
Fatih Altaylı
Yazı İçeriği
Rusya’dan Akkuyu şantajı
Kurultay değil, mahkeme yok hükmünde olmalı
Beyaz’a bak beyaza
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Rusya’dan Akkuyu şantajı
Fatih Altaylı
Mayıs 29, 2025
Yazı İçeriği
Rusya’dan Akkuyu şantajı
Kurultay değil, mahkeme yok hükmünde olmalı
Beyaz’a bak beyaza
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Kurultay değil, mahkeme yok hükmünde olmalı
Türkiye’nin neredeyse 50 yıllık projesi olan Akkuyu Nükleer Enerji Santrali için yaklaşık 17 yıl önce yapılan ihaleyi Rus Şirketi Rosatom kazanmıştı.
Daha sonra ihale iptal edildi.
Ve ihale yerine devletlerarası anlaşma yöntemiyle aynı santral, aynı şartlarla, aynı şirketle bir anlaşma imzalandı.
Anlaşmanın imzalandığı tarih 12 Mayıs 2010’du.
O günlerde konuşulan inşaat süresi 8 yıl civarındaydı.
Sonra bu süre revize edilmeye başlandı ve son olarak 2023 yılının 29 Ekim’inde yani Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümünde santralin ilk ünitesinin devreye alınacağı açıklandı.
Ancak bunun da üzerinden yaklaşık 2 yıl geçti ve santralden hâlâ ses seda yok.
Son olarak Siemens tarafından üretilen santralin ana trafosunun Alman Hükümetinin Rusya’ya koyduğu ticaret yasaklarına takıldığı için teslimine izin verilmediği ortaya çıkmış ve Rus firma bunun yerine aynı trafoyu Çin’e sipariş etmişti.
Geçenlerde aklıma takılan bu konuyu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığındaki bir tanıdığa “Santralde sorun mu var, trafo sorunu çözülemedi mi hâlâ?” diye sordum.
“Trafo sorunu çözüldü ama zannederim başka sorunlar var. Bunun yanıtını Dışişleri Bakanlığından daha doğru bir biçimde alabilirsin” yanıtı alınca şaşırdım.
Dışişlerinden konu ile ilgili bilgi verebilecek birilerini aramaya başladım.
Tam bu sırada Dışişleri Bakanı Fidan da Rusya’ya bir seyahat gerçekleştirince merakım iyice arttı ve sonunda santralin gecikme nedeniyle ilgili son durumu öğrenebildim.
Biliyorsunuz, Türkiye Akkuyu’nun yanı sıra Sinop’a da bir nükleer santral yapmak daha doğrusu yaptırmak istiyor.
Bunun için de farklı ülkelerden, farklı firmalarla görüşmeler yapıyor.
Bu teknolojiye sahip ABD, Kanada, Fransa, Japonya ve Almanya bu konu ile çok da ilgilenmediği için Türkiye Güney Kore, Çin ve Rusya ile görüşüyor.
Enerjide Rusya’ya aşırı bağımlı hale gelmemiz sebebiyle de Sinop Nükleer Güç Santrali (NGS) için Güney Kore öne çıkıyor.
İşte sorun da burada başlıyor.
Rusya, Sinop NGS’yi de çok istiyor.
Ve bu arzusunu artık “tehdit” boyutuna vardırmış durumda.
Ve iş “Eğer Sinop’u da bize vermezseniz Akkuyu’yu tamamlamayız” şeklinde bir şantaj yapıyor.
Bir anlamda “Ya ikisi de bize ya da hiçbiri” demeye getiriyor.
Bu yüzden de Akkuyu’da işi yavaşlatmış, hatta durdurmuşlar.
Taşeronlara ödemeler yapılmıyor, yüzde 90’dan fazlası tamamlanmış olduğu halde 1. ünitenin inşaatı bir türlü ilerlemiyor.
Dahası, binlerce kişinin de işine son verilmiş ve santral sahası neredeyse ölü hale getirilmiş.
Türkiye ise bir yandan Rusya’ya eksiksiz bir bağımlılığın yanı sıra biraz da ABD’nin gazabından korktuğu için Sinop’u da Rusya’ya verme konusunda çekingen.
Bu yüzden Akkuyu’da üretim sürekli gecikiyor.
Dışişleri Bakanı Fidan’ın Rusya gezisinde elindeki üç dosyadan biri de bu sorun ve bu tehditmiş.
Nasıl çözdüler, çözebildiler mi bilmiyorum.
Ama Akkuyu’nun neredeyse durma noktasına geldiğini biliyorum.
İktidar siyaseti yargı yoluyla dizayn etmenin tadını almış görünüyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimindeki en önemli rakip yargı yoluyla sahne dışına itilmeye çalışılıyor ve bunda elde edilen başarı iktidarı başka alanlarda da aynı yöntemi kullanma konusunda şevklendiriyor.
İktidarın borazanı bazı isimler, iktidarın bu konudaki gelecek planlarını da “ifşa” etmeye devam ediyorlar.
Yeni yumurtladıkları plan şu.
CHP Kurultayı iptal edilecek, daha doğrusu yargı kararı ile “Yok, olmamış, yapılmamış” sayılacak. Kurultay yok hükmünde olunca zaman geriye akacak ve Kurultay öncesine dönülecek, Kılıçdaroğlu ve eski yönetim yeniden partinin başına geçecek.
Buraya kadarı zaten bilinen ve yapılmak istenen şeydi.
Ancak şimdi plana yeni birkaç unsur eklenmiş.
Onu da öğreniyoruz.
Kılıçdaroğlu’nun iktidar tarafından partinin başına geçirilmesinden sonra yapılacak Kurultay’da Özgür Özel ve yönetimindeki isimlerin delege olmasının da önüne yargı kararı ile geçilecekmiş.
Ve sonrasında bu isimlerin, yani bugün CHP’yi uçurup, AKP’nin önüne taşıyan kadroların CHP’den ihracı söz konusu olacakmış.
Plana bakar mısınız!
Bir sonraki aşamada, muhalefet partilerinin genel başkan ve yönetimlerini atama yetkisini de Cumhurbaşkanı’na vermek hatta bu partilerin Cumhurbaşkanı adaylarını belirleme, belirleme değilse de onaylama hakkını da görevdeki Cumhurbaşkanı’na tanımak belki de en kestirme çözüm olacaktır.
Tabii tüm bunları konuşurken konuşmadığımız mesele şu.
Yasalar çok açık biçimde siyasi parti kongrelerinde seçimleri denetleme yetkisini yargıçlardan oluşan Yüksek Seçim Kurulu’na veriyor.
AKP milletvekili Ahmet İyimaya’nın 20 yıl önce kaleme aldığı “Siyasal Parti kongrelerinin yargısal denetimi” başlıklı zorlama makalesinde bile parti kongrelerinde seçimlerin YSK tarafından denetlenebileceği açıkça yazılıyor.
Yani aslında yok hükmünde olması gereken CHP Kurultayı değil, CHP Kurultayı’nın böyle bir mahkemede yargılanmasıdır.
Ama belli ki, kurt kuzuyu yemeyi kafaya koymuş.
Kimin bulağın yukarısından su içtiğinin hiç ama hiç önemi yok.
Beyaz’a bak beyaza
İBB soruşturmasında yeni bir itirafçı daha çıktı. Beyaz İnşaat’ın sahibi Seyfi Beyaz.
Peki biz bu Beyaz İnşaat’ı nereden hatırlıyoruz.
İstanbul’da AKP döneminde büyüyen ve İstanbul’un Batı yakasında hızla gelişen birkaç şirketten biri.
Ama hatırlamamızın nedeni bu değil.
Bu şirketin hafızalarımızda yer etmesinin asıl nedeni, “FETÖ soruşturmaları”.
Beyaz İnşaat’ın sahiplerine 14 Aralık 2016 günü bir operasyon yapıldı ve gözaltına alındılar. Gerekçe, FETÖ ile bağlantılı olmak ve Seyidoğlu Baklavaları ile birlikte FETÖ çıkarları doğrultusunda hareket etmekti.
İlginç olan bu değil elbette.
Beyaz İnşaat’ın patronları FETÖ suçlaması ile cezaevindeyken, AKP’nin çoğunlukta olduğu ve AKP’li bir başkanın yönettiği İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’ne bir imar değişikliği teklifi getirildi.
AKP’li üyeler tarafından.
Topkapı’da 9 bin 500 metrekarelik bir alana yapılan 24 bin metrekarelik “kaçak” bir binanın imar değişikliği yapılarak yasal hale getirilmesi isteniyordu.
Kaçak plazaya fazladan 11 bin metrekare de eklenecekti.
CHP’li meclis üyesi Hüseyin Sağ söz alıp bir konuşma yaptı.
Dedi ki, “Kaçak binasına imar artırımı yapmak istediğiniz Beyaz İnşaat’ın sahibinin şu anda FETÖ’den dolayı içerde olduğunu biliyorsunuz, değil mi!”
Elbette biliyorlardı.
Ama önemsemediler.
Beyaz İnşaat’ın Beyaz Plaza’sına fazladan 11 bin küsur metrekare inşaat izni veren değişiklik AKP’li üyelerin oyları ile İBB Meclisinden geçirildi.
Şimdi patronu itirafçı olan Beyaz İnşaat işte bu Beyaz İnşaat.
Bilmem anlatabildim mi!
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Yüz verilen deli halıya pislemediği zaman.
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar