İstanbul 22°
FatihAltayli

Fatih Altaylı

Diğer yazılarıFatihAltaylı

Yazı İçeriği

  • Silivri Günlüğü - 12

detail banner reklam

Silivri Günlüğü - 12

FatihAltaylı
Köşe Yazısı

Fatih Altaylı

Temmuz 10, 2025

Yazı İçeriği

  • Silivri Günlüğü - 12

Silivri Günlüğü - 12

Emre selamlar, sevgiler…

Sana ve herkese.

Gündemi yorumlayan dostlarımıza da binlerce teşekkür…

Bugün Silivri havadisleri ile başlayayım. 

Burada günler iyiden iyiye rutine bindi. 

Her gün bir diğerine çok benziyor. 

Ama ilginçtir hızlı geçiyor. 

Yürüyüş, hafif cimnastik, temizlik, okuma, yazma, avukat ziyaretleri falan derken bazen günün nasıl geçtiğini anlamıyor insan.

Şunu söyleyeyim, burası öyle zannedildiği gibi tutukluların birbiri ile konuşup sohbet edebildiği, birlikte vakit geçirebildiği bir yer değil. 

Diğer tutkuları ancak avukat görüşlerinde camın arkasından görebiliyor, en fazla yan kabindeki tutkuyla cem arkasından selamlaşıp iki kelime edebiliyoruz.

Benim gibi yalnız vakit geçirmeyi sevenler açısından bir cehennem değil burası ama insan normal olarak evini, sevdiklerini, işini, oradaki arkadaşlarını, dostlarını özlüyor.

Bir de çok yaygın bir yemek özlemi var…

Ben dün dolabıma baktım. 

Domates, biber ve salatalık vardı. Her zamanki gibi… 

Bu kez malzemelerden bir gazpahce yaptım.

Rendem olmadığı için epey zor oldu ama fena da olmadı. 

Ama yaz için en büyük hayallerimden biri olan Shark Ninja’nın dondurma makinesi ile bol bol meyveli dondurma yapma planım bir başka yaza kaldı… 

Bağımsızlıktan uzak yargının, suçsuz yere burada tuttuğu herkese mevsimler dolusu borcu var.

Yargı deyince, dün Silivri’de herkesin, hepimizin gündemi Ayşe Barım’dı. 

Barım’ın sağlık raporunu bilen herkes yargıda bir katre insafı olan bir hakimin Barım’ın en azından ev hapsine yollayacağını olmuyordu. 

Olmadı ve herkes yıkıldı.

Çünkü burada her gün kendisini görenler durumun farkında. 

Barım, her gün yok oluşa gidiyor. 

Barım ile “sivil” hayattan fazla tanışmazdık. 

Sosyal etkinliklerde ya da bir restoranda falan karşılaştığımız zaman selamlaşmak dışında bir yakınlığımız yoktu. 

İşinde başarılı bir kadın olduğunu bilirdim sadece. 

Burada karşılaştığım Ayşe Barım, dışarıda gördüm Ayşe Barım’ın yarısı. 

20 küsur kilo vermiş, kolları elleri mosmor, kan oturmuş, yüzü sarı, gözlerinin feri sönmüş. 

Beden sağlığı kadar ruh sağlığı da bozulmuş ve avukatları günün büyük bölümünü kendisiyle geçiriyor.

Çünkü odasında tek başına iken kalp veya beyin anevrizması rahatsızlığı geçirmesinden ve yardım isteyememesinden korkuyorlar. 

Görüşme odasında beraber olmalarının nedeni acil durumda müdahaleyi bir nebze olsun hızlandırabilmek.

Barım’ın buradan canlı çıkacağına ilişkin inanç giderek zayıflıyor. 

Hayatı boyunca politik bir tavır sergilemiş olan Ayşe Barım’ın Gezi ile ilgili bir ilgisi olduğunu pek kimse düşünmüyor.

Kendisine karşı ölümüne hasmane tutumun arkasında başka nedenler olabileceği fikri giderek ağır basıyor. 

Avukat Deniz Ketenci de duruşmada Gezi davası iddianamesini okuyarak “Burada hiç bir yerde adı geçmeyen Barım’ı 12 yıl sonra nasıl geziye bağlarsınız?” diye sormuş. 

Ayşe Barım davasının bize gösterdiği en önemli ders, apolitik olmanız hukuksuzluğun sizi de vurmayacağı anlamına gelmediği.

Hukukun, adaletin ve demokrasinin olmadığı yerde, politik olmak kurtuluş değil. 

Kartalkaya davası Türkiye’nin nasıl bir anlayış içinde kıvrandığının aynası haline geldi. 

Kendi belediyelerindeki yolsuzluk ve hırsızlıklara karşı kör ve sağır olmakla suçlanan iktidarın, sadece belediye başkanlarını değil, kendi yargısının bile “yargılamam lazım” dediği bürokratlarını kendi yargısına bile teslim etmiyor. 

Muhtemelen bir itiraf furyasından korkuyor. 

Sadece bu değil. 

Davadaki ifadelerden öğreniyoruz ki 12. kattaki VIP müşteriler ve otel sahibi izdihamdan etkilenmesin ve rahatça kurtulsun diye otel müşterilerine yangın haber verilmiyor.

Tam bugünün Türkiye’si değil mi? 

Kantincilikten milyarderliğe çıkan adamın ifadesi muhteber, devlet memurunun ifadesi önemsiz!

Dikkatlerden kaçmayan bir başka konu ise 12 şehidimizin ardından Dem Parti’nin “Şehitlerimiz” derken, Milli Savunma Bakanlığı’nın açıklamasında askerlerimizden “personel” diye bahsedilmesi oldu. 

Metan yoluna şehit olan evlatların cenazelerini izlerken gözyaşlarımı tutamadım. 

Dün haberleri izlerken tarımla ilgili bazı veriler beni çıldırttı… 

Son yıllarda Türkiye 140 Milyar Dolar tarımsal ürün ithal etmiş. 

100 – 40 Milyar Dolar. 

Bu para Türk çiftçisine, Türk köylüsüne destek olarak verilse ve bu desteğin kullanımı denetlense, bu para ülkemizde kalsa çok daha iyi olmaz mıydı?

Başka ülkelerin çiftçileri yerine kendi çiftimizi desteklesek ne olurdu? 

Muhtemelen 100 Milyar Dolar daha az dış borcumuz ve muhtemelen 1, 2 puan daha az dolar faizi ödüyor olurduk.

Bu arada, önümdeki ekranda Dolar’ın 40 TL, Euro’nun da 47 TL’yi aştığını görüyorum. Baskının ekonomik faturası artık saklanamaz hale geliyor.

Terörsüz Türkiye diye afilli bir isim taktıkları yeni açılım süreci ilerlerken dün Uğur Poyraz ilginç bir bilgi verdi.

Sürecin tam da Apo’nun 2013’te yazdığı gibi ve o gün belirttiği isimlerle yürütüldüğünü anlattı, şaşırdım. 

Hakim olduğum bir konu değildi, Poyrazdan duydum. 

Benim gördüğüm ise Türk halkının giderek bir bölünme, bir federasyon sürecine hazır hale getirildiği ve bu görevin kendini en milliyetçi olarak tanıtanlara verildiği. 

Bu planın devreye sokulmasının nedeni ise 40 yıllık terör sürecinde bile Kürtlerin, bölünme arzusu ve iradesi göstermemiş olması. 

Kürtlerin bu tavrı Türkiye’yi bölmek isteyen güçleri hayal kırıklığına uğratmış olmalı ki, şimdi yeni bir yöntem, alıştırma yapılıyor. 

Ben meseleyi böyle okuyorum. 

İnşallah hayırlı olur ama belli ki orada hala epey sorun ve anlaşmazlık var!

Emre, İsrail’in katil ve yolsuzluğa batmış başbakanı Netanyahu’nun sözlerini duydun mu?

Netanyahu dün “Trump benim en yakın dostum!” demiş. 

İlginç. 

Geçen hafta da Erdoğan Trump için dostum diyordu… 

Herhalde Netanyahu’nun bu sözleri sonrası Erdoğan dostluğunu gözden geçir!

Trump’ın dostlarından söz ederken Elon Musk’ı atlamayalım. 

Trump’ın bir önceki en yakın dostu Musk ile papaz olduğunu biliyoruz.

Elon Musk’ı vergiler ve şirketlerini yaptırımlarla tehtid eden Trump’ın tüm otokrat özentili liderler gibi en küçük fikir ayrılığına tahammülü yok. 

Musk ise bu saldırıya yüzlerce milyar dolarlık serveti ve X’in sahibi olarak elinde tuttuğu güce dayanarak ABD’de yeni bir parti kurdu. 

Trump‘ın kazandığı ilk seçim ve Brexit Referandumu sırasında sosyal medyanın siyaseti etkileme gücünden ve bu gücü kötüye kullanıma açan Cambridge Analytica rezaletinden söz edip gelecekle ilgili olumsuz tahminlerde bulunmuştuk. 

Bugün artık bir adım ileri gittik ve artık sosyal medya imparatorları parti kurarak siyasete doğrudan müdahil oluyor, siyasi aktör haline geliyorlar.

Araya bunu soktuktan sonra açılma geri dönersek Türkiye’nin en simgesel tutsaklarından Selahattin Demirtaş’ın adını hiç duyuyor muyuz bu süreçte! 

Belli ki Demirtaş’ın cezaevinde kalması ile ilgili Erdoğan-Öcalan konsensüsü sürüyor… 

61 CHP’li için fezleke düzenleniyormuş, iktidara tavsiyem böyle perakendeci bir yaklaşım sergilemesinler. 

Nasılsa bir anayasa yapacaklar. 

Burada CHP’yi yasaklasınlar, hatta tüm siyasi partileri yasaklayıp, tek parti rejimine geri dönsünler. 

İktidar iletişimi çok garip yeni bir söylem yaratıyor. “Sokak vesayeti “ 

Mısır’da Arap Baharı’nda sokağa selam yollayanlar, Türkiye’de demokrasinin vazgeçilmezi sokak için “vesayet” demesi garabetin ağababası ve belli ki buradan yürüyecekler ama orada yol yok. 

Yıllarca sokak ve ev siyasetinin uygulayıcısı iktidarı, belli ki şimdi Sokak korkusu sarmış. 

Yakında sokağa çıkma yasakları başlarsa kimse şaşırmasın!

Ben bunları yazdırırken, Karalar ve Tutdere’nin savcılık sorguları sürüyordu.

Tutuklanmazlarsa şaşarım, çünkü tutuklanmaları siyaseten istenen bir şey… 

Tıpkı birkaç gün önce ağır bir kanser ameliyatı geçirip dün yeniden cezaevine yollanan Belediye Başkanı Murat Çalık’ın cezaevine yollanmasının istendiği gibi…

Emreciğim hepinize tekrar selam ediyorum. 

Yokluğumu aratmayan tüm dostlara sevgiler, minnetler… 

İzleyen tüm vatanseverlerin önünde bugün de saygıyla eğiliyorum…

FatihAltaylı
X’te yanıtla

X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.

FatihAltaylı
  • Geçmiş yazılar

TümüFatihAltaylı
Silivri Günlüğü - 61
Köşe Yazıları
Silivri Günlüğü - 61

Fatih Altaylı

Eylül 16, 2025

Silivri Günlüğü - 60
Köşe Yazıları
Silivri Günlüğü - 60

Fatih Altaylı

Eylül 15, 2025

Silivri Günlüğü - 59
Köşe Yazıları
Silivri Günlüğü - 59

Fatih Altaylı

Eylül 15, 2025

  • Videolar

TümüFatihAltaylı
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Türkiye" görseli
2 Gün Önce
FatihAltaylı
YouTube
Mehmet Demirkol yorumluyorFatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Türkiye"Teke Tek Bilim ▷ https://www.youtube.com/@TekeTekBilim YouTube kanalına abone olmak için ▷ http://bit.ly/FatihAltayli Gazeteci - Yazar Fatih Altaylı, Youtube kanalına özel gündemi yorumluyor.
Eylül 17, 2025
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hukuk Devleti" görseli
3 Gün Önce
FatihAltaylı
YouTube
Barış Terkoğlu yorumluyorFatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hukuk Devleti"Teke Tek Bilim ▷ https://www.youtube.com/@TekeTekBilim YouTube kanalına abone olmak için ▷ http://bit.ly/FatihAltayli Gazeteci - Yazar Fatih Altaylı, Youtube kanalına özel gündemi yorumluyor.
Eylül 16, 2025
4 Gün Önce
FatihAltaylı
YouTube

Zeki Demirkubuz yorumluyor

Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hak"

Eylül 15, 2025

5 Gün Önce
FatihAltaylı
YouTube

Bedia Ceylan Güzelce & Müfit Can Saçıntı

"Gülmek bir savunma mekanizması"

Eylül 14, 2025