Zamanaşımı
Fatih Altaylı
Mart 14, 2012
Yazı İçeriği
Zamanaşımı
Zamanaşımı
ADALETİN en kötü sınavıdır "zamanaşımı",
Adaletsizliğin en büyüğüdür,
Hem mağdurlar, hem de sanıklar açısından,
İkisinin de "gönlü ferahlamaz",
Mağdur açısından suçlu, cezasız kalmıştır,
Sanık ise "aklanma" şansını kaybetmiştir,
Dava sonuçlanmadığı için sanık hakkında her daim geçerli olan iddianamedeki suçlamadır, Suçsuzsa bile aklanamamıştır,
İki taraflı mağduriyet yaratır zamanaşımı,
Adalet için de yüzkarasıdır,
Onca zamanda bir karar verememiş, adaletin, hukukun gereğini yerine getirememiştir,
Bir mahkeme için bundan daha büyük utanç olamaz,
Ve Türkiye'nin adalet tarihi "zamanaşımı" rezaletleriyle doludur,
Pek çok "büyük dava" zamanaşımıyla maluldür,
12 Eylül sonrasının meşhur Dev-Yol davası da zamanaşımından ortadan kalkmıştır,
Aynı dönemin MHP davası da,
Suçlular cezasını bulamamış, masumlar aklanamamıştır,
Çünkü bir dava ne kadar büyükse, zamanaşımı ihtimali de o denli büyüktür,
Ben bunlara "torba dava" derim,
Ne bulursan içine tıkarsın, "Mahkeme içinden bulup çıkarsın" dersin,
Mahkeme zaten bulup çıkaramaz,
Çıkarsa bile en küçük bir eksik yüzünden Yargıtay'dan döner,
Zaten ondan sonra geçmiş olsun,
Zamanaşımı kaçınılmaz olur,
Şimdi Sivas davasının zamanaşımından dolayı düşmesine kızıyoruz,
Haklıyız,
Büyük utanç,
Tabii sevinenler de var elbet,
Ama size bir şey söyleyeyim,
Bugünün çok meşhur, çok büyük davaları var ya, emin olun onlar da sonuçlanamayacak,
Onları bekleyen son da belli,
Zamanaşımı,
Kafa karışıklığı
"SİVAS davası zamanaşımından dolayı düştü" deniyor,
Ama pek çok kişi, haberi yapan muhabirler bile düşen davanın ne olduğunun farkında değil,
Bu Sivas olaylarının ana davası değil,
Ana dava yıllar önce sonuçlandı,
Sanıkların kimi içeride, kiminin cezaları bitti, çıktılar bile,
Düşen dava, ana davadan sonra açılan ve olaya karıştıkları sonradan ortaya çıkan birtakım sanığın yargılandığı dava,
Belli ki, herkes ikisini birbirine karıştırıyor,
Elbette bunun zamanaşımına uğraması da yeterince ayıp,
Ama bu esas Sivas davası değil,
Yancısı,,,
Annem dedi ki,,,
ANNEM bana benzemez,
Kibar kadındır, Kolay kolay kimseye kızmaz, Herkesi ve her şeyi iyi tarafından görmeye çalışır,
Rahmetli babam siyasete meraklıydı, İçine girmez ama yandan izlerdi,
Siyasetçi dostları çoktu ama siyasetçilere çok kızardı,
Sağcı solcu ayırmaz, hepsine küfrü basardı,
Annem ise babama kızar, siyasetçilerin ülkeye hizmet etmeye çalıştıklarını söylerdi, "Vatandaş neyse siyasetçi de odur" derdi,
30 yıllık gazeteciliğim sırasında annem bir gün bile beni arayıp "Şunu da yaz Fatih" dememiştir ama arada arayıp "Çok sert yazma, Onlar da insan" dediği olmuştur,
İlk kez önceki gün aradı,
Çok öfkeliydi,
Hiç görmediğim bir öfke,
"Fatih, Allah aşkına olacak şey mi bu?" dedi,
"Anne olmayacak o kadar çok şey var ki, hangisi" dedim,
"Şu Milli Eğitim Komisyonu'nda olanlar, Bu kavga,"
"Niye olmasın anne, İleri demokrasiye geçiyoruz" dedim gülerek,
Kızdı,
"Bir de utanmadan şiddeti önleme yasasından, kadına karşı şiddeti önlemekten bahsediyorlar, Bununla ilgili yasalar çıkaracaklarmış, Siz önce kendi şiddetinizi önleyin, Millet sizin çıkardığınız şiddeti önleme yasasına güler be, güler, Bu kafadaki adamlar mı şiddeti önleyecek! Bunlar olsa olsa şiddeti özendirir" dedi,
"Yazarım bak bunları" dedim,
"Yaz tabii, Yaz ama anlamazlar ki! Zaten yazıyorsunuz da ne oluyor" dedi,
Kapadı,
Belli ki hayatında ilk kez terbiyesini bozacaktı,
Bozmamak için kapadı,
Obama tavır koydu, Kürecik'e izin çıktı
DÜNDEN bugüne bırakmıştık, "İsrail, İran'ı vurursa Türkiye ne yapar?" sorusunun ikinci bölümünü, Türkiye'nin BM'de İran'a verdiği desteğin ABD'de Türkiye'nin beklediğinden daha büyük bir tepkiye neden olduğunu söylemiş ve "Kanada'da ne oldu?" diye bugün devam edeceğimizi belirtmiştik,
Türkiye'nin İran'a yaptırımlar konusunda Batı ittifakıyla birlikte hareket etmemesinin ABD tarafındaki çok sert tepkisiyle Başbakan Erdoğan, 2010 Haziran'ında Toronto'da yapılan G-20 Zirvesi'nde karşı karşıya geldi,
Öncelikle Obama, hiç yapmadığı bir şey yaptı ve Erdoğan'la görüşmesini bir bahaneyle 1 saat geciktirdi,
Daha sonra da yanında Erdoğan olduğu halde, Dışişleri Bakanı Davutoğlu'na doğru konuşarak Türkiye'nin İran konusunda ABD'yi anlamadığını, Türk Dışişleri'nin bunu Başbakan'a iyi anlatmadığını düşündüğünü söyledi,
İran yaptırımlarının ABD dış politikası tarafından hayati olduğunu, bu politikaya destek vermeyecek bir ülkenin ABD'nin dostu olmayacağını Türk Dışişleri'nin iyi anlaması gerektiğini söyledi Davutoğlu'na,
Doğrudan Erdoğan'a konuşmayarak, Başbakan'ın politikayı değiştirmesine imkân sağlamak istiyordu diplomasi dilinde,
Erdoğan mesajı aldı,
Ve Kanada dönüşü, İran'ın büyük tepkisine rağmen Kürecik'e kurulacak "erken uyarı sistemine" hemen onay vererek İran'a karşı ABD'nin yanında yer alındığının mesajını verdi,
ABD ile ilişkiler böylelikle direkten döndü ve eskisi gibi oldu,
Bugün artık Türk Dışişleri de İran'ı farklı bir gözle değerlendiriyor,
Zannedilenin aksine, İran yanlısı bir politikamız yok,
Türkiye safını belirledi,
O saf İran'ın yanında değil, orası kesin,
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar
Mehmet Demirkol yorumluyor
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Türkiye"
Eylül 17, 2025
Barış Terkoğlu yorumluyor
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hukuk Devleti"
Eylül 16, 2025