İstanbul 23°
FatihAltayli

Fatih Altaylı

Diğer yazılarıFatihAltaylı

Yazı İçeriği

  • Silivri Günlüğü – 20

detail banner reklam

Silivri Günlüğü – 20

FatihAltaylı
Köşe Yazısı

Fatih Altaylı

Temmuz 21, 2025

Yazı İçeriği

  • Silivri Günlüğü – 20

Silivri Günlüğü – 20

Emrecim selamlar, 

Sana ve bizi izleyen, dinleyen herkese iyi haftalar…

Her şeyden önce değerli Altan Öymen‘e, Altan abimize rahmet dileyerek başlayalım.

Onurlu, saygıdeğer bir yaşamı 93 yaşında noktalarken ardında güzel lekesiz bir isim bıraktı. 

Böyle bir ismin varisi olma onurunu da kızı Aslı Hanım’a bırakmış oldu. 

Nur içinde yatsın inşallah…

Bugün itibarıyla cezaevindeki birinci ayım doldu. 

Dört haftayı tamamladım. 

Hiç kimse merak etmesin, kaygılanmasın… Keyfim yerinde, iyiyim. 

Moralim yüksek çünkü sadece ve sadece düşüncelerimi susturmak, sesimi kesmek için buraya atıldım. 

Ve eğer benim tek başıma çıkardığım ve bizi izleyenlerle güçlenen bu ses bu kadar korkutup ürkütüyorsa ne mutlu bana. 

Ne mutlu hepimize, birlikteliğimize…

İddianame ile ilgili fikrimi sormuşsun. 

Onu az sonra konuşuruz. 

Önce bu hafta sonu Silivri’de kurduğum bir hayal, bir düşünceden söz etmek istiyorum. 

Cumartesi öğlen hücremin avlusunda güneşlenirken kurduğum bir hayal…

Biliyorsun her şehit haberi sonrası sen de, ben de epey bir hislenir duygularımızı gizlemekte zorlanırız. 

Hele hele şehitlerin evlerinin görüntüleri televizyonlara yansıyınca gözyaşlarımı tutamam.

O sıvasız, boyasız kimi briket kimi kerpiç, perdesiz, badanasız evler beni kahreder. 

Bu ülkenin gün yüzü görmemiş evlatlarının fakirden daha fakir haneleridir o evler ve içimi sızlatır hepsi.

İşte cumartesi öğlen avluda güneşlenir ve kaçırdığım bir yaz mevsiminde biraz olsun D vitamini depolamaya çalışırken avludan hücreme doğru baktım. 

Bir mavi kapı, maviye boyalı bir büyük pencere ve demir parmaklıklar, kapının diğer yanında maviye boyalı bir vasistas tabir edilen banyo penceresi, ikinci katta yine maviye boyalı yan yana üç geniş pencere... 

Hemen hemen 5 metre genişlik, avlunun iki yanında yaklaşık 7 metrelik iki duvar ve üzerinde dikenli teller… 

Mavi kapıdan içeri girince büyük karo fayanslarla döşeli yaklaşık 30 metrekarelik bir alan, bu alanın bir bölümünün yaklaşık 4 metrekareyi kaplayan bir bölümünde bir tuvalet ve banyo…

19 basamakla çıkılan ikinci kat ve orada da yaklaşık 20 metrekarelik bir yatak alanı…

Avludan baktım ve burası şehit evlatlarımızın evlerinden daha güzel bir yer diye geçirdim içimden. 

Yanlardaki 7 metrelik duvarları aşağı indirdim ve 70 santim yaptım hayalimde. 

Üzerlerine boydan boya beton saksı yapıp taflanlar ektim. 

Tatsız sarı binayı beyaza, mavi pencereleri kırmızıya boyadım. 

Demir kapıyı sıcak ahşap bir kapı ile değiştirdim. 

Pencerelerin önüne toprak uzun saksılarda begonyalar diktim. 

Bahçenin beton zemininin yanlarına toprak koydum ortasına iroko bir dek yaptım. 

Bir tahta masa, dört ahşap sandalye ve bir büyük şemsiye koydum.

İçerdeki çelik mutfağın üzerindeki dolabı ahşap bir dolapla değiştirdim. 

Merdiven altına büyükçe bir dolap yaptım ve bir şehit ailesine hediye ettim.

Silivri 9. bölümde bunlardan yaklaşık 350 tane var. 

Al sana şehitlerimizin geride bıraktığı aileler için 350 küçük villa. 

Cezaevinden daha iyi değil mi Emre…

Bir gün iktidar değişince haksızlığın, hukuksuzluğun, FETÖ adaletinin, AKP yargısının simgesi Silivri için iyi bir unutma yolu olmaz olmaz mı? 

Hafta sonuna damga vuran tartışma Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık’ın sağlık durumu ve kanserinin nüksetmesine ve bir kalp operasyonu geçirmesine rağmen oradan oraya sürüklenmesi, eli kelepçeli gezdirilmesi ve yeniden tetkik istenmesiydi.

Herkes vicdan falan dedi. 

Ne vicdani ya Emre, vicdan insanda olur, bunu yapanlar insan olamaz ki vicdanları olsun. 

Bunlara suç işlemeden bir şey söylemek mümkün değil ve tek yapabildiğim beddua etmek…

AKP’li Fatih Belediye Başkanı Ergün Turan‘ın vicdanının sesini dinleyerek yaptığı açıklama ise çok konuşuldu, çok takdir gördü. 

Hatırlıyor musun bilmem Emre ama yerel seçimler öncesi “keşke AKP’nin büyükşehir adayı Ergün Turan olsa” demiştim. 

Ergün Bey’i tanıyanlar için yaptığı açıklama hiç şaşırtıcı değildi. 

Ben şaşırmadım. 

Sayıları giderek çok azalsa da AKP içinde böyle isimler hâlâ var. 

Ama çok az var, o ayrı.

Başka bir konuya geçerken, öncelikle MHP liderinin dün yaptığı bir açıklamaya değinmemek olmaz. 

Sayın Bahçeli, anladığım kadarıyla Türkiye’yi etnik veya dini temellere dayanarak şimdiden bölmüş, bize ağır ağır haber veriyor. 

Devlet Bey’in “Bir Cumhurbaşkanı yardımcısı Alevi, bir Cumhurbaşkanı yardımcısı Kürt olsun” önerisi ancak etnik temelli federasyon şeklinde oluşmuş devletlerde olur. 

Mesela Irak Anayasası böyle çünkü orada özerk Kürt devleti var. 

Bu tip ülkelerde olur bunlar. 

Lübnan’da, Suriye’de… 

Devlet Bahçeli acaba ne söylediğinin farkında mı! 

Erdoğan’dan sonra Bahçeli de ABD Büyükelçisi Tom Barrack‘tan esinlenerek konuşuyor. 

Ve belli ki Bahçeli, Cumhurbaşkanlığı’nın sünni Türk olması şartını da getiriyor. 

Akıl alır gibi değil…

Peki Emre, ben tüm bunlara şaşırıyor muyum? 

Tabii ki hayır! 

2023 seçimleri öncesi, seçimi Cumhur İttifakı’nın kazanması halinde bildiğimiz Türkiye’nin ortadan kalkacağını söylemiştim. 

Görünüyordu bu olacaklar, fazla hızlı oldu. 

DEM‘li Tuncer Bakırhan‘ın “Anayasa masasına oturun, tutuklular serbest kalsın” cümlesi de tam felaket. 

Türkiye’de demokrasinin gelişmesi için önemli katkılar sunacağını düşündüğüm DEM Parti ya da siyasal Kürt hareketi Cumhur İttifakı’na dokunduğu anda ittifaktan virüsü kapmış ve antidemokratik cepheye katılmış görünüyor.

Ne var ki perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. 

DEM Parti maden yasası parlamentodan geçirilirken hiçbir şey yapmadı. 

Oysa düne kadar bu konularda pek duyarlı imiş gibi yaparlardı. 

Bari amirleri Öcalan bunları bir fırçalasa.. 

Öyle ya, Abdullah Öcalan yıllardır ekolojik toplum diye yüzlerce makale yazdı, biz de ciddiye alıp okuduk.

Umarım Bakırhan’ın sözlerini benim izleyebildiğim televizyon ve gazeteler yanlış aktarmış olsun. 

Aksi taktirde bu cümleler tam felaket. 

Herkes bilsin ki demokrasi, hukuk, adalet yok ise hiçbir sorun çözülmez 

Ve yarın 2 puan oy kaybettiğini görünce Erdoğan o masayı devirdiğinde Bakırhan’ın yüzünü görmek isterim. 

Bunca yılın acı tecrübeleri ile demlenmiş bir partinin bu kadar yanlış bir pozisyon alması akıl tutulması olabilir. 

Ayrıca Bakırhan’ın “masaya oturun tutuklar serbest kalsın” cümlesine ilk itirazı Cumhurbaşkanı yapmalı. 

Çünkü kendisini töhmet altında bırakıyor.

Demirtaş ve Yüksekdağ’a da büyük ayıp ediyor ve DEM Parti yüzünden dövülen CHP genel başkanlarına da, Ahmet Özer’e de, Resul Emrah Şahan’a da… 

CHP, terörsüz Türkiye masasında yok değil, gitmediği masa Anayasa masası…

Bahçeli, Bakırhan, Barrack ve diğer söylemler derken Türkiye’nin kafayı yediğini ve birilerinin Türkiye’yi yok etmek için düğmeye bastığını, ülkenin içine düşürüldüğü zafiyetten istifade etmek isteyenlerin 1910’larda yazdıkları ama Atatürk’e toslayan senaryoyu şimdi yeniden uygulamaya çalıştıklarını düşünüyorum.

Ne diyeyim Emre, Allah sonumuzu hayır eder inşallah. 

Bir kere daha söyleyeyim, inşallah İsmail Saymaz’ın duyurduğu bu cümle bir yanlış anlama olsun. 

Yoksa bunu bir siyasetçinin, üstelik de etkin ve kağıt üzerinde milliyetçi bir siyasetçinin söylediğini düşünürsem geceleri uyuyamam. 

Bu korkunç ve korkutucu söylemleri geride bırakıp ve senin hakkımdaki iddianame ile ilgili soruna gelirsek… 

Biliyorsun “Türk halkı sandığı sever ve inanır” diye başlayan, “kendi geleceğine kendi karar verir, bu hakkı babasına bile devretmez” diye başladığım cümle kesilip biçilerek sanki başka bir anlamda söylenmiş hale getirildi ve bunun üzerine hakkımda jet hızıyla bir soruşturma başlatıldı ve hızla tutuklandım. 

2,5 dakikalık konuşma ile ilgili iddianame ise 25 gün sonra hazırlandı ve böylelikle adli tatile denk getirilerek tutukluluğumun uzamasının yolu da açılmış oldu. 

Şimdi olacak olan şu…

Bu iddianame bir Ağır Ceza Mahkemesi’ne düşecek. 

İlgili Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul edip davayı açıp bir tarih belirleyecek, ya iddianameyi reddedecek ya da görevsizlik kararı verip başka bir mahkemeye yollayacak.

İddianame kabul edilirse adli tatil de olsa bir nöbetçi mahkeme tahliyeme karar verebilir ama yargının içinde olduğu bugünkü durumda bu zayıf bir olasılık. 

İddianamenin içeriğine gelirsek, tutuklanmama neden olan mantıkla hazırlanmış bir iddianame. 

Kanunda yer almayan bir suçla tutuklandığım için bir yasa maddesi ile suçlanıyorum. Bu madde tutuklanmamı gerektirmediği için oradan bir başka yasa maddesine bağlanıyorum fakat sözlerim o yasa maddesine de girmediği için de görülmemiş bir şekilde “doktrin” diye bir şey uyduruyorlar.

İçtihat deseler anlarım ama içtihat da yok, o yüzden doktrin diyerek yıllar önce Profesör Dr. Zeki Hafızoğulları’nın yaptığı bir makaleye atıfta bulunup 

doktrin diye bu makaleyi iddianameye koymuşlar. 

Ama bakın doktorin diye sığınmaya çalıştıkları Prof Hafızoğulları ne demiş “İddianameyi yazan makalemi kendi düşüncesine uydurmaya çalışmış” ve eklemiş “Burada Cumhurbaşkanı’nı tehdit suçu oluşmamıştır. Çünkü suçun maddi unsuru yoktur. Basının eleştiri hakkı vardır. Savcı Bey kendisini haklı göstermek için bizim makalemize gönderme yapmış. İşin kolayına kaçmış.” 

Hukuk böyle diyor da ülkede hukuk ya da hukuku dinleyen takan var mı o ayrı. 

Duruşmaya kadar benim derdim Silivri’de moralleri yüksek tutmak. 

Çünkü öyle ya da böyle hukuk ve adaletten başka altına sığınabileceğimiz bir değer yok.

İsrail’in Suriye’yi, daha doğrusu Suriye’nin başkenti Şam’ı bombalaması ile ilgili tek kelime etmeyen Reisi Cumhurumuz Erdoğan, cumartesi günü sigara ile mücadele günü için bir grup gençle kameralar karşısına geçince belki İsrail’e de çatar diye açıp izledim. 

Yine İsrail ile ilgili tek kelime etmedi. 

Belli ki bunu bürokratlarına, bakanlarına bırakmış. 

Hin hacette “Ben demedim onlar dedi” diyecek herhalde.

Bilemem. 

Ancak programı izlerken dikkatimi başka bir şey çekti. 

Cumhurbaşkanı gençlerle sohbeti bile prompter denilen cihazdan okumak suretiyle yaptı. 

Promptersız bölüm kısa ama daha eğlenceliydi.

Keşke promptera İsrail’in ve ABD’nin yemek kuyruğunda öldürdüğü 300e yakın Gazze’liyi hatırlatan ve kınayan birkaç kelime de yazılsaydı. 

Avrupa’da İsrail’e tepkiler artarken, Türkiye’de azalıyor. 

Saray’da ise hiç kalmadı desek yeridir. 

Hal böyle olunca dün camı çerçevesi indirilen McDonald’s şimdi Voleybol Federasyonu’nun ana sponsoru oldu. 

Artık yerli ve milli McDonald’s…

Cumhurbaşkanı demişken, Erdoğan’ın geçen hafta Kabine Toplantısı’nı erkene alması herkesi heyecanlandırdı. 

“Kabine değişikliği olacak” iddiaları yayıldı. 

Bazı bakanların görevden alınacağı yolunda Bakan-totolar oynandı. 

Emrecim, bizi izleyen herkes bilsin ki bugün artık bakan diye bir şey yok. 

Bizim bakan dediklerimiz aslında “sekreter”

Cumhurbaşkanı sekreteri… 

Başkanlık sisteminde bunun adı bu. 

Ve değişse ne olur değişmese ne!

Öyle bir davranılıyor ki, sanki bakanın adı değişse bir şey değişecek. 

Gülüyorum. 

Kabinede nispeten önemli, yani değişmesi olumsuz sonuçlar doğuracak tek sekreter Mehmet Şimşek. 

O değişirse bil ki, Türkiye dört başı mamur bir ekonomik felakete doğru koşacak ve seçim yakın. 

Ama sana bir şey olmaz, senin danışmanın Icrypex. 

Sağlam kazığa bağlamışsın. 

Dün hava inanılmaz sıcaktı Silivri’de. 

İstanbul 32, Edirne 40 derece olunca burada da herhalde tam ortasını gördük. 

36 – 38 derece falandı. 

Piştik.

Sabah sporunu kısa kesip oturdum mektuplarımı okudum. 

Cezaevine okur ve izleyiciler mektup yağdırmış. 

Yönetim de okuyup bana iletti. 

Hepsine çok teşekkür ediyorum sevgi dolu satırları için. 

Genç izleyici ve okurların bir bölümü F1 filmini izleyip izlemediği ve Formula 1’in Türkiye’ye dönmesi konusunda bir gelişme olup olmadığını da sormuşlar. 

F1 filmini görmedim. 

Faruk Süren ve Oscar Piastri’nin sınıf arkadaşı torunu Raif Elmas ile galasına gidecektik ama tutuklandım. 

Film iyi diyorlar. 

Fikrine güvendiğim Kadir Kaymakçı, Mehmet Açar’la programında bayağı methetti. Faruk Abi de sevmiş filmi. 

Ama herkes bilsin ki 30 yıl sonra pistlere dönen bir pilot değil F1 otomobilini, güvenlik aracını kullanırken bile zorlanır.

Ama güzel hikaye. 

Çekimler de çok iyiymiş.

2026 yılında F1 Türkiye’ye gelir mi? 

2026’da gelmesi %51, 2027’de gelmesi ise %95 olasılık. 

Federasyon Başkanı Eren Üçlertoprağı bunun için canını dişine takmış uğraşıyor. 

Biz de ona kendi ölçümüzde destek veriyoruz. 

Gözaltına alındığım gün de kendisiyle görüşüp bu konuyu ele almıştık. 

Haberler olumlu. 

Meraklıları umutlarını korusun. 

F1’den bahsedince aklıma Turizm Bakanlığı ile ilgili bir mesele geldi. 

İstanbul Park Pisti ile ilgili çok doğru bir adım atan Kültür ve Turizm Bakanlığı, uyarılarımızdan sonra Kartalkaya faciası ile ilgili personeline de soruşturma izni verdi. 

Ancak bir hatadan dönmüyor. 

Antalya Müzesi’ni yıkma kararından…

Bu müze Türkiye’nin en güzel yüzlerinden biri. İstanbul Arkeoloji Müzesi’nden sonra benim favori müzem.

Müze binası depreme dayanıklı olmadığı için yıkılmak isteniyor. 

Oysa bu müzenin binası da oldukça önemli. 

Yarışma sonucu belirlenen proje ile yapılan binanın proje müellifi hatırladığım kadarıyla Sami Sisa ve Doğan Tekeli. 

Türk mimarlığının iki önemli ismi, iki akademisyen… 

Sami Sisa ile hiç tanışmadım ama Profesör Doğan Tekeli Habertürk binasının da mimarı ve o süreçte birlikte çok çalıştık. 

Binanın yanı sıra bahçesindeki Nuriev’e ait heykeli de bize öneren Doğan Hoca idi. 

İş Bankası Kuleleri de onun eseridir. 

Antalya Müzesi yıkılmak yerine güçlendirilebilir ve yanına yeni bir müze eklenebilir.

Fakat yıkmak gerçekten ayıp, hatta kültürel suç. 

Bakan Ersoy bu fikrini gözden geçirmeli. 

Bugün biraz uzattım galiba. 

Yavaştan toparlayayım. 

Önce DEM Parti’ye şunu söyleyeyim. 

Bakırhan herkese akıl verirken Selahattin Demirtaş’ın Anayasa’ya aykırı tutukluluğunun sürdüğünü ve siyasi rehine olduğunu unutmasın.

Uber adlı şirket sürücülerle anlaşma yaparken anlaştığı sürücülerin uyuşturucu bağımlılığı olup olmadığını bir zahmet araştırıversin. 

Türkiye’de çay üretip büyük reklamlarla tanıtım yapan firmalar da lütfen toz haline getirilmiş çayın iyi bir şey olmadığını artık öğrensin. 

ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın Suriye’de YPG liderine önceki gün yaptığı ziyaretini Mazlum Abdi’ye arkandayız mesajını da kimse görmezden gelmesin.

Bir de olumlu yorumla bitireyim. 

Cezaevinde mecburen epey bir televizyon izliyorum. 

Sözcü TV’nin on günlük ceza sonrası dönüşünü kutluyorum. 

Bir de teşekkürüm var. 

TRT Spor, gerek Wimbledon gerekse Diamond Leauge Atletizm yarışmaları yayınlarında çok ama çok iyi yayıncılık yaptı, kutluyorum. 

Sana, tüm ekibe, izleyicilerimize ve değerli sponsorlarımıza bir kez daha teşekkür ediyor, herkese iyi haftalar diliyorum.

FatihAltaylı
X’te yanıtla

X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.

FatihAltaylı
  • Geçmiş yazılar

TümüFatihAltaylı
Silivri Günlüğü - 61
Köşe Yazıları
Silivri Günlüğü - 61

Fatih Altaylı

Eylül 16, 2025

Silivri Günlüğü - 60
Köşe Yazıları
Silivri Günlüğü - 60

Fatih Altaylı

Eylül 15, 2025

Silivri Günlüğü - 59
Köşe Yazıları
Silivri Günlüğü - 59

Fatih Altaylı

Eylül 15, 2025

  • Videolar

TümüFatihAltaylı
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Türkiye" görseli
2 Gün Önce
FatihAltaylı
YouTube
Mehmet Demirkol yorumluyorFatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Türkiye"Teke Tek Bilim ▷ https://www.youtube.com/@TekeTekBilim YouTube kanalına abone olmak için ▷ http://bit.ly/FatihAltayli Gazeteci - Yazar Fatih Altaylı, Youtube kanalına özel gündemi yorumluyor.
Eylül 17, 2025
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hukuk Devleti" görseli
3 Gün Önce
FatihAltaylı
YouTube
Barış Terkoğlu yorumluyorFatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hukuk Devleti"Teke Tek Bilim ▷ https://www.youtube.com/@TekeTekBilim YouTube kanalına abone olmak için ▷ http://bit.ly/FatihAltayli Gazeteci - Yazar Fatih Altaylı, Youtube kanalına özel gündemi yorumluyor.
Eylül 16, 2025
4 Gün Önce
FatihAltaylı
YouTube

Zeki Demirkubuz yorumluyor

Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hak"

Eylül 15, 2025

5 Gün Önce
FatihAltaylı
YouTube

Bedia Ceylan Güzelce & Müfit Can Saçıntı

"Gülmek bir savunma mekanizması"

Eylül 14, 2025