Habercilik televizyonda yapılamaz, televizyon palavradır
Fatih Altaylı
Nisan 6, 2010
Yazı İçeriği
Habercilik televizyonda yapılamaz, televizyon palavradır
Habercilik televizyonda yapılamaz, televizyon palavradır
(Fatih Altaylı'nın Gtrend dergisinde yayınlanan röportajıdır)
Türk medyasının önemli isimlerinden biri olan Fatih Altaylı, spor muhabiri olarak Cumhuriyet gazetesinde başladığı meslek yaşamında kısa sürede yükseldi, Gazetede, TV’de, radyoda önemli işlere imza attı, 1993 yılında Best FM’i kurdu, 1996 yılında Show TV ana haber bülteni sunucusu oldu, aynı yıl içinde bugüne kadar devam eden Teke Tek programını yapmaya başladı, Hürriyet gazetesinde yazarlık, Radyo D’de genel koordinatörlük yaptı, 2002 yılında Kanal D’nin haber genel yayın yönetmenliğine atandı, Galatasaray Spor Kulübü'nde asbaşkanlık ve Sabah Gazetesi'nde genel yayın yönetmenliği yaptı, En son HaberTürk Gazetesinin kurulmasına liderlik etti, HaberTürk baskısında ve içeriğinde basın dünyasına getirdiği yeniliklerle kendini kabul ettirdi,
Teke Tek programı ile uzun yıllardır yakından tanıdığımız, biraz sinirli, biraz dobra, bolca soru soran ve pek çok farklı konuyu programına taşıyan Fatih Altaylı, aslında sadece yazı yazmayı sevdiğini ve bulunduğu mevkilere biraz da kendiliğinden geldiğini söylüyor, Hayatta yazmak dışında en büyük zevki otomobiller olan Altaylı, kızı ve eşi söz konusu olduğunda başka her şeyi unutuyor, Çalıştığı medya kuruluşları arasında en çok gazeteciliği seven Altaylı “Ben zaten hep gazetecilik yaptım” diyor, Altaylı televizyonun bir illüzyon olduğunu ve gerçek anlamda haberciliğin televizyon aracılığı ile yapılamayacağını iddia ediyor,
Sizi hep yeni medya organları kurarken veya onları değiştirirken hatırlıyoruz, medyada girişim yapmanın zorlukları nelerdir, siz neden hep yeniyi yapmayı tercih ediyorsunuz?
Siz söyleyince düşündüm de, galiba genelde böyle olmuş gerçekten, Nedendir bilmem yeni bir şey yapmak gerektiği zaman akla ben geliyorum herhalde, Zannederim kafamda fazla kalıplar olmaması ve tutucu olmayan kişiliğimden kaynaklanıyor, Yeni bir şey yaratmak her zaman keyiflidir, Olursa da sizindir, olmazsa da, Suçu birine atacak durumunuz yoktur, Aslında ben yapardım ama diyemezsiniz, Ben bunu yapmayı seviyorum,
Bir gazeteci olarak nasıl bir günlük hayatınız var?
Hayatımda bilinmeyen ayrıntı pek yok, Daha doğrusu bilinmeye değer ayrıntı pek yok, Aslına bakarsanız fazla sıradan bir hayatım var, Otomobilleri sevdiğim biliniyor, kendi ölçülerimde bir otomobil koleksiyonum var, Bu da bilinmeyen bir ?ey değil, Dünyanın çeşitli yerlerinde otomobil yarışlarına katıldım, Mazbut bir aile yaşantım var, O açıdan bakınca çok gelenekselciyim, Aileye çok önem veririm, Spora fazla düşkünlükten 34 adet spor yaralanması sonucu oluşmuş kırığım var,
HaberTürk’ün kuruluşu sürecinde yaşadığınız sorunlar nelerdir? Bu sorunların üstesinden nasıl geldiniz?
Doğrusu pek bir sıkıntı yaşmadık, Ne yapmak istediğimizi biliyorduk, nasıl yapacağımızı biliyorduk, Turgay Ciner gibi kararlı ve istediği bilen bir patronla kolay oldu, En büyük sorun zamandı, Biz bir an önce başlamak istiyorduk, buna karşın matbaa makinalarının imalat ve montajı, bu makinaların koyulacağı binaların inşaatı gibi zaman isteyen işler vardı, Bunları dünya rekoru sayılabilecek bir sürede tamamladık, En büyük zorluklardan birisi ise gazeteyi birlikte yaptığımız ekibin bir bölümüne farklı bir gazeteyi kabul ettirmek, bunun doğru tercih olduğunu anlatmak oldu,
Medyada yönetici olmanın zor tarafları nelerdir?
Egosu şişik ama kişiliği ezik adamlarla çalışmak, Ya da halkın kahraman zannettiği alçakların içyüzünü bilip görmek, Allahtan bunlar çok yok ve sıfırdan bir gazete kurunca bunları kucağınızda bulup sinir olmak zorunda kalmıyorsunuz,
Radyoda, televizyonda ve gazetelerde çalıştığınız, sizin için bu üç medyanın farkı nedir?
Üç farklı medyada çalıştığım doğru ama üçünde de aynı işi yaptım, Gazetecilik, Bu yüzden aralarındaki gerçek farkı anlamış sayılmam, Ancak bildiğim şudur, Televizyon palavradır, Geyiktir, Geçek anlamda habercilik televizyonlarda yapılmaz, yapılamaz, Televizyon illüzyondur,
Bu kadar koşturmanın içinde ailenize zaman ayırabiliyor musunuz?
En büyük derdim bu, Kızımın büyümesine uzaktan tanık olmak, Doğduğu zaman da yoğun çalışıyordum, Ama öğlen saatlerinde herkes yemekteyken eve gidip onunla zaman geçiriyordum, şimdi okulda oluyor ve bunu yapamıyorum, En büyük vicdan azabım bu, Hande ve Zeynep’e yeterince vakit ayıramamak, İşin kötüsü ben yönetici olmayı, ekranda olmayı seven bir adam değilim, Hatta çok ünlü olmayı da sevmiyorum, Her gün yazımı yazayım, aileme kendime vakit ayırayım istiyorum, Ama olmuyor, Bir işe giriyorum ve orada kalıyorum, Yarıda bırakamıyorum, Dışardan bakanlar bende müthiş bir ego, müthiş bir hırs var zannediyor, Tam aksi, Sıfır ego bir adamım, Sinirli olmayı, işini iyi yapmaya çalışmayı bazıları ego zannediyor, Benim tek egom var, Ailem; eşim ve kızım,
İşiniz dışında neler yapmaktan hoşlanırsınız?
Vakit olsa neler neler yaparım, Yaklaşık 1 yıldır işten başka bir halt yapabildiğim yok, Ormanda motosiklete binmeyi severim mesela, Seyahate bayılırım, Tekneleri severim, Şunun şurasında önümüzde kaç yazımız kaldı? Bilmiyoruz, Belki 1 belki 30, Ama geride bıraktığımız kadar önümüzde yok, Yazlarımın sayısını arttırmak isterim,
Şu sıralar çok beğendiğiniz ve takip ettiğiniz bir TV programı veya gazete bölümü var mı?
TV’de Murat Bardakçı’nın Tarihin Arka Odası’nı izliyorum, Digitürk’teki yabancı dizilerden baktıklarım var, DVD’den de Flashforward’ı izliyorum,
İş ve kişisel hayatınızla ilgili planlarınız neler?
Sadece yazı yazmak, Ailemle zaman geçirmek, Gezmek,
Türk toplumu hem medyadan çok fazla etkilenen hem de çok fazla güvenmeyen bir toplum, sizce bu neden kaynaklanıyor?
Sürekli kandırılmaktan, İlginç bir milletiz, Herkes kendinden çok çalana hırsız diyor, “Çaldı ama iş de yaptı” diye politikacıları savunan başka millet yoktur, Bir gün bir mail geldi, Bir vatanda? küfür kıyamet gitmiş; ne ahlaksızlığım kalmış, ne patron çıkarları için memleketi sattığım, Ben de ona bir yanıt yazdım, “Ulan dedim sen de daha geçen ay patrona çıkıp bu seneki vergiyi nasıl azalttığını, kaç para vergi kaçırttığını anlatmadın mı?” Yanıt geldi, Çok utanmış, Çünkü salladığım tutmuş, Adam muhasebeciymiş ve dediğimi yapmış, Tabii medya da çok yanlışlar yaptı, 1980’lerin ortasında başlayan 1990’larda zirve yapan süreç, Türk medyasının yüz karasıdır, Ama bütün batılı toplumlarda bu var, Medyadan etkilenir ama medyaya güvenmezler,
Sizce hangi mecrada yapılan habercilik kamuoyu oluşturmada daha etkin rol oynuyor?
Gazete gündem yaratır, Televizyon halkı etkiler, Çünkü gazeteyi okuyan kesim kendi değerlendirmesini yapacak donanıma sahiptir, Okur, araştırır, değerlendirir, Televizyonla haber alan ise bilgi ve kültür olarak daha alttadır, İnanır, Tepki gösterir, Kamuoyu oluşur,
Türk toplumunun medya davranışlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunu eleştirmek mümkün değildir, Bir yanlış varsa nedenini kendimizde aramak gerekir, Bence fazla garip değildir, Ancak tutucu olduğu söylenen bir toplumda özellikle televizyon tarafında aşk meşk dizileri öpüşme sahneleri daha çok izleniyorsa, seks iş yapıyorsa durumda bir tutarsızlık veya bir ikiyüzlülük vardır,
Türk medyasında Ombudsman kavramı sizce yeterince yerleşti mi?
Hayır yerleşmedi, Ombudsman maaşını gazeteden aldıkça yerleşmez, Ombudsmanın maaşını okur verirse olur, Ben eşini seyahate götürmek için gazeteyi eleştiri dozunu düşüren ombudsmanlar tanıdım,
Eklemek istedikleriniz?
Daha ne ekleyeyim, Başıma bela açacak bir sürü şey söyledim yine,
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar





