Soğuk savaş sonrası baharı
Fatih Altaylı
Ağustos 24, 2011
Yazı İçeriği
Soğuk savaş sonrası baharı
Soğuk savaş sonrası baharı
"ORTADOĞU'da neler oluyor?" diye sordu yabancı bir gazeteci,
"Arap baharı" denilen olayları çözmeye çalışıyor, nasıl olup da birdenbire bu havanın yayıldığını merak ediyordu,
Fikrimi anlattım,
Ortadoğu'da birbiri ardına yıkılan rejimlerin tamamı "soğuk savaş" dönemi dünya düzenine göre şekillenmiş idarelerdi,
Arap milliyetçiliği üzerine bina edilmiş, Rusya destekli "sosyalistimsi" otoriter yapılar,
Soğuk savaşın 1980'lerin sonunda bitmesi ve yeni bir dünyanın kurulması, Ortadoğu'da pek algılanmadı,
Eğitimsiz ve üretimden uzak Arap halkları bu değişimi hissetmediler,
Soğuk savaş kalıntısı rejimler, soğuk savaş hâlâ sürüyormuşçasına varlıklarını sürdürdüler,
Ve şimdi şimdi yeni bir dünya kurulduğunu anlayıp şekil değiştirmeye başlıyorlar,
Arap ülkelerinde olan, aslında Berlin Duvarı'nın yıkılışının devamı,
Aslına bakarsanız Türkiye de bu yeni şekillenmeden payını aldı ve almaya devam ediyor,
Türkiye, Batı'ya daha yakın bir Ortadoğu ülkesi olarak, soğuk savaşın izlerini demokratik yöntemlerle silmeye başladı,
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, aslında Arap ülkelerinde bugünlerde meydana gelen olayların bir benzerinin, Türkiye'de "demokratik yollardan" meydana gelmiş olmasından başka bir şey değil,
Ve bugün Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yaşamakta olduğu sıkıntılar da, TSK'nın soğuk savaş sonrası yeniden yapılandırılmasından başka bir şey değil,
Batı'nın yardımı hırsızlık şebekesine
BAŞBAKAN Erdoğan'ın, Somali'deki yardımların Türkiye'nin yollayacağı büyükelçi tarafından dağıtılacağını ve organizasyonun da yine Türk büyükelçisi tarafından şekillendireceğini açıklaması yardımların yerine ulaşması konusunda içime su serpti,
Çünkü Afrika'da "yardım amacıyla çalışan" Batılı sivil toplum kuruluşları (NGO'lar) Afrika'nın zor durumdaki halklarına yardım falan etmiyor,
Tam aksine sömürüyü sürdürüyor,
Yıllar önce Afrika'nın en fakir ülkelerinden birindeydim,
Açlık susuzluk müthiş,
Bir damla su için millet birbirini gırtlaklıyor, En büyük hizmet "su kuyusu açmak",
Batılı sivil toplum kuruluşları bir kuyuyu 100 bin dolar maliyetle açıyorlar,
Aynı ülkede aynı işi yapan Türk sivil toplum kuruluşları ise aynı işi 1000 dolara hallediyorlar,
Bize bölgeyi gezdiren yerel yetkilinin verdiği rakamlar bunlar,
Aynen şöyle diyor: "Bunlar bir kuyuyu 6 ayda açıyorlar, Biri gidiyor, biri geliyor, İki günde bir dinlenmek için başkente dönüyorlar, En iyi otelde kalıyorlar, Haftada bir ülkelerine gidiyorlar geliyorlar, Türkler ise hızlı çalışıyorlar, Bölgede kalıyorlar, İş bitmeden gitmiyorlar, Özellikle İHH diye bir kuruluş var, Müthiş,"
Sorasında konuyu incelemeye başladım,
Batılı sivil toplum kuruluşlarının Afrika'ya gelen "gönüllüleri" genelde serserilerden oluşuyor, Ülkesinde dikiş tutturamamış tipler,
Bu işi geçim kaynağı yapmışlar, Ciddi maaşlar alıyorlar, Her biri ayda birkaç bin doları cebe indiriyor, 10 milyon dolarlık bir yardım geldiyse bunun 500 bin dolarını bulundukları ülke için harcıyorlar, Gerisini kendi keyifleri için,
Tam ben bunları incelerken, bir arkadaşımın oğlu Yale Üniversitesi'ni bitirip Türkiye'ye geldi,
"Ben insanlık için bir şeyler yapmak istiyorum" diyerek kalktı Afrika'ya gitti ve Batılı bir NGO'nun Nijerya'daki bürosunda "gönüllü olarak" çalışmaya başladı,
Bir süre ortada büyük bir yolsuzluk çarkının olduğunu gördü, Paralar daha ülkeye gelmeden iç ediliyor, yardım adı altında soygun yapılıyordu,
Hemen durumu söz konusu sivil toplum kuruluşunun başkanına bir mektupla bildirdi,
Ne oldu biliyor musunuz?
Canını zor kurtardı,
Günlerce kaçmak, saklanmak zorunda kaldı ve ailesinin devreye girmesiyle kurtarılıp Türkiye'ye döndü,
Başbakan'ın "Bu işi kendimiz yapacağız" demesi çok önemli,
Her kuruşun yerine ulaşacağına ancak böyle ikna oldum,
Meclis'e buyurun
BDP milletvekilleri ve genel başkanı, "Harekât dursun, Ateşkes süreci yeniden başlasın" diyorlar,
Ama hafif bir kibarlık içindeler, "Önce PKK ateşkes ilan etsin, Sonra Başbakan da açıklasın" diyorlar,
Sanırsın ki, PKK muhatap alınacak,
ROJ TV'yi ve PKK'nın internet sitelerini izliyorum,
Belli ki, hava harekâtı ve Türkiye'nin terörle mücadelede askeri önlemleri yeniden öne çıkarması örgütte ciddi bir paniğe ve sıkıntıya neden olmuş,
Beklemiyorlarmış,
Devamlı böyle gidecek, onlar vuracak Türkiye izleyecek zannediyorlarmış,
Örgüte karşı "askeri harekât" sürmeli, Çünkü Türkiye'nin askeri harekâtları yavaşlatmasını, terörist zafiyet zannetti ve şımardı,
BDP'liler ise gerçekten barış ve gerçekten çözüm istiyorlarsa buyursunlar gelsinler TBMM çatısı altına,
Silahlar sussun istiyorlarsa gelsinler konuşsunlar,
TBMM'de,
Roj TV'de değil,
Taze ve eski farkı
LAF Somali'den açılmışken, dünün olayı Twitter kuşu Hilal Cebeci ile AK Parti Merkez Gençlik Kolları Başkanı İsmail Karaosmanoğlu'nun tartışmasıydı,
Hilal Cebeci, Twitter'da "Beni niye Somali'ye götürmediler" diye sorup sitem edince, Karaosmanoğlu Twitter'dan yanıt vermiş ve "Somali'deki açların ekmeğe ihtiyacı var, kaşara değil" demiş,
Karaosmanoğlu "kaşar"ın başına "taze"yi ekleseydi daha doğru olurdu,
Gidenlere bakınca Hilal Cebeci'nin hâlâ verecek yanıtı oluyor çünkü,
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar
Zeki Demirkubuz yorumluyor
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hak"
Eylül 15, 2025
Bedia Ceylan Güzelce & Müfit Can Saçıntı
"Gülmek bir savunma mekanizması"
Eylül 14, 2025