Eş durumundan kurumsal
Fatih Altaylı
Ağustos 31, 2013
Yazı İçeriği
Eş durumundan kurumsal
Eş durumundan kurumsal
GALATASARAY Spor Kulübü Başkanı Ünal Aysal’ın ağzında sürekli bir “kurum” var. Geldiği günden beri kurumsallaşmadan bahsediyor, kurumsallaşmadan başka bir şey demiyor. O kadar kurumsallaşma meraklısı ki, camianın gözbebeği Ali Dürüst’ü ve taraftarın canı Abdurrahim Albayrak’ı, yani ikisi birlikte son şampiyonluğun saha dışındaki en önemli isimlerini “Kurumsallaşmaya engel oluyorlar” diyerek yönetimden çıkardı. Kurumsallaşma uğruna sadece onları yönetimden atabilmek için Galatasaray’ı durduk yerde olağanüstü seçime götürdü. Seçimden sonra da Başkan Aysal’ın kurumsallaşma atakları bitmedi. Yönetim kurulu üyelerine, “profesyonel yöneticilerle konuşma yasağı” getirdi. Yönetimdeki kazık kadar adamlar da “Peki başkan” dediler. Aysal, kulübün her şeyinin bundan böyle profesyoneller tarafından idare edileceğini camiaya anlattı durdu. Ve cuma günü yapılan Şampiyonlar Ligi kura çekimlerinde Başkan Ünal Aysal’ın “kurumsallaşmadan” ne anladığını net bir şekilde gördük. Şampiyonlar Ligi kuralarının çekildiği salonda Galatasaray’ı temsilen kim oturuyordu gördünüz mü? Başkan Ünal Aysal’ın Yunanlı eşi Fani Aysal. Kurumsal Başkan Ünal Aysal, tüm kulüplerin başkan, yönetici ya da profesyonel yöneticileriyle temsil edildiği kura çekimine “kurumsal Galatasaray”ı temsilen eşi Fani Aysal’la beraber katılmıştı. Kulübün profesyonelleri ise ortalıkta görünmüyordu. Bunca yıldır kura çekimi görürüm, katılırım, izlerim, hayatımda ilk defa bir başkanın, en azından bir Galatasaray Başkanı’nın “eşiyle” birlikte katıldığı kura çekimi gördüm. Ve “İşte kurumsallık budur” diye düşündüm. Bir tek kucaklarında bebekleri eksikti. Seneye daha da kurumsal olursak, inşallah en minik Aysal da Şampiyonlar Ligi kuralarına katılacak. Tabii dadısıyla birlikte. Yazık oldu Kayseri ve Kasımpaşa'ya FENERBAHÇE ile Beşiktaş UEFA’dan ceza alınca Şampiyonlar Ligi ön elemelerine Bursaspor’un, UEFA Ligi’ne ise Kayserispor ile Kasımpaşa’nın katılması gündeme gelmişti. Ancak Fenerbahçe ve Beşiktaş CAS’a gidince CAS, bu iki takımın kesin karar çıkıncaya kadar turnuvaların ön elemelerini oynamalarına karar verdi. CAS’ın UEFA’nın verdiği cezayı onayacağı gün gibi aşikârken verilen bu kararın tek bir sonucu oldu. Bu yıl Türkiye, Avrupa kupalarına iki takım az gönderecek. 4 yerine 2 takımla yola devam edeceğiz. Hak kazandıkları halde Fenerbahçe ve Beşiktaş kupalarda olamayacak. Bu da Türkiye için daha az puan, Türk futbolu için gerileme ve daha az gelir demek. Oysa CAS sonu belli olan bir davada böyle bir karar vermemiş, yani Fenerbahçe ile Beşiktaş’ın ön eleme oynamalarına izin vermemiş olsa Kayserispor ve Kasımpaşa Avrupa kupalarına katılacak ve belki de yollarına devam ediyor olacaklardı. Hem bu iki kulübümüzün Avrupa tecrübesi artacak, hem de gelir elde edecekler, Türkiye de daha fazla puan toplama şansına sahip olacaktı. Bence UEFA bunu bile bile yaptı. Ve Türk futbol tarihinin en kötü federasyonu bunun için bile herhangi bir girişimde bulunup “Madem bu iki Türk takımı yok, o zaman yine iki Türk takımı alın” diyemedi. ANCAK TÜRKİYE'DE HERKES Aziz Yıldırım’ın başkanlıktan ayrılmasını doğru buluyor ama ya şuna ne demeli: Başkanlığı döneminde şike yaptığı için futbol takımı ceza alan birinin, o ülkenin futbol federasyonunun başında kalabilmesi için, o ülkenin Türkiye olması gerekiyor herhalde.
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar





