Meraklanacak bir şey yok
Fatih Altaylı
Ekim 20, 2010
Yazı İçeriği
Meraklanacak bir şey yok
Meraklanacak bir şey yok
ÇEVREME şöyle bir kulak kabartıyorum,
Çoğunlukta bir endişe,
"Atatürk Türkiye'si bitti, Yeni bir Türkiye var artık, Bütün bürokrasiyi ele geçirdiler, Artık buradan dönüş yok, Geçmiş olsun" sesleri duyuyorum,
Ben hiç o kanaatte değilim doğrusu,
Atatürk'ün kurduğu Türkiye, Osmanlı'nın yerini alan o devlet eğer bu kadar kolay bitecekse, hiç kurulmamış hükmündedir, tarih tarafından "Kısa bir ara dönem" olarak anılır,
Ama bence iş öyle değil,
Bugün baktığınız zaman Atatürk'ün kurduğu devlet bütün kurumlarıyla, bütün sistematiği ile hâlâ "taş" gibi ayakta,
Hâlâ Atatürk Türkiye'sindeyiz, Hiç kimse, hiçbir iktidar, hiçbir başka lider Atatürk Türkiye'sini yok edemez,
O sınırlar, o kurumlar var olduğu müddetçe bu ülke o ülkedir,
Ama ne olur, dünyadaki yeni konjonktüre göre ülke biraz eğilebilir, bükülebilir, farklı yönlere kayabilir ama sonuçta ülke Atatürk Türkiye'sidir,
Çünkü devletler de yaşayan varlıklardır, Çevre koşullarına, toplum koşullarına göre bazen değişiklik gösterebilirler ama sonuçta özlerini kaybetmezler,
Elbette Türkiye'nin değişiminden paniğe kapılanları anlayabiliyorum,
Ben o paniğe katılmasam da anlıyorum,
Bunu söylediğim zaman "Ama bütün kurumlar ele geçirildi" gibi bir yanıt alıyorum,
Yapmayın,
O kurumlarda, o koltuklara oturanlar dün de bu ülkede yaşıyorlardı, bugün de bu ülkede yaşıyorlar, yarın da bu ülkede yaşayacaklar,
Bugün bu iktidar var, o koltuklarda oturanlar bu iktidarın dümen suyundan giderler,
Yarın demokratik yollardan iktidar değişir,
O koltuklarda oturanlar veya oturacak olanlar, o zaman da o iktidarın dümen suyundan giderler,
Önemli olan Türkiye'nin yaptığı seçimlerdir,
Türkiye kimi seçerse o koltuktakiler onun dümen suyuna girerler,
Ne de olsa onlar da bu toplumdan, Uzaydan gelmediler,
Büyük adamsın Şükrü Baba
BENCE günün kahramanı bu baba,
Şırnaklı Şükrü Yavuz,
Birinci sayfamızın üst sol köşesinde yer alan "talihsiz" baba,
Fotoğrafı görünce gözyaşlarımı tutamadım,
"Allah hiçbir babaya veya anneye böyle bir acı yaşatmasın" dedim ağlayarak,
7 yaşındaki kızını, yani canını kaybetmiş bir adam,
Ufacık Gurbet trafik kazası geçirmiş,
Ne yazık ki, beyin ölümü gerçekleşmiş,
Ve o baba, Şırnaklı o talihsiz adam, kızının tüm organlarını bağışlamış,
Kızını kaybetmiş ama 3 kişiye hayat vermiş,
Kimbilir o kararı alırken nasıl zorlanmıştır Şırnaklı Şükrü,
Neler geçmiştir içinden,
Töre ve mahalle baskısı ve tüm çevre ona bunun tam tersini söylerken, o büyük bir insanlık yaparak kızının, canının organlarını bağışlarken neler hissetmiştir acaba,
Ben bir fotoğrafa bakarak bunları hissedebiliyorsam, o bu gerçekle karşı karşıya hangi duygularla boğuşmuştur,
Çok büyük adammış Şırnaklı Şükrü Yavuz,
Çooook,
Herkese örnek olacak kadar büyük adam,,,
Rüşvet sorulmayacak mı?
BİR süre önce Almanya'da Siemens şirketinde bir skandal patlamıştı,
Siemens bir iç soruşturma açmış, bazı yöneticilerinin bulundukları ülkede rüşvet dağıttıkları iddialarını araştırmıştı,
Sonrasında şirket içinde bir temizlik yaptıkları söylendi, Soruşturulan yöneticiler arasında Türkiye'dekiler de yer alıyordu, Yani Siemens'in bazı yöneticileri Türkiye'de de rüşvet dağıtmışlardı,
O dönemde Siemens'i en çok şaşırtan, bu soruşturma sırasında Türkiye'den hiçbir kurum ya da yetkilinin Siemens'i arayıp, "Türkiye'de rüşvet dağıttığı belirlenen personeliniz bu rüşvetleri ne zaman ve kimlere vermişler" şeklinde bir soru yöneltmemiş olmasıydı,
Şimdi benzer bir durumu 3M yaşıyor,
Bu çokuluslu devin Türkiye'deki şirketlerinde çalışan yöneticilerin Türkiye'de ciddi rüşvet dağıttıkları iddiasıyla 3M bir iç soruşturma başlattı,
Şimdi merak ediyorum; Siemens'e sorulmayan "Bu rüşvetleri Türkiye'de kimlere dağıttınız" sorusu 3M'ye sorulacak mı?
Yoksa Türkiye'de rüşvet vermek ayıp da, almak vakayı adiye mi?
Yoksa böyle bir soru sorulursa ucunun nereye gideceği belli olmayacağı için mi bu sorudan herkes korkuyor?
Şikâyetin konusu
BİR konuyu anlatmakta zorlanıyorum galiba, Ya da okur anlamakta zorlanıyor, Belki de kabahat muhabir arkadaşlarda veya editörlerde, yanlış başlıkla anlatıyorlar meseleyi, Okur da yanlış anlıyor,
Sözünü ettiğim konu, şu savcılığa gidip dinlemelerle ilgili verdiğimiz ifadeler,
Biliyorsunuz, önce Mehmet Ali Birand gitti ifade verdi ve "şikâyetçi olmadığını" söyledi,
Ardından ben gittim "şikâyetçi" oldum,
Benden sonra gidip ifade veren herkes de şikâyetçi oldu,
Okurların bir bölümü kızıyor, "Hanefi Avcı 'Bu kasetler benim büromda değildi, Bana tuzak kuruluyor' dedi, Siz gidip ondan nasıl şikâyetçi olursunuz" diye,
Merak etmeyin, "Hanefi Avcı kimbilir kimlere neler yaptı, Ne yargısız infazlar, ne dinlemeler, Biraz da o mağdur olsun" diyecek değilim,
Bir kez daha tekraren söylüyorum,
Ben, Hanefi Avcı'dan şikâyetçi olmadım,
Benim dinlenmemde Hanefi Avcı'nın veya onun kurduğu düzeneğin parmağı olduğundan hiçbir kuşku duymasam da benim şikâyetim doğrudan Hanefi Avcı'ya yönelik değil,
Ben "Beni yasadışı bir şekilde dinleyenlerin tespiti ve yasalar çerçevesinde cezalandırılması" talebinde bulundum,
Beni dinleyen Avcı mıdır, Av mıdır bilemem,
Ama her kimse cezalandırılmasını isterim,
Anladık mı bu sefer!
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar
Zeki Demirkubuz yorumluyor
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hak"
Eylül 15, 2025
Bedia Ceylan Güzelce & Müfit Can Saçıntı
"Gülmek bir savunma mekanizması"
Eylül 14, 2025