Kör adalet tuttuğunu mahkûm eder
Fatih Altaylı
Nisan 16, 2013
Yazı İçeriği
Kör adalet tuttuğunu mahkûm eder
Kör adalet tuttuğunu mahkûm eder
EVET, adalet kördür. Adaleti simgeleyen kadın heykelinin elinde terazi vardır ve gözleri bağlıdır. Bunu hepimiz biliriz. Adalet kör olmalıdır elbette ama bu kadar da "KÖR" olmalı mıdır! Lafı Fazıl Say'a verilen hapis cezasına getireceğimi tahmin etmişsinizdir. Evet, lafı oraya getirmeye çalışıyorum. Fazıl Say'a verilen hapis cezasına. Fazıl Say, Ömer Hayyam'a ait olduğu söylenen ama Ömer Hayyam'a ait olmayan fakat yıllardır öyle zannedilen bir "şiiri" retweet ederek takipçilerine ulaştırdığı için bazı işgüzarlar tarafından "şikâyet edildi". Yargı şikâyeti incelemeye aldı ve Türk Ceza Kanunu'na göre suç teşkil ettiğine karar vererek Fazıl Say'a 10 ay hapis cezası verdi. Cezayı tartışmak gibi bir niyetim yok. Belki bu cezaya neden olan yasaları tartışmak lazım. Ya da bu cezaya neden olan yasaların "kime ne şekilde uygulandığını". Daha doğrusu "her inanca hakarete" bu cezanın uygulanıp uygulanmadığını. Çünkü inançsızlığa veya farklı inanca hakaretin bini bir para olduğu bir ülkede yaşıyoruz ve neyin inanç neyin inanç olmadığı da ne yazık ki sübjektif kriterlerle değerlendiriliyor. Ama asıl derdim o değil. Asıl derdim adaletin gözündeki bağla ilgili. Fazıl Say, ceza almasına neden olan şiirin de, twit'in de yazarı değil. O sadece bunu "retweet" etmiş. Yani kendisine ulaşan bir twit'i kendi takipçilerine de iletmiş. Şiiri beğendiği, fikrine katıldığı için yapmış belki. Ama mahkeme öyle düşünmüş ki, cezayı vermiş. Peki Fazıl Say'a bu retweet'inden ötürü ceza veren adalet, bu twit'i ilk yazana ve diğer retweet edenlere ne yapmış? Hiiiiç. Hiçbir şey yapmamış. Aynı suçu işleyen belki 500 kişiden sadece Fazıl Say yargılanmış ve sadece Fazıl Say ceza almış. Bunun adı adalet. Ama bu kadar körlük fazla. Baksanıza tuttuğunu mahkûm ediyor. Not: Ertuğrul Özkök'ü, "Piyanonu bırak, sınır dışına çekil" esprisinden ötürü kutluyorum. Ucuz diye getirilmeyen ilaç için bakanlık ceza vermeli HİKÂYEYİ biliyorsunuz. Dilek Özçelik isimli kanser hastası genç kız, Bakan Bayraktar'la karşılaşıyor ve piyasada bulunamayan kanser ilaçlarının temin edilmesiyle ilgili yardım istemek için yanına gidiyor. Bakan Bayraktar ise durumu yanlış anlıyor ve Dilek Özçelik'e para veriyor. Dilek Özçelik ise "Ben dilenci değilim" diyerek parayı iade ediyor. İyilik yapmak isterken göz çıkaran bakan için de, tüm kanser hastalarını ilgilendiren bir sorunu aktarmak isterken dilenci zannedilen Dilek Özçelik için de zor bir durum. Her iki tarafı da utandıran bir olay. Ama sonuç olumlu. Bu olay sayesinde piyasada bulunmayan kanser ilacının yerli üretim jeneriği dün SGK'nın ödeme yapılacak ilaçlar listesine eklendi ve pek çok hasta için umut oldu. Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği asıl yere. Bugün Türkiye'de kimi basit hastalıkların, kimi ise kanser gibi daha kapsamlı tedavi gerektiren hastalıkların ilaçları bulunmuyor. Çünkü ilaç firmaları, bu ilaçları Türkiye'ye ithal etmiyorlar. Nedeni ise SGK'nın ve Sağlık Bakanlığı'nın fiyat politikaları. Bakanlık bu ilaçların fiyatlarını son yıllarda epey düşürdü. Ancak bunu kafasına göre yapmadı. Dünyadaki fiyatları baz aldı, en ucuz olduğu yerleri baz aldı, bir ortalama yaptı ve fiyatları böyle belirledi. İlaç firmaları ise fiyatını beğenmedikleri ilaçları Türkiye'ye getirmemeye başladı. Elbette ilaç firmalarının da haklı olduğu noktalar olmakla beraber, ilaçların ithalatını keserek bu ilaçları piyasada bulanamaz hale getirip kaçakçılığı ve karaborsayı hortlatmak "insani" değil. Bir ilaç firması her şeyden önce "insani ve vicdanlı" olmak zorunda. Olmayanları yola getirmek ise bakanlığın görevi. Eğer bir firma ihtiyaç olan bir ilacı, sadece fiyat nedenleriyle Türkiye'ye getirmiyor ve hastaları zor durumda bırakıp dilenci durumuna düşürüyorsa, bakanlık ve SGK bu firmaların tüm ilaçlarını liste dışı bırakmalı, hatta daha da öteye gidip bu firmaların Türkiye'deki lisanslarını iptal etmeli. Çünkü bir hastayı ilaçsız bırakmak ciddi bir insanlık suçu.
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar
Zeki Demirkubuz yorumluyor
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hak"
Eylül 15, 2025
Bedia Ceylan Güzelce & Müfit Can Saçıntı
"Gülmek bir savunma mekanizması"
Eylül 14, 2025