Bu da benim hissiyatım
Fatih Altaylı
Mart 11, 2011
Yazı İçeriği
Bu da benim hissiyatım
Bu da benim hissiyatım
İKLİM Bayraktar'ı konuk ettiğim programdan sonra epey bir "İzlenimin ne?" sorusuna muhatap oldum, 
Bu soruyu soranlara, "Sizinkisi neyse benimki de o" diye yanıt veriyorum, 
Çünkü program konuklarının arkasından konuşmak, daha doğrusu yazmak gibi bir huyum yok,
Ne var ki, galiba bu kez biraz konuya girmem gerekecek, 
Öncelikle İklim Bayraktar program için Habertürk binasına gelince Teke Tek'in yapım ekibine benimle görüşmek istediğini söylemiş, 
Bunun üzerine Kutlu, Oya ve Hülya'ya, "Görüşelim ama yalnız görüşmem, Siz de yanımızda oturacaksınız" dedim, Tedbirli olmakta fayda vardı, Yarın öbür gün Deniz Baykal gibi suçlanmak istemezdim doğrusu, 
Nitekim öyle yaptık, 
Hep birlikte oturduk, hep birlikte programa geçtik, 
İklim Bayraktar program öncesi benim Güneş Gazetesi'nin yayın koordinatörü olduğum dönemde Güneş'te çalıştığını ve beni oradan tanıdığını söyledi, 
Ben hatırlayamadım, 
Program öncesi çok heyecanlı olduğunu söylüyordu ama program başlayınca heyecanından eser kalmadı, 
Söylediklerini zaten dinlediniz, 
Ben de yorumlarımı program sırasında yaptım büyük ölçüde, 
Benim dikkatimi çeken en önemli nokta, herkesten adıyla söz etmesi oldu, 
Muharrem İnce'ye "Muharrem" demesi gibi, 
Sanki herkesle senli benli bir hava içindeydi, Ani bir samimiyet kurar gibi bir hali vardı, 
Bu samimiyet havasının zaman zaman şikâyet ettiği olaylara zemin hazırlamış olması muhtemeldir, Belki de bunu özellikle bu zemini hazırlamak için yapıyor da olabilir, 
Bilemem, 
Siyasetçileri evine davet etmesi veya siyasetçilerin evine davet edilmek istemesi bana biraz garip geldi, 
30 yıla yakındır bu meslekteyim, daha evime siyasetçi girmedi, 
Ben de resmi konutlar dışında siyasetçi evine girmedim, 
İklim Bayraktar'ın doğrular ile doğru olmayan şeyleri güzel harmanladığını fark ettim ki, bu bende şüphe uyandırdı, Çok bilinen bir karalama taktiğidir, İnandırıcılığı artıran bir faktördür, 
Bazı yerlerde çok net yalan söylüyordu, 
"Kemal Kılıçdaroğlu'yla yaptığınız konuşmayı kaydettiniz mi?" diye sordum, 
"Kaydetmedim" dedi, 
Oysa telefon kayıtlarına bakılırsa görüştüğü Eminağaoğlu'na kaydettiğini söylemişti, 
Ya programda bana yalan söyledi, ya telefonda Eminağaoğlu'na, 
Yine telefonda, "Muharrem İnce sarhoş kapıma dayandı" derken programda, "Telefon açtı, İçkiliydi, Eve çağırdım, Gelmek istemedi, Sitenin önünde otomobilde konuştuk" diye anlattı, 
Eşi de otomobilin dışında beklemiş söylediği kadarıyla, 
"Kimseye duyurmak istemedim" dediği taciz olayı da ilginç, 
Bir tek sağır sultana anlatmamış olması garip, Hele hele gidip kocasına anlatması ve kocasının, "Bunu partinin yönetiminde tanıdığın insanlara anlat" demesi de garip, 
"İşsiz olduğum için Odatv'de ücret almadan çalıştım" diyordu ama aynı zamanda İhlas Grubu'na bağlı bir dergide de yazı yazdığı ortaya çıktı, O da biraz acayip,
"Son izlenimin ne" diyecek olursanız, 
Vallahi ne yalan söyleyeyim, kimsenin günahını almak istemem, sanki bütün bu işleri kotarmak için Odatv'de çalışmaya başlamış gibi bir hissiyata kapıldım, 
Yine de genç bir kadını mesnetsiz suçlamak istemem, Benimkisi sadece hissiyat,
Bunlar da izlenimler
BAKIN bir kadın okurum da İklim Bayraktar'la ilgili izlenimlerini yazmış, 
"Programı izledim, Bayraktar çok heyecanlıydı, samimi olmadığı kişilerin samimiymiş gibi adlarını söylemesi bana garip geldi, Aynı şeyleri tekrarlayıp durdu, Siz güzel sıkıştırdınız, tatmin olmadığınız belliydi, Ben de tatmin olmadım, olayda ve anlatışta gariplik vardı, 
Bir kadın olarak ne yapardım diye düşündüm, Aynı yaştayız Bayraktar'la, Ben Muammer İnce olayında alkollü olduğunu düşündüğüm kişiyle o vaziyette konuşmam, Ayık iken randevu isterim, Sonra da haberi yapmak veya yapmamak bana kalır, Her gazetecinin her haberi duyurduğunu sanmıyorum, Bu olayı duyurmaması bana tuhaf gelmedi,
Deniz Baykal olayında belli ki, sizin de üzerinde durduğunuz gibi, olsa olsa asılma durumu olabilir, taciz daha ileri bir durumdur ve suç teşkil eder, Ama asılma rahatsız etse de suç teşkil etmez, Bu durum olduğunda olayın nereye varacağını bilmediğim için eşime söylemezdim, Eşim geniş biriyse söylesem bile gidip Gürsel Tekin'e hiç söylemezdim, Eğer söylemek gerekiyorsa ve olay taciz ise suç duyurusunda bulunmak gerekir, Yoksa tamamıyla susmak, Gürsel Tekin'e söylenmesi tuhaf, Soner Yalçın'ın telefonla olayı sorması tuhaf, Yüzüne niye patlatmadınız dediniz, Ortada rahatsız edici asılma veya taciz varsa soğukkanlı ve geniş bir insan değilseniz önce şok olursunuz ve odadan çıkmak istersiniz diye düşünüyorum, Kadınlar içe kapanıktır, erkekler gibi 'Bir çakarım yapışır yere' diye düşünmezsiniz, Kaçmak ve unutmak istersiniz, Kadın olmak Türkiye'de zordur,
Net olan konu kapanmış, konu dinleme sonucunda ortaya çıkmış, Gürsel Tekin'e söylenmeseydi bence bu ortaya çıkmazdı, Gürsel Tekin'e söylenmesi de bana pek masumane gelmedi," 
Program sonrası evde eşime sordum, "Ne hissettin?" diye, 
"Bence yalancı" dedi, 
Kadınların 6, hissi daha kuvvetli olur diye düşünürüm hep,
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar





