
Fatih Altaylı
Yazı İçeriği
Muhafazakar hukukçular Vakıf malına nasıl çöker
Bir lisans kıyağı da enerji depolama işinde
Statükoyu bozmak meşruiyeti de bozar!
Hamas hamileri memnun musunuz!
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Muhafazakar hukukçular Vakıf malına nasıl çöker
Fatih Altaylı
Eylül 25, 2024
Yazı İçeriği
Muhafazakar hukukçular Vakıf malına nasıl çöker
Bir lisans kıyağı da enerji depolama işinde
Statükoyu bozmak meşruiyeti de bozar!
Hamas hamileri memnun musunuz!
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Bir lisans kıyağı da enerji depolama işinde
Türkiye’de hukuk diye bir şey kalmadığını, moda tabiriyle hukukun guguka çevrildiğini hepimiz biliyor konuşuyoruz.
Peki bu kimin suçu.
Vatandaşın mı!
Asla değil.
Sizin, benim gibi sıradan işinde gücünde vatandaş bu işin müsebbibi değil, mağduru.
Müsebbibi ise hukukçu diye ortalıkta dolaşanlar ve bu hukukçu diye ortada dolaşanların arkasını sıvazlayan siyasetçiler.
Bakın size bir olay anlatayım, memlekette hukukun ne olduğunu, siyasetçi ile kol kola girmiş hukukçunun ne olduğunu daha iyi anlayın.
Muhafazakarların ve haliyle iktidarın hukuk alanındaki en önemli sivil toplum kuruluşu konumunda bir dernek var.
Adı Hukukçular Derneği.
Ne olduklarını, kim olduklarını hukukçular.org adresine girip öğrenebilirsiniz.
Türkiye’de son yıllarda moda olan bir tabir, bir mal edinme yöntemi var biliyorsunuz, adına “çökme” deniyor.
Haksız, hukuksuz bir biçimde birinin malının üzerine oturmak anlamında kullanılan.
İşte bu Hukukçular Derneği, kamu malına, Vakıflar’a ait bir mala tam anlamıyla çökmeye çalışıyor.
Hem de Devlet destekli, Vakıflar destekli.
Bu Hukukçular Derneği, Beyoğlu’nda Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait bir taşınmaza, bir gece vakti anahtar uydurarak giriyor ve yerleşiyorlar.
Sonra da “ecrimisil” yani işgaliye ya da kira ödemek için başvuruyorlar.
Önce işgal sonra ecrimisil.
Anahtar uydurarak dediğim tahmin, muhtemelen Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden aldıkları anahtarla giriyorlar.
Çünkü olay aslında danışıklı dövüş.
Diyeceksiniz ki, madem Vakıflar da işin içinde niye doğru düzgün baştan kiralamıyorlar da, önce işgal edip sonra ecrimisil ödemek için başvuruyorlar.
Yanıt çok basit.
Baştan başvursalar, Vakıflar burayı kiralamak için açık ihaleye çıkmak zorunda.
İhaleye çıkınca fiyat artacak, belki de başkası alacak binayı.
O yüzden önce işgal sonra anlaşmak daha iyi yöntem.
Fiili durum yaratmak işlerine geliyor.
Vakıflar’ın malını ucuza kapatmak için uygulanan yöntem bu ve bu yöntemi uygulayanlar hukukçular.
Hem de derneği.
Ecdat malına sahip çıkan Vakıflar’a para kazandırmamak, Vakıflar’ın malına ucuza çökmek için uyguladıkları yöntem bu.
Ve bu işin yapıldığı dönemde Hukukçular Derneği Başkanı olan Av. Ahmet Yılmaz geçen hafta görevi bıraktı.
Niye biliyor musunuz?
İktidarın kurdurduğu 2 no’lu Baro’ya başkan adayı olmak için.
Hukukçularının derneği bu olan iktidardan siz gelin de hukuk ve adalet bekleyin.
Çok beklersiniz!
Dün iktidarın sadece bir tahsis yoluyla yandaşlarının cebine 6 milyar doları nasıl koyduğunu ve bunun fiyat artışı ve enflasyon olarak size nasıl döndüğünü izah etmeye çalıştım.
Bu anlattığım olay ne ilkti, ne de son.
AKP iktidarı aynı yöntemle daha önce de Karadeniz’in derelerinde kurulacak küçük hidroelektrik santralleri için lisans dağıtmış, ortalık elinde lisansla müşteri arayan AKP’li çantacılarla dolmuştu.
Şaşırıp “Bu kadar da olur mu?” diyenler için benzer bir olayı daha aktarayım.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı rüzgar santrali lisans dağıtımına benzer bir başka lisans dağıtım işini “enerji depolama tesisleri lisansı” dağıtımında da uyguladı.
O işte de lisans dağıtımı bir gece yarısı ilan edildi.
Normal şartlarda bir başvurunun tamamlanması birkaç saat sürerken, MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı, Çalık Holding’de eski Bakan Berat Albayrak’ın mesai arkadaşı ve aynı zamanda ilgili Bakan’ın hemşehrisi Cihat Terzioğlu’nun şirketi o birkaç saat içinde 120 kadar lisans almayı başardı ve şimdi enerji depolama lisansı ihtiyacı olanlara “uygun fiyata” satıyor.
İhtiyacınız var ise haberiniz olsun.
Statükoyu bozmak meşruiyeti de bozar!
AKP, Ekrem İmamoğlu’nu mahkum etmenin daha doğrusu mahkumiyetini onaylayarak siyaset dışı bırakmanın ve olası bir Cumhurbaşkanlığı adaylığını engellemenin aleyhlerine olacağını tahmin etmeyecek kadar körleşmiş olabilir mi!
Her ne kadar çeşitli iç ve dış olaylarda aldıkları tavırla ciddi bir uzak ve hatta yakın görüş bozukluğundan mustarip oldukları anlaşılıyor olsa da, İmamoğlu’na yargıyı kullanarak getirecekleri bir yasağın kendilerine faydalı olmayacağını bilecek kadar siyasi akılları kalmıştır diye düşünüyorum.
Çünkü benzerini İstanbul’da 2019’da denediler, başlarına geleni gördüler.
Ama yine de yapacaklarını zannediyorum. Çünkü çaresizler.
Durumları son dakikalarda bir gole ihtiyacı olan bir futbol takımının bütün riskleri göze alıp, kaleciyi de santrfora yollamasına benziyor.
Mevcut durumda yani İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olması durumunda seçimi kaybedeceklerinden kuşkuları yok.
O zaman durumu, yani statükoyu değiştirmek lazım.
Ekrem İmamoğlu’nu oyun dışı bırakmak işlerine gelecek.
Peki Mansur Yavaş az aday mı!
Değil elbet. O da AKP adayı karşısında kazanma ihtimali yüksek aday.
Ama yine de ortaya çıkan durum yeni bir statüko.
Yavaş’ın Ülkücü geçmişi, İmamoğlu gibi organize ve örgütçü olmaması, CHP örgütü içine elini sokmamış olmasının oyunu değiştirebileceğini umuyorlar.
AKP yönetimi meseleye şöyle bakıyor.
“Ekrem’le yüzde 100 kaybediyoruz bu durumu bozalım”
Sonrası!
Sonrası Nasreddin Hoca.
“Ya fil, ya da hoca ya Timur. Birinden birine bir şey olabilir”
Başlarından geçtiği halde farkında olmadıkları ise “yargı darbesi” ile engellenen bir adayın olmadığı seçimin pek de meşru olmayacağı.
Hamas hamileri memnun musunuz!
Şimdi anladınız mı, niye geçen sene hemen hemen bu zamanlarda, 7 Ekim’de Hamas İsrail’e saldırdığında “Hamas, İsrail ve ABD istihbaratlarının kurdurduğu bir örgüttür ve bu saldırı Ortadoğu’da yapılabilecek en ahmakça saldırıdır” dediğimi.
O saldırıyı kuvvetli bahane olarak dünya kamuoyuna sunan Netenyahu yönetimi o gün bugündür çoğu kadın ve çocuk 50 bine yakın insanı öldürdü.
Kontrolü dışında olan Gazze’yi işgal etti, kontrolü altına aldı ve boşalttı.
Yıllardır kendisine çıbanbaşı olan Lübnan’daki Hizbullah’a şimdiye dek yapmadığı kadar sert bir saldırı düzenledi.
Çok önceden hazırlığını yaptığı anlaşılan bir siber saldırı ile çağrı cihazlarını, telsizleri patlatarak yüze yakın Hizbullah elemanını öldürürken, binlerce sivile zarar vermekten çekinmedi.
Hamas’ın nispeten ılımlı görünen kadrolarını ortadan kaldırıp, Yahya Sinvar gibi kontrol dışı bir teröristin örgütün başına geçmesini sağlayacak yolu açtı.
Hamas’ın 7 Ekim 2023’teki anlamsız saldırısı, bölge haklına kan, savaş, sefalet ve ölüm dışında hiçbir şey getirmedi.
Hamas’ı alkışlayanlar söyleyin bana, bu işten kim kârlı çıktı.
Tabii Netenyahu yönetimi şunun farkında değil.
Bu sertliği sürdürmesi uzun vadede İsrail için büyük risk.
Ama o vade gelince Araplarla oturur yine anlaşırız diye düşünüyorlar.
Haksız da değiller!
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Liyakatin itaatten üstün olduğunu anladığımız zaman.
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar