Kim bu serseri
Fatih Altaylı
Ocak 31, 2012
Yazı İçeriği
Kim bu serseri
Kim bu serseri
ASLINDA duruma alışkın sayılırız,
Babası üç ihale kapıp biraz da karamtırak para bulan veletler ve hatta veletlik yaşını biraz geçmiş olanlar var memlekette,
Çoğu İstanbul'da, azı Ankara'da,
Bunlar meraklıdırlar,
Magazinde fotoğrafı çıkmış, klipte görünmüş, bir şekilde şöhretin ucunu yakalamış kadınlara,
Hemen lüks bir otomobil edinirler, tercihen spor, yanlarına bu hanımlardan bir veya birkaçını alırlar, sonra de "en görünür" yere giderler,
Bebek'e, Etiler'e, Beyoğlu'na,
Magazin muhabirlerinin gani olduğu yere,
Lüks ve tercihen spor otomobillerinde şöhretli hanımefendi vardır,
Arkalarında ise bir, hatta kara paranın dibine vurmuşlarsa iki koruma otomobili gelir,
İçinde en az 4 tane irikıyım adamla,
Önünde magazin muhabirlerinin bol olduğu popüler lokanta veya bara otomobille gelinir,
Koruma adındaki irikıyım tosunlar etten duvar örer, ardından sonradan görme, yeni zengin yanındaki şöhretli hanımla içeri girer,
Sonra korumalar gazetecileri tartaklar,
Şöhretli hanımefendi ve yanındaki sonradan görme, yeni zengin, kara paracı içeride keyif çatar,
Dedim ya, bunlara alışkınız,
Zaten tipler de üç aşağı beş yukarı bellidir,
Fırça gibi saçlı, kirli sakallı, genelde koyu renk giymiş adamlardır bu tipler,
Geneli yerden bitmedir,
Türkçeleri de pek iyi değildir,
Kitap okumuşunu bulmak zordur,
Kültürleri de magazin programlarıyla sınırlıdır,
İyi hesap ödedikleri, paranın nereden geldiğini kendileri de bilmedikleri için makbul elemanlardır gece ve gündüz âleminde,
Başta da dedim ya alışkınız bu tiplere,
Mümkün olduğunca görmemek için de bunların gittiği yerlerden uzak durur aklı başında insanlar,
Ama her nedense bu tipler aklı başında insanların gittiği yerleri keşfedip oraları da kendilerine benzetmekte ustadır,
Çekirge gibidirler, İyi yerleri öğrenirler, Gelirler, Kendilerine benzetip giderler,
Alışkınız bu tiplere,
Ama şimdi bir de "ithal malı" olanı çıktı bunların başımıza,
Soyadı Barzani imiş eğer doğruysa,
Muhammed Kerim Barzani,
Sanki memlekette yeterince yokmuş gibi bunlardan, bir de Kürdistan Özerk Bölgesi'nden geldi,
Durmadan gazetelerde haber,
Yanında polis olduğunu iddia eden korumalarla sokaklarda terör estiriyorlar,
Muhabir dövüyorlar, yol kesiyorlar, her türlü rezaleti yapıyorlar,
Bırak Barzani'nin akrabası olmayı, Obama'nın oğlu olsan git de dünyanın medeni bir ülkesinin, medeni bir kentinde böyle bir olay yap,
Sıkar, Hem de çok sıkar,
Serserinin etrafındaki korumaları hakiki polis gelir anında toplayıp götürür,
Korumaların sahibi olanı da alır içeri atarlar, sonra belki babası gelir zor bela kurtarır,
Anladı yerlilere bir şey yapamıyoruz da, bari şu ithal malına birisi hatırlatsa,
Burası "aşiret ülkesi" değil Türkiye,
Burası Erbil değil İstanbul,
Birisi öğretsin şunlara "başka İstanbul yok",
Ben söylerken neredeydiniz!
MEHMET Altan dostumuz, Star'la ilişiği kesilince daha bir "Radikal" oldu,
Bir röportaj vermiş,
Hükümet yanlısı medyaya vermiş veriştirmiş,
Bu kadar hızlı bir uyanış görmedim,
Birden gözü açılmış Mehmet Altan'ın,
Söylediklerinden bazıları dikkatimi çekti,
Diyor ki: "Tirajlar yalan,"
Demeye çalışmış ki, satış rakamını bile yalan söyleyenin hangi dediği doğru olabilir ki!
Vallahi bunu ben üç yıldır söylüyorum,
Habertürk dışında gerçek bayi satış rakamlarını açıklayan yok,
Keşke ben bunu yıllardır söylerken Mehmet Altan da o zaman söyleseydi bunu,
Basının bağımsız olmadığını vurgulamaya çalışırken de "Kim Şike Yasası'nın değiştirilmesine tepki verebildi" demiş,
Ben verdim vallahi, Gazetem de verdi,
Hem de ne vermek,
Mehmet Altan bilsin ki, Türkiye'de işini adam gibi yapmaya çalışan gazeteler hâlâ var,
En azından birini ben biliyorum,
Dava tahmini
ŞÜKRAN Soner, Odatv davasını izlerken başına gelen bir olayı "komplo teorisi" gibi aktarmış,
Olay şu:
Davaya ara verildiği sırada devlet görevlisi olduğunu tahmin ettiği bir kişi, Şükran Soner'in yanına gelmiş ve demiş ki: "Tutuklulukları kaldırılmayacak,"
Şükran Ablamız da buradan çıkarak, "Demek ki davanın sonucu belliydi" sonucuna varmış,
Odatv davasının son duruşması geç saatlerde biterken biz de evde oturuyorduk,
Nedense bir merak herkeste,
"Acaba tutuklulukları devam edecek mi?" diye,
Özellikle de Ahmet Şık ve Nedim Şener'in durumunu merak ediyor herkes,
"Boşuna meraklanmayın, Tutuklu kalırlar" dedim,
Evdekilerden birisi, "Nereden biliyorsun?" dedi,
Aslında kastettiği "Bir bildiğin mi var?"dı,
"Bir bildiğim yok ama bir bildiğim var" dedim,
"Ne biliyorsun" diye sordular,
Bildiğim şu dedim: "Eğer Nedim'le Ahmet yeni delillerle serbest bırakılacak olsalardı zaten eldeki delillerle bugüne kadar tutuklu olmazlardı,"
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar