İçişleri Bakanı'mızın belagat gücü :)
Fatih Altaylı
Kasım 19, 2011
Yazı İçeriği
İçişleri Bakanı'mızın belagat gücü :)
İçişleri Bakanı'mızın belagat gücü :)
İÇİŞLERİ Bakanımız İdris Naim Şahin'i "Yıldırım Akbulut"a benzetip gülenler, eğlenenler, hatta bunu yazanlar var, ama durum hiç de gülünecek bir durum değil,
İdris Naim Şahin'i televizyonda izledikçe ben gülmüyorum, daha çok paniğe kapılıyorum,
Çünkü Şahin hayatımda bir politikacıdan duyduğum en anlamsız cümleleri peş peşe söyleme kapasitesine sahip,
İçişleri Bakanlığı gibi önemli bir kurumun en tepesindeki isim, eğer bakanlığı bu konuşma tarzıyla yönetiyorsa durum vahim,
Hele hele onunla çalışanların, Şahin'in söylediklerinden ne anlayıp, ne uyguladıkları ise tam bir felaket olabilir,
Tutuklu Profesör Büşra Ersanlı'nın tutuklanmasını savunurken söyledikleri ise olacak şey değil,
Bakan Şahin, Ersanlı'nın tutukluluğu için konuşurken, "Eniştesine bakmak lazım, ablasına bakmak lazım" gibi cümleler sarf ediyor,
Kendince gönderme yaptığı kişiler tanıdık, Doğu Perinçek'ten söz ediyor,
İçişleri Bakanı'mız belli ki, en az 2000 yıllık bir "hukuk ilkesi" olan "suçun bireyselliğinden" henüz haberdar olamamış,
Umutluyuz, Bir gün olacak inşallah,
Ama ya iktidar partisi böyle bir fikri yapıyı nasıl kaldırabiliyor?
Bu iktidar değil mi, çok da doğru bir biçimde, geçmişin hatalarını sorgulayıp, geçmişte terörle mücadele adı altında suçun bireyselliğini unutarak iş yapanlarla mücadele eden, En azından ediyormuş gibi görünen,
İdris Naim Şahin bu kafasıyla sanki Türkiye'nin "hukuk dışılığı" terörle mücadele etme yöntemi zannettiği günlerin bakanı gibi duruyor,
Erdoğan'ın değil de, Tansu Çiller'in bakanı,
Bu da kesmiyor İçişleri Bakanı'mızı,
Devam ediyor,
"1970'ten önce neler yaptığına bakmak lazım" diyor,
Kastettiği Büşra Ersanlı'nın "Aydınlıkçı' yani "Maocu" geçmişi,
40 yıl geriye gidiyor İdris Naim Şahin,
İyi de mesele Aydınlıkçı, Maocu geçmişse, Büşra Ersanlı'nın o günkü dava arkadaşlarından bir bölümü bugün iktidarın en yakın savunucuları arasında yer alıyor,
Ayrıca insanları hesabını verdikleri geçmişleriyle yargılayacaksak, İdris Naim Şahin'in hiç de hoşlanmayacağı yargılar ortaya çıkar, bunu da mı bilmiyor!
İdris Naim Şahin'in diğer taraflarını pek bilmiyorum,
Ama en azından konuşmaması gerektiğinden hiç kuşkum yok,
Yalancı baharlar
"MUHTEŞEM Arap Baharları"nın geldiği noktayı görüyorsunuz değil mi?
"Diktatörden" kurtulan Tunus "şeriatçı" oldu, diktatörü yıkanlar birbirine girdi,
"Diktatörden kurtulan" Libya, tam bir başıboşluk içinde,
"Diktatörden" kurtulan Mısır ise "askeri yönetim" altında,
Duruma ilk uyanan Mısır halkı olmuş,
Tahrir Meydanı yine dolmaya başladı,
Bu kez de "askeri yönetime" karşı ayaklanıyor Mısırlılar,
1 yıl içinde 2, kez bahar yaşıyorlar,
Herhalde ilki sonbahardı, Peşinden kış geldi,
Bakalım bu kez ilkbahar mı olacak, yoksa 2, sonbahar mı?
Doğrusu pek umutlu değilim,
Bakın size bir şey söyleyeyim,
İslam ülkeleri içinde sadece bir ülke, tek bir ülke gerçek alamda "bahar" yaşadı,
Sadece tek bir ülke İslam ile demokrasiyi bir şekilde buluşturdu,
Bazı eksikleri, kusurları olsa da buluşturdu ve bu kusurları zaman içinde giderecek bir sistemi de kurarak buluşturdu,
O ülke Türkiye'dir,
Türkiye'ye baharı yaşatan ise Mustafa Kemal Atatürk'tür,
Mısır'da da, Tunus'ta da, Libya'da da ve diğerlerinde de bir Atatürk kolay kolay çıkmayacağı için buralarda her gün bahar olur ama yaz bir türlü gelmez,
Çünkü olan baharlar "yalancı bahar"dır,
Yanılır da sokağa gömlekle çıkarsanız zatürree olursunuz,
Adalete teşekkür
ALLAH biliyor ya, korkuyordum,
Münevver Karabulut'u canice öldüren, canlı canlı kafasını kesen Cem Garipoğlu davasının sonucundan korkuyordum,
Garipoğlu Ailesi'nin geçmişte yaptıklarının bu davada sökmeyeceğini, yargıyı bu kez etkileyemeyeceklerini biliyordum,
Ama yine de korkum vardı,
Cem Garipoğlu'nun mahkeme heyeti karşısında boynunu büküp ellerini önünde birleştirerek takınacağı masum tavrın, yaşının genç olmasının, kılık kıyafetinin hâkimler üzerinde bir etki yaratmasından korkuyordum,
Bu etkiyle mahkeme heyetinin "iyi hal" indirimi yapmasından ve cezayı alt sınırlardan vermesinden korkuyordum,
Bu kadar vahşice işlenmiş, izleri ailece ortadan kaldırılmış bir cinayetin ve aylarca kaçarak adaletle dalga geçmiş katilin ucuz kurtulmasından, bu iğrenç cinayete verilecek cezanın, işlenen suçla mütenasip olmamasından korkuyordum,
Neyse ki, koktuğum olmadı,
Mahkeme cezayı yasaların elverdiği en üst sınırdan verdi,
Evet, haklısınız Münevver öldü ve Cem Garipoğlu "eğer bir af falan çıkmazsa" 30'lu yaşlarında cevaevinden çıkacak,
Bu, içimizdeki acıyı tam olarak dindirmiyor,
Fakat yasalar böyle ve mahkeme yasaların en üst sınırına dayandı,
Yapabileceğini yaptı,
Bu kez adaletimizi kutluyorum,
Sağolsunlar,
Münevver hepimizin kızı olabilirdi çünkü!
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar





