığı mektubunda, "Çok düzgün görünüyordunuz, Size kıyamadık, Bu yüzden de Amanos'a sürüldük" diyordu, Daha sonra dağdan inip teslim oldular ve şimdi normal bir hayat sürüyorlar,
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar





