
Fatih Altaylı
Yazı İçeriği
Bir gecede 6 milyar dolar rant
Bu acı kader değil seçim
Yasa dışıyla yasa içinde mücadele edilir
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Bir gecede 6 milyar dolar rant
Fatih Altaylı
Eylül 24, 2024
Yazı İçeriği
Bir gecede 6 milyar dolar rant
Bu acı kader değil seçim
Yasa dışıyla yasa içinde mücadele edilir
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Bu acı kader değil seçim
Biz rant ekonomisinden bahsedip, iktidarın çevresine rant dağıtma çabasının ülkeyi ekonomik buhrana götürdüğünü anlatmaya çalıştıkça, vatandaşın bunu anlamakta zorluk çektiğini görüyorum.
Bir iktidarın, zaten yapılacak olan birtakım hizmetleri kendi çevresine yaptırıyor olması nasıl ekonomik krize neden olabilir, nasıl fiyat artışlarının ve enflasyonun, hayat pahalılığının kaynağı olabilir.
Ve tabii bazı kesimler, ortaya çıkardığı tüm sorunlara rağmen hâlâ nasıl olup da iktidarı ölesiye destekleyebilir sorusunun yanıtını da aynı anda verebiliriz!
Anlatacağım, hayali bir örnek değil, AKP iktidarı boyunca sayısız kez yaşanmış bir durumdur.
Geçen yıl tam da yılbaşı gecesi, gece yarısında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 30 bin megavatlık rüzgar enerjisi üretimi için lisans başvurularının yapılması amacıyla internet sitesinden bir açıklama yapar.
Kimsenin haberi bile olmaz.
Ancak “birilerinin” haberi vardır.
30 bin megavatlık lisans, sabaha kalmadan o “birileri” tarafından kapışılır.
Ancak kapışanların hiçbirinin elektrik üretmek, rüzgar santrali kurmak gibi bir derdi yoktur.
Onlar sadece lisansa sahip olmak için gece yarısı kimsenin haberi dahi yokken bu işe girişmişlerdir.
Gerçek yatırımcılar ertesi gün işe uyanırlar.
Başvururlar ama tüm lisanslar verilmiştir. Eli boş dönerler.
Sonra yatırımcıların telefonları çalmaya başlar.
“Abi, rüzgar yatırımı yapacakmışsınız lisans arıyormuşsunuz. Ben de 50 megavat var. İsterseniz size devredebilirim.”
“Ne kadara devredersin?”
“Megavatı 200 bin dolara devrederiz abi”
Rüzgar santralinin yatırım maliyeti megavat başına yaklaşık 1 milyon dolar civarındadır. 200 bin de lisans için fazladan verirsen maliyet 1,2 milyona çıkar.
Yani yüzde 20 artar ama yatırımcı o yatırımı yapmak zorundadır.
Mecburen alacaktır.
Verir gece yarısı o lisansı bir şekilde alan “o” kişiye 200 bin doları.
1 milyon dolara yapacağı işi 1,2 milyon dolara yapar.
Yatırım maliyeti yüzde 20 artmıştır.
O maliyeti ister istemez satış fiyatına yansıtmak zorundadır.
Enerji satış fiyatı da yüzde 20 artar mecburen.
O enerji maliyeti artışı tüm maliyetlere yansır.
Tüm ürün maliyetleri artar.
Sizin evde kullandığınız elektriğin fiyatı artar.
Enflasyon artar.
Peki kim kazanır.
O gece yarısı, kimsenin haberi yokken verilen lisansları alanlar, yani gece yarısında lisansların verileceğini önceden haber alan kişiler yani iktidara yakın olanlar kazanır.
Sıfır maliyetle aldıkları lisansları, megavatı 200 bin dolara satarlar.
Yaratılan haksız kazanç miktarını öğrenmek istiyorsanız hesap basit.
30 bin megavat çarpı 200 bin dolar.
Yani 30.000 x 200.000 dolar.
Yani 6 milyar dolar.
Taş atmadan, kol yormadan.
Yandaşın cebine 6 milyar dolar.
Ve onların cebine 6 milyar dolar girmesinin bedelini tüm millet öder.
Çok basit değil mi!
Pırıl pırıl, gencecik bir polis kadın, bir suç makinasının kurbanı oldu.
19 yaşında, yaşından büyük suç kaydı olan bir şerefsiz bir polisin belinden aldığı silahla, bir başka polisimizi katletti.
İçimiz yandı.
Hele hele şehit genç polisin görev yerinin İzmir olduğunu, geçen yıl evlenerek eş durumundan İstanbul’a tayin istediğini ve İstanbul’da hayatını kaybettiğini öğrenince kadere de lanet ettik.
Peki polisimizin ölümünü kadere bağlamak doğru mu, yoksa hep söylendiği gibi coğrafya kader mi!
19 yaşında bir katil.
Suç kaydında hepsi ağır suç sınıfına girebilecek 28 madde var.
Yaralama, cinsel saldırı, hırsızlık, taciz aklınıza gelebilecek her melanetten 250 gram.
Tam bir pislik.
Normalde içerde bulunması gereken, demir parmaklıklar ardında tutulması gereken bu suç makinası sokakta aramızda.
Her an birimize, bir sevdiğimize, karımıza, kızımıza, çocuğumuza çatmak için dolaşıyor.
Bu pisliğin dışarda olması kader mi, yoksa infaz sistemi mi!
Üstelik bunlardan o kadar çok var ki!
Son günlerdeki haberlere bakın.
Tüm benzeri suçların, cinayetlerin arkasından hep bir sabıkalı çıkıyor. Şartlı salıverilmiş, Covid nedeniyle erken tahliye edilmiş, yaş durumundan cezası hafifletilmiş boylarından uzun suç kaydı, sabıkası olan “profesyonel suçlular” suçu iş haline getirmiş pislikler.
Bu yüzden Balıkesir’de üniversiteli kurye Ata’yı öldüren pisliğin çocuk olarak yargılanmaması gerektiğini söyledik. O da üç beş gün sonra yeni cinayetler için aramıza karışmasın diye.
Bakın duyarsınız üç beş sene sonra, Ata’nın katilinin yeni bir vukuatını ve sorarsınız kendi kendinize “Bu herif ne çabuk çıktı dışarı” diye.
Bu kaderse eğer kendi seçtiğimiz kaderdir.
Düşünce suçlularını içerde tutup, bu pislikleri salıveren zihniyete sahip olmanın, o zihniyeti desteklemenin kaderidir.
Can Atalay, Osman Kavala içerde olsun diye bu katilleri salıvermek kader değil tavırdır.
O tavra desteğin sonu da kader ve kederdir.
Yasa dışıyla yasa içinde mücadele edilir
Polis arkadaşlarının canice öldürülmesi sonrasında haliyle öfkelenen polisler yakaladıkları caniyi çöp torbasına sararak, bir hayvan toplama aracının arkasına attılar ve Emniyete öyle getirdiler.
Öfkelerini anlıyorum.
Ben de onlar kadar öfkeliyim.
Onlara yakın üzgünüm.
Benim içimden değil çöp torbasına koyup bagaja atmak, ayağından iple tampona bağlayıp yolda sürüye sürüye şehri gezdirmek geliyor.
Bu bile içimdeki öfkeyi, acıyı dindirmez muhtemelen.
Ama bunu yapamayız.
Yapmamalıyız.
Hele hele devletin kolluk güçleri bunu asla yapamaz, yapmamalı.
Devlet olmak böyle bir şey değil.
Devletin polisi olmak böyle bir şey değil.
Kolluk güçleri gücünü yasadan alır. Yasayı korumak için vardır.
Yasayı korumak için yasayı çiğnemeye başladın mı o işin sonu iyi bitmez.
Devletin yasa dışına çıkması yasanın da devletin dışına çıkması demektir.
Ve bu suçluların işine yarar.
Dün İçişleri Bakanı “Polislere soruşturma açıldığı yalan” dedi.
Doğrudur, yalandır.
Ama yarın bu pisliğin bulacağı bir avukat şikayette bulunur ise o soruşturma ne yazık ki açılır.
Suçlu bir anda güçlü olur. O nedenle suçla mücadele ederken yasa içinde kalmak zorundadır devleti temsil edenler.
Aksi gerçekten dipsiz karanlık bir kuyudur.
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Zeki ve dürüstlere rahat battığı zaman.
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar
Zeki Demirkubuz yorumluyor
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hak"
Eylül 15, 2025
Bedia Ceylan Güzelce & Müfit Can Saçıntı
"Gülmek bir savunma mekanizması"
Eylül 14, 2025