İstanbul 8°
FatihAltayli

Fatih Altaylı

Diğer yazılarıFatihAltaylı

Yazı İçeriği

  • Silivri Günlüğü – 16

detail banner reklam

Silivri Günlüğü – 16

FatihAltaylı
Köşe Yazısı

Fatih Altaylı

Temmuz 16, 2025

Yazı İçeriği

  • Silivri Günlüğü – 16

Silivri Günlüğü – 16

Selamlar Emre, 

Bizi izleyen, boş koltuğu demokrasi ve hukuk arayışı tarihinin simgelerinden biri haline getiren değerli izleyicilerimize de selamlar, minnetlerle başlayayım bugüne de…

Bana mesaj yollamışsın, biz onu merak ediyoruz içeriden ve kendinden haber versin diye. 

Bizi izleyenleri ne kadar alakadar eder bilmiyorum ama biraz malumat vereyim…

Hemen söyleyeyim, sağlığım sıhhatim yerinde. 

Doktorumun tavsiyesi üzerine bir tansiyon aleti aldım. 

Sistem şöyle işliyor. 

Bunu cezaevi doktoruna bildiriyorsunuz, doktor istediğiniz sağlık cihazının gerekli olduğuna kanaat getirirse talep ettiğiniz cihaz ya da ilaçlar bedeli tarafınızdan ödenmek üzere satın alınıp size veriliyor. 

Bunun dışında düzenli kullanmak zorunda olduğunuz ilaçlar bila bedel cezaevi yönetimi tarafından temin edilip veriliyor.

Tansiyon ölçüm cihazı da cezaevindeki hesabımdan ödenmek suretiyle satın alınıp bana teslim edildi. 

Sabah akşam tansiyonumu ölçüyorum. 

Merak ediyorsan söyleyeyim 7-11 çıkıyor hep. 

Yani iyi. 

Ancak niyeyse nabzım biraz yükseldi. 

61 çıkıyor. Normalde 50, 52 civarıdır. 

Yine biliyorsun aortum biraz geniş. 

Tansiyonum yüksek olmadığı için bundan bir sorun olacağını zannetmiyorum ama yılda iki kez MR ile ölçülmesi ve kontrol altında tutulması gerekiyor. 

Eylül ayında bu yılın ikinci ölçümü yapılacaktı. 

O vakte kadar çıkamazsam buradan giderim ölçüme. Sağlık olsun…

Burada plastik bir sandalye ve plastik bir masa dışında herhangi bir mobilyam yok. 

Bir de yattığım yatak tabii. 

Sandalye için minder talep etmiştim geldi. 

Ve artık kendimi bir Fransız bürokrat gibi hissediyorum. 

Çünkü eski yıllarda Fransız bürokratlara “Ron de couir” derlerdi. 

Yani deri halka ya da deri simit….

Bunun nedeni, bütün gün oturan bürokratlar popoları acımasın ya da uyuşmasın diye altlarına deri kaplı simit şeklinde yastıklar koyarlardı. 

Bu da zamanla bürokratların takma adına dönüşmüştü. 

Artık benim de bir simidim var ve konforum arttı. 

Bol bol kitap okuyor, arada televizyon izliyorum.

Amerika’daki saçma sapan Dünya Kulüpler Kupası’nı izliyordum o bitti. 

Pazar günü Wimbledon finalini izledim. 

Bu kez duruşunu, aile hikayesini beğendiğim Sinner’ın kazanmasını istiyordum. Zordu. 

Alcaraz karşısında son beş maçını kaybetmişti. 

İhtimali düşüktü, Alcaraz’ın daha fazla sponsoru vardı, daha karizmatikti ama ben Sinner’ı tuttum ve kazandı.

Darısı kazanmasını istediğim diğerlerinin başına. 

Sakın yanlış anlaşılmasın futboldan bahsetmiyorum. 

Orada kimin kazandığı zerre umrumda değil. 

Sabahları evimizin oğlu Murat Güloğlu ile başlıyorum güne, ilk haberleri ondan alıyorum. Halk TV o saatlerde pek haber vermiyor.

Sözcü TV yeniden yayına başlayınca Özlem Gürses‘le devam edeceğim. 

Ardından Halk TV’de Mehmet Tezkan ve İbrahim Kahveci’yi dinliyorum. 

Bir yandan da yürüyüş yapıyor ya da temizlik yapıyorum.

Yerleri artık iki günde bir paspaslıyorum. 

Her gün süpürüyorum. 

Yer karolarının içine sinmiş lekeler ve boya yapılırken oluşmuş izler dışında oda artık bayağı temiz. 

Ama demir karyolalar ve dolaplar zemine kaynaklandığı için altlarını temizleyip silmek bayağı zor oluyor.

Her gün iki gazete alıyordum, Birgün ve Cumhuriyet.
Şimdi ise karartılma dayanışması için Sözcü’yü de ekledim. 

Umarım meraklarını gidermişimdir. 

Gelelim izleyicilerimizin merakını gidermeye, sordukları bir soruya yanıt vermeye. 

Sponsorlarımızdan Yatsan’ın sponsorluğunun sona ermesi izleyicilerimizin dikkatini çekmiş ve tepki göstermişler. 

Durumu anlatayım. 

Yatsan, yaklaşık iki yıldır sponsorlarımız arasındaydı ve üç ay diye başladığımız yolculuk, karşılıklı memnuniyet ve markaya olumlu katkımız nedeniyle iki yıllık bir döneme uzadı. 

Yatsan’ın CEO’su sevgili Gökalp Bey’in desteği çok değerliydi. 

Bu bir patronaj kararıdır ve Yatsan’a, CEO’su Gökalp dostumuza bugüne kadarki destekleri için teşekkür ederiz.

Gökalp Bey’in bu iş birliğinin sona ermesinden gerçekten üzüntü duyduğunu biliyorum. 

Unutmadan hatırlatayım, yokluğumda Tek Tek Bilim programı devam ediyor.

Bilim insanı dostlarım ve Siemens programı aynen sürdürüyorlar. 

Buradan elde ettiğimiz gelirle Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği üzerinden burs vermeyi de sürdürüyoruz. 

Siemens’e de teşekkür ediyoruz. İyi ki varlar…

Hadi istersen biraz gündeme dönelim. 

Dün de söylediğim gibi bu hafta sonunun sürprizi tutuklama ve gözaltı olmamasıydı. 

Sebebi açık. 

AKP’nin Kızılcahamam toplantısında Cumhurbaşkanı’nın söyleyeceklerinin ve PKK’nın 30 kişilik silah bırakma şovunun gündemde arka plana düşmesini istemeyen bağımsız yargımız bu hafta sonunu es geçti. 

Bu hafta kaldıkları yerden devam ederler.

İktidarı ve iktidar medyasından başka kimseyi çok da heyecanlandırmayan PKK’nın silah bırakma şovu Erdoğan’ın “AKP-MHP-DEM bloğu oluştu” açıklaması ile taçlandı.

DEM’E terörist diye diye, terörle mücadele edeceğiz diye diye, PKK’yı lanetleye lanetleye, milliyetçilik temalı kampanya ile seçim kazanan iktidar, PKK ile anlaştı. 

Seçilme nedeninin tam aksini yaptı ve şimdi de buna destek istiyor.

Böyle bir iktidara nasıl güvenilir bilmiyorum. 

Yarın yine kararını değiştirip tankla topla Diyarbakır’a girmeyeceklerine kimse garanti veremiyor ama şimdilik durum olumlu. 

Zannederim sıra geldi Güneydoğu’daki kentlerden başlayarak Abdullah Öcalan heykelleri dikmeye. 

Açılışı da Bahçeli yapar artık. 

İlginç olan bunlar değil. 

AKP ve MHP’nin ani dönüşlerine alışkınız da, seçmen enteresan…

Terörle, terörist diye yaftaladıkları ile mücadele etsin diye oy verdikleri kişiler tam tersini yapınca bunu da kabul ediyorlar.

Demek ki toplumda artık müthiş bir boşvermişlik, tam bir umursamazlık oluşturmayı başarmış iktidar… 

Tüm bunları CHP yapsaydı acaba AKP-MHP bloğu ne hakaretler ederdi düşünmek bile istemiyorum. 

Bahçeli yıllarca Ahmet Davutoğlu’na “Serok Ahmet” dedi. 

Davutoğlu kibar adam, “Kimmiş Serok Devlet Bey” demiyor. 

Şunu da ekleyeyim Emrecim. 

DEM ve Öcalan ve hatta PKK yıllardır ne diyorsa aynı yerde duruyorlar. 

Silah yakma töreninde konuşan bir PKK’lı “şartlarımız yerine getirilmeden bu tören bir anlam kazanmaz” dedi ama bu pek konuşulmadı. 

Metin dışına çıkıldı diye susturuldu. 

Yine de söyleyeyim ben kendi adıma, iktidarın tüm güvenilmezliğine rağmen bu süreci destekliyorum ama bu kafayla bu iş olumlu sonuçlanmaz biliyorum.

Bir yandan PKK ile el ele verip bir yandan DEM ile iş birliği yapıyor diye Şişli ve Esenyurt Belediye Başkanlarını hapiste tutan, Güneydoğu’da kayyum belediye sisteminden vazgeçmeyen iktidara ne kadar güvenebilirsiniz?

Cumhurbaşkanı Erdoğan AKP Genel Başkanı olarak katıldığı Kızılcahamam Kampı’nın kapanış konuşmasında CHP’ye yüklendi. 

Açılıştaki konuşması ile ilgili ümmet tartışmasına değindi ve “Ümmetten niye rahatsız oldunuz?” diye sordu.

Ben kendi adıma, ümmet söyleminden daha çok bu konuşmanın Amerikan Büyükelçisi Tom Barrack ile bu denli örtüşmesindeki nedeni merak ettim. 

İki konuşma sanki aynı daktilodan çıkmıştı. 

Erdoğan konuşmasında CHP lideri Özgür Özel’i ciddiye almadığını da söylemeden geçmedi ama her konuşmasının büyük bölümünde yaptığı gibi Özel’e yanıt vererek ve Özel’i eleştirerek sürdürdü konuşmasının büyük bölümünü. 

Ciddiye almıyorum deyip bu kadar gündemine alıyorsa ciddiye alsa ne yapacaktı merak ediyorum. 

Ciddiye almadığı için mi tüm belediye başkanları tutuklanıyor, Özel hakkında yağmur gibi fezleke yağıyor meclise… 

Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer dünkü duruşmasında tahliye edildi. Bunu bekliyorduk. 

Ama başka bir davadan tutuklu kaldı. 

Ne var ki, MHP’nin ideoloğu, Ahmet Özer’e atıf yaparken iktidar Ahmet Özer’i terör suçuyla tutuklu tutuyor. 

Bu bile sürecin maksadı hakkında yeterince fikir veriyor.

Anlaşılan bu hafta Meclis çalışmaya devam edecek. 

Çünkü tüm eleştirilere rağmen iktidar, ormanları ve zeytinlikleri kömür santrali işleten müteahhitlere kurban etmeye kararlı. 

Ben bu meseleye çevrecilik dışında bir perspektiften de bakmak istiyorum. 

Çevreye, zeytine, doğaya verecekleri zararlar zaten malum. 

Köylüler, çevreciler bunu zaten gayet iyi anlatıyor.
Ben iki farklı yönü gündeme getirmek istiyorum.

Bugün bir süre daha enerji üretebilmeleri için uğruna katliamı ve tarımsal üretim ihaneti yapılacak olan bu kömür santrallerinin tamamı devlete ait iken AKP döneminde özelleştirilen santraller ve özelleştirme esnasında bu santrallerin ne kadar kömür stoğu kaldığı belli, daha kaç yıl kullanılacakları belli ve özelleştirme bedeli de buna göre belirlenmiş.

Yani bunlara yeni kömür sahaları açılıp ekonomik ömürlerinin uzatılacağı baştan belli olsa ihale koşulları değişecek, fiyat artacak. 

Ama bu baştan söylenmeyince ileride yapılacak bu değişikliği bilmeyenler haksızlığa uğruyor ve ihaleyi alan firmalara büyük avantaj sağlanıyor. 

Bu ihalenin iptal sebebidir ya da en azından yeni alanlar açılınca yeni ihale yapılmalıdır. 

İktidar bunu yapar mı? Elbette yapmaz. 

Bu onların yandaş zengin etme metodu olmuş. 

Havaalanı ihalesi yaparlar, koşullar ihale sonrası müteahhit lehine değişir. Derince’de liman ihalesi yaparlar, alan yandaş yasalara aykırı olarak limanı büyütür. 

Her işleri böyle bunların. 

Erdoğan’ın Kızılcahamam‘daki konuşmasında oraya çok da uzak olmayan Kartalkaya yangını ile ilgili iki kelam etmesini beklemedim ama kendisini dinleyen Turizm Bakanı’nı görünce ben iki kelam etme gereği duydum. 

Facia günü, ilgili iki bakanın doğrudan sorumlu olmayacağını ama sorumluların bu bakanlıklarda olduğunu ve bakanların bu sorumluları bulup yargıya teslim etmek gibi bir görevleri olduğunu belirttim. 

Ancak bakanlar bırakın sorumluları bulup yargıya teslim etmeyi, yargının bulduğu sorumluları koruma altına aldılar. 

Bu durumda artık her iki bakan da ölen 36’sı çocuk 78 candan sorumlusudur. Net ve sarih…

Erdoğan’ın konuşmasından bir küçük detaya daha dikkat çekmek istiyorum. Cumhurbaşkanı bir yerde “Çin Denizi’nden Adriyatik’e kadar uzanan Türk etki alanı” dedi. 

Bu tanımı, yani “Adriyatik’ten Çin Denizi’ne kadar uzanan Türk varlığı” cümlesini yanlış hatırlamıyorsam 1990‘ların başında rahmetli Demirel kullanmıştı. 

Ve hemen ardından Balkanlar karışmış, Yugoslavya parçalanmış, Hırvatlar Sırplar ve Boşnaklar birbirine girmiş, 1. Dünya Savaşı sonrası yarım kalan hesabı kapatmıştı Batılı ülkeler.

Aynı cümleyi 34 yıl sonra bir daha duyunca korktum. 

Uzatmadan bitirmek istiyorum ama şunu da söylemeden bitirmeyeyim. 

İktidar geleceğini kurtarmak için yeni bir oyun kuruyor, kurmaya çalışıyor. 

Açılım adı altında, terörsüz Türkiye diye bir yeni oyuncakla oylarını toparlamaya, ittifakı genişletmeye çalışıyor.

Dertlerinin ülkenin geleceği değil, kendi gelecekleri olduğu aşikar ama bunu düşündükleri için suçlayamayız. 

Herkes fıtratına uygun davranır. 

Bu suç değildir. 

Ama şurası net ki, ister Türk ister Kürt ister Arap olsun aç adamın midesi aynı sesle guruldar. 

Ortak dil odur. 

Bir ders de Yiğit Bulut’un cenazesinden çıkarmak gerekir. 

AKP’den pek katılan yokmuş, gelen üç beş kişi... 

İlginç olan ise AKP’den çok önemli bir kişinin Egemen Bağış’ı görmezden gelmesi olmuş… 

Anlayana sivrisinek saz diyelim, herkese güzel bir gün dilerken, değerli sponsorumuz İtopya’ya da bir teşekkürle noktalayalım.

FatihAltaylı
X’te yanıtla

X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.

FatihAltaylı
  • Geçmiş yazılar

TümüFatihAltaylı
Adalet
Köşe Yazıları
Adalet

Fatih Altaylı

Aralık 1, 2025

Bize Biraz Müsaade
Köşe Yazıları
Bize Biraz Müsaade

Fatih Altaylı

Ekim 6, 2025

Silivri Günlüğü - 73
Köşe Yazıları
Silivri Günlüğü - 73

Fatih Altaylı

Ekim 2, 2025

  • Videolar

TümüFatihAltaylı
"Şarkı yapmak mutlu adam işi değil" görseli
5 Gün Önce
FatihAltaylı
YouTube
Bedia Ceylan Güzelce & Özer Atik"Şarkı yapmak mutlu adam işi değil"Teke Tek Bilim ▷ https://www.youtube.com/@TekeTekBilim 00:00 Giriş 00:22 Bir günü nasıl geçiyor? 05:04 Müzik ile arası nasıl? 15:23 Şarkılarını nasıl yapıyor? 18:24 Yalçın Turan hayatına ne kattı? 20:08 Yaptığı programlarda etkilendikleri neydi? 23:37 Seyircide eskiden yeniye ruh hali değişiyor mu? 24:54 Yapay zekaya bakış açısı nedir? 30:36 Kapanış YouTube kanalına abone olmak için ▷ http://bit.ly/FatihAltayli Gazeteci - Yazar Fatih Altaylı, Youtube kanalına özel gündemi yorumluyor.
Aralık 14, 2025
"Yemek konusunda gerçekten pahalıyız" görseli
FatihAltaylı
YouTube
Bedia Ceylan Güzelce & Oğuz Yenihayat"Yemek konusunda gerçekten pahalıyız"Teke Tek Bilim ▷ https://www.youtube.com/@TekeTekBilim 00:00 Giriş 00:20 Bir günü nasıl geçiyor? 01:00 Kendi işini nasıl tanımlıyor? 06:43 Başına tuhaf şeyler geliyor mu? 08:50 Bir yeri beğenme kriterleri nelerdir? 13:27 Türkiye'ye ait olan ve tüm dünyanın bilmesini istediği neler var? 16:50 Türkiye'yi gezerken onu en çok şaşırtan ne oldu? 19:30 Türk ve Yunan mutfakları arasındaki rekabet hakkında ne düşünüyor? 21:06 Yurt dışına giderken yanında Türkiye'den ne götürüyor? 23:06 Yılbaşında yiyebileceğimiz öneriler listesi 27:28 Yemek konusunda bir yerin iyi olup olmadığını nasıl anlayabiliriz? 31:16 Gıdaların pahalılığı hakkında ne düşünüyor? 35:15 Türkiye'deki ve yurtdışındaki sokak lezzetleri arasında nasıl farklar var? 36:11 Sokak lezzetlerinde Türkiye'yi nasıl buluyor? 39:00 Türk mutfağı ve kültürünün sosyal medya üzerinden tanıtımları 42:00 Yemek sektöründeki güvensizlik ve denetimsizlik 42:36 İçerikleri hangi kanallardan takip edilebilir? 43:45 Türkiye'de asla unutamadığı lezzetler 46:00 Yurtdışından misafirleri gelse yemek için nerelere götürür? 50:20 Yapmayı düşündüğü başka ne tür projeler var? 52:03 Kapanış YouTube kanalına abone olmak için ▷ http://bit.ly/FatihAltayli Gazeteci - Yazar Fatih Altaylı, Youtube kanalına özel gündemi yorumluyor.
Aralık 7, 2025
Fatih Altaylı'nın savunması - Barolar Birliği Başkanı Avukat Erinç Sağkan görseli
FatihAltaylı
YouTube
Videolar yorumluyorFatih Altaylı'nın savunması - Barolar Birliği Başkanı Avukat Erinç SağkanTeke Tek Bilim ▷ https://www.youtube.com/@TekeTekBilim YouTube kanalına abone olmak için ▷ http://bit.ly/FatihAltayli Gazeteci - Yazar Fatih Altaylı, Youtube kanalına özel gündemi yorumluyor.
Aralık 5, 2025