Belediye, Shopping Fest derse
Fatih Altaylı
Ekim 26, 2013
Yazı İçeriği
Belediye, Shopping Fest derse
Belediye, Shopping Fest derse
TBMM Başkanı Cemil Çiçek aradı dün sabah. "Bugünkü yazı için kutluyorum. Yıllardır bunu anlatmaya çalışıyorum. Yıllardır bunun için mücadele ediyorum. Bir arpa boyu ilerleme kaydedemedik" dedi. Meclis Başkanı'nın sözünü ettiği mesele "Türkçe" meselesi. Sitelere, alışveriş merkezlerine ve hatta her türlü işyerine "yabancı kökenli" isim koyulmasına Meclis Başkanı'mız da tepkiliymiş meğer. "Geçenlerde belediye başkanı ile oturduk. Ankara Shopping Fest diye bir şey. 'Yahu' dedim 'Senin çocukların bile anlamaz bunun ne olduğunu. Yok mu bunun Türkçe karşılığı'. Her gün Tunalı Hilmi'den geçiyorum. 1 tane bile Türkçe isimli dükkân, işyeri yok. Allah için bir tane olur. Yok. Hepsi İngilizce. Geçen gün Dallas Kıraathanesi diye bir şey gördüm, pes dedim. Seninle ne alakası var, kökünle ne alakası var, toprağınla ne alakası var. Kıraathane ve Dallas. Çık işin içinden çıkabilirsen" diye anlattı sıkıntısını. "Başkanım" dedim "Ben bununla yıllarca uğraştım. Bir arpa boyu yol alamadım. Pes ettim." "Etmeyin" dedi, "Biz söylüyoruz ama sizin söylemeniz daha etkili. Çünkü bu durumdan kimsenin memnun olduğunu zannetmiyorum ama birilerinin ses çıkarması, itiraz etmesi lazım. Siz bu vazifeyi yapıyorsunuz. Sizin yazdıklarınız belki uyandırır, bir kamuoyu oluşturur." "Başkanım, Başbakan da bu konuda ciddi çıkışlar yaptı. Belki bir yasal düzenleme Meclis'in gündemine gelirse daha kolaylaşır. Ülkemizde konuşulan diller dışında isim koymak yasaklanabilir" dedim. Cemil Çiçek ise yasaya bile gerek olmadığı görüşünde. "Yasa lazım değil. Bir yönetmelikle bile bu iş çözülür. Bir yönetmelik yapılsa ve bu tip işyerlerine veya diğer kuruluşlara ruhsat verilmesi engellense mesele çözülür. Lütfen yazmaya devam edin. Bu beladan kurtulmamız lazım" dedi. Meclis Başkanı Cemil Çiçek ile aynı fikirdeyim. Bu Türkçe'nin başına açılmış bir bela. Sadece Türkçe'nin de değil, bütün dünya dillerinin. Ama bu işe uyanan tüm ülkeler yasal düzenlemelerle kendi dillerini koruma altına almaya çalışıyorlar. Bizde ise Meclis Başkanı'nın da işaret ettiği gibi "Türkiye Cumhuriyeti belediyeleri" bile "Shopping Fest" düzenliyor. Gel de çık işin içinden. Demokrasilerde görev nasıl değişir? BAŞBAKAN Erdoğan "Hodri meydan" dedi ve sandığı işaret etti: "Bizi istemeyenler sandıkta devirsinler." Demokrasilerde yasama ve yürütme ancak sandıkta değişir. Ancak şu da bilinmelidir ki, sandıktan çıkan yasama ve yürütme organları aynı zamanda sandıktan çıkmayanların da yasama ve yürütme organı, sandıktan çıkmayanların da güvencesi ve temsilcisi olduğunu asla unutmaz. Benim siyasetle ilgili tahminim şudur. AK Parti bir seçimi daha kazanır ve tek başına iktidar olur. Daha sonra ya koalisyon ortağı olarak yoluna devam eder ya da anamuhalefet partisi olarak. Bu fikrimin pek çok AK Partili tarafından da paylaşıldığını biliyorum. Hiçbir iktidar sonsuza kadar sürmez, sürmemiştir. Ve demokrasilerde iktidarları değiştiren iki dinamik vardır. Biri iktidarın kendi dinamiği, diğeri muhalefetin dinamiği. Seçmen sandıkta iktidarı iki nedenle değiştirir. Birincisi ve en güzel olanı, muhalefetin iktidardan daha iyi yönetebileceğine ilişkin güçlü mesajlar vermesi ve bu konuda halkı ikna etmesidir. Diğeri ise iktidarın aşırı kötü bir yönetim sergilemesi ve seçmenin muhalefetin mesajlarına bakmaksızın "Bundan daha kötüsü olmaz" kararı vermesidir. 2002 seçimlerinde TBMM'nin en büyük partilerinin Meclis dışı kalması, seçmenin böyle bir karara varmasının sonucudur. Şimdilik Türkiye'de iktidarı değiştirecek her iki dinamik de yok gibi görünüyor. O zaman iktidar değişikliği bekleyenlerin önünde iki seçenek var. Ya AK Parti'nin çok kötü çuvallamasını bekleyecekler ya da muhalefet partilerinin çok iyi performans sergilemesini. Sizce hangisini beklemeliler! Bir kutlama ÖNCEKİ gün, hiç de âdetim olmayan bir şeyi yaptım ve "kalabalık" bir partiye katıldım. Parti derken siyasi partiden değil, eğlenceden söz ediyorum. Türkiye'nin en eski ve en köklü yapım şirketlerinden MEDYAPIM'ın partisine. MEDYAPIM'la tanışmam 1993 yılına rastlar. Hıncal Uluç ATV'ye bir program yapacaktı ve Fatih Aksoy da bu programı benim koordine etmemi rica etmişti. O program hiçbir zaman hayata geçmedi ama birkaç ay sonra MEDYAPIM'la birlikte ilk Teke Tek'i, o zamanlar Doğuş Grubu'na ait olan Kanal D'de yapmaya başladık. MEDYAPIM'lı dönemlerde Teke Tek ekranlarda gerçekten farklı bir program olarak çok başarılı olmuştu. O dönem MEDYAPIM'ın yaptığı iki işten biri Teke Tek'ti, diğeri ise Cem Özer'le Laf Lafı Açıyor. Sonra Şahane Pazar geldi, Hülya Avşar Şov, arada sinema filmleri, yarışmalar, diziler... MEDYAPIM "özel televizyonlarla" beraber büyüdü ve sektörün en büyüğü oldu. 12 yaşından beri arkadaşım olan Yiğit Şardan ile 20 yıllık dostum Fatih Aksoy'un kurduğu bu şirket, Fatih Aksoy'un becerikli ellerinde büyüdü, büyüdü bir dev oldu. ABD'li yapım şirketlerinin bile fikirlerine başvurduğu bir hale geldi. MEDYAPIM 20. yılını kutlarken, o 20 yılın tamamını MEDYAPIM ekibiyle birlikte yaşamış biri olarak bu davete icabet etmemem mümkün değildi. Türkiye'de özel televizyonculuğu var eden başta Faruk Bayhan olmak üzere herkesle orada bir arada olmak keyifliydi. Nice 20 yıllara Fatih ve Yiğit.
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar





