Kırılmaya hakkımız yok
Fatih Altaylı
Aralık 15, 2011
Yazı İçeriği
Kırılmaya hakkımız yok
Kırılmaya hakkımız yok
HASAN Cemal Abimiz dün konuşmuş,
"Başbakan'a kırgınım" demiş,
Kırgınlığın sebebi, Başbakan'ın medya patron ve yöneticileriyle yaptığı toplantıda sarf ettiği bir cümle,
Ama Hasan Cemal'in bilmediği o cümleyi eden Başbakan değil,
Gazeteci olarak orada bulunan ama gazetecilikten zerre nasibini almamış birinin söylediği utanç dolu bir cümle,
Başbakan terör konusunda medyadan beklentilerini aktarırken birisi çıktı, "Terör örgütüne terör örgütü demeyenleri televizyona çıkarmayalım, Ama bazıları Kandil'e gidip bunların mesajlarını topluma iletiyor" dedi,
Bir medya patronu da aynı yönde daha da ileri gitmekten utanmadı,
Başbakan Erdoğan da kendisine uzatılan bu pası şahane bir voleyle ağlara yolladı,
Başta Hasan Cemal ve Yasemin Çongar olmak üzere geçmişte Öcalan'la röportaj yapan ben dahil olmak üzere hepimizi doğradı,
Ama ben Başbakan'a ne kızdım, ne kırıldım,
Başbakanlar, konumları, yaptıkları işin doğası gereği böyle taleplerde bulunurlar,
Bana vahim gelen, bu talebe zemin hazırlayanın bizim mesleğimizden olması oldu ama onu bile ciddiye almadım,
Ve yaşı benden hayli büyük olan Hasan Cemal'e bir hatırlatma yapmak isterim,
Bizim başbakanlara, bakanlara ya da yazımıza konu olan kimseye "kırılma" hakkımız yoktur,
Biz işimizi yaparız, onlar işlerini yaparlar,
Onlar işlerini yaptığı için biz onlara kırılırsak, biz işimizi yaptığımız için onların da bize kırılma hakkı doğar,
Ne bizim başbakanlara kırılma hakkımız vardır,,,
Ne başbakanların bize,
Önemli olan dürüstçe işimizi yapmaktır,
Özne onlardansa fiilden kime ne
NE yapsak bize sataşmaya hazır medya, yine sataştı,
Haksız da değiller,
Diyorlar ki: "Adamı defalarca programına aldın, Sonra operasyona maruz kaldı, Adamı karalamak için polisin dağıttığı fotoğrafları kullandın,"
Bahsettikleri adam Cübbeli Ahmet,
Elhak doğru söyledikleri,
Adamı programıma da aldım, polisin verdiği Cübbeli Ahmet fotoğraflarını da gazetede kullandım,
Kullanmadan önce de konuyu tartıştık,
Yazı işleri masasında,
"Arkadaşlar ben bu fotoğrafları kullanmaktan yana değilim, Tüm bunları 28 Şubat'ta da yaşadık, Bu bir itibarsızlaştırma operasyonudur" dedim,
Sonra tartışmaya başladık,
Ajansımızın Genel Müdürü Ramazan Kurnaz, "Bu fotoğrafları biz çekmedik ki, emniyet dağıtıyor, Bütün gazetelere dağıtıldı" dedi,
Ben de "28 Şubat'ta böyle olurdu, Dağıtılırdı" dedim,
Bir dönem Hürriyet'in ombudsmanlığını da yapmış olan yardımcım Doğan Satmış, "Kullanmamız lazım, Sonuç olarak bu fotoğraflar emniyet tarafından veriliyor, Bir etik sorumluluk var ise bizim değil" dedi,
Masadaki genel kanaat bu yönde oluşunca ben de "Madem öyle basın, Ama 1, sayfaya koymayın" dedim,
Çünkü ben bu meslekte ve bu ülkede "deja vu"lerden sıkıldım,
Devir değişiyor, Güç el değiştiriyor, ama usuller değişmiyor,
Ve fotoğrafları iç sayfalarımızda kullandık,
Hemen bütün gazeteler kullandı,
Ben de duramadım ve olan bitenin "28 Şubat'ı hatırlattığını" anlatan bir yazı yazdım,
Şimdi "beni" eleştiriyorlar,
"Programına çıkardın, şimdi sattın" demeye getiriyorlar,
Her şeyden önce Teke Tek'e gelenlerin çok şükür "velisi" ya da "hamisi" olmuyorum,
O programa kimler kimler çıktı,
Geldi diye varsa ayıplarını görmezden mi geleceğim?
Ayrıca sizi de çok iyi tanıyorum,
Bu fotoğrafları bastım diye eleştirenler, basmasaydım, "Bakın koruyor, Cübbeli'nin ayıplarını saklıyor" diye eleştireceklerdi,
Oysa ben hiçbir zaman onlara sormadım, "Bu olan biten 15 sene önce olsa, derin devlet operasyonu diye demediğinizi bırakmazdınız, Şimdi diliniz nerenize kaçtı da gıkınızı çıkaramıyorsunuz" diye,
Sormadım, çünkü böyle bir beklentim yok onlardan,
Çok iyi biliyorum ki, herkes kendine yakışanı yapar,
Onlara yakışan da bu,
Önce özneye bakarlar, sonra fiile,
Özne onlardansa fiilin önemi yoktur,
Kaliteli tavuk, kaliteli yumurta
MİLLİ Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu'nun eski başkanı konuşmuş,
Anlamlı laflar etmiş,
Demiş ki: "Son 30 yılda öğretmen kalitemiz çok düştü, Eğitim enstitüleri bekleneni veremedi,"
Burada tam bir "Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan" ikilemi söz konusu,
Öğretmen kalitesi konusunda işin uzmanına ders verecek halim yok,
Öyle diyorsa öyledir,
Ben toplumdaki genel kaliteye bakıyorum,
Nerede arttı ki, öğretmenlerde düşmemiş olsun,
Genel olarak bir kalite sorunu yaşamıyor muyuz?
Her alanda, her meslekte, her sosyo-ekonomik grupta,
Sanatçılarımızın kalitesi arttı mı mesela,
Ya da işadamlarımızın,
Ya da gazetecilerimizin,
Ya da bilim adamlarımızın,
Ya da diye siz de canınızın çektiğini ekleyin,
Veya kişileri boş verin, kurumları da ekleyebilirsiniz,
Hangisinde bir kalite artışı gözlemliyorsunuz,
Acaba toplumdaki genel kalite düştüğü için mi öğretmenlerin de kalitesi düştü, yoksa öğretmenlerin kalitesi düştüğü için mi toplumda kalite düştü,
Öyle veya böyle fark etmiyor,
Berbat bir kısırdöngüye girmiş olduğumuz kesin,
Allah sonumuzu hayır etsin!
ÜÇÜNCÜ YAZI/
Kırılmaya hakkımız yok
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar
Zeki Demirkubuz yorumluyor
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hak"
Eylül 15, 2025
Bedia Ceylan Güzelce & Müfit Can Saçıntı
"Gülmek bir savunma mekanizması"
Eylül 14, 2025