Gazetecilik yanlışı siyasetçilik yanlışı
Fatih Altaylı
Ağustos 23, 2013
Yazı İçeriği
Gazetecilik yanlışı siyasetçilik yanlışı
Gazetecilik yanlışı siyasetçilik yanlışı
BAŞKA gazetelerin işine karışmak âdetim değildir. Ama bu yazacaklarım başka bir gazetenin işine karışmak değil. Rica ediyorum, kimse öyle algılamasın. Allah biliyor ya, dün sabah Hürriyet Gazetesi’ni elime aldığım zaman çok şaşırdım. Dibimizde, Suriye’de kimyasal silah saldırısı sonucunda aralarında minicik çocukların da bulunduğu 1500’e yakın insan hayatını kaybetmişti. Korkunç görüntüler vardı ve Hürriyet Gazetesi bu haberi 1. sayfasının altında çok sıradan, her gün rastlanılan bir haber gibi vermeyi tercih etmiş, büyük manşetini ise özel bir röportaja, Tuncay Güney’le yaptıkları görüşmeye ayırmıştı. Elbette bir gazete özel işini büyütme hakkına sahipti. Ama çok önemli bir olayı küçültüp, özel işi büyütmek doğru bir gazetecilik gibi durmuyordu. Özel iş bir gün daha bekleyebilirdi. Hadi bekletmek istemediler desek, Kanal D’de başlayacak yeni bir dizinin fragmanı için atılan twit’lerin haberi bile Suriye’de 1500’e yakın ölümden daha büyüktü. Elbette Hürriyet Gazetesi’nin editörleri, bu katliamı Esad’ın yaptığından emin olamamış olabilirler, ama bu haberi küçültmeyi gerektirmez. Kimin yaptığından emin olunmadığını yazarsınız ama yine haberi verirsiniz. Ki, biz de faili tam olarak bilemediğimiz için “Canavar” yerine “Canavarlık” başlığını kullandık. Her kim yaptıysa. Sonuç olarak Hürriyet, bana göre, gazetecilikle ilgili bir değerlendirme hatası yapmıştı. Ancaaaaak! Sabah saatlerinde Bekir Bozdağ bir açıklama yaparak Hürriyet Gazetesi’ni Suriye’deki katliamı haber yapmamakla suçladı. Sonra da suçlamasını değiştirip “yeterince büyük haber yapmamakla” suçlamaya devam etti. Hürriyet’inki ne kadar gazetecilik yanlışı ise Bekir Bozdağ’ınki de o kadar büyük bir siyasetçi yanlışıdır. Siyasetçiler, gazetelerin hangi haberleri verip hangilerini vermediği konusunda “kamuoyu önünde” eleştiri yapmazlar, yapmamalılar. Elbette ki, her okur gibi onların da okudukları gazeteleri eleştirme hakları vardır, ama bunu siyasetçi kimlikleriyle aleni olarak yapmaları hoş bir tavır değildir. Bu eleştiriyi okur yapar. Önemli haberlerden kendisini mahrum bırakan gazeteleri satın almayarak cezalandırır. Dünyanın her yerinde okurun yaptığı da budur! BM’den çıt yok ama Rusya sarini sormuştu SURİYE’de sarin gazı olduğu iddia edilen bir zehirli gaz marifetiyle katliam yapılması, benim aklımı geçen haftaya götürdü. Belki dikkat ettiniz, belki etmediniz, bilmiyorum, ama geçen hafta gazetelerde küçük bir haber yer aldı. İran bir açıklama yaparak, “Türkiye üzerinden Gürcistan ve Balkan ülkelerine sarin gazı taşındığı bilgisine sahip olduklarını” söyledi. Sonra biraz daha geriye gittim. Galiba haziran başıydı. Almanya Dışişleri Bakanı Westerwelle ile Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un Suriye konusundaki görüşmeleri sırasında Lavrov, “Türkiye’den Suriye sınırında yakalanan El Nusra üyelerinde bulunan sarin gazıyla ilgili bilgi istediklerini” söylemişti. Lavrov, Adana Emniyeti’nin El Kaide ve El Nusra’ya yönelik operasyonlarında yakalanan 12 kişiyle birlikte 2 kilogram sarin gazı ele geçirilmesinden tedirginlik duyduklarını söylerken, “Bu gazın terörist gruplarca kullanılarak dış müdahaleye ortam hazırlanmak istenebileceği” şüphesini dile getirmişti. Ruysa büyük ihtimalle dün yaptığı açıklamayı da buna dayandırıyor. Bunun bir “provokasyon olduğunu ve Esad tarafından yapılmadığını” söylüyor. Bu işin açığa çıkmasının tek yolu, şu an Suriye’de bulunan ve tam da kimyasal saldırı şüphelerini araştıran BM heyetinin her işi bir kenara bırakıp bu işin araştırmasını yapmasıdır. Ama BM’nin böyle bir niyetinin olmadığı çok açık; çünkü dünü büyük bir sessizlikle geçirdiler. Bu BM’nin ne işe yaradığını artık anlamak mümkün değil.
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar





