Ha o üniforma, ha bu üniforma
Fatih Altaylı
Aralık 21, 2011
Yazı İçeriği
Ha o üniforma, ha bu üniforma
Ha o üniforma, ha bu üniforma
SİVİLLEŞME görüntüsü falan iyi hoş da, ben biraz da "geleneklere" inanırım,
Bazı gelenekler "sivilleşme" adı altında değiştirilmemeli diye düşünürüm,
Mesela, İngiltere bir sivil demokrasi midir?
Elbette evet,
Ama Kraliçe'nin muhafız alayı sittin senedir aynı kıyafetlerle tanıdığımız bir askeri birliktir,
Yani diyeceğim odur ki, bir ülkenin "sivil" olup olmadığına, bazı kurumlardaki "simgesel nöbetçilerin" kılık kıyafetiyle karar verilmez,
Buralarda bana hoş gelen "geleneklerdir",
Şimdi Türkiye "sivil demokrasi" yolunda dev bir adım daha atarak TBMM'deki askeri birliği yolladı,
Yerine "sivil" bir birlik geldi,
Sivil derken tam da sivil değil,
Yine üniformalı ama asker değil, polis üniformalı,
Yani Başbakanlığa bağlı Genelkurmay'ın üniformalı elemanları gitti, yerine İçişleri Bakanlığı'na bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü'nün üniformalı elemanları geldi,
Öyle derin bir itirazım yok,
Ha o üniforma, ha bu üniforma,
Bana fark etmez,
Ama Meclis gibi yüce bir çatının önünde "sembolik" olarak nöbet tutan üniformalının duruşu benim için fark eder,
Bakın oradaki asker üniformalının yerine gelen polis üniformalının fotoğrafını koyuyorum buraya,
Yanına da asker üniformalı olanın,
Allah aşkına farkı görüyor musunuz?
Kimse kusura bakmasın ama polis üniformalı arkadaş biraz hımbıl durmuyor mu sizce de?
Biraz kilolu, Belli ki, kıyafetini biraz yadırgamış,
Bir de asker üniformalı kardeşe bakın, Çakı gibi, Sanki üzerindeki tören kıyafetiyle bütünleşmiş gibi,
Aslında aralarında fark yok,
İkisi de Anadolu'nun bağrından kopup gelmiş, ikisi de benzer köklere, büyük ihtimalle benzer aile yapılarına ve benzer kültürlere sahip,
Ama duruşta müthiş bir fark var,
Fark nerede biliyor musunuz?
İşte o "gelenekte",
Anadolu'nun bağrından kopup gelmiş asker üniformalıyı orada "çakı gibi" durduran gücün, duruşun, tavrın adı "gelenektir", "ananedir",
O askerin babasının ve hatta dedesinin yaşından bile fazla olan gelenek,
Tabii ben bu yazıyı yazdım diye, oraya yeniden asker üniformalıların gelmesini falan beklediğim yok,
Tek istediğim, orada nöbet tutacak olan polis üniformalı arkadaşlara biraz daha özen, biraz daha düzgün duruş dersi,
Ha bir de duydum ki, aynı şeyi milli sarayların kapısında nöbet tutan üniformalılar için de düşünüyormuşsunuz,
Asker üniformalı gidip polis üniformalı gelecekmiş,
Bence yapmayın,
Bizim için hepsi vatan evladı,
Ama geleneği bozmayın,
Sivilleşme öyle olmuyor çünkü,
Ali Sami Yen artık odamda
ŞAHANE bir yılbaşı hediyesi aldım,
Biliyorsunuz, yıllardır yılbaşlarında gazetecilere yollanan hediyelere karşı mücadele verdim,
Hürriyet'te yazıyordum o zamanlar,
Her yılbaşı gazetenin önüne kamyon kamyon hediye gelirdi,
Görünce utandım ve "Yollamayın kardeşim bunları ayıptır" dedim,
Sonra başka arkadaşlar da yazdı,
Sonunda sıfıra inmedi ama makul sayılabilecek bir seviyeye geldi,
İnşallah bu makuliyet bu yıl da sürer,
Bir kart, bizim adımıza dikilmiş iki ağaç, verilmiş bir bursla sınırlı kalır,
Ama bu dediğim hediye "makama" yollananlardan değil,
Neredeyse 40 yıllık bir dostumdan,
Galatasaray Basketbol Şubesi'nin yeniden dirilişinin temelini atanlardan biri olan Özcan Çetinsoy, "Yılbaşında Galatasaraylı dostlarıma ne yollayayım" diye düşünüp taşınmış ve şahane bir iş yapmış,
Mecidiyeköy'de oturan Hakan Eren, Ali Sami Yen yıkılırken enkazdan sarı kırmızı molozlar toplamış,
Özcan bu molozlardan birkaçını Hakan Eren'den almış, şahane bir pleksiglas kutuya koymuş ve dostlarına yollamış,
Bildiğim kadarıyla bana, Faruk Süren'e, Ali Dürüst'e ve birkaç kişiye daha,
Görünce ne kadar mutlu olduğumu anlatamam,
Çünkü ben Türk Telekom Arena'ya hâlâ ısınamadım,
Evet süper lüks, süper konforlu ama asla ve asla bir Ali Sami Yen değil,
Ali Sami Yen'in tırnağı bile değil,
Bence Ali Sami Yen'e doğru düzgün birkaç tuvalet yapsalardı orada kalmayı tercih ederdim,
Bu yüzden çok sevindim,
Ama bir yandan da çok üzüldüm,
Özcan Çetinsoy'un aklına gelen, ne yazık ki Galatasaray yönetiminin aklına gelmedi,
Aklına geldiyse de eyleme dökülmedi,
Oysa her Galatasaraylı o futbol mabedinin, Türk futbolunun en şanlı günlerinin yaşandığı Ali Sami Yen'in bir parçasına sahip olmak isterdi,
Digişantaj
DIGITURK, "Ben bu parayı ödeyemem, İndirim yapın" demiş,
Gerekçeler ise iki adet,
Dolar kurundaki artış ve aboneliklerdeki düşüş,
Digiturk'ün bu teklifi kabul görür mü bilmiyorum,
Digiturk biliyor ki, ihale yenilense bu parayı veren çıkmaz, O yüzden de indirim istiyor,
Lig aynen devam ettiği ve küme düşen takım olmadığı için şimdilik bu talep yersiz,
Küme düşme halinde bu istek "hukuki" geçerliliği olmasa da tartışılabilir fakat bugün tartışma zemini yok,
Dolar kuruna gelince,
Bu ihale süreli bir ihale olsaydı Digiturk haklı olurdu,
Yani ligle, naklen yayınlarla ilgili bir "bitiş zamanı" olsaydı ve bu dönemde ligler bitmeyip dolar yükselseydi Digiturk, "Sizin yüzünüzden geç kaldım, Bu arada dolar arttı ben de zarar ettim" diyebilirdi,
Ama öyle bir durum da yok,
Üstelik dolarda beklenmeyen bir artış da söz konusu değil,
Tam aksine, uzun süre "güçlü TL, zayıf dolar" hâkimdi Türk ekonomisine,
Yani o dönemde Digiturk kârlıydı ve "Ben kârlıyım, alın size daha fazla para" da dememişti,
Digiturk'ün hukuki hiçbir haklılığı yok,
Ama elinde şahane bir "koz" var,
"Benden başkası bu parayı veremez" kozu,
Bu kozla şantaj yapıyor,
Bence en iyisi TRT,
Bakın elektriğimizden, bondrolümüzden yılda 1 milyar TL topluyormuş,
Aldığı reklamlar da cabası,
Bu işi TRT alsın,
Hatta Türk Telekom'la beraber alsınlar,
Belki müşteriye daha iyi davranırlar,
Not: Digiturk'ün teklifi kabul edilirse, son yıllarda ihaleyle bir şeyler alan herkesin aynı talepte bulunma hakkı ortaya çıkar, Olacak iş mi?
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar





