Silivri Günlüğü – 6
Fatih Altaylı
Temmuz 1, 2025
Yazı İçeriği
Silivri Günlüğü – 6
Silivri Günlüğü – 6
Selam Emre, nasılsın?
Umarım herkesin keyfi yerindedir. Benimki idare eder. Konuşuruz sonra. Cezaevinden de anlatacaklarım var ama önce gündeme bakalım biraz.
Koltuk boş olmasaydı, ilk sorun butlan davası diye bilinen zırvalık olurdu diye düşündüğüm için oradan başlamak istiyorum izninle…
Dava tam da beklediğim gibi Eylül’e bırakıldı.
Özgür Özel’le görüştüğümüzde kendisine söylemiştim “Bitirmezler uzatırlar.” diye. Böyle yaparak CHP’yi çürütmeye çalışacaklar ve hep tartıştıracak, hep üzerinde kılıç sallandıracaklar.
CHP’liler çürütmekten kastımın ne olduğunu iyi anlar. Kılıçdaroğlu’nun yönetim anlayışıdır zaten. Burada da onu görüyorum.
Bu dava sona erdiğinde yapılacak bir şey var.
CHP’deki genel başkanlar galerisinden Kılıçdaroğlu’nun fotoğrafını indirmek.
Bu zat Atatürk’ün, İsmet İnönü’nün yanında fotoğrafıyla da olsa yer almayı hak etmiyor.
Şimdi soru şu… Eylül’e kadar ne olması bekleniyor?
Olması gereken Kılıçdaroğlu’nun aklının başına gelmesi ve “Ben ne yapıyorum. Nesiller beni lanetle anacak.” diyerek bu tavırdan vazgeçmesi. Etrafındaki aç çıkarcılar bunu yapmaz ama eşi ya da çocukları uyarabilir.
Bu karar bir yandan da yazın ısısının ve tansiyonun düşmeyeceğini de gösteriyor. Artık belli ki İBB davası başta olmak üzere siyasi davaların da sonuçlanması gecikecek.
Fakat iktidar şunun da farkında, bu davalar iddianame olmadan uzadıkça vatandaş gözünde iyiden iyiye inandırıcı olmaktan çıkıyor.
Bu yaz boyunca adliyede savcılar hummalı çalışır ve İBB iddianamesi Eylül’e yetişir.
İmamoğlu ve dört beş belediye başkanı hariç tahliyeler sonbahara…
Butlan davasının ertelenmesi bence buna işaret ediyor. İktidar bu dava oyuncağını kolay kolay bırakmaz. Uzun süre bunu sürdürür. Kesin.
Evet, Ekrem İmamoğlu’nun hemen salıverileceğini düşünmüyorum.
Dün İngiliz Dışişleri Bakanı Ankara’ya geldi.
Tayfun uçakları konuşulmuş.
İngiltere, Almanya’yı ikna edip Alman vetosunu kaldıracakmış.
Türk Hava Kuvvetleri yakın tarihinin en sıkıntılı dönemini yaşıyor.
15 yılı aşkın süredir yeni uçak gelmiyor. Kaza kırıma uğrayanların yerine alınan yok. F-35’ten atıldık. F-16’lar için İsveç’in NATO üyeliğine evet dedik.
Geçen hafta Cumhurbaşkanı’nın dostu Trump’tan F-35’leri yine istedik. F-16’lar “evet”e rağmen gelmiyor.
Ve herhalde dostum Trump’tan umudu kestik ki yine dön dolaş Tayfun’a geldik. Ama orada da pek umut yok galiba.
Memleketin dört bir yanında ormanlar yanıyor yine. Bu yıl aynı 2022 gibi erken başladı…
Ve o yıl olduğu gibi bu yıl da ortada uçaklar yok. THK’nın sarı uçaklarını göremiyorum izlediğim hiçbir haberde.
Yahu bir bakanlık, bir iktidar hiç mi ders almaz.
Helikopter ile bunun olmadığını aptallar bile anladı. Orman Bakanlığı anlamadı.
Yine rekor orman kaybına doğru gidiyoruz. Sadece iş bilmezlik nedeniyle…
İktidar yargı eliyle muhalif sindirmeye, muhalefet dizayn etmeye çalışıyorken ekonomiyi tamamen boş verdi.
Her gün 1500 kadar işletme kapanıyor. Onlar ise muhalefeti kapatmak için uğraşmaktan bu işletmeler niye kapanıyor diye sormuyorlar bile.
Yılbaşından bu yana konkordato talebi kabul edilen şirket sayısı 3000’e yaklaşmış.
Konkordato kartopu gibidir. Her bir konkordato en az iki konkordatoya, iki iflasa yol açar. Bu felaketin habercisi ve ben ya da bir başka muhalif hapiste diye azalmaz. Artar…
Üniversite sınav sonuçları ile ilgili iddiaları da duydum.
Anlaşılan FETÖ ismen yok ama yöntemleri hala orada da geçerli. Soruların yine çalındığı söyleniyor.
Vahim olan ise bakanlıktan açıklama yok.
Çalındı da demiyorlar çalınmadı da demiyorlar.
Umurlarında değil gençler. Ama onlar da gençlerin, en azından kafası çalışan, kaliteli gençlerin umurunda değiller haberleri olsun.
Biraz da iyi haber vereyim. Hem de neler yaptığımdan söz etmiş olurum.
Odama giren bir kuştan söz etmiştim hatırlarsan. Bir müjde vereyim!
O yavru ilk birkaç saatini benim yatağın altında geçirdikten sonra aramızda hafif bir güven oluştu.
Fazla direnemedi ve incitmeden yakaladım.
Sonra avluya çıkardım. Ancak uçamıyordu, bir iki metre havalanıyor ama yaklaşık 7 - 8 metrelik duvarın üzerindeki yuvaya ulaşamıyordu. Denedikçe yoruldu.
İnfaz koruma memurları umutsuzdu. “Hep düşerler, kurtulan olmuyor ne yazık ki… Su ve bulgur verin. Belki bir iki gün yaşar.” dediler.
Yavru çaresizce çırpınıyor, çırpındıkça gücünü yitiriyordu.
Sonra aklıma çocukken okuduğum bir kitap geldi “Das Leben der Vögel”
Yani “Kuşların Yaşamı”
Orada küçük kuşların çok enerji harcadıkları ve bu yüzden şeker gereksinimi duyduklarını öğrenmiştim.
Öğlen yemeğinde verdikleri revaniyi çıkarıp bir parçasını ufaladım, şerbetini de bir kaba koyup suyla karıştırdım.
Önce yüzüne bakmadı, sonra didiklemeye başladı.
Elimden yemeye, suyunu içmeye başladı.
Avluya çıkışımı kapamaya gelen infaz koruma memurları uyardı.
“Dikkat edin, hastalık falan bulaştırabilirler…”
Yavru geceyi avluda, camın kenarında geçirdi. Sabah biraz da karpuz yedi. Bir yandan da uçuş antrenmanlarına başladık.
Epey bir başarısız denemeden sonra akşam üzerine doğru elimden havalandı ve yuvaya kadar uçtu…
Bir yavruyu kurtardık. Müjdem bu.
Dün, hafta sonu yaptıklarımı anlatamadım. İstersen ondan bahsedeyim.
Silivri hafta sonu sakindi.
Avukat trafiği azaldı biraz.
Odamda daha çok zaman geçirebildim, daha fazla kitap okudum, odamda daha dip bucak temizlik yaptım.
Biraz da keyif çattım.
Diyeceksin ki cezaevinde ne keyfi…
Bilirsin beylik lafları sevmem ama hayat sana limon verdiyse limonata yap gibi bir şeydi. Ben de öyle yapıyorum. Keyif çattım dediğim, hücremin avlusunda güneşlenip kitap okurken Bellini’mi yudumladım.
Gülme, anlatacağım.
Yemeklerle beraber bazen şeftali suyu veriyorlar. Ben de bunları dolapta saklıyorum. Hafta sonu plastik bir bardakla küçük buzlar yapıp kırdım. Üzerine şeftali suyu ekledim. Biraz da maden suyu…
Al sana alkolsüz Bellini…
Delirdiğimi düşünme.
Sadece mutluluk düşmanlarına, her halükarda mutluluğumu koruyarak yanıt vermeye çalışıyorum.
Bunun dışında günlük avlu yürüyüşlerine devam, günde on bin adıma çıktım.
Temizlik devam… Kitap okumaya, yazmaya devam.
Arada vakit bulursam televizyon seyrediyorum. Halk TV, Sözcü TV ve TRT’nin spor kanallarını… TRT’nin spor yayıncılığı diğer yayıncılığından çok farklı. Bana göre en kaliteli spor yayını onlar yapıyor hala.
Bence başka yayıncılık yapmasınlar. Spor onlara yeter de artar bile. Habercilik ise hiç yapmasınlar, beceremiyorlar…
Arçelik’e de bir mesajım var. 24inç küçük televizyonlarının ses sistemi berbat. Herkes şikayetçi.
Tabii genelde gündem iktidarın CHP’yi tartışmak için uydurduğu ve yargısına gördürdüğü kurultay ya da butlan davası.
Bana göre davanın kendisi butlan ve hukuka aykırı.
Ama iktidarın amacı bunu konuşturup CHP’yi zaaf içindeki bir parti itibarı uyandırmak.
Bunu anlıyorum da, muhalefeti destekleyen kanalların, iktidarın bu tuzağına düşmesini anlamıyorum.
Bu dava sonuçları açısından geçersizdir.
Eğer YSK‘nın çok açık olan, tartışmasız son karar verici pozisyonunu hukuken tartışmalı hale getirir, mahkeme kararıyla bozulabilir hale getirirseniz yarın öbür gün tüm Cumhurbaşkanlığı sistemini ve 2017 Anayasa değişikliğini butlan hale getirme yolunu açarsınız.
Bir anda, Erdoğan’ın Başbakan olduğu sekiz yıl yok hükmünde olur.
Muhalefet bu konunun taşıyıcısı olmamalı diyeyim ve keseyim.
Ama şunu da eklemeden geçmeyeceğim.
Silivri’de ziyaretime gelen CHP’li avukatlar “Kemal Bey’e yönelik eleştirileriniz için size çok kızıyorduk ama haklıymışsınız. Sizden özür dileriz.” diyorlar.
Burada mesele Kılıçdaroğlu ya da bir isim değil. Güç sahibi olanlar her zaman onurlarını ayaklar altına almaya hazır utanmazlar bulabilir, çevresiyle beraber satın alabilir.
Bu sistemsel bir sorun değildir. Asıl mesele ülkedeki hukuksuzluk… Hukuk olmayınca, haysiyetsizliklere gün doğar.
Biz Ali, Kemal falana değil hukuksuzluğa karşı çıkmalıyız.
“Butlan kararı halinde CHP bölünür mü?” diye sorardın karşında olsaydım.
Bölüneceğini zannetmiyorum.
Kayyum ya da Kılıçdaroğlu partiyi kurultaya götürmek zorunda.
Birkaç ay içinde CHP toplanır.
Kemal Kılıçdaroğlu, öyle veya böyle en sonunda tarihin ihanet çukuruna atılır.
CHP yeniden güçlenir. Buna zaman var çünkü.
Tabii arada AKP bir baskın erken seçim yapabilir mi Kılıçdaroğlu desteğiyle…
Bence grup Kemal Bey’e rağmen buna izin vermez.
Zaten iktidarın ekonomiyi toparlaması bu kafa ile mümkün değil. Ekonomi böyle gittiği müddetçe AKP seçim kazanamaz.
Ama o arada Kılıçdaroğlu destekli anayasa değişikliği peşine düşecektir.
Olur mu? Zor…
Buna tek hain yetmez. Kolektif ihanet gerek.
Bak pazar günü, Kadıköy’de bir parkta hiçbir taşkınlık gürültü patırtı yapmadan toplanıp sohbet eden İşçi Partililere polisi saldırttılar. Durduk yere… Kimseden tık yok.
TÜSİAD‘dan iki kişi gözaltına alınıp ifadeye götürülünce hep beraber kıyameti kopardık, tüm bu olan bitene iş dünyasından tık yok.
Rezil, çakma bir burjuvamız var.
Korkak.
Hukuksuzluk ekonomiyi bozuyor, hepsi konkordato kuyruğuna giriyor sıra ile ama korkudan gık diyemiyorlar.
Ayıp… Utansınlar…
Muhalefet, iktidarı kendilerine karşı düşman hukuku uygulamakla suçluyor…
Gülüyorum.
Onda bile hukuk kelimesi var. İktidarın uygulamasında ise hukuk yok, sadece düşmanlık var…
Toplumun kendilerine oy vermeyen, destek vermeyen, boyun eğmeyen tüm kesimlerini düşman görüyorlar ve hukuk bile uygulamıyorlar.
Ne var ki bu kitle giderek artıyor. Uzunca bir dönem toplumun %50’sini düşmanlaştırdılar, bu oran giderek %70’e doğru çıkıyor…
Bu sürdürülebilir bir siyaset değil.
Yönetmekten ve yaşatmaktan sorumlu olduğu toplumun ezici çoğunluğunu “düşman” gören bir yönetme anlayışı sürdürülebilir değildir.
Aynı fikirde olmayanları düşman gören bir iktidar, çok doğaldır ki onlara düşman hukuku uygular…
Silivri’de diğer mahkumlar ile temas olanağınız yok.
Avukat görüşüne götürülürken bile karşılaşmamamız için tedbir alınıyor.
Karşılaşsanız bile basit bir selam dışında konuşmanız yasak.
Avukat görüşmelerinde ise yandaki kabinlerde görebiliyor, ancak konuşamıyorsunuz.
Elle selam ve sesi duyurmak gayretiyle “Geçmiş olsun” diye bağırmak kurabildiğiniz tek ilişki.
Geldiğimden beri Ekrem İmamoğlu‘nu iki kez uzaktan gördüm.
İlk gördüğümde gayet iyi görünüyordu.
İkincisinde ise keyifsiz gibiydi.
Avukatlardan öğrenebildiğim, Kılıçdaroğlu moralini çok bozmuştu.
Ne bekliyordu ki… Kemal Kılıçdaroğlu genel başkan kalsaydı zaten İmamoğlu‘nu aday göstermeyecekti.
Bunu defalarca söyledim.
Kılıçdaroğlu partinin başında kalsaydı, Ekrem Bey bugün tutuklu olmayacaktı.
Çünkü belediye başkanı da olamayacaktı, Cumhurbaşkanı adayı da!
Emre biliyorsun Bakanlık yolda insanları çevirip boy ve kilosunu ölçüyor. Bu veriler çok önemli bir baz oluşturacak.
Bak on yıl sonra göreceğiz ki, ortalama boy kısalmaya başlayacak.
Ekonomideki felaketin sonucu bu olacak.
İktidar ekonomideki başarısızlığını dünyadaki konjonktüre bağlamaya çalışıyor. Bu büyük bir inkar.
Şunu kimse unutmasın. Dünya tarihinin en ağır bunalımının yaşandığı 1929 - 1935 yılları arasında dünya ticareti 58 milyar $’dan
21 milyar $’a düştü. Ekonomiler %60 küçüldü.
Peki o yıllarda Türkiye ne yaptı?
Ortalama %7 büyüdü.
Mustafa Kemal Atatürk dönemi ne demekti bundan daha iyi anlatacak veri bulamazsınız.
Ondan uzaklaştıkça daha dibe batacağız. Aşikar.
Türkiye’nin en önemli sanatçılarından Devran Mursaloğlu’nu kaybetmişiz.
Cenazesine katılamamak kadar kaybının haber olmaması da üzdü beni.
Onu da hatırlatıp, anayım.
Dün de epey gelen gidenim oldu yine.
İYİ Parti’li milletvekilleri ziyaretime geldiler.
Milletvekillerinin açık görüş hakkı var ama izin alamamışlar.
Kısıtlama getirilmiş.
Önceki gün de Sera Kadıgil ve Buğra Kavuncu görüşememişlerdi avukat oldukları halde.
İYİ Parti’liler epey uğraşmışlar. Görüştük. Geçmiş olsun dileklerini ilettiler.
Sonra Veli Ağbaba uğradı geçmiş olsuna, ona zorluk çıkaran olmamış.
Günün ilk ziyaretçisi ise eski Galatasaray Başkanı Faruk Süren oldu.
Sürpriz oldu.
Biliyorsun en yakın dostlarımın başında gelir.
Formula 1’in Türkiye’ye gelebilmesi ile ilgili meseleleri konuştuk daha çok.
Günler geçiyor, yarın daha detaylı anlatırım nasıl geçtiğini.
Bugünlük yeter, Ömer’in eli yoruldu. Daha fazla yormayayım kendisini.
Hepinize sevgiler, tüm izleyenlere teşekkürler.
Hukukun, adaletin, iyiliğin egemen olduğu günler özlemiyle son birkaç kelime ile vedalaşalım…
Kimse umudunu yitirmesin.
Unutmayın, iyiler hala çoğunlukta…
Hepinizi hasretle kucaklıyorum.
Boş koltuğa verdikleri destek ile demokrasi öyküsü yazıyorlar.
Sponsorlarımıza da ayrı teşekkürler.
Hepsine…
Lafı uzatmayayım.
İktidara bir kez daha hatırlatayım.
YSK’nın kesin kararlarını, mahkemelerin bozması yolunu açarsanız Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni getiren Anayasa referandumunun bir gün iptali yolunu da açarsınız.
Olmaz demeyin.
Olmaz denen her şeyin yapılabileceğini kanıtlayan parti sizsiniz!
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar