İstanbul 19°
FatihAltayli

Fatih Altaylı

Diğer yazılarıFatihAltaylı

Yazı İçeriği

  • Müteahhitlerle kirli bir ilişki

  • Çakma Türkiye

  • 100. yıla 3 bisli konser

  • NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

detail banner reklam

Müteahhitlerle kirli bir ilişki

FatihAltaylı
Köşe Yazısı

Fatih Altaylı

Mayıs 29, 2024

Yazı İçeriği

  • Müteahhitlerle kirli bir ilişki

  • Çakma Türkiye

  • 100. yıla 3 bisli konser

  • NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Çakma Türkiye

Ulaştırma Bakanı Abdülkadir Uraloğlu bakanlığın müteahhitlerinden Rönesans Holding’e ait bir özel uçakla Almanya’ya gittiği ve yanında da 6 gazeteci götürdüğü iddialarına günler sonra yanıt verdi.

Yanıt “Gittiysem gittim, size ne?” kıvamında olsa gam yemeyeceğim.

Beteri.

Pis, kirli, yolsuz bir sistemi açık etmiş sayın Bakan.

Şöyle diyor:

“Bakanlığa büyük iş yapan ilgili firmanın sözleşmesinde, ulaştırma ile ilgili eğitim, sempozyum ile ilgili masraflar bilabedel olmak üzere taraflarından karşılanır diye bir imkan var. Yani ne kiralama ne ödeme ne de müteahhit firmaya borçlu kalma vardır" dedi.

Bu AKP’nin yıllardır kurduğu sistem aslında.

Lüks makam aracı mı lazım.

Müteahhit firma ile anlaşmaya koyulur. Mal sahibi müteahhit firma görünür, kullanıcı bakanlıktır, duruma göre bakandır, eskiden müsteşar, şimdi bakan yardımcısıdır, genel müdürdür, genel müdür yardımcısıdır.

Ama ultra lüks araç bakanlığın envanterinde görünmediği için Sayıştay denetiminde de görünmez, biz lüks araç satın almadık diye yemin etseler başları ağrımaz.

Ama müteahhit o aracın parasını misli misli bakanlıktan alır çünkü sözleşmede araç varsa, ihaledeki fiyata o da çoktan eklenmiş, üzerine kâr da koyulmuştur.

5 liralık araç devlete, vergi mükelleflerine 15 liraya mal olur ama önemli olan neye mal olduğu değil, lüks harcamanın kayıtlara girmemesidir.

Uraloğlu’nun açıklamasından anlıyoruz ki, sistemin boku çıkmış.

Artık bakanların ve misafirlerinin özel jet masrafları da, seyahat masrafları da sözleşmeler aracılığı ile müteahhitlere yıkılıyor.

Böylece görünmez hale getiriliyor ve lüks ile şatafat aynen devam ediyor.

“Biz ödemedik, müteahhit ödedi” diye de savunma yapılıyor.

Zannedersin müteahhit o parayı sözleşmeye eklemiyor, zannedersin o harcamayı misli misli devlete geçirmiyor.

Kol gibi fatura millete geri dönmüyor!

Yahu sözleşmeye o uçağı koyan adam, o seyahat için 1 milyon harcamış ise, devletle yapılan inşaat sözleşmesi ne ise ona en az 10 milyon ek yapıyor.

Uraoğlu sıkışınca işte bu kirli çarkı ifşa etti.

Ya bizi saf zannetti. “Aaa tamam, bakanlık ödememiş sorun yok o zaman” diyeceğimizi düşündü.

Ya da belki de bakanlığı boyunca yaptığı en iyi, en doğru, en dürüst iş bu açıklama oldu.

Sonuçta ortada bakanlıklar ile müteahhit firmalar arasında son derece etik dışı, ahlak dışı ve yasa dışı bir ilişki var.

Mehmet Şimşek de oradan tasarruf diye bağırıp dursun.

Gerçi o da hak etmiyor değil.

Yıllarca bu saltanat için “peanut” diyerek çerez parasına indirgeyen de ta kendisi idi.

Türkiye’nin aşağı doğru sınıf atlayan bir ülke olduğunu anlamak için bazı bölgelerde çok basit bir gezinti yeterli aslında.

Bilmiyorum son zamanlarda İstanbul’da, Şişli’de, Kapalıçarşı’da, Bodrum’da, Marmaris’te turistik bölgelerde hiç gezdiniz mi!

Her yerde inanılmaz “sahteci” dükkanlar açılıyor.

“Çakma” dedikleri ürünleri satan koca koca dükkanlar.

Sahte ürün satan, çakma ürün satanlar her zaman vardı. Bizde de başka ülkelerde de.

Ama bunlar yasa dışı bu işi gizlice yaparlardı.

Mesela İstanbul Kapalıçarşı’da çakma ürün üretip satanlar bunu hanlarda, gizlenmiş dükkanlarda yaparlardı.

Lüks markaların çantaları, pahalı markaların saatleri kapalı kapılar ardından bulunurdu.

Ama son yıllarda artık işin cılkı çıktı.

Nişantaşı’daki Louis Vuitton mağazasının 500, Prada mağazasının 600, Hermes mağazasının 800 metre ilerisinde, tüm bu markaların çakmasını satan dükkanlar ana cadde üzerinde, ürünlerini vitrinde sergileyerek, markaları aslına uygun tabelalarını kapılarına asarak çakma ürün satıyorlar.

Kapalıçarşı’da durum farklı değil.

Eskiden izbe hanlara saklanan çakmacılar artık çarşının ana caddesinde dükkan açıyorlar. 5.000 dolarlık çantayı 200 dolara müşteriye gururla sunuyorlar.

Yüzbinlerce dolara satılan ve bulunmayan saatlerin çakmaları artık vitrinlerde.

Turistik yörelerde durum farklı değil.

Bodrum çarşısındaki kadar saatçi Cenevre’de yok.

Aralarında Fendi, LV, Hermes mağazaları.

Koca koca logolu tabelaların altında.

Saatçide Rolex, Patek Philippe, Audemars hepsi mevcut.

Official Dealer tabelası altında.

Ama bir sorun var.

Tabelalar dahil her şey çakma.

İş o hale gelmiş ki, Adidas’ın, Nike’nin bile çakmaları var.

Marmaris’te, Antalya’da da durum farklı değil.

“Ne var canım, bu markalar senin babanın malı mı! Yapsınlar işte” diyebilirsiniz.  

Ama demeyin.

Bu kadar alenileşmiş çakmalar o ülkede hukukun da çakma olduğunu gösterir.

Fikir hakkı dahil hiçbir hakkın garanti altında olmadığını, kimsenin hakkının korunmadığını gösterir.

Sadece sokaklarda aleni satılan markaların değil, aslında hukukun da, düzenin de, sistemin de çakma olduğunun işaretidir.

Koca ülke çakmadır aslında.

Sahtecilik egemendir.

Sonra bir siyasetçi çıkar “Avrupa Birliği ile tam üyelik için görüşüyoruz” falan der.

Bu kadar çakma olan bir ülkenin Avrupa Birliği’nden göreceği tek şey, işaret parmağı ile orta parmak arasından çıkarılmış baş parmaktır sadece.  

100. yıla 3 bisli konser

Türkiye’nin kalkınmasında önemli payı olan, yıllardır Türkiye’de bir sanayi oluşması için iş insanlarına destek olan, bugünün pek çok sanayicisinin işe başlamasında katkısı, büyümesinde büyük payı olan Türkiye İş Bankası bu yıl 100. yaşını kutluyor.

Atatürk’ün emri ile kurulan ve ilk genel müdürü Celal Bayar olan banka Cumhuriyet’in temel taşlarından biri.

100. yılını kutlarken de bu kutlamaya pek çok sanatsal etkinliği dahil etti.

Bunlardan biri de Placido Domingo ve Murat Karahan’ın sahne alacağı konserdi.

İş Bankası konsere davet ettiğinde çok keyif aldım.

Daha önce defalarca izlediğim Domingo, ünlü üç tenorun, Pavarotti, Carreras, Domingo üçlüsünün Meksikalı halkasıydı ve büyük seslerden biriydi. Son olarak 10 yıl kadar önce Ülker Arena’da dinlemiştim ve 84 yaşındaki tenoru bir daha İstanbul’da görme şansım olmayabilirdi.

Ancak konserde beni büyük bir sürpriz bekliyordu.

Domingo’yu belki de son kez dinlemek için gittiğim Volkswagen Arena’da, muhteşem bir soprano ile karşılaştım.

Daha önce hiç dinlemediğim Rus soprano Elena Stikhina ile.

İki büyük sopranoyu, Callas ve Caballé’yi sahnede dinleyemedim hiç.

Yeni dönemin birkaç iyi Rumen sopranosunu dinleme şansım oldu, Bartoli’yi sahnede dinledim birkaç kez, çok da etkilendim.

Ama hiç bilmediğim ve hiç dinlemediğim Elena Stikhina ile tanışmak beni çok mutlu etti.

Bence konserin biletleri üzerine ilk sırada yazılması gereken oydu.

İçinde sakladığı neşesini ortaya koyuş biçimi, sesinin derinliği, tekniği onu bence konserin starı yaptı.

Domingo ise bildiğiniz Domingo.

Kimi yaşıtların adını hatırlamaya zorlandığı bir yaşta smokini ile sahnede ve müthiş bir enerji.

Giderek açılan ve büyüyen sesi yıllara meydan okuyor ve üç bis ile tekrar tekrar sahneye geldi.

Büyük bir alçakgönüllülük ile sahnede gerek Karahan gerekse Stikhina’ya yol verdi.

Karahan ise Türkiye’deki mevcut en iyi tenor olarak bizi temsil etti.

Domingo, popüler şarkıları Karahan’a bırakmıştı. E lucevan le stelle ile başladı, Nessun dorma ile bitirdi. Sonra da birkaç Türkçe pop şarkısı söyledi ki, bu beni çok mutlu etmedi. Yine de çok iyiydi.

Sevgili Murat Karahan Türkçe şarkı söylemek için Domingo’yu sahneden indirmeyeydi daha da iyi olurdu.

Ses düzeni ve akustik de çok çok iyiydi. Ses düzenini kim hazırladı diye sordum. 

Altınçizme imiş. Onları da kutlamak lazım. 

Sanki bugünün Türkiyesi’nde değilmişiz gibi bir üç saat geçirdik. 

Teşekkür ediyoruz. 

İş Bankası’nın da 100. yılını kutluyor, Cumhuriyet’le birlikte nice yüzyıllara diyoruz.

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

İnsanca yaşamayı unutturmadıkları zaman.

FatihAltaylı
X’te yanıtla

X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.

FatihAltaylı
  • Geçmiş yazılar

TümüFatihAltaylı
Silivri Günlüğü - 61
Köşe Yazıları
Silivri Günlüğü - 61

Fatih Altaylı

Eylül 16, 2025

Silivri Günlüğü - 60
Köşe Yazıları
Silivri Günlüğü - 60

Fatih Altaylı

Eylül 15, 2025

Silivri Günlüğü - 59
Köşe Yazıları
Silivri Günlüğü - 59

Fatih Altaylı

Eylül 15, 2025

  • Videolar

TümüFatihAltaylı
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Fatih Bey ile Röportaj" görseli
FatihAltaylı
Bugün
FatihAltaylı
YouTube
Zülfü Livaneli yorumluyorFatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Fatih Bey ile Röportaj"Teke Tek Bilim ▷ https://www.youtube.com/@TekeTekBilim YouTube kanalına abone olmak için ▷ http://bit.ly/FatihAltayli Gazeteci - Yazar Fatih Altaylı, Youtube kanalına özel gündemi yorumluyor.
Eylül 19, 2025
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Barış" görseli
Dün
FatihAltaylı
YouTube
CHP Eski Genel Başkanı Hikmet Çetin yorumluyorFatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Barış"Teke Tek Bilim ▷ https://www.youtube.com/@TekeTekBilim YouTube kanalına abone olmak için ▷ http://bit.ly/FatihAltayli Gazeteci - Yazar Fatih Altaylı, Youtube kanalına özel gündemi yorumluyor.
Eylül 18, 2025
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Türkiye" görseli
2 Gün Önce
FatihAltaylı
YouTube
Mehmet Demirkol yorumluyorFatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Türkiye"Teke Tek Bilim ▷ https://www.youtube.com/@TekeTekBilim YouTube kanalına abone olmak için ▷ http://bit.ly/FatihAltayli Gazeteci - Yazar Fatih Altaylı, Youtube kanalına özel gündemi yorumluyor.
Eylül 17, 2025