Silivri Günlüğü - 2
Fatih Altaylı
Haziran 25, 2025
Yazı İçeriği
Silivri Günlüğü - 2
Silivri Günlüğü - 2
Sevgili Emre,
Umarım iyisiniz, afiyettesiniz. Ekibe selam. İzleyicilerimize kucak dolusu teşekkür.
Bugün keyfim çok daha yerinde. Önceki gün Silivri’deki ilk tam günümde, en sevdiklerimle geçirebildim. Onlarla, Hande ve Zeynep ile, görüşmeden tutuklandığım için aklım onlardaydı.
Sonunda görüştük, camın arkasından bile olsa konuşmak güzeldi. Hande’nin duruşu, ağlayan avukatıma söylediği cümle şahaneydi. Herkes ona 30 yıldır niye her geçen gün daha fazla aşık olduğumu anlamıştır herhalde.
Zeynep de annesi gibi dimdik. Onunla da gurur duyuyorum.
Onunla aylardır görüşemediğimiz için dertliydim, üzülüyordum. Dün rahatladım.
Sizlerin de iyi olduğunu duydum onlardan. Başta sen, hepiniz dimdiksiniz…
Biliyorsun şanslıyımdır. Şimdi de şansım yerinde…
Bana verilen odanın oldukça pis olduğundan ve kantinden epey bir temizlik malzemesi siparişi verdiğimden söz etmiştim. Kuş pislikleri falan yıkamadan temizlenecek gibi değildi ama yıkayacak su yok, su olsa gider yok. Eldeki malzeme yetersiz. Ben kara kara nasıl yaparım diye düşünürken birdenbire odaların bulunduğu dış koridordan bir su sesi gelmeye başladı ve bir anda kapının altından içeri sular gelerek odanın leş gibi tabanı yıkanıyordu kendi kendine.
Bana kalan burada çekbas adını verdikleri alet ile odadaki suları koridora geri yollamaktı.
Sonra da hoş kokulu bir deterjan ile odanın yerlerini tekrar sildim.
Şu an mis gibi.
Temizlik dışında avukat görüşmeleri ile geçiyor günüm.
Arada da televizyondan haber izliyorum.
Burada 52 kanalı izleyebiliyoruz. Halk TV ve Sözcü TV de var eğer merak eden varsa söyleyeyim.
Yemekler fena değil ama pek yemiyorum.
Sabah psikologla, öğleden sonra cezaevi doktoru ile görüştük.
Odamda otururken odaya bir serçe girdi camdan. Masama yerleşti. Biraz ekmek yedi. Sonra gitti. Bugün de gelir belki.
Televizyon sayesinde artık dışarıda olan bitenden haberdar olabiliyorum. Cezaevi psikoloğu “Kendinizle ilgili haberleri izlemeyin, stres seviyeniz artabilir.” demişti.
Ama insan izlemeden duramıyor. İzliyorum.
Dostlardan, fikri yakınlarımdan gelen destek strese sokmak bir yana aslında azınlık değil çoğunluk olduğumuzu göstererek keyfimi yerine getirdi.
Tabii fikri namus ve haktan yana olmak için ille de muhalif olmak da gerekmiyor.
AKP’li Mücahit Birinci ile geçmişte çok fikir tartışmamız olduğu halde, tutuklanmamla ilgili son derece doğru bir hukuki yorumda bulundu.
Kendisine beni savunduğu için değil, doğrudan yana olduğu için, hukuka saygı gösterilmesini cesaretle istediği için teşekkür ediyorum.
Adalet Bakanı’na tavsiyem ise, izlemediği, dinlemediği konuşmalar hakkında yorum yapmaması.
Yargıyı etkilemeye çalışırken benim asla kullanmadığım diktatör tanımını bana yapıştırmasın. Ben Erdoğan’a diktatör demediğim gibi daha önceki bir konuşmamda tam aksini söylediğim için dinleyenlerin bazılarının tepkisini almıştım. Ama bilip bilmeden konuşmak dönemin modası ve Bakan Bey de bu modaya uymuş. Konuşmasının sonunda “yargı bağımsızdır” demeyi unutmuş,
ya da bu kadarını o bile söyleyememiş.
Bu arada duydum ki tutuklanmamı fırsat bilen RTÜK Başkanı bizden yine hukuksuz biçimde lisans istemeye başlamış.
Türkiye’de 1 Milyon YouTube yayıncısı varken bu lisansın sadece benden talep ediliyor olması da AKP döneminin adalet anlayışının simgesi gibi.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’nun da deyişiyle “Şaka mısınız be adam!”
Sen sormuyorsun ama ben söyleyeyim.
İran – İsrail ateşkesi sevindirici ama kalıcı olacağını zannetmiyorum.
Bana göre İsrail’e nefes aldırmak için, Trump’ın tezgahı İran’ın beklenenden güçlü tepkisi ve fiili desteğine rağmen İsrail’i hala vuruyor olması, yorulan İsrail için futboldaki su molası gibi oldu.
Netanyahu ve yancısı Trump biraz nefeslenip yeniden vurmaya başlarlar.
Savaş petrol fiyatlarını çok da etkilemedi, ama iktidarımız fırsatı değerlendirdi.
Akaryakıt fiyatı 50 TL’yi geçti, motorin 53 TL.
İktidar, petrolün fiyatı 110 dolarken üst üste zamlar yapmış, petrol 60 dolara gerileyince aynı düşüşü pompaya yansıtmamıştı. Ama şimdi 75 dolara çıkmasını hemen yansıttı.
Tabii motorin fiyatındaki artışın enflasyona yansımasını da göreceğiz, TÜİK’e rağmen tarımsal üretim ve lojistikteki fiyat artışı katlayan bir etki yapacak.
İktidar enflasyonu durduramıyor ama adalet için yürümek isteyen hukukçuları polis zoruyla durduruyor.
Keşke polis zoru ile enflasyonu da durdurabilselerdi ama işler öyle yürümüyor, polis zoru ile yabancı sermaye de gelmiyor.
Tam aksine siz adaletin önünü kestikçe yabancı sermayenin ve yatırımın da önünü kesiyor, mecburen kara paranın ve illegalitenin önünü açıyorsunuz. Bunu hala görememiş olmaları siyasi ve idari körlüğün zirvesine yaklaştıklarını gösteriyor.
Bizim buraya geri dönersek, içerde bile dışardan çıkarılacak sonuçlar var.
Cezaevinde kantin alışverişi için haftalık harcama limiti 3.500 TL. İyi halli bir tutuklu ya da hükümlü iseniz cezaevi yönetimi bu miktarı belirli oranda arttırabiliyor. Yani bu miktar aslında yetersiz.
Ki haftada 3.500 TL ayda 14.000 TL demek o da aslında bir emekli maaşı.
Cezaevinde kira yok, aydınlanma, ısınma, su, sıcak su bedava, günde 3 öğün yemek bedava. Ama 14.000 TL yine yetmeyip az geliyorsa emeklinin halini siz düşünün.
Üstelik de bu para cezaevinde 1 kişiye yetmiyor olmalı ki iyi halde limit arttırılıyor.
Mehmet Şimşek bilsin diye söylüyorum.
Sevdiğiniz insanlardan uzak olmak dışında tek sorun yalnızlık. Ortak alan yok, kimse kimseyi görmüyor. Diğer tutuklular ile tek karşılaştığımız yer ya görüşe ya da avukata giderken koridorda karşılaşmak veya avukat görüş odalarında camdan görmek.
Selam vermek dışında konuşmak, hele hele el sıkışmak falan söz konusu değil.
Şu ana kadar Şişli, Büyükçekmece, Beşiktaş, Gaziosmanpaşa, Esenyurt belediye başkanlarını ve bazı bürokratları gördüm. Uzaktan selamlaşıp, geçmiş olsun dedik.
En kıdemli Ahmet Özer ile dün yan yana avukat odalarında idik. Bağıra bağıra sesini duyurmaya çalışarak tavsiyelerde bulundu.
Burada yakında İBB Meclis’i toplansa en kıdemli üye olarak meclise başkanlık edecek.
Lafı fazla uzatmayayım.
Herkese selam söyle.
‘’Yorumlayamamamı’’ bile 1 milyondan fazla izleyen değerli izleyicilerimize sevgi ve minnetlerimi ilet.
Dün de dediğim gibi, pırıl pırıl gençler bu ülkeye sahip çıkarken, biz boş duramayız.
Tuzum kuru diye bir kenarda duranın tuzu da gün gelir ıslanır.
Bir ülkemiz, gençlerimizin bir geleceği var!
İkisine de sahip çıkmalıyız.
İkisi de çok değerli.
O yüzden bedeli yüksek…
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar