Hilmi Özkök bu işin dışında kalamaz
Fatih Altaylı
Şubat 26, 2010
Yazı İçeriği
Hilmi Özkök bu işin dışında kalamaz
Hilmi Özkök bu işin dışında kalamaz
GÖZALTINA alınan kuvvet komutanlarının en büyük sıkıntısı ne biliyor musunuz?
Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün her ne hikmetse bu işin dışında tutulması,
Her şeye bir anlam veriyorlar da, buna bir anlam veremiyorlar,
Çünkü yapılan ve yapılmayan her şeyden onun haberi olduğunu biliyorlar ve söylüyorlar,
"Hiyerarşisi bu kadar güçlü bir orduda bu nasıl olur" sorusunu soruyorlar,
Önceki akşam Ankara'da bazı emekli üst düzey komutanların ve birkaç bürokratın olduğu bir masada konuşulanlar bunun en önemli kanıtı,
Gözaltındaki komutanlardan birinin yakın arkadaşı olan emekli askerin sözleri ilginç:
"O gün konuşulan, yapılan ne varsa Hilmi Özkök'ün bilgisi dahilinde yapıldı, Eğer bir suç varsa o da işin içindeydi, Ama sonuçta hiçbir hareket olmadı, Hilmi Özkök'ün o günkü konuşmalarına bir bakın neler demiş, ne vurgular yapmış, Hilmi Özkök'ün iktidara yakınlaşması, orduda bir hareket olmayacağını gördükten sonradır,"
Bu sözlerden anladığım şu:
Eğer Balyoz Planı yargı tarafından bir jenerik senaryo değil de bir darbe planı olarak değerlendirilir ve bu bir dava konusu olursa, Hilmi Özkök'ün bu işin dışında kalma ihtimali yoktur,
Tabii eğer yargı gerçekten yargı ise,
Büyükanıt meselesi ve aşk mektubu
YAŞAR Büyükanıt'ı Sibel Can'la kıyaslayınca halktan değil ama bazı gazetelerden tepki geldi,
Sağolsunlar 1, sayfaya bile taşımışlar,
Nedenini anlamadım doğrusu,
Hani Sibel Can kızsa anlardım ama bu durumu anlamadım,
Allah selamet versin Yaşar Büyükanıt hiç de gündemimde değildi,
Ta ki, "27 Nisan'da yazdığımız bir muhtıra değildi" deyinceye kadar,
O, o lafı söyleyince benim de iki çift laf söyleme hakkım doğdu,
27 Nisan'da Genelkurmay'ın internet sitesine yerleştirilen yazı, Türk tarihine e-muhtıra olarak geçti,
Yaşar Büyükanıt da o zaman çıktı ve "Bunu ben koydurdum oraya" dedi,
Muhtıra, Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi bir Cumhurbaşkanı tarifi yapıyor ve "Sözde değil özde laik" tanımı getiriyordu, Hedef apaçık Abdullah Gül'dü,
O muhtıra, Türkiye siyasetinin gidişini etkiledi,
Erken seçime gidildi, Bazılarına göre muhtıranın da etkisiyle AKP büyük bir oy patlaması yaşadı ve yüzde 47'ye yakın oyla bir kez daha iktidar oldu,
Sonrasında da Abdullah Gül bir kez daha Cumhurbaşkanlığı'na aday gösterildi ve seçildi,
Yaşar Büyükanıt ne yaptı,
Önce Abdullah Gül'ün kendi cumhurbaşkanları olmadığı anlamına gelecek cümleler sarf etti,
Sonra Gül'e selam vermemeyi denedi,
Sonra birdenbire vazgeçti ve Gül'ün önünde selam durdu,
Elbette duracaktı, bunda bir acayiplik yoktu ama ya öncesinde söyledikleri,
Sözünün arkasında durabilecek bir karakter, böyle bir durumda, ne o "Ben yazdım" dediği yazıyı yalayıp yutardı, ne de "Benim Cumhurbaşkanım değil" imasında bulunduğu ve ilk birkaç gün selam vermediği adamın karşısında esas duruşa geçerdi,
Böyle bir durumda yapılabilecek tek şey istifa etmek olurdu,
Yaşar Büyükanıt bunu da yapmadı,
Yine hiç sesimizi çıkarmadık,
Sonra da 1 milyon Euro'luk Audi'yi altına çekip emekli oldu Yaşar Büyükanıt,
Aradan 2,5 sene geçince de nedense ortaya çıkıp "27 Nisan'daki bir muhtıra değildi" dedi,
Peki neydi o Yaşar Bey, "Aşk mektubu mu?"
Keşke Genelkurmay sitesine koyacağınıza elden verseydiniz,
Hiç değilse gizli kalırdı,
Not: Yaşar Büyükanıt'ı çok da severim aslında, Şen şakrak, sohbeti tatlı, spordan konuşabileceğiniz bir adamdır, Gerçi Genelkurmay Başkanı'yken de NATO müteahhitleriyle tribünlerde sarmaş dolaş olmasını eleştirdiğim zamanlar olmuştu ama kendisine bu kadar kızdığım hiç olmamıştı,
Kaybanasını silmek
"ÇEKYATTA 17 Paşa" diye manşet attık,
Literatüre girdi neredeyse,
Ama kızanlar da olmuş,
Dün öğrendim,
Bir emekli general, son derece nazik bir mektup yollamış,
Diyor ki: "Çekyatta 17 Paşa yazılı başlık TSK'ya yıllarını vermiş ve ölünceye kadar bu kutsal yuvaya bağlılığını sürdürecek bir kişi olarak içimi acıttı,"
Emekli generalimiz mektubuna telefon numarasını da eklediği için hemen aradım,
"Paşam" dedim, "Size bir hikâye anlatayım mı?"
Anlattım, Burada anlatmasam daha iyi olacak bir hikâye,
"Belki de haklısınız ama yine de ağırımıza gidiyor" dedi,
Kuvvet komutanlarının, sırf eziyet, sırf gösteriş olsun diye günlerce Emniyet'te yatırılmasına değil de, bunun çarpıcı bir başlıkla haber yapılmasına içimiz acıyorsa benim diyecek bir şeyim olamaz elbet,
Benim içimi acıtan ise bir emekli oramiralin, "kendisine iyi davrandılar" diye polislere pasta ısmarlaması oldu,
Ama doğrusunu isterseniz çok da şaşırmadım,
O generalimizin eşinin, Gaziosmanpaşa'daki bir arsasının kamulaştırma bedeli için Başbakan'dan ricacı olduğunu hatırlayınca,,,
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar





