Hayvan terli, yemeyiz
Fatih Altaylı
Eylül 12, 2013
Yazı İçeriği
Hayvan terli, yemeyiz
Hayvan terli, yemeyiz
"YEMEZLER" denir ya. İyi sözdür. "Yutturamazsın" demektir. Daha iyisi "Hayvan terli, yemez"dir. Ucuz numaraları, komik manipülasyonları, saçma itibarsızlaştırma çabalarını, haksız hukuksuz "hak etmişti" imalarını yemeyiz. Dedim ya, "Hayvan terli". Hatay'da 22 yaşında bir genç, Ahmet Atakan "nedeni belirsiz" bir şekilde damdan düşüp öldü. İddialar türlü. Polis, "Damdan polis araçlarına bir şey atarken kayıp düştü" diyor, bazı görgü tanıkları, "Polisin attığı gaz fişeği kafasına geldiği için düştü" diyor, bazıları ise "Bir şey görmedik ama çuval gibi düştü, düşerken kendinde değildi" diyor. Adli Tıp ise hiçbir şey diyemiyor. "Kafatası kırılmış, belkemiği kırılmış, omuriliği kopmuş, akciğerleri kan toplamış, iç kanama oluşmuş ama bunlar düştüğü için mi olmuş, yoksa başına bir şey geldiği için mi düşmüş biz bunu anlayamıyoruz" diyor. Yani çok şey söylüyor ama hiçbir şey demiyor anlayacağınız. Ben meselenin bu tarafında değilim. Bu tarafıyla herkes ilgili zaten. Gerçek öyle veya böyle, er veya geç ortaya çıkar. Benim derdim başka. Ben, "Aptal yerine koyulmaktan iyiden iyiye sıkıldım", emniyet güçleri tarafından aptal yerine koyulmaktan sıkıldım. Ne zaman bir genç, polisle karşı karşıya geldiği sırada ölüyor, polis hemen anında birtakım görüntüleri servise koyuyor. 1 Mayıs'ta bir genç kız kafasına gelen polis darbesiyle komaya girdi. Anında basına o kızın geçmişte katıldığı eylemlerin fotoğrafları ve video görüntüleri dağıtıldı. Sonrasında pek çok olayda da bunu gördük. Eylemci ölüyor, ardından eylemcinin geçmiş eylemlerinden fotoğraflar servis ediliyor. Ahmet Atakan'ın ölümünden sonra da aynı şey oldu. Hemen internet sitelerine Ahmet Atakan'ın daha önce katıldığı eylemlerin fotoğrafları ve videosu dağıtıldı. Bu görüntülerde ne yapıyor Ahmet. Hiçbir şey. Normal bir kılıkta, boynunda Antakyaspor atkısıyla birileriyle tartışıyor. Elinde silah yok, molotof yok, bomba yok. Ayrıca olsa ne yazar. Geçmişte bir gösteri. Yasak mı gösteri yapmak. De ki, yasak. Yapmış. Cezası, kayda alıp bulduğun ilk fırsatta öldürmek mi? Her eyleme katılan terörist mi? De ki, terörist, cezası yargısız infazla öldürmek mi? Ki ortada terörist olduğuna dair bir bulgu da yok. Bulgun varsa yakalarsın, adalete teslim edersin. Öldürmezsin. Öldürmediysen de, bu görüntülerle kendini aklama gereği duymazsın. İçişleri Bakanı Muammer Güler'den rica ediyorum. Emniyet güçleri bizi iyiden iyiye aptal yerine koymasın. Doğrudan veya dolaylı bir şekilde polisin adının anıldığı her ölüm olayından sonra bu tip görüntülerle "O da ölmeyi hak etmişti" havası yaratmasınlar. Kimin neyi hak ettiğine polis karar veriyorsa o ülke demokratik değildir. Polis, yasaların uygulayıcısıdır. Cezaların infazcısı değil., Türkiye artık mecburcu DÜNYA Suriye'de savaşsız bir çözüm arıyor. Türkiye ise "Olmaz, savaş şart. Esad gitmeli" diyor. Aslına bakarsanız, Suriye'de savaşsız bir çözümü ilk arayan Türkiye'ydi. Türkiye Başbakanı, Esad'la dost olduğu dönemde "Bir an önce gerçek demokrasiye geç" telkininde bulundu, adil seçim yapmasını talep etti. Esad önce "He" der gibiydi. Ama baktı ki, özgür seçim yaparsa Müslüman Kardeşler'den başkasının kazanma şansı yok, kıvırdı. Caydı. Dünya zaten Esad'a karşıydı. Bir anda kıyamet koptu. Türkiye ise hem istediğini yaptıramamanın ve hatta kandırılmanın verdiği kızgınlıkla, hem de "Madem herkes Suriye'ye karşı, en karşı ben olayım" diyerek tüm köprüleri attı ve Esad'ı devirmek isteyenlerin bayraktarlığına soyundu. Biz ise sürekli olarak, "Köprüleri bu kadar hızlı atmayın. Bir aralık kapı bırakın" dedik. Bırakılmadı. Ancak Suriye'de Esad sonrası olabilecekler İsrail'i ve Batı'yı korkutunca şimdi herkes yan çizmeye ve ara formüllere yatmaya başladı. Türkiye ise "Hayır, ille Esad gitmeli" diyor. Diyor, çünkü bu saatten sonra artık buna "mecburcu". Çünkü diğerleri Suriye'ye uzak. Yakın olan bir Türkiye var, bir İsrail.İsrail, "Kolu kanadı kırık Esad kalsın" istiyor. Türkiye ise artık İsrail'e değil, Türkiye'ye düşman Esad gitsin istiyor. Çünkü Türkiye biliyor ki, bugüne kadar uygulanan politikalardan sonra Esad gitmediği müddetçe Türkiye'ye huzur yok. Esad gitmediği müddetçe, oralarda örgütlenen ve silahlanan El Nusra ve El Kaide, Türkiye'ye yönelik sıkıntı. Esad gitmediği müddetçe, daha çok Hataylı gencimizin yaşamı tehdit altında. Türkiye'nin "Esad gitsin" ısrarı artık savaş çığırtkanlığı falan değildir. Bugüne kadar uygulanan politikaların dayattığı bir mecburiyettir. Çaresizliktir!
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar