Köprü açıldı
Fatih Altaylı
Ekim 13, 2011
Yazı İçeriği
Köprü açıldı
Köprü açıldı
YILLARCA Türkiye'nin Doğu ile Batı arasında bir köprü olduğu masalıyla yaşadık,
Doğruydu,
Türkiye, Doğu ile Batı arasında bir köprüydü ama bu köprünün bir sıkıntısı vardı,
Köprü ayakları üzerinde durmakla beraber, ne Doğu'ya, ne da Batı'ya bağlanan yolları vardı,
Üzerinden geçilemeyen, boş, işe yaramaz bir köprüydük açıkçası,
Batı'ya doğru dar bir patikası vardı belki ama oradan da geçmek hayli meşakkatliydi ve geçenlerin Türkiye üzerinden Doğu'ya bağlanması da mümkün değildi,
Benim bugün görmekte olduğum manzara, Batı ile Doğu arasındaki bu köprünün ilk kez "işlevsel" hale gelmeye başladığı,
İlk kez köprünün bir tarafında Doğu'ya, diğer tarafında ise Batı'ya bağlanan yollar var,
Galiba AK Parti iktidarının en önemli işlerinden biri de bu oldu,
Bağlantı yolları yer yer çakır çukur ama yine de bir bağlantı var,
Geçmişte hiç işe yaramayan köprü şimdi işe yarar hale gelmeye başladı,
Gerçi şimdilik üzerinden fazla geçen yok,
Hatta köprünün bağlantıyı sağlamış olması, Sarkozy gibilerini rahatsız ediyor ama büyük olasılıkla yüzyılın başından beri ilk kez köprü kurulmuş vaziyette,
Bundan rahatsız olması gerekenler elbette var,
Ama bunlar Türkiye'de olmamalı,
Odatv iddianamesi başka ne gösteriyor
ODATV iddianamesine dün yaptığımız girişten sonra bugün de fikrimizi zikretmeye devam edelim,
İddianameden anladığım kadarıyla Odatv bir "platform" ve bu platformu kullanan iki "network" ya da "çember" var,
Her iki çember de Odatv'ye kendi meşrepleri doğrultusunda işlev yüklemişler,
Bunlardan biri "gazeteci ağırlıklı" bir network,
Bu grup Odatv'yi kendilerini daha "güçlü" gazeteciler haline getirmek, kendilerince uygun olmayan gazetecileri veya kişileri "karalamak", birlikte hareket ederek mesleki çıkarlarını artırmak için değerlendirmiş, Bazen doğrularla, bazen yalanlarla işlevi yerine getirmişler,
Bunda bir "suç" yok, Daha doğrusu hedef ya da muhatap alınan kişiler açısından "bireysel" dava konusu olabilecek unsurlar oluşmuş,
Bunların kimler olduğu da üç aşağı beş yukarı biliniyor zaten,
Odatv platformundan yararlanan diğer grup ise biraz daha farklı,
Bunların önemli bir bölümü Ergenekon ve Balyoz Davası mağdurları, bu mağdurların yakınları, avukatları,
Bunlar da bu davalarla ilgili seslerini duyurmak için Odatv'yi kullanmışlar,
Davalardaki delilleri çürütmek, delillerin güvenilmez olduğunu göstermeye çalışmak, davayı etkilemek, davalarla ilgili karşıt kamuoyu oluşturmak için Odatv'de toplanmışlar,
Dediğim gibi, birinci network'ün Odatv üzerinde yürüttüğü faaliyetlerde kamuyu ilgilendiren bir suç yok,
İkinci bölümdeki faaliyetler ise doğrudan doğruya Ergenekon ve Balyoz Davaları ile ilgili,
Bu davalar sanıklar aleyhine sonuçlanır ve yargı "Ergenekon diye bir suç ve terör örgütü vardır" derse ve Balyoz Davası sanıklarının Ergenekon'la ilişkili bir hareket içinde olduklarını ortaya çıkarabilirse, o zaman Odatv'nin ve tabii yöneticilerinin "bu örgütle bağlantılı yayın yapmaktan ötürü" ciddi biçimde başı ağrır,
Bu davalar şöyle veya böyle sonuçlanmadan Odatv'ye yöneltilebilecek suçlama ancak ve ancak "yürümükte olan bir davayla ilgili yargıyı etkilemek" ve "kurum veya kişileri karalayıcı yayın yapmakla" sınırlıdır,
Odatv Davası'nın akıbetini Ergenekon Davası belirler,
Ali Şen güldürürken
ALİ Şen, Galatasaray'ı UEFA'da ipten aldığını söylüyor ve üzerinden 24 yıl geçmiş bir olay için, "Konuşursam Galatasaray büyük ceza alır" diyor,
Ali Şen gerçekten çok komik bir adam,
Bunu dinledim ve güldüm,
Anlattığı olay Galatasaray-Neuchatel maçında hakemin başına atılan bir bozuk para sonrası, turu geçen Galatasaray olduğu halde UEFA kararıyla hükmen mağlup sayılması ve Galatasaray'ın buna itiraz ederek hakkını geri alması,
İçinde yaşadığım bu olayda sağolsun Ali Şen, Galatasaray'ın çıkarlarını korumak için İsviçre'ye giden ekipteydi ama bu olayın tek kahramanı değildi,
Hatta belki de kahramanı bile değildi,
UEFA, Galatasaray'ı hükmen mağlup sayıp kupadan eleyince Galatasaray yönetimi bir ekip oluşturup İsviçre'ye gitti, Karara itiraz etti,
O dönem Başkan Ali Tanrıyar'dı, Alp Yalman ise Futbol Şubesi'nin de bağlı olduğu 2, Başkan,
Organizasyonu yapan Alp Yalman'dı,
Ve dünyadaki bütün Galatasaraylılar, Galatasaray'ın çıkarları için devreye girmişlerdi,
O dönem FIFA İcra Kurulu üyesi ve FIFA Başkanı Joao Havelange'ın yakın dostu olan ve geçmişinde Galatasaray Yönetim Kurulu üyeliği de bulunan Necdet Çobanlı, Santa Barbara'dan kalkıp İsviçre'ye gelmiş ve UEFA'da Galatasaray'a destek vermişti,
Herkes tanıdığı biriyle konuşuyor, herkes bir şeyler yapmaya çalışıyordu,
Ancak buradaki asıl önemli işi Alp Yalman'ın bulup anlaştığı Avukat Rauball halletmişti,
Rauball'ın yaptığı savunma etkili olmuş ve karar Galatasaray lehine çıkmıştı,
Hatta daha da komiğini söyleyeyim, Galatasaray aleyhine oy veren tek kişinin Ali Şen'in "Yakın dostumdur, ben hallederim" dediği İskoç üye olduğu da iddia edilmişti,
Tabii bunun önemi yok,
Çünkü Ali Şen gibi sembol bir Fenerbahçelinin Galatasaray için kalkıp oralara gelmesi yeterince takdire şayan, yeterince sportmence bir olaydı,
Ama işin doğrusu budur,
Ali Şen'in anlattıkları değil,
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar





