
Fatih Altaylı
Yazı İçeriği
Diamond
Diamond Tema: Tartışmayı kaybetseydim sorun yoktu
Millet olmayı da unutturdular
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Diamond
Fatih Altaylı
Haziran 20, 2024
Yazı İçeriği
Diamond
Diamond Tema: Tartışmayı kaybetseydim sorun yoktu
Millet olmayı da unutturdular
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Diamond Tema: Tartışmayı kaybetseydim sorun yoktu
Vallahi de billahi de bu tartışma olmasa ne tanıyordum, ne biliyordum.
Diamond Tema diye genç bir adam varmış ve pek çok konuda farklı fikirler öne sürüp, ilginç tartışmalara girermiş.
Bu fikirleri bazen dinle bazen siyasal sistemle, bazen Atatürkçülükle, bazen milliyetçilikle ilgili olabiliyormuş.
Olaylara farklı açılardan bakmaya çalışan, kendince dogmatik bulduğu şeyleri eleştiren genç bir adam.
Bu tartışma sayesinde tanıdım, önce kendisine yönelik saldırıları duydum, sonra bu saldırıların arkasındaki nedeni öğrenmek için tartışma konusu olan programın ilgili bölümüne, sonra da diğer konuşmalarına ve fikirlerinin bir bölümüne bakabildim.
Açıkçası pek rahatsız olmadım.
Çünkü düşüncelerini söylüyor ve bunları düzgün ifade ediyor. Pek çoğuna katılmadım ama kızmadım da.
Ve son yaptığı tartışma sonrası kendisine açılan soruşturmayı da son derece manasız ve yanlış buldum.
Ne dine hakaret ediyor, ne dindarlarla.
Sadece ve sadece İslam Peygamberi Hazreti Muhammed’in bir davranışını doğru bulmadığını söylüyor.
Ortada kıyamet koparacak bir şey yok.
Kendini “dinci” olarak tanımlayanların kızması gereken biri var ise Diamond değil, karşısındaki sözde “din bilgini” olan ve aslında şeriatı savunan kişi. Çünkü bu tartışma ilk kez yapılmış bir tartışma değil. Ama ilk kez İslam’ı savunan tarafın bu tartışmada bu kadar çaresiz kaldığı görülüyor.
Bırakın bu ülkenin laik olmasını ve böyle bir dava açılamayacağını, herhangi bir ülkede böyle bir tartışmadan dolayı kimseye dava açamazsınız.
Açsanız açsanız “sahih” yani ‘sıhhatli ve sağlam”, İslam’a göre güvenilir kaynak diye gösterilen bu hadis kitaplarının yazarlarına dava açabilirsiniz.
Ben bunları yazmayı düşünürken, Diamond Tema’nın avukatı aradı ve müvekkilinin benimle konuşmak istediğini söyledi.
Önce avukatı ile biraz sohbet ettik.
Diamond Tema’nın bir seneye yakın bir zamandır yurt dışında olduğu ve şimdi de bir süre ülkeye gelemeyeceğini söyledi.
Kendisi de bir avukat olarak soruşturmanın ilerleme hızını ve doğrudan bakanın açıklama yapacak noktaya gitmesini garip bulmuştu.
Ben kendisine Diamond Tema’nın yurt dışındaki işlerini bırakıp, apar topar gelmemesinin normal ama uzun süre gelmemesinin kaçıyormuş gibi bir izlenim vermemesi gerektiğini söyledim.
Bana göre Diamond Tema’ya yönelik saldırılar ile ortaya çıkan şey, Türkiye’de yasaların dini değil, “din tacirlerini” korumak için kullanılıyor olmasıydı.
Daha önce pek çok örnekte olduğu gibi “dinci” iseniz dinin gerçeklerini değiştirmekte, Kuranı Kerim’i çarpıtmakta, Kuran ayetleri ile dalga geçmekte, sahih hadisleri çarpıtmakta, hadis uydurmakta hiçbir beis yoktu. Kimse size dava açmazdı.
Ama “din tacirlerini” ya da “din ticaretçi yapan” tarikatları zora düşürecek bir şey yaptığınız anda anında hedef olabiliyordunuz.
Mesele bu kadar basitti. Yoksa “Cuma günleri bir ayet sallamakta, makara kukara” yapmakta bir beis yoktu.
Zaten “din tacirleri” de darbe yapmaya kalkışıncaya kadar koruma altındalardı.
Bu arada ben de tüm bu saçma tartışmalar sayesinde Diamond Tema’nın varlığından haberdar olmuş oldum.
Bundan sonra kendisini izleyeceğim.
Tabii Diamond Tema ile konuştuk.
Asıl olarak Youtube programımda kendini ifade etmek istiyordu ama ne yazık ben İstanbul’dan epey uzakta tatildeydim ve dönebilecek bir durumda değildim.
Dönüşümde karşılıklı konuşmak üzere anlaştık ve kendisine tartışmaların odağına oturmasına neden olan olayı sordum.
Özetle söyledikleri şunlar:
“Tartışmada şeriatın iyi bir yönetim biçimi olup olmadığını ele aldık ve rakibim zayıf kaldı, bu da bazılarında "Din elden gidiyor" korkusuna sebep oldu sanırım. Bu yüzden de operasyon hesaplarıyla beni hedef gösterip, gerek öldürülmem gerektiğini söyleyen tonlarca tweet atılıyor, gerekse hapse atılmamı isteyen paylaşımlar yapılıyor.
Aldığım ölüm tehditlerinin haddi hesabı yok.
Olay tamamen, bir Müslüman’ın bir dinsize tartışma kaybetmesini örtbas etme çabasından ve iktidarın da talip olduğu bir kesimin gazını almaya çalışmasından ibaret.
Bana ceza aldırarak insanların içini rahatlatacaklar.
Halbuki ne hukuken ne de dinen yanlış bir ifade kullandım. Ne aşağıladım, ne hakaret ettim, ne de iftira attım. Diyanet’in ve tüm Müslüman din adamlarının sahih dediği kaynakları kullandım. Eğer ortada bir hakaret varsa bu durumda diyanete dava açmaları gerekir.
Ama mesele o değil biliyorum.
Eğer tartışmayı ben kaybetmiş olsaydım, kullandığım ifadelerin 10 katı daha ağır şeyler söylemiş olsaydım bile bu problem olmayacaktı, kimse üzerinde durmayacaktı çünkü "Dinsiz yenildi, Müslüman kazandı" diyerek eğlenebileceklerdi. Dinsize haddi bildirilmiş olacaktı.
Benim bu tartışmalardan anladığım şu oldu. Aslında bu insanların derdi benimle değil, inandıkları dini beğenmiyorlar belli ki. Ya da inandıkları dinin kaynaklarını bilmiyorlar.”
Güldüm.
Sadece bilmiyor olsalar iyiydi. Bilmek de istemiyorlardı.
Bununla ilgili Diamond Tema’nın söylediği de şuydu:
“Aslında okuduğum şey ayet bile değil, Diyanet İşleri'nin basıp yayımladığı ve ‘sahih’ yani gerçek; şaibesiz kabul edilen hadislerin yer aldığı bir kitaptan, Hazreti Muhammed’in Hazreti Ayşe ile evliliği ile ilgili bir bölümü gösterip ‘Bu sana ahlaklı geliyor mu? Bana gelmiyor’ dedim. Ve hukuken bunu demek suç değil. Dinen de, benim uydurduğum bir şey yok ortada. Nurettin Yıldız gibi birçok Arapça bilen ve İslam konusunda âlim kabul edilen insan da, bunun doğru olduğunu savunuyor. Ama onlar Müslüman oldukları için konu unutulabiliyor. Bense dinsiz olduğumdan dolayı susturulmak isteniyorum. Mesele bu kadar basit aslında” diyor.
Açıkçası meselenin dinî tarafı ile ilgili bir şey söylemek haddim değil.
Ancak Cemel Vakası gibi kimi olayların İslam adına konuştuğunu öne sürenler tarafından pek de konuşulmak istenmeyen konular olduğunu biliyorum.
Yaşar Nuri Öztürk gibi bazı isimler ise Hazreti Muhammed ile Hazreti Ayşe’nin evliliği ile ilgili olarak yaş düzeltmesi yapmayı tercih ettiler.
Ben hâlâ bununla ilgili davanın açılmaması gerektiği kanaatindeyim.
Çünkü ortada bir hakaret falan görünmüyor.
Millet olmayı da unutturdular
Türkiye’deki tüm popüler federasyonlar arasında hiç kuşkusuz en kötü yönetileni olan Türkiye Futbol Federasyonu, şimdi de Avrupa Şampiyonası finallerine taşıdığı kişilerle gündemde.
Borç içinde sürünen fakir kulüplerin zengin federasyonu milyonlar harcayarak, kendisini desteklemesini umduğu spor insanlarını ve gazetecileri israf dolu bir seyahatte ağırlıyor.
“Tasarruf dönemi” diye inletilen vatandaşlar da federasyon yönetimine haklı olarak küfür ediyorlar.
Federasyonun bu küfürleri hak etmediğini söylemek yanlış olur.
En ağırını hak ediyorlar. Beterini hak ediyorlar.
Futbol takımımızın olası başarısı, federasyonun yediği haltı temize çekmez onu da bilsinler.
Bu arada Avrupa Şampiyonası finallerinde düdük çalan Türk hakem Halil Umut Meler ilk maçından sonra Türkiye’deki futbol taraftarlarının ağır hakaretlerine maruz kaldı.
Halil Umut Meler’i hakem olarak beğenmem. Yediği yumruk sonrası duruşunu da hiç ama hiç tasvip etmedim ama sonuç olarak orada bir “Türk hakem” olarak görev yapıyor ve bizi temsil ediyor.
Ve hiçbir ülkenin medyası ya da futbolseverleri kendi hakemlerini bu kadar eleştirmiyor, bu kadar kolay harcamıyor.
Yönettiği ilk maç sonrası Halil Umut Meler’e türlü hakaret sadece Türkiye’de edildi.
Meler, son 50 yılda böyle bir turnuvada orta hakem olarak görev alan 3. Türk.
Daha önce 1974’te Doğan Babacan’dan Cüneyt Çakır’a kadar kimse böyle bir turnuvada Türkiye’yi temsil etmedi. Onun takipçisi de Meler oldu.
Eleştirileri hak edecek bir yönetim de göstermedi Meler ve zaten UEFA onu bir maça daha atadı.
Ve zaten memleketin getirildiği halde kimsede milli bir duygu da kalmamış.
Takımımız bir turnuvada ilk kez favoriler arasında gibi ama kimsede bir heyecan yok.
Oyuncularımızı bile takım formalarına göre alkışlıyoruz.
Milli hakemimize bile öfkemiz Türkiye liginden kalma.
Farkında mısınız bilmem ama 22 yılda millet olma özelliğimizi de yitirttiler bize.
Ama emin olun çok ayıp ediyoruz.
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Fakirden alıp zengine vermeyi ülke yönetmek zannetmediğimiz zaman.
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar
Zeki Demirkubuz yorumluyor
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hak"
Eylül 15, 2025
Bedia Ceylan Güzelce & Müfit Can Saçıntı
"Gülmek bir savunma mekanizması"
Eylül 14, 2025