İstanbul 9°
FatihAltayli

Fatih Altaylı

Diğer yazılarıFatihAltaylı

Yazı İçeriği

  • Kovun şu adamı!

detail banner reklam

Kovun şu adamı!

FatihAltaylı
Köşe Yazısı

Fatih Altaylı

Eylül 18, 2014

Yazı İçeriği

  • Kovun şu adamı!

Kovun şu adamı!

ŞU sıralar Türkiye dışında olmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyorum. Niyeyse "ruhuma'' iyi geliyor. Yazı yazmaya oturduğum anlar hariç, daha keyifli oluyorum. Yine öyle bir haldeydim. Grand Palais'de bir sergi gezdikten sonra şahane bir Paris eylülünün ılıklığında yürüyordum. Telefonum çaldı. Bir internet sitesinin editörü kendini tanıtıp sordu. "Fatih Bey, hakkınızda çıkan haberle ilgili bir açıklama yapacak mısınız?'' "Hakkımda çıkan haberden haberim yok'' dedim. Hakikaten haberim yoktu. "Başbakan, kovulmanız için Fatih Saraç'a talimat vermiş.'' "İyi yapmış, ağzına sağlık'' dedim. Sonra merak ettim sordum. "Başbakan mı, Cumhurbaşkanı mı?'' Yanıt beklediğim gibiydi. "Cumhurbaşkanı ama talimatı Başbakan'ken vermiş.'' "Dönemin Başbakan'ı yani'' dedim gülerek. Karşımdaki de güldü. "Ne dememi istiyorsunuz. Önemli olan talimat verilmesi değil, önemli olan o talimatın yerine getirilip getirilmemiş olması. Bakın ben hâlâ Habertürk'te yazıyorum.'' Kapattım. Bir daha. Bir daha. Telefon çalıyor, arayan haberci aynı şeyi soruyor. Ben de üç aşağı beş yukarı aynı yanıtı verip kapatıyorum. Doğrusu benim kovulmamın talep edildiği "tapeler'' beni hiç şaşırtmadı. Çünkü "Alo Fatih'' tapeleri yayınlanıp halkın bir bölümü beni "Alo Fatih'' zannederken de ben bunlardan haberdardım. Bazıları beni "Başbakan yalakası'' olmakla suçlarken, dönemin Başbakan'ı defalarca benim kovulmamı talep ediyordu. Çünkü bir Fatih, diğer Fatih'e rağmen gazetesinde gazetecilik yapmaya çalışıyordu. Bu da hoşa gitmiyordu. Ve bunca talebe, bunca baskıya rağmen bu gazetenin yayıncısı beni kovmuyordu. Ben de bu gazetenin patronuna sürekli olarak, "Bu kadar sıkılmanıza gerek yok. Hemen istifamı verebilirim'' diyordum ve her seferinde, "Sen beni tanımıyorsun galiba'' yanıtını alıyordum. Yalan yazma. Hakaret etme. Taraf tutma. Tek prensibimiz buydu. Bizden tek beklentisi buydu. Bu şekilde 5 yıl çalıştık. 5 yılın sonunda, "Sabah'ın başına geçtiğim gün 5 yıl demiştik. Habertürk'te kilometreyi sıfırladık, ama 5 yılı yine doldurduk. Bana artık müsaade'' dediğimde yerel seçimlere bir hafta vardı. "Seçimlerden önce bırakmak istiyorum. Seçim sonuçlarıyla bağlantı kurulmasını istemiyorum'' diye ekledim. "Yazar olarak kalmanı isterim'' dedi Turgay Ciner. "Benim yüzümden çok çektiniz. Hiç gerek yok'' dedim. Bir kez daha, "Sen beni hiç tanımamışsın'' dedi. Kaldım. O gün bugündür özgürce istediğimi yazıyorum. Üzerimde bir gazetenin sorumluluğu olmadan. Sadece kendi vicdanıma karşı sorumluluk taşıyarak. Bu yüzden de genelde ne İsa'ya, ne Musa'ya yaranamayarak. Taraf tutmamanın bedelini ortak bir nefret objesi olarak ödeyerek. Ama kendi "vicdan ülkesinin'' kralı olmanın rahatlığı içinde. Haa, şunu da söylemem lazım. Hem burada, hem başka çalıştığım gazetelerde, siyasetçiler pek çok defa kovulmamı istediler. O siyasetçilerin çoğu artık yok. O siyasetçilere boyun eğen patronların ise tamamı basın sahnesinden silindi gitti. Bu dönemde "güç yoğunlaşmasından'' ötürü bu talepler daha ağır. Daha sert olabiliyor ve bu talepleri dinlememenin bedeli patronlar için çok daha ağır. Biz de gazete sahiplerinin bizim için katlandıkları sıkıntıları biliyoruz. Bir gün kovulsak bile o güne kadar yazdığımız her satır için minnettar olmalıyız.   Onlar gazeteci değil DEDİM ya, her dönem güç sahipleri, gazetecilerin kovulmasını talep eder. Bu bazen iktidardaki siyasetçidir, bazen iktidarı paylaşan vesayet odakları, bazen asker... Hatta bazen işadamları, holding patronları. Bunların kimini sizler de duyarsınız, kimileri ise hiç duyulmaz, geçer gider. Meşhur 28 Şubat döneminde de benzer şeyler yaşandı, hatırlarsınız. "Askerler istedi" bahanesiyle Dinç Bilgin adındaki "medya kâbusu'', Mehmet Ali Birand, Cengiz Çandar ve Mehmet Barlas'ın işine son verdi. O dönemde ben Hürriyet'te yazıyordum. Köşemden bu üç yazara bir çağrı yaptım. "Köşeniz elinizden alındı ama bu köşe sizin köşenizdir. Yazılarınızı bana yollayın, bu köşeye koyacağım'' dedim. Üç meslektaşımla da hiçbir fikri yakınlığım yoktu, ama fikirlerini söyleyebilmelerinin önemi vardı. Cengiz Çandar teşekkür etti, ama istemedi. Barlas yanıt vermedi. Rahmetli Birand ise haftalarca benim köşede kendi imzasıyla yazılarını yayınladı. Türk basınında her zaman gazetecilere baskı vardı. Ama o gün ile bugün arasında çok önemli bir fark var. O zaman gazeteciler, diğer gazetecilerle aynı fikirde olmasalar, hatta hasım olsalar bile "Bunları kovun'' diye yazmazlardı. Bir gazetecinin kovulmasını istemek, bir gazetecinin aklına bile gelmezdi. Mesela Hasan Karakaya ile en sert tartışmalarımızı yaşadığımız günlerde bile ne ben onun köşesinden olmasını istedim, ne de o benim. Bugün siyasetçilerin yaptıkları beni ne şaşırtıyor, ne de üzüyor. Ama gazeteci kisvesi altında dolaşanların yaptığı kelle avcılığına inanamıyorum. Ama yine üzülmüyorum. Çünkü biliyorum. Onlar gazeteci falan değil. Bu mesleğe sızdırılmış pislikler.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Her şeyin göründüğü gibi olmayabileceğini anladığımız zaman.

FatihAltaylı
X’te yanıtla

X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.

FatihAltaylı
  • Geçmiş yazılar

TümüFatihAltaylı
Adalet
Köşe Yazıları
Adalet

Fatih Altaylı

Aralık 1, 2025

Bize Biraz Müsaade
Köşe Yazıları
Bize Biraz Müsaade

Fatih Altaylı

Ekim 6, 2025

Silivri Günlüğü - 73
Köşe Yazıları
Silivri Günlüğü - 73

Fatih Altaylı

Ekim 2, 2025

  • Videolar

TümüFatihAltaylı
"Şarkı yapmak mutlu adam işi değil" görseli
4 Gün Önce
FatihAltaylı
YouTube
Bedia Ceylan Güzelce & Özer Atik"Şarkı yapmak mutlu adam işi değil"Teke Tek Bilim ▷ https://www.youtube.com/@TekeTekBilim 00:00 Giriş 00:22 Bir günü nasıl geçiyor? 05:04 Müzik ile arası nasıl? 15:23 Şarkılarını nasıl yapıyor? 18:24 Yalçın Turan hayatına ne kattı? 20:08 Yaptığı programlarda etkilendikleri neydi? 23:37 Seyircide eskiden yeniye ruh hali değişiyor mu? 24:54 Yapay zekaya bakış açısı nedir? 30:36 Kapanış YouTube kanalına abone olmak için ▷ http://bit.ly/FatihAltayli Gazeteci - Yazar Fatih Altaylı, Youtube kanalına özel gündemi yorumluyor.
Aralık 14, 2025
"Yemek konusunda gerçekten pahalıyız" görseli
FatihAltaylı
YouTube
Bedia Ceylan Güzelce & Oğuz Yenihayat"Yemek konusunda gerçekten pahalıyız"Teke Tek Bilim ▷ https://www.youtube.com/@TekeTekBilim 00:00 Giriş 00:20 Bir günü nasıl geçiyor? 01:00 Kendi işini nasıl tanımlıyor? 06:43 Başına tuhaf şeyler geliyor mu? 08:50 Bir yeri beğenme kriterleri nelerdir? 13:27 Türkiye'ye ait olan ve tüm dünyanın bilmesini istediği neler var? 16:50 Türkiye'yi gezerken onu en çok şaşırtan ne oldu? 19:30 Türk ve Yunan mutfakları arasındaki rekabet hakkında ne düşünüyor? 21:06 Yurt dışına giderken yanında Türkiye'den ne götürüyor? 23:06 Yılbaşında yiyebileceğimiz öneriler listesi 27:28 Yemek konusunda bir yerin iyi olup olmadığını nasıl anlayabiliriz? 31:16 Gıdaların pahalılığı hakkında ne düşünüyor? 35:15 Türkiye'deki ve yurtdışındaki sokak lezzetleri arasında nasıl farklar var? 36:11 Sokak lezzetlerinde Türkiye'yi nasıl buluyor? 39:00 Türk mutfağı ve kültürünün sosyal medya üzerinden tanıtımları 42:00 Yemek sektöründeki güvensizlik ve denetimsizlik 42:36 İçerikleri hangi kanallardan takip edilebilir? 43:45 Türkiye'de asla unutamadığı lezzetler 46:00 Yurtdışından misafirleri gelse yemek için nerelere götürür? 50:20 Yapmayı düşündüğü başka ne tür projeler var? 52:03 Kapanış YouTube kanalına abone olmak için ▷ http://bit.ly/FatihAltayli Gazeteci - Yazar Fatih Altaylı, Youtube kanalına özel gündemi yorumluyor.
Aralık 7, 2025
Fatih Altaylı'nın savunması - Barolar Birliği Başkanı Avukat Erinç Sağkan görseli
FatihAltaylı
YouTube
Videolar yorumluyorFatih Altaylı'nın savunması - Barolar Birliği Başkanı Avukat Erinç SağkanTeke Tek Bilim ▷ https://www.youtube.com/@TekeTekBilim YouTube kanalına abone olmak için ▷ http://bit.ly/FatihAltayli Gazeteci - Yazar Fatih Altaylı, Youtube kanalına özel gündemi yorumluyor.
Aralık 5, 2025