Benim evdeki divan
Fatih Altaylı
Eylül 6, 2011
Yazı İçeriği
Benim evdeki divan
Benim evdeki divan
KOMİK haberler, komik yorumlara neden oluyor,
"Türkiye, İsrail'i Lahey'de dava edecekmiş,"
Bunun üzerine yazılar yazılıyor, yorumlar yapılıyor,
Lahey Adalet Divanı denilen şey, BM'nin oluşturduğu bir kurum, Milletlerarası Adalet Divanı,
Üyelerini BM'nin seçtiği 15 kişiden oluşan bir uluslararası mahkeme,
Lahey Adalet Divanı'nın bir konuya bakması için konuya taraf ülkelerin "divan kararlarına uyacaklarını önceden kabul etmiş ülkelerin" dava açması gerekiyor,
Gelin görün ki, ne Türkiye ne de İsrail'in böyle bir ön kabulü yok,
Her iki ülke de kendilerince geçerli "çekinceler" yüzünden Lahey Adalet Divanı'na "mesafeli" duruyorlar,
Bu yüzden de Türkiye'nin konuyu Lahey'e götürmesi pek kabil görünmüyor,
Deyin ki, götürdük,
Yine bir sonuç almak mümkün değil,
Çünkü İsrail kimseyi takmadığı gibi Lahey'i de takmıyor,
Mesela, Lahey Adalet Divanı daha önce İsrail'in Filistin'e yönelik olarak ördüğü "utanç duvarı"nı da bir şikâyet üzerine ele almış ve bu duvarın insanlık suçu olduğunu kararlaştırarak "yıkılmasını" istemişti,
İsrail ne yaptı?
Lahey Adalet Divanı'na nanik yaptı,
Geçti gitti,
Bu yüzden Mavi Marmara için Lahey Adalet Divanı'na gitme tartışması yapmak laf kalabalığından başka bir şey değildir,
Ha Lahey Adalet Divanı'na götürmüşsün, ha Divan Otel'e, ha benim evdeki divana, Fark etmez,
Profesyonel futbolcu, amatör düşünür
ARDA Turan bir laf etti,
Önce milliyetçi Türkleri kızdırdı, sonra bir çark etti, Milliyetçi Kürtleri kızdırdı,
E, bu işler böyledir,
Üç beş gün iki entele, dantele takılıp, kulaktan dolma, yandan çarklı entel, ülke sorunlarına derin duyarlılık sahibi "fikir önderi" olma hevesine girersen, olacağı budur,
Yazının devamını Spor Bölümü'nde okumak için tıklayınız
Entelektüel dediğin kavga eder
FAZIL Say, bir lokantada tartıştığı belgesel yapımcısı Nedim Hazar ve eşine küfretmiş ve arkalarından su şişesi fırlatmış,
Herkes de konuya dalmış, Say'ı kınayan kınayana, "Fazıl say gibi bir sanatçı, bir entelektüel bunu nasıl yapar" diyenler var,
Fazıl Say'ı biraz "acayip", biraz "saçma" bulmama rağmen bu olayın abartılacak yanı olduğunu hiç ama hiç zannetmiyorum,
Tam aksine bu gibi kavgaların, olayların gerçek entelektüelin şanından olduğunu düşünüyorum,
Türkiye'de pek de derinliği olmayan entelektüel hayatın bu gibi olayları garipsemesi, sadece sığlıktan,
Çünkü dünyada özellikle de entelektüel canlılığın yüksek dozda olduğu dönemlerde ve ülkelerde böyle kavgalar "düşün hayatının" vazgeçilmez parçalarından biridir,
Bırakın şişe atmayı, yumruk atmayı, Avrupalı entelektüeller birbirlerine kurşun sıkacak, birbirlerini düelloya davet edecek kadar ileri giderlerdi,
20, yüzyılın önemli sanatçılarının, filozoflarının, yazarlarının büyük bölümü birbirinden kıyasıya nefret eder, sokakta, barda, lokantada gördüğü zaman kavga eder, hatta ateş ederdi,
Üstelik kavgaları sınırlı olmaz, taraftarları arasında da ortalığı savaş alanına çeviren "muharebeler" çıkardı,
Zaman zaman "fikir tartışmaları" için bir araya geldiklerinde de sonuç farklı olmazdı,
Toplantılar genelde karakolda biter, pek çoğu birkaç gününü nezarette geçirirdi,
Türkiye'de de geçmişte, entelektüellerin gerçek entelektüel olduğu ve "entel" olmanın entelektüel olma anlamına gelmediği güzel günlerde de böyle olaylar sıklıkla olmuştur,
Gerçi hiçbir zaman Batılı düzeyde "sıkı" bir kavga çıkmamış olsa da, tartışmalar, kavgalar düşüncelerin karşı tarafa "izah edilmesinde" etkili bir araç olarak kullanılmıştır,
Bu yüzden de Fazıl Say'ın yaptığını ne kınayın, ne şaşırın,
Hatta ben bunu bir "gelişme" olarak bile görüyorum,
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar
Zeki Demirkubuz yorumluyor
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hak"
Eylül 15, 2025
Bedia Ceylan Güzelce & Müfit Can Saçıntı
"Gülmek bir savunma mekanizması"
Eylül 14, 2025