Demirtaş kendine kızsın
Fatih Altaylı
Ağustos 17, 2011
Yazı İçeriği
Demirtaş kendine kızsın
Demirtaş kendine kızsın
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Başbakan PKK'nın intikamını BDP'den alıyor" demişti dün,
Bugün de Habertürk'e verdiği röportajda benzer şeyler söylenip yakınmış,
Doğrusu, Demirtaş'ı genelde beğenmekle beraber son dönemde partisinin izlediği politikanın iler tutar tarafı kalmadığını da görüyorum,
Başbakan'ın tavrında da en küçük bir yanlış görmüyorum,
Çünkü BDP'nin kendine ait bir tavrı yok,
Böyle bir tavır belirleme gücü yok,
Parti "Yemin edelim" diyor, İmralı'daki de bunu istiyor,,,
Ama KCK'nın emri doğrultusunda yeminden vazgeçiliyor,
Partinin "sözcüsü" konumundaki isimler, başta Aysel Tuğluk eline tutuşturulan "KCK metinlerini" partinin görüşü gibi okuyor,
Parti genel tutum olarak terörü ve terör örgütünü neredeyse "kutsuyor",
Demokratik Toplum Kongresi'nin ve KCK'nın "maşası" görüntüsünden kurtulamıyor,
Kendine ait hiçbir politikası yok,
Kendi aralarında yaptıkları konuşmalarda "yanlış" dedikleri her şeyi, KCK'nın emirleri olarak geldiği için yapmakta bir beis görmüyorlar,
Hal böyle olunca da haliyle "terör örgütü ile aynı vagonda" oldukları yolunda bir izlenim oluşuyor ki, zaten durum da bu,
Bu nedenle Demirtaş'ın hiç kimseye kızmaya hakkı yok,
Kızacaksa kendi kızsın,
Osman Gazi'ye de amcası karşı çıkmıştı
MURAT Bardakçı ile girdiğimiz tartışmayla ilgili olarak tanınmış bir tarihçiden bir bilgi notu geldi,
"Murat'ın gazabına uğramaması için" adını saklı tutmayı yeğlediğim tarihçimizin yazdıklarını aynen naklediyorum:
"Osman Gazi'nin amcası Dündar Bey de beyliğin büyümesine karşı çıkmıştı, Ertuğrul Bey'in küçük aşireti daha önceleri yaylaktan kışlağa gidip gelirken, Osman Gazi'nin Bey olması ile birlikte yavaş yavaş kabuk değiştirdi, 1285'te İnegöl yakınlarında Emirdağı eteklerinde bulunan Kulacahisar fethedildi, Osman Gazi'nin bu başarısından telaşlanan Rum tekfurları harekete geçtilerse de, 1286'da İkizce'de mağlup oldular,
1288'de Eskişehir yakınlarında önemli bir mevki olan Karacahisar fethedildi, Osmanlı Beyliği tarih sahnesinde görülmeye başlamıştı, Anadolu'daki Moğol valilerin isyanları üzerine İlhanlı hâkimiyetinin zayıflamasını fırsat bilen Osman Gazi, komutanlarıyla Bizans topraklarına akınlara başladı, 1299'da Bilecik, Yarhisar, İnegöl ve Yenişehir'i fethetti,
Osman Bey'in şöhreti gün geçtikçe artıyor ve çevredeki Türkmenlerin de katılımı ile beyliği büyüyordu, Ertuğrul Gazi'nin Söğüt civarındaki birkaç yüz çadırlık aşireti oğlu zamanında binlerce savaşçısı olan bir beyliğe dönüşmüştü,
Osman Gazi'nin aşiretin başına geçmesini bir türlü hazmedemeyen ancak onu alt etmek için bir fırsat da bulamayan Dündar Bey, yeğeninin başarılarını da kaldıramıyordu, Her fısatta yeğenini eleştirip, savaşmasının aşiretin başına bir bela getireceğini söyleyerek faaliyetlerine engel olmaya çalışıyordu, Aşiret içinde Dündar Bey'in Rum tekfurlarıyla işbirliği yaptığı söylentileri bile yayılmıştı,
1302 yılına gelindiğinde Osman Gazi'nin hedefi Köprühisar isimli kale idi, Buraya sefer yapmadan önce aşiretin önde gelenleri ile tecrübeli komutanlardan oluşan bir savaş meclisi topladı ve herkesin fikrini aldı,
Amcası Dündar Bey her zaman olduğu gibi yine muhalefet etti ve aşiretin bir kısmını savaştan vazgeçirdi, Daha öncesi savaşlarında da Dündar Bey'in muhalefetiyle karşılaşmış olan Osman Gazi, amcasının Rum tekfurlarıyla işbirliği içerisine girdiğini de duymuştu, Köprühisar seferinde aşiret içinde ikiliğin ortaya çıkması ve Rumlara haber verilmesi ihtimali sebebiyle Osman Gazi bir ok atarak, herkesin şaşkın bakışları arasında amcasını öldürdü, Osman Gazi 90 yaşındaki amcasını öldürerek ihanet edeni, kendi kanından bile olsa affetmeyeceğini göstermiş oldu, Osmanlı Hanedanı içinde ilk kan 1302'deki bu olayla dökülmüş oldu, Dündar Bey ölüp gitti, Ancak Söğüt çevresi bana yeter demeyip yola çıkan Osman Gazi tarihte kurulmuş iki büyük imparatorluktan birini (Diğeri Roma) hem kurmuş, hem de adını vermiş oldu,"
Murat şimdi bu meslektaşına bir yanıt verecektir,
Zaten bugünün o gün olmadığını da biliyoruz,
Ama bazen zaman, koşullar ve tarih bir ülkeye bir rol verir,
Ya o rolü oynarsınız ya da oynamazsınız,
Bazen o rolü oynayıp kazanırsınız, bazen oynamayıp,
Bunu da tarih belirler,
Biz müşteriyiz, müşteri
KEMAL Öztürk adında bir vatandaşımız var,
Kendisini ilk olarak TBMM Başkanlığı döneminde Bülent Arınç'ın basın danışmanı sIfatıyla tanımıştık,
Sonra Başbakanlık'ta aynı görevi ifa etti,
Şimdi de devletimizin resmi ajansının genel müdürü oldu,
Allah muvaffak etsin,
Neyse, Biz dahil hemen hemen tüm medyanın "müşterisi" olduğu AA'nın Genel Müdürü olarak ilk "mektubunu" mail yoluyla yollamış Kemal Bey,
Böyle bir göreve gelen bir profesyonelin müşterilerine yazacağı ilk şey ne olur?
Normal şartlarda, "Daha iyi nasıl çalışabiliriz, Birlikte neler yapabiliriz, Sizlere daha iyi nasıl hizmet sunabiliriz, İşbirliğimizin sürmesi dileğiyle" falan yazılır değil mi?
Hayır efendim,
Kemal Öztürk böyle yapmamış,
Kendisinden gelen ilk yazı "tehdit" dolu, "Haberimizi şöyle kullanacaksınız, böyle kullanacaksınız, Mahreç belirtmezseniz dava ederiz, Asarız, keseriz" türünden bir mektup,
Okudum, Tüylerim diken diken oldu,
Bu nasıl bir "müşteri ilişkileri yönetimidir" anlamadım,
Vardır herhalde bir bildiği,
Dedim ya, Allah muvaffak etsin,
Etsin de, bir şeyi asla unutmasın, Biz müşteriyiz,
Müşteriye böyle davranılmaz,,
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar