
Fatih Altaylı
Yazı İçeriği
Sınıf birincisi olmaya aday
KALİTE SİMGESİ
BÖYLE BİR SUV İSTERİM
BEŞİNCİ NESİL RX
İÇ MEKAN KALİTE KOKUYOR
366 BEYGİR
KONTROL MANYAĞI BİR ARAÇ
Sınıf birincisi olmaya aday
Fatih Altaylı
Nisan 28, 2024
Yazı İçeriği
Sınıf birincisi olmaya aday
KALİTE SİMGESİ
BÖYLE BİR SUV İSTERİM
BEŞİNCİ NESİL RX
İÇ MEKAN KALİTE KOKUYOR
366 BEYGİR
KONTROL MANYAĞI BİR ARAÇ
KALİTE SİMGESİ
Otomobil yazılarına devam sözü vermemize ve pazar günlerini bu işe ayıracağımızı söylememize rağmen, hepinizin farkında olduğu gibi bu işi biraz aksattım.
Özellikle seçim dönemindeki yoğunluktan ötürü, yeni modelleri deneyimleyecek fazla vaktim olmadı.
Ama seçim döneminde yine de araya iki otomobil sıkıştırabildim ve bu hafta bunlardan ilkini, Lexus’un RX’ni anlatmaya çalışacağım.
Benim otomobil yazılarının müdavimleri, benim bir Mercedes hayranı ya da fanatiği olduğumu zannedebilirler.
Aslında bu pek doğru değildir.
Benim otomobil markalarına olan sevgim, bağlılığım veya fanatikliğim markanın dönemleri ile ilgilidir.
Mercedes’in SL ve S Coupe’lerini yılı ya da dönemi fark etmeksizin severim ama şimdi E diye bildiğimiz modeller benim için hiçbir zaman cazip olmamıştır.
Buna karşın bir BMW fanatiği olmasam da, 1980’lerin bir 635 CSİ’si hayal otomobiller listemin başında yer alır (Sevgili Erhan Önal’ı rahmetle anmadan geçemeyeceğim). Ya da 80’lerin son döneminde kullandığım bir 535 Turbo’yu unutamam.
Geçmişte burun kıvırdığım Porsche’nin (Sakın kırolar gibi porş diye okumayın. O otomobilin adı “porşe”dir), bugün en muhteşem spor araçların başında geldiğini ve Ferrariler’e tercih edeceğim bir otomobile dönüştüğünü inkar edemem.
Ya da tüm sorunlarına, tüm güvenilmezliğine rağmen Jaguar’ın dünyanın en güzel otomobillerinden bazılarına imza attığını kabul etmemek için ahmak olmak gerekir.
Uzun yıllardır truck ve birkaç Mustang dışında bir çöp kutusu üreticisi olan Amerikan Ford’un yaptığı GT 40’ın otomobil tarihinin en ikonik araçlarından biri olduğunu da kim kabul etmez ki!
Ama tüm bunlara rağmen evet, ben bir Mercedes hastasıyım ve benim için Mercedes bir kalite sembolüdür.
Ve bunun tek bir istisnası vardır.
Lexus.
Mercedes kadar şanlı ve uzun bir geçmişi, Mercedes gibi pistlerde rüzgar gibi esmişliği, SL ve SLR gibi otomobil tarihine damga vurmuş modelleri olmasa da, benim için Lexus bugün dünyanın uzak ara en kaliteli, en güvenilir, kilometre başına en az sorun çıkaran ve zannederim en konforlu otomobilidir.
Aslına bakarsanız, özellikle sorun çıkarmama ve arıza yapmama konusunda tüm Japon otomobilleri diğer tüm markaların önünde yer alırlar ve Mazda, Toyota, Subaru, Honda gibi markalar da bu konuda zirvededirler. (Orta sınıfta muhteşem bir otomobil olan ve bir dönem Türkiye’de en çok satan ithal araç konumunda olan Mazda’nın artık Türkiye’de olmaması çok üzücü).
Lafı çok uzatmayalım ve gelelim Lexus’a, Lexus RX 500h’ye.
1990’ların sonu idi.
Bir bebeğimiz olacak ve ben de bu yüzden eşime bir SUV kullanmasını öneriyorum.
Ancak o yıllarda SUV’lar bu kadar çok ve çeşitli değil.
Merceres G’yi çok rahatsız, tangır tungur buluyor, Mercedes M’ler ona göre tipsiz, BMW X5 ise henüz dünyaya gelmediği için tercihler arasında yok.
O sıralar pek bol olan Chevrolet Tahoe’lara ise “Ben Amerikan köylüsü müyüm?” eleştirisi ile karşı çıkılıyor.
BÖYLE BİR SUV İSTERİM
Tam o günlerde bir ABD seyahati sırasında bir Lexus RX ile tanıştık.
Daha önce hiç görmediğimiz bir otomobildi. 3 litrelik motoru, bir SUV için hayli zarif ve sportif olan dış hatları, süper kaliteli iç donamını, o güne kadar pek rastlamadığımız güvenlik unsurları ve eşim için hepsinden daha önemli olan Pioneer tarafından bu araç için özel olarak üretilmiş müzik sistemi ile şahane ve görülmedik bir “şey”di.
Hande “Böyle bir SUV isterdim” dedi.
Ama o tarihlerde ne yazık ki, Lexus henüz Türkiye’ye ithal edilmiyordu ve ben de grey marketten otomobil almayı sevmiyordum ki, zaten RX grey markette dahi bulunan bir şey değildi.
Lexus Türkiye’ye o tarihten yaklaşık 20 yıl sonra geldi ve bugün artık RX dahil tüm modelleri son derece ulaşılabilir durumda ve ben de bugün bir RX’in direksiyonu başındaki izlenimlerimi sizinle paylaşacağım.
Ve aslına bakarsanız ben bu otomobili Habertürk’ten ayrılmadan önce denemiş ama gazeteden ayrılınca yazamamıştım.
Ve bu kez Lexus’tan denemek için bir RX isterken bir ricam oldu.
“Mümkünse bana geçen ilkbaharda kullandığım RX’i yollayın. Biraz kullanılmış halini denemek istiyorum” dedim.
Şaşırdılar ama yolladılar.
11 ay kadar önce 0 kilometrede iken kullandığım Lexus RX bu kez 40 bin kilometrede geldi ve ben de onunla epey bir yol yaptım.
BEŞİNCİ NESİL RX
Bu RX, Lexus’un ürettiği 5. nesil RX ve başlangıçtaki felsefesini hâlâ koruduğu çok belli.
Otomobilin dıştan görünüşü son derece avangard, kaslı, sportif ve şık.
İÇ MEKAN KALİTE KOKUYOR
Ancak kapıyı açıp içine girdiğiniz zaman Lexus farkı daha iyi anlaşılıyor.
İddia ediyorum, hiçbir otomobil iç mekanı Lexus kadar kaliteli, hatasız ve dayanıklı üretilmiyor.
Girdiğiniz anda gördüğünüz kusursuz bir işçilik.
Üstelik de 40 bin kilometre boyunca test aracı olarak tepe tepe kullanılmış ve büyük ihtimalle hor kullanılmış bir aracın içinde olmamıza rağmen kalite hissi sanki araç fabrikadan yeni çıkmış gibi sizi sarmalıyor.
Gerçekten şaşırtıcı.
Deri kalitesi, dikiş kalitesi, pek az yerde kullanılan plastiğin kalitesi müthiş.
366 BEYGİR
RX 500h, adından da anlaşılacağı gibi bir hybrid. Ancak plug in değil. Kendi kendini şarj eden bir hybrid ve markanın ilk turbo hybridi.
2,4 litrelik turbo motor 2 elektrik motoru ile birlikte 366 beygir güç ve 550 NM tork üretiyor.
KONTROL MANYAĞI BİR ARAÇ
Lexus RX 500’ün tek kötü yanı otomobilin “control freak” yani kontrol manyağı olması.
Eğer asistanları kapatmazsanız, sanki yan koltukta sürekli eşiniz oturuyor gibi bir hisse kapılıyorsunuz.
Direksiyonun ortasındaki göz oturma pozisyonunuzu gözleyip sürekli “Dik oturun. Önünüze bakın. Dikkatli olun. Yorgun görünüyorsunuz. Mola verin” deyip duruyor. “Madem öyle gel sen kullan” da diyemiyorsunuz.
Araç bilgisayarı yol tabelalarına uymadığınız zaman uyarıyor, hızlı gidince uyarıyor, öndekine çok yaklaştın diye uyarıyor.
Çarpışma önleyici sistem ise özellikle park ederken sorunlu.
Durduk yere otomobile fren yaptırıyor.
Yaya trafiği arasında ilerlerken ise bayağı zorlanıyorsunuz.
Yukarıda bahsettiğim direksiyon arkasındaki vites değiştirme pedalları da bu kontrol manyaklığından naibini almış. Motor işletim sisteminin uygun bulmadığı vitesi seçemiyorsunuz. Belli ki aracın şanzımanının korumak için yapılmış ama benim otomobilimin şanzımanından bilgisayara ne!
Buna karşın Apple car play ve Android auto sistemleri çok iyi ve çok kolay.
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar


Zeki Demirkubuz yorumluyor
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hak"
Eylül 15, 2025
Bedia Ceylan Güzelce & Müfit Can Saçıntı
"Gülmek bir savunma mekanizması"
Eylül 14, 2025