
Fatih Altaylı
Yazı İçeriği
Orman yangınlarının gizli sorumlusu denetimsiz özelleştirmeler
İhtiyaç mı, ihanet mi!
Yorumun doğrusu yakından gelir
Federasyon adil olsa olaylar azalır
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Orman yangınlarının gizli sorumlusu denetimsiz özelleştirmeler
Fatih Altaylı
Ağustos 19, 2024
Yazı İçeriği
Orman yangınlarının gizli sorumlusu denetimsiz özelleştirmeler
İhtiyaç mı, ihanet mi!
Yorumun doğrusu yakından gelir
Federasyon adil olsa olaylar azalır
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
İhtiyaç mı, ihanet mi!
Ormanlarımız yine yanıyor.
Zor bela söndürmeye çalışıyor, söndürmedeki başarısızlığı iktidarın bu alanda yatırım yapmamasına bağlıyor, eleştiriyoruz.
Ancak iktidarın payı sadece “söndürememe” aşamasında değil.
Konuyla ilgili bakanlıklar peş peşe açıklamalarla yangınlardan bazılarının sorumlusu olması muhtemel birkaç kişinin yakalandığını, bunların bazılarının da çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklandıklarını belirtiyorlar. Arada yangını fırsat bilip toplumsal tartışma yaratmak isteyen, etnik nifak tohumları ekmeye çalışanlar da yakalanıp göz altına alınmış.
Ancak bir sorumlu var ki, ona yıllardır kimse dokunamıyor.
O sorumlunun adı AYDEM.
Yani Ege bölgesinin büyük bölümünde enerji dağıtım işini üstlenen firma.
AYDEM’in orman yangınlarındaki sorumluluğunu ilk olarak 2022 yılındaki o dehşet verici yangınlar sırasında ben gündeme getirdim.
Muğla’da bazı bölgelerdeki yangınlar elektrik dağıtım şirketi AYDEM’in enerji nakil hatları ve trafoları yüzünden çıkmış, Muğla’daki bir yangının AYDEM’e ait trafonun patlaması sonucu başladığı tespit edilmişti.
Ancak özel şirketi korumak için bu durumu belirleyen raporun ortadan kaldırıldığı anlaşılmıştı.
Ben de zaman Habertürk’teki yazılarımda “Trafoda çıkan yangın, ormanı yakmış. Yangının müsebbibi işte bu firma. Yok merak etmeyin, bu firma 5 müteahhitten birine ait değil. Ama son yıllarda hızla büyümüş. Elektrik projeleri yapan bir mühendislik firması iken hızla büyümüş. Bildiğimiz kadarı ile milyar dolarlık borçları da var ama sürekli ertelenen, yapılandırılan borçları. Bu şirketler sayesinde kışın Isparta elektriksizlikten donacak, yazın Muğla’nın ormanları elektrikten yanacak. Ormanı yakan bir dev şirket değil de, bir zavallı olsa idi Devletimiz, bakanlarımız nasıl da aslan gibi kükrerdi. Ama şimdi… Hepsi süt dökmüş kedi." diye bu durumu anlatmıştım.
Bugün de ortaya çıkıyor ki, İzmir çevresindeki ormanları yok eden büyük yangınlardan en az ikisi AYDEM’in enerji nakil hatlarından dolayı çıkmış.
Burada konunun iktidara uzanmasının ve iktidarın sadece söndürememekten değil, yangınlardan da sorumlu olmasının nedeni şu.
Bu dağıtım şirketlerini özelleştiren bu iktidar. Özelleştirmenin şatlarından biri de yapılacak yatırımlarla dağıtım kalitesinin arttırılması, hatların ve trafoların yenilenmesi. Ne var ki, özelleştirilen şirketlerden pek çoğu bunu yapmadılar.
Bakanlık ise bu şirketleri ne denetledi ne de yükümlülüklerini yerine getirmemekten ötürü cezalandırdı.
Tam aksine, sizin benim kesemden bu şirketlerin özelleştirmeden kaynaklanan kur farkı zararlarını kapatarak, bu şirketlere milyarlarca lirayı peşkeş çekti. Buna rağmen bu şirketler yatırım yapmadı. Yapılmayan yatırım faturası Ege’de yangınlar, Isparta’da donanlar, İzmir’de ise akıma kapılıp ölenler olarak bize geri döndü.
Yangında küçük suçluları yakalamak kolay.
Asıl mesele bu gibi büyük suçlulara ve o büyük suçluları yaratan sisteme dokunmak.
Kolaysa…
Irak vatandaşlarına verilen vize muafiyetinin gerekçesini hâlâ öğrenemedik.
Ülke zaten çok açık bir işgalin altında inin inim inlerken, şimdi de Irak’la vize muafiyeti anlaşması imzalandı.
15 yaş altı ve 50 yaş üzeri Irak vatandaşları Türkiye’ye vizesiz gelebilecekler.
Tabii Türkler de Irak’a gidebilecekler.
Dedeler torunlarını alıp Basra’da bir deniz tatili yapmayı planlamıyorlarsa bu işin Türkiye’ye veya Türk vatandaşlarına yarar bir kısmı pek yok.
Ama bir anda yüzbinlerce, belki de milyonlarca Iraklıya Türkiye’nin kapıları açılmış oluyor.
Yaş sınırı da hiçbir şey ifade etmiyor.
Türkiye’nin biraz daha işgal edilmesine neden olacak bu anlaşmanın gerekçesini iktidar Türk halkına açıklamak zorundadır.
Ülkenin hangi ihtiyacına binaen böyle bir anlaşma yapılmıştır?
Eğer ortada gerçek bir ihtiyaç yoksa, bu anlaşmanın sonuçları gerçek bir ihanet olacaktır.
Yorumun doğrusu yakından gelir
TBMM saldırganı, hakkındaki eleştirilerim nedeniyle bana da yanında olmadığım için şimdilik sadece sözlü saldırıda bulunmuş ve “satılmış” demiş.
Benimle yolu herhangi bir şekilde kesişmiş, beni yakından tanıyan herkes benim asla satılık olmadığımı, satılabilir olmadığımı bilir.
Bu yüzden de beni yakından tanımayan ve sadece medyadan bilenlerin yorumlarına güler geçerim.
TBMM saldırganında ise durum tam zıttı.
Kendisini tanıyanlar para için her şeyi yapacak tıynette olduğunu söylüyorlar sürekli.
İlk olarak hem milli takımdan hem Beşiktaş’tan takım arkadaşı Feyyaz Uçar bu saldırganın nasıl bir kişilik olduğunu anlatmıştı.
Daha sonra da yıllarca beraber çalıştığı sosyal medya danışmanı Murat Sarıcı isimli kişi “Hayatımda Alpay Özalan kadar nankör, vefasız, saygısız bir insan görmedim. İki kelimeyi bir araya getiremezken sayemde gündeme oturdu” diyerek görevini bıraktığını açıklamıştı.
Biri hakkında onu tanımayanların yaptığı yorumlardansa, onu yakından tanıyanların yaptığı yorumlar daha isabetli değil midir!
Federasyon adil olsa olaylar azalır
Ali Koç’un Göztepe’nin sahasında başına gelenlerden sonra Fenerbahçe cephesinden gelen en doğru yorumu zannederim Acun Ilıcalı yaptı.
Acun, Ali Koç’un saha içinde olmasının yanlışlığını vurguladıktan sonra mealen “Tamam saha içine girmemesi gerekiyordu ama yanlışı ona yapılanları haklı çıkarmaz” dedi.
Doğru bir yaklaşım.
Ali Koç sahaya girmemeliydi, ortamı germemeliydi ama sahayı girdi diye başına su bardakları atılması, itilip kakılması da kabul edilebilir bir şey değil.
Buradaki mesele aslında “hak ve hukuk”.
Ali Koç’un yaptığının federasyon yönetimi tarafından cezalandırılacağına, yapılanının karşılıksız kalmayacağına dair bir inanç olmadığı için herkes kendi hukukunu uygulamaya, kendi cezasını kendi vermeye çalışıyor.
Buradaki mesele sistemin güçlüden yana olması, gücü olan kulüplere federasyonların dokunamamasından kaynaklanıyor.
Güçlü ve adil bir federasyon inancı, sahadaki şiddetin önüne geçmenin tek yoludur.
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Milletin vekili olmak milletin kaynaklarını ölünceye kadar kullanmak anlamına gelmediği zaman.
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar