Cesaret, ısrar ve gerçeği görerek
Fatih Altaylı
Nisan 26, 2013
Yazı İçeriği
Cesaret, ısrar ve gerçeği görerek
Cesaret, ısrar ve gerçeği görerek
TERÖR gündemden çıktı. Kürt sorunu gündemde kalmaya devam edecek elbet. Bir süre daha. Herkesin merak ettiği şey, "Nasıl oldu da bu kadar kısa sürede bu noktaya geldik". Yanıtı aslında çok basit: "Cesaretle ve gerçeği görmekle." Nasıl olduğunu anlatayım. Anlayana. Yıllar önce 12 Eylül döneminin militan bir ülkücüsü ve aynı dönemde sol bir örgütün yönetiminde bulunmuş bir eski solcuyla birlikte oturuyorduk. Bu işlere asla bulaşmamış biri olarak bir soru sordum: "11 Eylül günü birbirinizi öldürüyordunuz. 12 Eylül günü bıçakla kesilmiş gibi her şey bitti. Niye?" Her ikisinin ortak yanıtı çok basit ama çok açıklayıcıydı. "Hepimiz girdiğimiz yolun yol olmadığını, bu cinayetlerle bir yere varamayacağımızı, boşu boşuna bir işin içinde olduğumuzu görmüştük, anlamıştık, biliyorduk." "Peki bunu 11 Eylül gecesi mi gördünüz?" dedim. Ortak yanıt çok anlamlıydı. "Hayır. Bunu çok uzun süredir görüyorduk, biliyorduk ama girdiğimiz yoldan dönemiyorduk. Delikanlılık yüzünden, arkadaşlara bunu nasıl anlatacağız sorusuna yanıt bulamamaktan, ben vazgeçtim demenin bahanesini söylemeye utandığımızdan bırakamıyorduk. 12 Eylül bahane oldu. O bahaneye sarıldık. Çıkmaz yoldan dönmemiz için bahaneydi askeri darbe." Bugün de olan budur aslında. Bence Öcalan bunu yıllar önce görmüştü. Kendisiyle yaptığım görüşme sonrasında devlet yetkilileri tarafından kibarca sorguya alındığımda, "Bana göre Öcalan bu yolla bir yere varamayacağını görmüş. Yorulmuş. Kendisine OHAL bölge valiliği verirseniz yarın gelir terörü bitirmek için uğraşır. Ama OHAL bölge valiliği yardımcılığına da fit olabilir." demiştim. Oradaki herkes şaka yaptığımı düşünmüştü. Ve yıllarca Türkiye'de hiç kimse sorunu Öcalan üzerinden çözmeyi düşünmedi. Ta ki, Tayyip Erdoğan'a kadar. Başbakan Erdoğan bu durumu gördü. Öcalan'a devletin elini uzatacak adamları yolladı. Öcalan bu ellere sarıldı. Çünkü o da bu yolla bir yere varamayacağını, Türk Ordusu'nu asla yenemeyeceğini, Türkiye'nin kararlılığıyla baş edemeyeceğini, bu yolun kimseye bir şey vermediğini biliyordu. Başbakan Erdoğan çok büyük bir risk aldı. Bu riski göğüsleyerek terörü bitirdi. "Cesaretle, gerçeği görmekle ve ısrarla." Bundan sonra yapacağı iş "Kürt sorununu" çözmek olacak. O aslında daha zor bir adım. Türkiye'de aslında kimsenin gerçek anlamda istemediği bir şeyi, "tam ve gerçek demokrasiyi" gerektiren bir adım. O adımı da atarsa ne Kürt sorunu kalır, ne de başka bir sorun. Atamazsa bildiğimiz cümle. Tarih tekerrürden ibarettir. 'Kürt kardeşlerimizle çözemeyeceğimiz sorun yok' demiyor muydunuz! HEPİNİZİN kafasındaki soruyu tahmin ediyorum. "30 yıllık çatışma ve terör gerçekten bitti mi?" Çok açık yanıtlayayım. "Bitti." "Niye şimdi bitti?" sorusuna kırk türlü farklı yanıt vermek, 100 türlü komplo teorisi üretmek mümkün. Ama hiçbiri önemli değil. Kırk sorunun tümü, 100 komplo teorisinin hepsi haklı ve doğru olabilir. Önemli değil. Niye mi önemli değil? Çünkü o toplam 140 "kötümser" senaryo dün de bakiydi, bugün de baki. Terör sürerken de bunların hepsi geçerliydi, terör bittikten sonra da geçerli. Güçlü ve kararlı devletsen bunların hepsini boşa çıkarırsın. Hele hele terör yoksa, canlar kaybedilmiyorsa çok daha rahat bir elle boşa çıkarırsın. O yüzden terörün bitmesi önemli. Bugün bahsedilmesi mümkün ne kadar karamsar senaryo veya olasılık varsa, bunların tamamı terör sürerken de geçerliydi zaten. O yüzden bitmesi kıymetli. Şimdi başta MHP olmak üzere bu sürece karşı çıkanlar var. Peki yıllar boyunca MHP başta olmak üzere hepimiz demiyor muyduk "Terör bitsin, bizim yüzlerce yıldır beraber yaşadığımız Kürt kardeşlerimizle çözemeyeceğimiz sorun yok" diye. Ee, işte o durumdayız. Terör bitti. Kürt kardeşlerimizle çözemememiz mümkün olmayan sorunları çözelim. Bakın PKK, terörü bitirdi ve sınır dışına çıktı. "Ya dönerse" sorusunu soranlar var. Dönmez. Bu soru da geçerli. Türkiye dönmemesi için gerekeni yaparsa dönmez. Bakın gidiş kayıtsız şartsız. Şart diye söylenenler, Türkiye'de herkesin söyleyebileceği şeyler zaten. Türkiye daha demokratik olmazsa ha PKK dönmüş, ha başka örgüt ortaya atmış kendini. Ne değişir. Önemli olan, "süresiz" olarak verilen zamanı kullanmak. Yatırım, aş, iş, demokrasi gelirse kimse dönemez, yenisi de çıkamaz. O yüzden bence bitti. Öcalan ne dediyse SÜREÇ başladığında ne dedik. "Öcalan ne derse o olur. Gerisinin söylediği hikâyedir" diye. Öyle de oldu. Terör örgütü, Öcalan ne dediyse, ne emrettiyse onu yaptı. Öcalan "Açlık grevlerini bitirin" dedi. Haftalarca herkesin uğraşıp bitiremediği açlık grevleri 5 dakikada bitti. "PKK'nın elindeki kamu görevlilerini serbest bırakın" dedi. Birkaç gün içinde hemen hepsi serbest bırakılıp Türkiye'ye yollandı. "Çatışmayın" dedi. O gün bugündür tek silah patlamadı. Tek şehit yok. "Sınır dışına çekilin" dedi. BDP kıvırdı, şart şurt falan dedi. PKK tınmadı bile. İki hafta sonra çekilme başlıyor. Aslında pek çoğu çoktan ülkeyi terk etti. Şimdi artık Türkiye'nin önünde çok kıymetli bir zaman var ve bu zaman oldukça uzun. Bu zaman doğru değerlendirilirse Türkiye uzun süre rahat edecek. Teşekkür ÇOK sevdiğim ve tanıdığım en doğru, en dürüst ve en iyi kalpli iki kişiden biri olan sevgili kayınpederim, babamın ölümünden bu yana "tek babam" olan Güner Türel'in aramızdan ayrılışından sonra başsağlığı dileklerini ileten tüm dostlarımıza eşim, ailesi ve kendim adına teşekkür ediyorum. Sağ olun. Acımızı hafiflettiniz.
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar
Zeki Demirkubuz yorumluyor
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hak"
Eylül 15, 2025
Bedia Ceylan Güzelce & Müfit Can Saçıntı
"Gülmek bir savunma mekanizması"
Eylül 14, 2025