Nezir Baş Apartmanı
Fatih Altaylı
Ekim 25, 2011
Yazı İçeriği
Nezir Baş Apartmanı
Nezir Baş Apartmanı
DEPREM, yine deprem,
Görüntüler aynı, Acı aynı,
Söylenenler de aynı,
İster Batı'nın en gelişmiş kentinde olsun, ister Doğu'nun gelişemeyen şehrinde,
Bu ülke insanının kaderi aynı,
Ne desek boş, Zaten insanın içinden bir şey söylemek de gelmiyor,
Depremler sonrası herkesin söylediği anlamsız veya anlamlı sözlere hak veriyorum, En azından önemsemiyorum, Acının uyuşturduğu beynim çok da umursamıyor söylenenleri,
Ama bir grup var ki, onların sözlerini duyunca, onların açıklamalarını duyunca köpürüyorum,
Aklımdan ve hatta ağzımdan küfürler geçiyor,
Kim onlar biliyor musunuz?
Belediye başkanları,
"Zor durumdayız, yardım lazım, Büyük acı içindeyiz" demiyorlar mı, deliriyorum,
Çünkü depremin 1 numaralı sanığı onlar,
Tabiatın, fayların, kayan plakaların, yanal atımların falan hiçbir suçu yok bu ölümlerde,
Ama belediyelerin, belediye başkanlarının suçu büyük,
Neredeyse yüzde yüz,
İmar planlarına aykırı yapılara yumulan gözler, depremin acısıyla fal taşı gibi açılıyor da kendi hatalarından kaynaklanan bir durum için arsızca yardım istiyorlar,
Edeceğiz elbet, Vazifemiz,
Çünkü biz onların şaşkın ve suçlu gözlerini değil, enkaz altında kalmış çaresiz insanların gözlerini görüyoruz,
Bugün Habertürk'ün 1, sayfasında bir Caravaggio tablosundan fırlamış gibi bakan Yunus'un gözlerini görüyoruz,
Babasının kendi bedenini siper ederek kendi ölümü pahasına hayatta tuttuğu Yunus'un gözlerini,
Ama o belediye başkanlarının "suçunu" unutmuyor vicdanım,
Nezir Baş Apartmanı mesela,
Bu depremin simge apartmanıdır bence,
"İskâna uygun olmadığı" belirlenip "boşaltılması" istendiği halde, bırakın boşaltılmayı, alt kat kolonları kesilerek oto galerisine ve servisine çevrilen Nezir Baş Apartmanı,
Bu apartmanı boşaltmayan, oraya açılan işyerine ruhsat veren belediye başkanının aynaya bakarken ne düşündüğünü merak etmiyorum,
Çünkü o başkan aynaya baktığı zaman bir yüz görmüyordur karşısında,
Ama umarım bundan böyle aynaya her baktığında, olmayan yüzü yerine o ve onun gibi apartmanların altında can veren yüzlerce kişinin gözlerini görürler,
Twitter'daki ilkeller
TWITTER,,, Sosyal medyanın en aktif, en güçlü yeri aslında,
Ama görüyorum ki, aynı zamanda bir saatli bomba, Hatta saatsiz, pimi çekilmiş el bombası,
Bir anda en ilkel fikirlerin fışkırabildiği ve ilkelliği ölçüsünde taraftar bulup zihinleri salladığı bir ortam,
Deprem sonrası burada yazılanların ilkelliği, burada yapılan ırkçılığın sınırsızlığı beni gerçekten ürküttü,
Şunu gördüm,
Bu tip sosyal medya ortamları, Türkiye gibi ülkelerde çok tehlikeli olmaya aday,
Sakın yanlış anlamayın, burada fikir ortamları oluşturulmasından söz etmiyorum,
Ama ilkel kışkırtmalar açısından son derece tehlikeli,
Allah korusun, bir yabancı istihbarat teşkilatı Twitter'ı kullanarak Türkiye'de büyük toplumsal kargaşa, hatta daha beteri bir durum yaratabilir,
Deprem felaketi sonrasında Twitter'da yeşertilmeye çalışılan, ırkçı, ilkel ortam aynı sosyal ortamdaki sağduyulu çoğunluk tarafından kazasız belasız bastırıldı,
Ama her seferinde bu kadar kolay olmayabilir,,,
Bir savunma yazısı değildir
HABERTÜRK Televizyonu spikeri Duygu Canbaş'ın talihsiz sözleri sonrası, bolca eleştiri ve bolca küfürden nasibimi aldım,
Sağolsun okurlarımız veya okur olmayanlarımız Habertürk'te kuş uçsa beni sorumlu tutuyorlar,
Gazete için bu eleştirileri seve seve göğüslediğimi bilirsiniz,
Ama televizyona yönelik eleştirileri de bana yönelttiğiniz zaman çaresizleşiyorum,
Ben gazetenin yayın yönetmeniyim, televizyonun değil,
Bunu niye anlamak istemiyor bazıları anlamıyorum,
Bunu Duygu Canbaş'ın sözlerine karşı kendimi savunmak için falan da söylemiyorum,
Velev ki, televizyondan da ben sorumlu olsam, canlı yayında söylenmiş bir cümle için ne yapabilirim,
Şunu da söyleyeyim,
Biliyorum ki, Duygu Canbaş bu sözlerle ilgili herkesten daha üzgün, daha yıkık,
Söyledikleri kabul edilebilir gibi değil ama söylediği, söylemek istediği değildi, Eminim,
"Deprem Van'da oldu ama hepimizi sarstı, Hepimiz yıkıldık" demek isterken belki canlı yayın yorgunluğu- belki dil sürçmesi, olmadık bir cümle kurdu,
Adı Habertürk olan herhangi bir yayın organında, böyle bir cümle, bazılarınca yüklenmek istenen anlamda asla kullanılmaz, kullanılamaz,
Habertürk'ün böyle bir fikri olmaz, böyle bir zikri olmaz,
Nasıl olabilir ki, ben Vanlıyım,
10 yılı aşkın ekran tecrübesine rağmen, böyle bir dil sürçmesinin kurbanı olan Duygu Canbaş'ın yaptığı hatayı büyütmemek, farklı anlamlar yüklememek gerekir,
Bu linç kampanyasını yürütenlerin hayatları boyunca hiç dili sürçmemiş mi, çok merak ediyorum,
Not: Diyeceksiniz ki, Habertürk TV'nin başında sen yoksan niye savunma yapıyorsun?
Bu bir savunma değildir, Duygu Canbaş, başka bir televizyon kanalında söylemek istemediği bir şeyi dil sürçmesi nedeniyle söylemiş gibi görünse ve böyle bir kampanyaya maruz kalsa onu yine savunurdum,
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar
Mehmet Demirkol yorumluyor
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Türkiye"
Eylül 17, 2025
Barış Terkoğlu yorumluyor
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hukuk Devleti"
Eylül 16, 2025