Welcome to Middle East
Fatih Altaylı
Mayıs 12, 2013
Yazı İçeriği
Welcome to Middle East
Welcome to Middle East
TÜRKİYE'nin etkili adamlarından biri aradı dün öğleden sonra. "Falcı mısın, yoksa bizim bilmediğimiz bir şeyler mi biliyorsun" dedi "Merhaba" demeden. Şaşırdım. "Ne oldu ki!" dedim. "Şu an önümde 5 Mayıs günü yazdığın yazı duruyor ve yanımdakilerle paylaşıyordum. Aramadan duramadım" dedi. Ben sabah ne yediğimi hatırlamıyorum; 5 Mayıs'ta ne yazmışım nereden bileyim. Açtım bilgisayarı, girdim yazılara. 5 Mayıs günü yazdığım yazının başlığı şu: "Suriye sınırımız yeni terör bölgesi olacak." "Ben o yazıyı 4 Mayıs'ta yazdım. Siz 5 Mayıs'ta okudunuz. Ben bunu kaç defadır yazıyorum ama anlayan yok" dedim. Ne falcıyım, ne de kimsenin bilmediği şeyleri biliyorum. Sadece gören iki gözüm var. Ve her şey göz göre göre geliyor ve oluyor. Diğer gazeteciler bunu yazmıyorsa, benim suçum değil. Onlar daha sudan, daha günlük ve daha popüler konuları yazmayı seçtikleri için perşembenin gelişini çarşambadan göremiyorlar belki de! Bir yılı aşkın süredir Asya'nın doğusundan başlayıp Akdeniz'de sona eren bir coğrafyada, ciddi bir Sünni-Şii savaşının başlama sinyalleri verdiğini yazıp duruyorum. Suriye'deki durumun Türkiye'ye sirayet edeceğini de defalarca yazdım. Ama 5 Mayıs tarihli "SURİYE SINIRIMIZ YENİ TERÖR BÖLGESİ OLACAK" başlıklı yazım tehlikenin yaklaştığını değil, artık geldiğini duyuruyordu. Türkiye'nin güney sınırının, giderek Pakistan'ın Afganistan sınırı gibi olmaya aday olduğunu söyleyip durdum. Ve o günkü yazımı, "Bu iş uzadıkça Türkiye'nin bin kilometreye yaklaşan Suriye sınırının huzur içinde olmasına imkân yok. Tam aksine, Türkiye'nin sınır bölgesi yeni bir terör bataklığı olmaya aday" diye bitirmişim. Artık adaylık süreci bitmiş gibi görünüyor. Suriye'deki "kargaşa", Suriye ve bölgede mücadele eden diğer güçler vasıtasıyla, Suriye ile aynı etnik yapıya sahip sınırdaki Türkiye illerine geldi. Ve size daha vahim bir şeyi söyleyeyim. Artık bunu engellemek için vakit çok geç. Çünkü Suriye'deki çatışma artık Esad ile muhalifleri arasında değil. Esad bitse de o çatışma kolay kolay bitmez gibi görünüyor. O bataklık orada durdukça, sivrisineklerin bizi sokması kaçınılmaz. Gazetecilikten keyif aldığım anlar GAZETECİLİĞİN en keyifsiz olduğu dönemlere bile keyif verdiğini söylüyorum. Gerçekten veriyor. Hâlâ yazdıklarımızdan sonuç alabiliyor, çorbaya tuz olabiliyoruz. Grey markette satılan otomobillerde çok ciddi ÖTV kaçakçılığı yapıldığını yazdım. Maliye Bakanlığı hemen harekete geçti. Kısa süre içinde yapılacak bir yasal düzenlemeyle bu vergi kaçakçılığının önüne geçilecek. Bundan böyle otomobillerde KDV'ye esas olan fiyatın altında bir ÖTV ödemek mümkün olmayacak. Milyarlarca liralık vergi kaybının ve haksız rekabetin önüne geçilecek. Atık yağların biyoyakıta çevrilmesinin önündeki vergi engelini yazdık. Teşvik edileceğine yüksek vergi koyulduğu için atık yağlar yakıta dönüştürülmüyordu ve doğaya atıldığı için de çevreye büyük zarar veriyordu. Bunun yanlışlığına dikkat çektim. Çevre Bakanlığı, Maliye Bakanlığı'na bir yazı yazdı. Maliye Bakanlığı bu yanlışı düzeltecek düzenlemeyi hazırladı. Birkaç gün içinde imzalanacak ve hem çevre kurtulacak, hem de bu atık yağlar bütün modern ülkelerde olduğu gibi yakıta çevrilecek, yüz binlerce tonluk petrol ithalatının yerini alacak. Ülkeye milyarlar kazandıracak. Banka hortumcularının davalarının bir türlü bitirilemediğini, uzadıkça uzadığını ve halkın milyarlarca lirasını cebe indirenlerden hesap sorulmadığını yazdım. Mehmet Emin Karamehmet'in ve Dinç Bilgin'in davaları, takip eden ilk celsede sonuçlandı ve her ikisi de mahkûm oldular. Böyle anlarda gazeteciliğe yeniden ısınıyor insan. Keyif alıyor.
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar
Zeki Demirkubuz yorumluyor
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hak"
Eylül 15, 2025
Bedia Ceylan Güzelce & Müfit Can Saçıntı
"Gülmek bir savunma mekanizması"
Eylül 14, 2025