Silivri Günlüğü - 21
Fatih Altaylı
Temmuz 23, 2025
Yazı İçeriği
Silivri Günlüğü - 21
Silivri Günlüğü - 21
Selamlar Emre,
Sana, hepinize, izleyicilerimize, dostlarımıza selamlar sevgiler…
İyi olduğunuzu umuyor ve iyi olmanızı diliyorum.
Beni soracak olursan, buraya tıkıldığım günden bu yana ilk kez uykusuz bir gece geçirdim.
Sabaha kadar uyuyamadım, ki bilirsin benim pek uyku sorunum yoktur.
Bu kez ilk defa uykum, uykularım kaçtı.
Bunun tek nedeni Devlet Bahçeli; daha doğrusu Devlet Bahçeli’nin önerisi…
Yani, bir Alevi ve bir Kürt Cumhurbaşkanı Yardımcısı olsun diyerek Türkiye’yi Lübnanlaştırma, Iraklaştırma, Sudanlaştırma, Kongolaştırma projesi…
Emre çok açık söylüyorum, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en tehlikeli söylemi, Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik en açık tehdittir bu.
Bunun, kendini milliyetçi diye tanımlayan birinden geliyor olması ise tehlikeyi daha da büyük hale getirmektedir.
Bu söylemin Anayasa değişikliği ya da yeni bir Anayasa yapmaya soyunmuş bir ittifaktan gelmesi ise karşı karşıya olduğumuz felaketin büyüklüğünü gösteriyor.
Bunlar Anayasa yapacaklar bu kafayla!
Neyse ki ilk kez Mehmet Uçum’la aynı fikirdeyim.
360’ı bulurlarsa yapacakları Anayasayı getirsinler halkın önüne, referanduma.
Bakalım geçecek mi?
Halkımız da ülkeyi mahvetmeye onay verecek mi görelim!
Devlet Bahçeli’nin önerileri artık Öcalan’ın en vahşi rüyalarının bile önüne geçti deyip bu mevzuyu noktalayalım ve bundan sonrasını şimdiye kadar “devlet aklı” diyenler düşünsün!
Emrecim, avukatım Ömer’in bana ilettiği sorulardan anladığım kadarıyla benim buradaki yaşamımı merak ediyor “Fatih Bey bir saniye yerinde durmaz, sürekli bir faaliyet içindedir, orada nasıl dayanıyor?” diyormuşsun.
Şöyle diyeyim, burada ayrı bir konfor, başka bir yaşam tarzı geliştirdim ve çok da yararlı buluyorum bu halimi.
Minimalist bir yaşama geçtim ve itiraf edeyim buranın kendine özgü ayrı bir konforu var.
Bilirsin zengin vatandaşlarımız her yıl Avusturya, Almanya gibi ülkelerdeki günlüğü 3 – 4 bin euroluk detoks kamplarına gider, osu busu derken bir haftada 25 – 30 bin euro harcayıp kendilerini iyi hissetmelerini sağlayan bir detoks yaparlar.
İşte ben de Silivri’de kendimi detoks kampında görüyor ve keyfini çıkarıyorum.
Düşünsene, bir aydır tek gram alkollü içki içmedim, kırmızı et yemedim, gazlı içecek tüketmedim, tek fincan Türk kahvesi tüketmedim, fastfood yemedim, işlenmiş et ürünü boğazımdan geçmedi.
Her sabah, sabah ezanı ile uyanıyorum.
Akşam en geç 11’de, bilemedin 12’de yatıyorum.
Her gün düzenli spor yapıyorum.
Biliyorsun ben aşırı spora karşıyım.
Zaten burada da yürüyüş ve streching yapıyorum.
Ama bir yoga minderi alınca Hande “şınav da çek” dedi.
Ve dün şınav rekorumu kırdım.
Bir adet şınav çekebildim.
Birkaç hafta içinde ikiye çıkmayı planlıyorum.
Zaten aort genişlemem olduğu için aerobik spor yapmam yasak.
Yemek konusunu ise kendim hallediyorum.
Cezaevinde protein olarak haftada 5-6 kere tavuk veriyorlar.
Tavuk severim ama bu kadar da değil.
Bunun yanı sıra her öğün ya pilav ya bulgur ya da makarna var.
Pilav vasat, bulgur iyi, makarna hamur…
Şahane ayran veriyorlar.
Silivri’nin meşhur Arslan marka ayranı.
Kefir de aynı marka.
Yoğurt da fena değil.
Domates, biber, maydonoz da veriliyor.
Gayet lezzetli, güzel sebzeler.
Hem onları alıyorum hem de kantinden domates, biber, maydonoz ve taze nane…
Mesela dün akşam maydonoz ve naneyi ince doğrayıp limon ve zeytinyağı ile karıştırdım.
Bir domatesi dilimledim, bir tabağa simit şeklinde yaydım maydonoz nane salatasını.
Ortasına bir kaşık labne peynir koydum.
Onun ortasına da bir halka yapıp içine biberli zeytinyağı koydum. Maydonozların ortasına da 4 cmde bir domates dilimlerini dizdim.
Bir dilim Etimek ile yedim.
Ama Adalet Bakanlığı Ceza ve Terkip Evleri Müdürlüğü’ne bir ricam var.
Kantinlerde protein barları da satsınlar.
Bu kadar tavuk yenmez.
Sonunda ya yumurtlamaya başlarız ya da cezaevi çıkışı jinekomasti ameliyatı olmak zorunda kalırız.
Cezaevi muhabbetini şimdilik bir kenara bırakıp gündeme geçelim istersen.
Bence gündemdeki en acı konu Mehmet Murat Çalık’ın tutukluluğu her şeye rağmen sürüyor.
Hastane, adli tıp, bir daha hastane, rapor falan konuşuluyor.
Tam zırvalık.
Başlarım rapora da hastaneye de!
Bunların hiçbirine ihtiyaç yok.
Çünkü Çalık hükümlü değil, tutuklu.
İçindeki insanlık ölmemiş tek bir savcı, içinde hala insanlık kırıntısı bulunan tek bir hakim yeter Emre.
Hükümlü olsa amenna.
Rapor falan şart ama bugün rapora değil sadece insanca duygulara gerek var, fazlasına değil…
Burada her gün en az 2-3 milletvekili ve 4-5 avukatla görüşüyorum. Sağ olsunlar ziyarete geliyorlar.
Hepsini yazmıyorum ama geçenlerde CHP’nin Niğde Milletvekili Ömer Gürer geldi.
Tarımla ilgili açıklamalarını yıllardır takip eder, çok da saygı duyarım. Tarımdan falan konuştuk.
İlginç bir şey anlattı.
Seçimlerden önce sık sık gittiği ve büyük sevgi gördüğü bir köyden, seçimde CHP’ye 0 oy çıkınca atlamış arabaya bu köye gitmiş.
Yine hoş karşılanmış, oturmuşlar sohbete “Yahu bu kadar iyiyiz, beni sevdiğinizi söylüyorsunuz, tüm dertlerinizi Ankara’ya ben aktarıyorum. Ama benim partime 0 oy verdiniz. 172’ye 0. Reva mı bu? Niye?”
Köylüler şöyle yanıt veriyor: “Seni seviyoruz ama senin partin CHP DEM’le beraber. Yani teröre destek veriyor. Biz teröre destek veren PKK’nın partisine yakın olana oy vermeyiz.”
Ömer Bey “Şimdi buradan çıkıp o köye gideceğim bakalım ne diyecekler” dedi.
Güldüm.
Ben de merak ediyorum.
Bunu niye anlattım…
Dün diğer tüm anketlerin tam tersi bir sonuçla AKP’yi birinci gösteren, MHP’yi 8’e çıkaran, DEM Parti’yi 10 bulan bir anket sonucu gördüm.
Hadi AKP yükseldi, MHP nasıl yükseldi?
Hadi ikisi de yükseldi, aynı anda DEM nasıl yükseldi?
Biri bana bunu anlatsın.
Niğde’nin o köyünde hiç mi bir şey değişmedi, üstelik de köylünün mali durumu da böyle iken daha da arttı mı, %100’den %120’ye mi çıktı destek?
Çözüm süreci ile ilgili komisyon heyecanı sürüyor ve komisyonda kim olacak, hangi partiden kaç kişi olacak, kararlar salt çoğunlukla mı yoksa nitelikli çoğunlukla mı alınacak diye tartışılıyor.
Bunlar dünyanın en manasız tartışması.
Daha adı bile koyulmamış bir komisyona bir isim önerim var.
H.S.D. Komisyonu
Açılımı “Havanda Su Dövme Komisyonu”
Çünkü ilk gün söylediğim gibi gücünü yasadan almayan bir komisyon hiçbir şey yapamaz, bir işe yaramaz.
Yapsa yapsa geyik yapar!
Bu komisyonumsu şeyin alacağı her türlü karar ya da öneri TBMM’de AKP-MHP ve DEM’in çoğunlukta olduğu komisyona gidecek ve onlar karar verecek.
Yetkisiz, yasasız komisyonun önemi sıfır.
Demek ki gereksiz.
Herkes, haksız yere tutuklu belediye başkanlarının ne zaman serbest kalacağını ilişkin tahminler yürütüyor.
Dün tanımadığım bir avukat ziyaretime geldi.
Söylediği kadarıyla AKP’ye yakın inşaat şirketlerinden Gül İnşaat’ın patronlarının avukatıymış.
Bilmiyorum.
Vekaletnamesini görmedim.
Bir süre dinledim anlattıklarını.
Sonra da gitmesini rica ettim.
Verdiği bilgiler ilginçti.
“Belediye başkanlarının iddianameleri eylül sonu, ekim başı hazır olur. Yargılamalarla beraber tahliyeler başlar” dedi
Başkanları tutuklayabilmek için irtikap ve örgütlü suça soktuklarını iddia etti.
Ekrem İmamoğlu ile ilgili iddianamenin ise yılbaşından sonra hazırlanacağı konusunda gayet emin konuştu.
Şaşırdım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB’yi hatırladı ve “AB için köprüden önce son çıkış Türkiye” dedi.
Haklılık payı var ama bu hukuk düzeyindeki Türkiye’nin AB’ye nasıl kabul edileceği muammasına yanıt vermedi.
Zaten soran da olmadı.
Emrecim Türkiye ilginç bir süreci yaşıyor.
Ben bu dönemi bölgemiz açısından 1. Dünya Savaşı ve hemen sonrası döneme benzetiyorum.
Türkiye bugünlere zayıf yakalandı ya da tüm bunlar Türkiye zaafiyet içinde görüldüğü için başladı.
Göreceğiz…
Bildiğim; sorunun nedeni, sorunun çözümü olamaz.
6 Ekim 2024’te Hamas, İsrail’e lüzumsuz, manasız, zamansız bir saldırı yaptığında, bu programda bu saldırının İsrail’den başka hiç kimsenin işine yaramayacağını bağıra bağıra söyleyince İsrailci dediler bana.
Bakın o günden bu yana ne oldu?
Gazze yerle bir oldu.
2 milyon Filistinli evinden barkından oldu.
Milyonlarcası mülteciye dönüştü.
Dünyanın en verimli bölgesinde yüzbinler açlıktan ölüyor, çoğu kadın çocuk, yaşlı yüz bine yakın Filistinli öldürüldü.
İsrail ve Amerika İran’ı vurdu.
İran Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanları, bilim adamları öldürüldü.
Lübnan yerle bir oldu.
Esad gitti.
Suriye’nin güneyini İsrail işgal etti.
Hala Hamas’ın doğru iş yaptığını düşünen var mı?
Bu stratejik körlükle Türkiye nereye gider bilmiyorum ama çok da iyi bir gelecek görmüyorum.
Biz ise hala İmam Hatipler üzerinden konuları tartışıyoruz.
Hala ümmet falan diye siyaset yapıyoruz.
Allah sonumuzu hayretsin diyeceğim ama emin değilim…
Bu arada unutmadan Osimhen transferini sormuşsun.
Ben de Galatasaraylı infaz koruma memuru arkadaşlara sordum.
“150 milyon euro maliyetle Osimhen’i almak delilik” dediler.
Ben demedim onlar dedi.
Son sözüm de otomobil vergilerine olsun.
Zaten fahiş olan vergiler daha da fahiş oldu.
Sadece zenginlerin aldığı araçların vergileri artmadı.
Onun vergisi sabit kaldı.
Kişi başı geliri 60 bin dolar olan Avrupalının 30 bin Euro’ya bindiği otomobili, kişi başı geliri 12 bin dolar olan Türkler 70 bin Euro’ya alabiliyor.
Memnunsanız sorun yok, durmak yok yola devam.
Herkese de güzel bir gün diliyorum.
Ekran karartmasının ardından dönen Özlem Gürses‘e de hoş döndün iyi ki döndün diyorum.
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar