Urumçi az gelişmişse...
Fatih Altaylı
Nisan 10, 2012
Yazı İçeriği
Urumçi az gelişmişse...
Urumçi az gelişmişse...
YORUCU ve uzun Güney Kore-İran gezisinin yorgunluğunu atamadan, bu kez de Başbakan Erdoğan'la beraber Çin'deyiz,
Başbakan Erdoğan bitmez tükenmez enerjisiyle İstanbul'dan Konya'ya gidip, orada il kongresine katıldıktan sonra bizi de peşine takarak Çin'in Sincan Uygur Özerk Cumhuriyeti'nin başkenti Urumçi'ye geldi,
Çin'in bu "sorunlu" bölgesine gelirken bir yoksulluk ve hatta bir sefaletle karşılaşmayı bekliyorduk,
Yanılmışız,
Urumçi, Türkiye'nin en modern kentleriyle kıyaslanabilecek bir şehir,
Her tarafta gökdelenler, büyük modern binalar, otel zincirlerinin lüks uzantıları, otoyollar, sanayi bölgeleri,
Sabah 6'da vardığımız Urumçi'de Başbakan Erdoğan'la beraber sanayi tesislerini gezdik,
Önce dünyanın en önemli solar cell ve trafo üreticilerinden birinin Urumçi'deki solar cell fabrikasındaydık, Burada güneş pillerinin üzerindeki silikon kaplamalar üretiliyordu,
Ardından yine dünyanın en büyük rüzgâr santralı üreticilerinden birinin tesislerini dolaştık,
Tesislerde en fazla dikkatimi çeken, çalışanların disiplini oldu,
Sanki robot gibiydiler,
Uzakdoğu'nun sanayi ve teknolojide gelişmiş ülkelerinin tamamında gördüğümüz bir manzaraydı bu,
Ardından Başbakan Erdoğan'la beraber Urumçi'nin en büyük camisine, oradan da Urumçi Pazarı'na gittik,
Urumçi Pazarı dediğim, bizim Mısır Çarşısı'nın onun kadar tarihi olmayanı, yani "çakması",
Erdoğan'ın camiden çarşıya kadar olan mesafeyi yürüyerek gitme talebi güvenlik nedeniyle Çinliler tarafından geri çevrilse de, Erdoğan aynı Türkiye'de yaptığı gibi çarşıya girer girmez bir anda halkla kaynaşıverdi,
Çarşıyı dolaşırken Uygurlara özgü kuruyemişlerin hepsinin tadına baktı, bazılarından aldı, esnafla sohbet etti,
Yediklerinin parasını vermeye kalkışınca esnaf kırık dökük bir Türkçe'yle, "Hayır bunlar bizim Başbakan'ımıza ikramımız" dedi ve para almayı reddederek birlikte fotoğraf çektirmeyi tercih etti,
Çinli yetkililerin bütün engelleme gayretine rağmen Erdoğan çarşı çıkışında da halkın arasına daldı, sohbet etti, fotoğraf çektirdi,
Doğu Türkistanlıların da hem Başbakan'a hem de beraberindeki Türk heyetine ve Batı'daki akrabaları olan bizlere gösterdiği sevgi ve muhabbeti hiçbir Türk cumhuriyetinde görmediğimizi söylemeliyim,
Çarşı ziyaretinin ardından Başbakan Erdoğan resmi yemeğe katılırken bizler de heyetten ayrıldık ve bir Uygur lokantasında yerel bir grubun çaldığı şarkılar eşliğinde, "Yıldızların Altında"yı Uygurca dinleyerek Uygur yemekleri yedik,
Siz bu satırları okurken biz önce Pekin, ardından da Şanghay'da olacağız,
"Az gelişmiş Urumçi"den sonra "çok gelişmiş" Pekin ve Şanghay nasılmış görelim bakalım!
Havada uçtuk, yerde çamura battık
10 yıllık AK Parti iktidarının en başarılı bakanlarından birinin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, en aktif bakanlıkların başında gelenin ise Ulaştırma Bakanlığı olduğu bir sır değil,
Aksini iddia etmeye kalksak taş oluruz,
Pek çok başarılı işe imza atan Bakan Yıldırım'ın en çok övündüğü konu ise Türk sivil havacılığının onun döneminde yaptığı zıplama, hatta belki de yüksek atlama,
Bu dönemde Türk Hava Yolları filosunu iki katından fazla büyütüp bir dünya devi haline gelirken, özel havayolu şirketleri hem şirket hem de uçak sayısı bakımından geometrik bir biçimde büyüdüler,
Yolcu sayısındaki artış da buna paralel oldu, Milyonlu sayılardan, on milyonlu sayılara yükseldi,
Rekabet fiyatları aşağı çekti, otobüs yolcusunun büyük bölümü uçağa geçti, uçağı hayal bile edemeyenler uçak yolcusu oldu,
Ancaaaak!
Sivil havacılığımız havada büyürken, yerde çuvalladı,
Anadolu kentlerinin birçoğunda terminal binaları yetersiz hale geldi,
Terminal inşa etmek nispeten daha kolay bir iş olduğu için bu sorun çözülmeye başlandı ama İstanbul'da, ciddi bir felaket yaşanır oldu,
İstanbul'da, özellikle Atatürk Havalimanı'nda TAV'ın da çabalarıyla terminal sıkıntısı yaşanmazken, pist sorunu had safhaya çıktı,
Atatürk Havalimanı'nın iki emektar pisti onarılıp daha güvenli hale getirildiyse de sonuçta sayısı artırılamadığı için artan uçuş sayısına yanıt veremez oldu,
Günde maksimum 1000, bilemediniz 1200 uçağın inebildiği Atatürk Havalimanı'nda slot, yani iniş-kalkış hakkı bulabilmek imkânsız hale geldi,
Slot bulanlar ise bulduklarına pişman oldular,
Çünkü yoğunluk nedeniyle kapısını tam zamanında kapatan bir uçak, kalkabilmek için yarım saat, 45 dakika beklemek zorunda kaldı,
İstanbul'a gelen uçaklar ise tam zamanında geldikleri İstanbul semalarında uzun süre tur atmak zorunda kaldılar, Ankara'dan İstanbul'a 45 dakikada gelen bir uçak, İstanbul üzerinde 1 saate yakın tur atar hale geldi,
Sonuçta başta THY olmak üzere tüm şirketler, havalimanından kaynaklanan nedenlerle rötar yaparak prestij, havada kalış süreleri nedeniyle de para kaybeder oldular,
THY'nin sadece ve sadece havada geçirdiği gereksiz zamandan ötürü uğradığı maddi kaybı tahmin edebilir misiniz?
Edemezsiniz ama ben söyleyeyim,
Milli havayolumuzun sadece havada boşa tur atmaktan kaynaklanan gereksiz yakıt sarfiyatı geçen yıl 120 milyon doları buldu,
Yani üç Boeing 737 parası, THY'nin geçen yıl açıkladığı zararın yüzde 30'a yakını,
Özel havayolu şirketlerinin kaybı buna dahil değil,
Onları da eklesek 5 yılda bir havalimanı parası kaybedeceğimiz aşikâr,
İstanbul giderek bir cazibe merkezi haline gelirken, turist sayısını 30-40 milyonlara çıkartabilecek potansiyele ulaşırken ve üstüne üstlük bir de olimpiyat düzenlemeye aday olurken, bir havalimanı kentin ayağına vurulmuş pranga haline geliyor,
Bu sorun bugünden yarına çözülebilecek bir sorun değil, farkındayım,
Atatürk Havalimanı'nın çevresinde, meydanı büyütecek bir alan bırakılmadığını ve genişletilmesinin çok güç olduğunu da biliyorum,
Yine de sorunu bir miktar azaltmak mümkün,
Bunun yolu "kule"den geçiyor,
Atatürk Havalimanı'nın uçuş kontrol kulesindeki çalışanlara verilecek eğitim, çalışma koşullarında ve maaşlarında yapılacak bir düzeltmeyle dünyanın en yoğun havalimanlarındaki pist başına iniş-kalkış sayıları yakalanabilir,
Bu da yaklaşık yüzde 30'a yakın bir artış demek olur ki, sorunu bir süreliğine de olsa çözer,
Bunu yapmanın en kolay yolu ise uçuş kontrol hizmetlerini de özelleştirmek,
Türk sivil havacılığının büyük atılımını yakalayamayan DHMİ buna ne der bilmiyorum,
Ama Bakan Yıldırım'ın bu fikri çöpe atmayacağından eminim,
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar
Zeki Demirkubuz yorumluyor
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hak"
Eylül 15, 2025
Bedia Ceylan Güzelce & Müfit Can Saçıntı
"Gülmek bir savunma mekanizması"
Eylül 14, 2025