Milletvekilliği bir sınıf mıdır?
Fatih Altaylı
Aralık 29, 2011
Yazı İçeriği
Milletvekilliği bir sınıf mıdır?
Milletvekilliği bir sınıf mıdır?
GALİBA milletvekili maaşlarına zammı biz yaptık, vekillerden habersiz,
Bütün grupların ortak anlaşmasıyla yapılan zammı şimdi bütün gruplar "lanetliyor",
CHP zeytinyağı gibi üste çıkıp Gül'e "iptal çağrısı" yapıyor,
Kültür Bakanı Günay da öyle, Partisinin 217 oyuyla yapılan değişiklik için demediğini bırakmadı,
Ama "pozisyonunu koruyanlar" da var,
Burhan Kuzu gibi, Cemil Çiçek gibi,
AK Parti Milletvekili Prof, Burhan Kuzu da Teke Tek'te, "Milletvekili maaşlarına yapılan zammı ve milletvekillerinin 2 yılda milletvekili emekliliği hakkı kazanmalarını ve maaşlarına yapılan zammı" savundu,
Gerekçeleri hayat pahalılığı, milletvekillerinin harcamalarının fazlalığı ve milletvekillerinin yasama görevlerini bihakkın yapabilmeleri için kimseye muhtaç olmamaları gerektiğiydi,
Bence bunlar geçerli gerekçeler değil,
Hep söyledim, milletvekillerinin yüksek maaş almalarına asla laf etmedim, Etmem de,
Ama "kimseye muhtaç olmadan, görevlerini bihakkın yapabilmek için" yüksek maaş almaları gerektiği söylenince tepem atıyor,
O zaman milletvekilleri kadar önemli görevler yapan hâkimlerin kabahati ne?
Onlar da milletvekilleri kadar iyi maaş almalılar ki, kimsenin etkisi altında kalmasınlar,
Üstelik de istediğin kadar maaş ver, şerefsizin biri her zaman fazlasına tamah eder, On yıllık maaşını bir kerede kendisine avanta olarak verecek birinden çıkar elde etmesini maaşla falan engelleyemezsin, Bu tıynet meseledir, tıyneti bozuksa maaşın etkisi kalmaz,
Ben milletvekiline yüksek maaşı bu nedenle savunmadım hiç, Benim derdim, "düzgün bir hayat sürmesini sağlamak",
Ama asıl derdim emeklilik meselesi,
Birkaç dönem milletvekilliği yapan, görevinin hakkını veren, işini yapan bir milletvekilinin emeklilik hakkına bir şey demiyorum,
Ama Meclis'te varlığı ile yokluğu arasında bir fark olmayan, grup başkanvekilinin eline bakıp ona göre elini kaldırıp indirmekten başka bir şey yapmayan, Meclis'e hiçbir değer katmayan milletvekilinin 2 yıl içinde emekli olmasına ve Türkiye'de hiçbir vatandaşa nasip olmayan bir maaşı durduk yerde hak etmesine deli oluyorum,
En azından milletvekilleri için de bir performans kriteri belirlenmeli,
Emeklilikleri de maaşları da buna göre olmalı diye düşünüyorum,
Tabii bir de milletvekili maaşını asgari ücrete endeksleyip, seçen ile seçilen arasında bir korelasyon kurulması şart,
Yoksa Anayasa'ya aykırı bir biçimde ayrıcalıklı bir zümre yaratılmış olacak,
Zaten Cumhurbaşkanı Gül de bu yasayı sırf bu nedenle veto etmeli,
Not: Tam yazımı yazdım, Eski AK Parti Milletvekili Prof, Aziz Akgül aradı, "Yıllardır fakirler için çalışıyorum, Kimse benim kadar bu işi anlayamaz" dedi ve inanılmaz şeyler söyledi, Onları da yarın yazacağım,
Sosyal medya linci
DÜN Yeni Şafak Gazetesi bir haber yaptı,
Borusan Otomotiv, bir televizyon programına yaptığı sponsorluğu, programda otomobilleri test edenlerden biri türbanlı bir kadın olduğu için iptal etmiş,
Haber duyulur duyulmaz sosyal medyada, yani Twitter ve benzeri ortamlarda bir linç başladı Borusan'a yönelik,
Doğrusunu isterseniz benim de haberi okuduğum zaman gösterdiğim tepki aynıydı,
"Ne biçim iş bu be, Türbanlılara otomobil satarken iyi de, test sürüşü yaparken mi marka imajı zedeleniyor, Ayıptır" dedim,
Ancak sonra Borusan Otomotiv'in açıklaması geldi,
Söz konusu program için sponsorluk görüşmeleri yapılmış ama hiçbir zaman sponsor olunmadığı için olmayan sponsorluk anlaşmasının iptal edilmesi de mümkün değilmiş,
Dahası türbanlı test sürücüsüne 2 Mini Cooper, 2 BMW ve bir de Land Rover, Borusan tarafından test sürüşü yapması için tahsis edilmiş,
Bu testler yapılmış ve yayınlanmış,
Yani ortada bir "Türbanlıyı otomobilimde göstermek istemem" durumu yok,
Peki haber nereden çıkmış?
Emin değilim,
İki olasılık var, birincisi sponsorluğu alamayanların kızgınlıkla böyle bir suçlama yapmış olması, ikincisi Borusan'da bu işlerle ilgili birinin saçmalaması,
İkincisi daha muhtemel görünüyor,
Benim asıl garibime giden, burada neyin ne olduğunu anlamadan, elinde hiçbir veri olmadan linç kampanyası başlatılması,
En genel geçer, en avam ve en ilkel tavırlar ne yazık ki, sosyal medyada en fazla prim yapan tavırlar oldu,
Sürü psikolojisinin bu kadar hâkim olduğu bir yerin asla saygın bir yer olamayacağını artık kesinlikle anladım,
Güzel yazmak, güzel anlamak değil
YAZAR olmak iyidir, Edebiyatçı olmak,
Tarihe not düşersiniz,
Bizim gibi gazete yazarları gibi değildir onlar,
Bizim yazdıklarımızın ömrü 24 saat bile değildir,
Onların yazdığı ise insanlığın ömrü kadar yaşar, Sonsuzdur,
Yazar olmak iyidir bu yüzden ama okur yazar olmak, okuduğunu anlar yazar olmak daha da iyidir,
Geçen hafta Habertürk'te bir haber çıktı,
İçinde bolca küfür, bolca argo ve bir miktar da cinsellik olan bir kitap, Milli Eğitim tarafından okullara tavsiye edilmiş,
Sonra da "Biz ne yaptık" diyerek tavsiyeden vazgeçmişler ve kitabı okullardan men etmişler,
Biz de bunu haber yaptık,
Kitabın yazarı Aslı Tohumcu bu haber üzerine bir açıklama yapmış, dün gördüm,
"Habertürk'ün manşetinde kendimi hedef tahtasında gördüm" diyerek bizi suçluyor,
Şaşırdım ki, ne şaşırmak,
Aslı Tohumcu başarılı bir yazar, Bir yazarı yazdıklarından ötürü yargılamak, hedef yapmak ne haddime, ne haddimize,
Edebiyat bu, Ne isterse yazar,
"Ölüm Pornosu" adlı kitabın yayıncısının ve çevirmeninin yargılanmasına en sert tepkiyi gösteren gazete burası, Aslı Tohumcu bilmiyorsa bile,
Bizim ne Aslı Tohumcu ile işimiz olur, ne yazdıklarıyla,
İstediğini yazsın, Alabildiğine özgür yazsın, Eline sağlık,
Bizim hedef tahtamızdaki Aslı Tohumcu değil ki, Milli Eğitim Bakanlığı,
"Bir kitabın içeriğinde ne olduğunu bilmeden, bakmadan onu çocuklara tavsiye edersen olacağı budur" dedik biz,
Milli Eğitim Bakanlığı'nın aymazlığını göstermek istedik,
Aslı Tohumcu bunu bile anlamamış herhalde,
Yazık!
Keşke güzel yazdığı kadar güzel anlasaydı okuduğunu!
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar