
Fatih Altaylı
Yazı İçeriği
Sapkın tarikattan, İsrailli milyardere o villanın hikayesi
Bir yalancıya şahidinden yanıt
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Sapkın tarikattan, İsrailli milyardere o villanın hikayesi
Fatih Altaylı
Ağustos 23, 2024
Yazı İçeriği
Sapkın tarikattan, İsrailli milyardere o villanın hikayesi
Bir yalancıya şahidinden yanıt
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Bir yalancıya şahidinden yanıt
Vaniköy sırtlarında, İstanbul Boğazı’na hakim tepenin boğaza bakan yamacındaki “villa” dünden beri gündemde.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni bu villadaki ön görünüm kurallarına uygun olmayan sözde basit “tadilat”a göz yummakla suçluyor.
Adalet Bakanlığı da “imar kirliliğine neden olma” suçlamasıyla soruşturma başlattığını açıkladı.
Villa Adnan Oktar ve müritlerine aitken İngiltere’den kovulan İsrail vatandaşı Rus milyarder Roman Abramoviç tarafından satın alınmıştı ve şu anda tadilatı yaptıran da Abramoviç’in Türkiye temsilcisi.
Gelin size bu villanın hikayesini anlatayım.
Şu an Abromoviç’e ait olan bu villa 1995 yılında sapkın tarikat lideri Adnan Oktar’ın müritleri tarafından kiralanmıştı.
Aylık 3500 TL olan ilk kira kontratında o dönem Oktar’ın müritleri arasında yer alan ve sağ kolu konumunda bulunan F.D.’nin adı yazıyordu.
Kiralanan yerin tapudaki sahibi Malatyalı Cure ailesi idi ve ortada bir villa falan yoktu.
Daha önce Dragos’ta bir villada oturan Oktar ve tarikatının önde gelenleri, Boğaz kıyısına taşınmaya karar vermişti ve kiralanan yer aslında bir küçük “evcik” ve bir ahırdan ibaretti.
İstanbul’da Refah Partisi dönemi başlamıştı ve İBB Başkanı Refah’ın hırslı genç politikacısı Recep Tayyip Erdoğan’dı.
Vaniköy sırtlarındaki ahır ve küçük ev işte bu dönemde önce villaya, sonra sapkın tarikatın kampüsüne dönüşmeye başladı.
Arazi içinde peş peşe binalar yapılıyor, bunlar birbirine bağlanıyor, Adnan Oktar’ın yarı çıplak kadınları havuzunda yüzdürüp, salonunda göbek attırdığı “İslami tarikatın” yuvasına dönüşüyordu.
Avukatım Rezzan Aydınoğlu, 2006 yılında Google haritaları üzerinden yaptığı ve yaptırdığı incelemelerde söz konusu arazi üzerinde 11 parça yeni ve kaçak tek katlı yapı tespit etmişti.
Bu kaçak yapılarla ilgili İBB Boğaziçi İmar Müdürlüğüne sayısız dilekçe ile şikayetlerde bulunduk.
Sonuç sıfırdı.
Bu arada milletvekili Emin Şirin de bu kaçak villalarla mücadele ediyordu.
O da haritalar üzerinde yaptığımız bu tespitleri ve kaçak yapıları detaylı bir şekilde ele almış, haritalarda kaçakları işaretletip TBMM gündemine taşımıştı.
Bir yandan avukatım Rezzan Aydınoğlu AKP’li İBB’de kaçak yapılaşmayı gündeme getiriyor, diğer yandan Emin Şirin konuyu TBMM’ye taşıyordu.
Sonuç kocaman bir sıfırdı.
AKP’li İBB Adnan Oktar’ın öngörünüm, Boğaziçi İmar falan dinlemeden sürdürdüğü villa inşaatlarına açıkça göz yumuyordu.
Sonrasında Adnan Oktar bardağı taşırdı ve şimdi hak ettiği hapishanede.
Villanın yeni sahibi ise Rus asıllı İsrailli milyarder Roman Abramoviç.
Ve şimdi AKP bu villanın kaçak olduğunu İBB’yi suçlayarak gündeme getiriyor.
İBB ise “Biz suç duyurusu yaptık ve mühürledik” diyor.
Ben de diyorum ki, AKP’li belediye 20 yıl önce işini yapsaydı bu villa zaten olmayacaktı!
Siyasi hırsları için sözde gazeteciliğini alet olarak kullanan bir kifayetsiz bugünlerin modasına uyup bana yönelik iftiralar atmaya başladı.
Bundan tam 33 sene önceki bir olayı kendine göre çarpıtarak 1991 yılında Güneş Gazetesi’nde stajyer olarak bulunduğu bir dönemde gazetenin mali zorluk içinde olduğunu, maaşları ödeyemediğini, o sırada gazetenin yöneticisi olduğumu ve gazeteye her gün farklı bir otomobille geldiğim halde çalışanların sorunları ile ilgilenmediğimi, hatta yeni bebeği olan ve bebeğine süt almak için bana gelen bir çalışana “Ben de kedime süt alamıyorum” dediğimi yazdı.
Bu yazdıklarına şahit olarak da aynı dönem gazetede çalışan Ahmet Tezcan’ı tanık gösterdi.
İddiasına göre süt parası meselesini benimle konuşan ve “Kedime süt alamıyorum” yanıtına muhatap olan Ahmet Tezcan’dı.
Doğrusunu isterseniz bu büyük yalana yanıt vermeyi falan düşünmüyordum.
Ahlaksız iftiralara, gündeme gelmek, gündemde kalmak için benimle ilgili her türlü yalanı söylemekten utanmayan karaktersiz ve şerefsizlere yanıt vermiyorum.
Ama benim yerime yanıtı, yalancının şahit gösterdiği Ahmet Tezcan vermiş.
Bu aşağılık yalanın altına şöyle yazmış Tezcan:
“Ben çok iyi hatırlıyorum da sen biraz yanlış hatırlıyorsun Barış. ‘Bebeğe süt alacak’ dediğim bir arkadaş değildi, bendim. Fatih öyle bir şey söylemedi. Aksine ‘Bana bir yerden 500 TL gelecek, onu dağıtacağız. Sen bekle 100 TL’sini sana verelim’ dedi ve dediği gibi oldu. Akşama kadar bekledim. Akşam çağırdılar ve 100 TL’yi verdiler. SMA mama eczanede 51 TL, Tahtakale’de 49 lira idi. Derdim iki kutu mama alabilmekti. Fatih öyle bir şey demedi. Sevilir sevilmez tarafları herkes gibi vardır ama bu konuda adamlığı çoktur. Hadise benim yazdığım gibidir. Bence o kısmı düzeltmelisin. Üstelik ailesinden aldığı altınları bozdurup getirmişti o parayı ve benim gibi acil ihtiyacı olanlara dağıtıldı.”
Benim asla vermeyeceğim, vermeye utanacağım bir yanıtı Ahmet Tezcan vermiş.
Sağolsun.
Acaba iftiranın yazarı utanacak mı!
Hiç zannetmiyorum öyle bir duyguya sahip olduğunu.
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Adalet konjonktürel hale getirilmediği zaman.
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar
Mehmet Demirkol yorumluyor
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Türkiye"
Eylül 17, 2025
Barış Terkoğlu yorumluyor
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hukuk Devleti"
Eylül 16, 2025