Silivri Günlüğü – 15
Fatih Altaylı
Temmuz 14, 2025
Yazı İçeriği
Silivri Günlüğü – 15
Silivri Günlüğü – 15
Emrecim selamlar,
Araya hafta sonu girdi ve sana vereceğim dedikodular, Silivri havadisleri epey birikti.
Bitcoin‘deki rekor fiyatın seni epey zengin ettiğini ve yokluğumda sıkıntı olmayacağını biliyor, seni ve Icrypex’le olan işbirliğini kutluyorum.
Aslına bakarsan cuma günü ilk açık görüşüm vardı ve sen de ailemle birlikte gelecektin ve hasret giderecek, dedikoduları da sana doğrudan aktaracaktım ama verdiğim listede olduğun halde bürokratik işlemler yetişmediği için senin ve Gülay’ın girişine izin verilmedi.
Sevgili dostum Özer, Alper, çok uzaklardan her hafta olduğu gibi geldiler ama görüşemedik.
Kardeşim ve kuzenim binlerce kilometre yol teptiler beni biraz olsun görmek için, Allah tarafından onlara izin verildi de hasret giderebildik.
İlk görüş günümde kızımla, annemle aylar sonra bir araya gelebildik, Hande ile sarılabildik. Keşke size de izin çıksaydı.
Neyse bir dahaki görüşe artık.
Garip olan devletin bir tuşla yapabildiği güvenlik soruşturmasını haftalardır tamamlayamamış olmasının ceremesini bizim çekiyor olmamız.
Neyse ki sizin adınıza Eren geldi de gayet iyi olduğumu ve keyfimin yerinde olduğunu kendi tanıklığı ile size anlatacaktır…
Sorduğun sorulara da mektubun sonunda yanıt vereceğim ama önce biraz dedikodu vereyim.
Biliyorsun geçen haftayı rejimin simge isimlerinden birinin görevden alınması haberleri ile noktaladık.
Muhalefetin Gobbels adını taktığı medya kontrolörü ve troll orduları başkomutanı Fahrettin Altun en sonunda görevden alındı. Kimse niye işine son verildiğini tam olarak öğrenemedi.
Büyük çoğunluk bu azli, eski Bakan Berat Albayrak ile olan sorunlarına bağladı. Berat Bey’in istifasından bu yana Altun ile sorun olduğu, hatta bu yüzden Sabah Gazetesi’nin Altun’un kontrolü dışına çıktığı söyleniyordu ve bunun emareleri de görünüyordu.
Aralarındaki kavganın nedeni Fahrettin Altun’un, Albayrak’ın istifa ettiğinin sosyal medya üzerinden duyulmasını engellediği ve akşamına trolleri Albayrak aleyhine organize ettiği iddiası idi.
Nitekim Albayrak’ın istifası uzun süre netleşememiş ve bunu ilk duyuran, daha doğrusu merkez medyada ilk duyurmaya cesaret eden ben olmuştum.
O gün bugündür, Albayrak kardeşler ile Altun İmparatorluğu’nun arası açıktı.
Görevden almayı bana bağlayanlar oldu.
Ancak bana ulaşan bilgiler bunu doğrulamadığı gibi bambaşka bir gerçekle alındığını gösteriyor.
Ankara’da, AKP kulislerinden sızan bilgilere göre, Fahrettin Altun güç sarhoşluğu sonucu boyundan büyük işlere kalkıştığı ve AKP’nin çok önemli bir ismine karşı bir komplo girişiminin parçası olduğu ortaya çıkınca görevden alınmış.
Bugünlerde gündemi çok önemli bir gelişmenin hazırlayıcı aktörlerinden biri olan ve benim de AKP’deki ender güvenilir ve iyi isimlerinden biri olarak gördüğüm bu kişiye karşı Altun uzun süredir bir olumsuz tezvirat içinde idi.
AKP içinde ender bulunur dürüstlükteki bu kişi, Altun’a pek metelik vermiyor ve Cumhurbaşkanı’na doğrudan erişimi olduğu için de Altun’un “Beyefendi böyle söyledi“ şeklindeki sözlerini yutmuyordu.
Şimdi iddia o ki, Altun bu önemli isme yönelik bir girişime başlamış ve bu komplo girişimi belgeleri ile Cumhurbaşkanı’na sunulunca, Erdoğan bir an bile tereddüt etmeden ipi çekmiş.
Ankara’da konuşulan bu…
Biliyorsun geçen hafta epey bir siyasetçi konuğum, daha doğrusu ziyaretçim oldu. Geldiklerini söylemiş ama detaylara girmemiştim.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel her fırsatta Silivri’ye geliyor ve başta İmamoğlu olmak üzere belediye başkanlarını ziyaret ediyor, sağ olsun her geldiğinde bana da mutlaka uğruyor.
Bu kez kendisini biraz yorgun gördüm.
Haftada üç miting, üzerine TBMM, bir de Silivri ziyaretleri kolay değil…
Benzerini daha önce pek görmediğim tempo haliyle etkilemiş ama gençliğin avantajına sahip.
Hafta boyu ziyaretime gelen CHP milletvekillerinden aldığım bilgileri paylaştım. Bazı vekiller genel başkanın temposunu ve azmini takdir etmekle beraber bunun uzun süre devam ettirilemeyeceğini ve yavaşlaması gerektiğini düşünüyordu.
Özgür Özel’in tavrı netti.
“Başkanlarımız, onların görev verdiği bürokratlar, namuslarından kuşku duymadığımız arkadaşlarımız yargı komplosu ile hapisteyken durmam. Elbette başka stratejilerimiz de var. Ama bu komployu anlata anlata gezeceğiz. Arkadaşlarımız serbest bırakılmadan bize durmak yok.” dedi.
Manavgat’tan gelen görüntülere ise çok sinirliydi.
“Orada bir inceleme yaptırıyorum. İlk buluşlar bir komplo, AKP tarafından organize edilmiş bir azmettirme şüphesi var ama bunu savunma için söylemiyorum. Sadece AKP’nin neler organize edebileceğini anlatmak için söylüyorum. Herkes şunu bilsin, bizim açımızdan hırsızın, yolsuzun partisi olmaz. Biz AKP gibi benim hırsızım yolsuzum iyiydi diyenlerden, kendi hırsızına kol kanat gerenlerden değiliz. Hesap vermesi gereken verir.” dedi.
Geçen pazartesi kapalı bir grup toplantısı yaptıklarını ve çok verimli geçtiğini duymuştum. Sordum.
“Çok iyi geçti. Herkes her şeyi samimiyetle konuşup anlattı. Sorun diye algılanan pek çok meseleyi çözdük” dedi.
Bunu başta Engin Altay olmak üzere başka milletvekilleri de teyit etti.
Şunu da söylemeden geçmeyeyim.
Kılıçdaroğlu’na en yakın bilinen milletvekilleri bile Kılıçdaroğlu’nun yanlış bir yerde durduğunu ve bunu tamamen kendi egosu ile yaptığını söylüyorlar.
Şu an Kemal Bey’in yanında Kuşoğlu ve darbe girişimini televizyondan birlikte izlediği eski Bakırköy Belediye Başkanı Kerimoğlu kalmış. Bir de Deniz Demir.
Ziyaretime gelen parti genel başkanlarından biri de Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ idi.
Onunki bir tür iadeyi ziyaretti.
Buradan çıkıp boş koltuğa konuk olunca buradaki karşılaşmamızı anlatmış.
Genel başkanları mümkün olduğunca düzgün bir kıyafetle karşılamaya çalışıyorum.
Evimize gelen bir misafiri karşılar gibi.
O gün de Ümit Bey’i beyaz pamuklu pantolon, beyaz gömlek, açık mavi ipek-keten ceket ve ayağımda lacivert beyaz espadrille karşılayınca çok güldü.
“Cezaevinde böyle bir şıklık, hele ütülü ceket ve gömlek hiç görmemiştim. Bunu herkese anlatacağım.” dedi.
Hatta bir haysiyetsizin adını vererek “Sizi böyle görmesini çok isterdim” diye ekledi.
Sen de, Ümit Özdağ ve muhtemeldir ki bizi dinleyenlerin bazıları da üşüttüğümü düşünebilir.
Hayır üşütmedim.
Sadece şunu biliyorum; baskı rejimleri, aydınları, siyasetçileri, gazetecileri hapse atarak kendilerine olan öz saygılarını bitirmek isterler.
Ben buna izin vermek niyetinde değilim.
Ümit Özdağ ile konuşmamızdaki en kayda değer bölüm elbette benim ne giydiğim değildi.
Özdağ’a İYİ Parti ile olası bir seçim ittifakı iddialarını sordum.
Yanıt şaşırtıcı derecede pozitifti.
“Bu çok ciddi bir potansiyel yaratıyor. Partilerin birleşmesi değil ama bir seçim işbirliği hayli mümkün görünüyor. Biz açığız buna.” dedi.
Cezaevinden çıktıktan sonra parti tabanına yolladığı “Saraçhane mitingine katılmayın” yazısının, serbest kalmak koşulu olarak AKP’ye destek olacağı sözü verdiği teorilerine neden olduğunu, hakkındaki diğer davaların da lehine sonuçlanmasının da bu teze destek gibi algılandığını hatırlattım.
“Çok önemli bir kurumdan bir provokasyon olacağı bilgisi geldi. Yabancı bir istihbarat örgütünün Saraçhane‘yi provoke ederek olaylar çıkaracağı önemli bir kaynaktan iletildi. Benzer bilgi CHP’ye de gelmişti. Ama onlar vazgeçemezdi. Biz böyle bir duyuru yaptık. Nitekim bazı girişimler olmuş. Diğer davalardan beraat etmem ise komplo teorilerini desteklemez tam aksine çürütür.” dedi.
Bu konuyu cuma günü ziyarete gelen Müsavat Dervişoğlu ile de konuştuk.
İYİ Parti’nin Genel Başkanı ile ne zaman konuşsam oldukça tutarlı bir politikacı ile konuştuğumu hissediyorum.
Müsavat Bey bu konu ile ilgili olarak olumlu konuştu ve seçim iş birliğine çok sıcak baktığını gösterdi.
Ancak konuştuğum İYİ Parti’li vekiller Zafer Partisi ile seçim iş birliği konusunda bazı çekinceleri olduğunu saklamadılar.
Gelelim bir diğer meseleye, senin sormak için kıvrandığını düşündüğüm konuya. “Terörsüz Türkiye” denilen süreçte silahların yakıldığı görüntüye.
Gülünçtü.
Konuyla ilgili yetkin gazetecilerin değil, iktidarın seçtiği birkaç gazetecinin şehadeti ile yapılan törende 30 PKK’lı hurda silahlarını bir kazana atıp yaktılar.
Geçen hafta da söylediğim gibi, Esenyurt’ta daha fazla keleş bulup yakabilirdiniz.
Sembolik olarak güzel, realite olaraksa manasız bir gösteriydi.
Zaten yaratmadığı heyecana bakarak toplumun bunu satın alma oranını da anlayabilirsiniz.
Bu gösteriye heyecanlanan tek kesim haber televizyonları oldu ve niteliksiz, derinliksiz kutlama yayınları yaptılar.
Sadece Habertürk, zannederim Kenan Tekdağ sayesinde diğerlerine oranla daha doğru analizler yapabildi.
Bu gelişme ya da silah yakma gösterisi bir heyecan yaratmadı çünkü PKK zaten uzun süredir etkinliğini yitirmiş bir örgüt.
PKK, Suriye’de YPG’nin kurulup, ABD’nin kanatları altına girmesi ile birlikte ABD tarafından Irak’ın kuzeyine çekildi ve Türkiye’ye yönelik saldırılarına son verip sadece savunmaya yönelik pozisyon aldı.
Eylemlerini Kuzey Irak ile sınırladı.
ABD, PKK’nın ayak altında dolaşıp Orta Doğu planlarını bozmasını istemiyordu ve sonunda PKK’yı kapatmaya karar verdi.
Peki bunun Türkiye’ye ne faydası ya da zararı var?
İlk sıkıntı şu.
Artık Türkiye PKK’nın uzantısı ya da faaliyet alanı diyerek Suriye’nin kuzeyine operasyon falan yapamaz.
Oradaki tüm gelişmelere seyirci olur.
Lehte veya aleyhte…
Faydası ise artık İçişleri Bakanları terörist avcılığı ile övünmezler.
Her şey yolunda giderse, en azından bir süre Türkiye bölünme korkusunu erteler.
Asıl tehlikeli sürecin şimdi başladığını fark etmez.
Bir diğer fayda ise, legal Kürt siyasi hareketi terörist damgasından kurtulur ve Türkiye açısından daha faydalı bir konuma geçer.
Politik bilinç açısından oldukça yüksek bir noktaya evrilmiş Kürt seçmen artık daha çok rahat tavır alabilecek.
Eğer AKP ve liderinin “bu yolla Kürt oylarını rahatça devşiririm” hesabı var ise o da düşündükleri kadar kolay olmaz.
Kürt seçmen baskıcı bir rejime destek vermez.
En azından %70’i vermez.
Erdoğan deyince senin aklına cumartesi günü yapacağı söylenen “tarihi” açıklama gelmiştir.
Tarihi kelimesi Türkiye’de anlamını yitirdi.
Her maç tarihi, her karar, her açıklama tarihi…
Zırvalık.
Erdoğan’ın açıklamasında tarihi bir yan yoktu.
Sadece şunu öğrendik.
Düne kadar terörist DEM Parti ile işbirliği yaptığı iddiasıyla CHP’yi terörist ilan eden AKP-MHP ikilisi şimdi DEM ile ittifak kuracağını açıkladı.
Ve şimdi CHP’yi terörist ilan edecekler…
Komedi ama komik bile değil.
Erdoğan’ın konuşmasının etnisitilerle ilgili bölüm başta olmak üzere pek çok unsuru aslında ABD Büyükelçisi Tom Barrack’ın önceki haftaki açıklamasının devamı gibiydi.
Bir ara aynı metni okuyor zannettim.
Tarihi konuşma Barrack kokuyordu.
Şunu söylemek mümkün, Erdoğan bu süreci nasıl yürütecek henüz planlamamış. Mesele siyasi olarak kendine zarar mı verir, fayda mı sağlar hesabı tam yapamamış görünüyor.
Ucundan tutuyor şimdilik.
Amerikan Büyükelçisi’nden bahsetmişken, bu beyefendinin Suriye gezisinden bahsetmemek olmaz.
Tom Barrack Suriye’de hem HTŞ lideri Ahmet Şara hem de YPG lideri, Öcalan’ın manevi oğlu Mazlum Abdi ile görüştü.
Yanında ise 4000 km uzaktaki Fransa’nın temsilcisi vardı.
Suriye’de Esad‘ı devirip bu yönetimi getirdiği iddia edilen Türkiye’den ise kimse yoktu.
Sonrasında oluşan tepkiler üzerine Tom Barrack‘ın yaptığı açıklama ise tamamen gaz almaya yönelik sırt ovuşturma...
Bugün biraz lafı uzattım. Kusura bakma…
En iyisi her pazartesi olduğu gibi bir kitap önerisi yaparak bitireyim.
Sevgili Uğur Dündar ziyaretime gelirken birkaç kitap getirmişti.
Cumartesi gece yarısı sivrisinekler uykumu kaçırınca kalkıp kitap okuyayım bari dedim ve elime Uğur Dündar’ın “Müjdat Gezen‘le Kürek Çekmek - Silivri Yolculuğu” adlı kitabı geçti.
Uğur Dündar’ın çocukluk arkadaşı Müjdat Gezen‘le, çocuk denecek yaşta bir sandal ve iki kürekle Menekşe sahilinden yola çıkıp, Silivri’ye uzanan yolculuğu anlattığı kitabı…
İki çocuğa okyanus aşmak gibi görünen macerayı yazarken Uğur Dündar eski İstanbul’u, dostluğu, cumhuriyet değerleri ile büyümüş ikinci cumhuriyet kuşağını öyle güzel anlatmış ki, bayıldım…
Bir saat içinde bitiverdi.
Arada kendi hatıralarım canlandı gözümde…
Eline sağlık sevgili Uğur Dündar.
Emrecim bana sağlığım, sıhhatim ile ilgili merak ettiklerini sormuşsun.
Yarın anlatayım artık.
Bu hafta sonu hiçbir CHP’linin gözaltına alınmamış olmasının şaşkınlığı ile… Herkese selamlar, sevgiler…
Sponsorumuz Icrypex’e de teşekkürler…
Bir de ricam var herkesten.
Kanser hastası, yeni kalp operasyonu geçirmiş Murat Çalık’ın hastaneden bileklerinde kelepçe ile çıkarılışını asla unutmayacağım.
Bugünün aynasıdır o görüntü.
Hafızamızda hep kalsın.
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar





