İstanbul 15°
FatihAltayli

Fatih Altaylı

Diğer yazılarıFatihAltaylı

Yazı İçeriği

  • Silivri Günlüğü – 33

detail banner reklam

Silivri Günlüğü – 33

FatihAltaylı
Köşe Yazısı

Fatih Altaylı

Ağustos 8, 2025

Yazı İçeriği

  • Silivri Günlüğü – 33

Silivri Günlüğü – 33

Emrecim selamlar, 

Sana ve herkese güzel bir gün dileyeceğim de nasıl güzel olacak bilmiyorum…

Çünkü her geçen gün biraz daha, iktidarın yüz verdiği bazılarının giderek hadsizleşmelerini üzülerek, hatta ağlayarak izliyoruz.

Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Profesör Erhan Afyoncu katıldığı bir yayında, tarihçilerin büyük oranda hemfikir olduğu bir kavrama açıklık getirerek “Tarihte Türkiyeli diye bir kavram olmamıştır. Biz Türk’üz, Türkiyelilik diye bir şey yoktur. Fransalılık, İngilterelilik diye bir şey duydunuz mu?” dedi diye, bir dönem HDP ya da o zamanki adı neyse o partide genel başkan yardımcılığı yapmış, sonra AK Parti’den milletvekili yapılmış Mehmet Metiner, Erhan Afyoncu’ya ağzına gelen hakareti sıraladı.

Haddini bilmez herif, Afyoncu’ya söverken arada bilgi ve kalitesinin  KDV’Sİ Metiner’in yedi sülalesine fazla gelecek İlber Ortaylı’yı da küçümsemeye kalkıştı.

İktidarın taşları bağlayıp, köpekleri serbest bırakma politikasının net bir sonucudur.

Bu Mehmet Metiner benim televizyon programından kovduğum tek kişidir, elime sağlık diyorum. 

Hadsiz herif! 

Bu durum bile, önceki gün 8 saatlik ilk toplantısı ile siftah yapan komisyonun cortlayacağının, bir sonuç alamayacağının göstergesi. 

Belli ki iktidar kendi içinde bile terörsüz Türkiye sürecinde bir fikir birliği içinde değil. 

Öcalan ve Bahçeli dışında sürece canıgönülden sahip çıkan kimse yok. 

DEM’ in ise süreçten tek beklentisi “Öcalan’a özgürlük”

Selahattin Demirtaş’ın adını ağızlarına almaya korkuyor ve bunca yıldır çizdikleri, beni bile inandırdıkları demokrat imajlarını yerle bir edip sıradan radikal milliyetçi ve lidere tapan sol sosuna bulanmış radikal sağ bir parti olmaya doğru gidiyorlar.

Öcalan’ın serbest kalma olasılığının Bahçeli destekli artışı, eski Kürt siyasetçilerin demokratik ayarlarını bozdu. 

İzleyebildiğim kadarıyla, bu durum genç Kürt seçmenle aralarını açıyor. 

Çünkü genç Kürtlerin ya da modern siyasal Kürt hareketinin doğal lideri Selahattin Demirtaş.

Öcalan değil.

Yine de umutlu olmakta fayda var. 

Bahçeli ve Öcalan’ın iş birliği bir sonuç verebilir.

Bu konuda her ikisinin yakın bir diyaloğu ve güveni var. 

Benim açımdan anlaşılmaz olan ise Bahçeli’nin tüm bunları yapmak için niye 26 yıl beklediği… 

Çünkü Öcalan’ın tavrı ve fikirlerinde değişiklik yok. 

Kendisiyle konuştuğum günle, yani 28 yıl öncesi ile bugün arasında yeni bir şey söylemiyor. 

Bahçeli niye 26 yıl bekledi?

Tüm bunlar 1999 yılında da olabilirdi. 

Üstelik geçmişte Türkiye’nin çok daha güçlü ve dengeli zamanlarında, Orta Doğu bu kadar karışmamışken çok kolay ve risksiz olurdu.

Şurası bir gerçek ki, terörsüz Türkiye denilen mesele toplumda beklenen heyecanı yaratmadığı gibi, komisyondan bir sonuç çıkacak diye düşünenlerin sayısı fazla değil. 

Kandil’in de pek öyle pazarlıksız, talepsiz denklemden çıkacak gibi durmadığı açıklamalarından anlaşılıyor. 

Emre, Silivri’de hayatımda izlemediğim kadar çok televizyon izliyorum. 

İzlemesem bile genelde televizyonum açık ve doğrusunu istersen biraz asabımı bozan bir durum. 

Haberler genelde toplumdaki yozlaşmayı, öfkeyi, tutarsızlığı, kültürsüzlüğü, kalite düşüşünü gözümüze sokuyor.

Habercilerin Türkçe zafiyeti ise ayrı bir felaket ama ona değinmeyeceğim. 

Haberleri izledikçe içim kararıyor, toplumun geleceği için karamsarlaşıyorum. 

Hepimizin bildiği, bas bas bağırılan haberleri; e-Devlet rezaletini, yargıdaki felaketleri, siyasetteki garabetleri söylemiyorum.

Daha küçük ama belki de düzelmesi daha zor toplumsal çöküşlerden bahsediyorum. 

Mesela Gaziantep’te belediye zabıtası bir dükkanda tarihi geçmiş ürünler buluyor. 

İşlem yapacak.

Dükkan sahibi rezil, zabıtaları tartaklayıp dükkandan atıyor, silahla tehdit ediyor.

Ve zabıta gitmek zorunda kalıyor.

Böyle o kadar çok olay aks ediyor ki ekranlara, şaşarsın… 

Bu artık devletin büyük bir zaaf içinde olduğunu, parti devletinin saygınlığının da gücünün de yerle yeksan olduğunu gösteriyor. 

Haber izlerken gözlerimi her seferinde yaşartan bir başka konu ise Gazze’den gelen görüntüler. 

Bir lokma yemek, birkaç kilo un için çırpınan, sadist psikopat Amerikalı ve İsrailli köpekler tarafından yemek kuyruklarında öldürülen Filistinliler yeterince acı verirken, bir zamanlar Afrika’dan gelen açlıktan kırılan çocuk görüntüleri bolluk ve bereket ülkesi Levant’tan, Filistin’den gelmeye başlayınca her karşıma çıkışında gözlerim doluyor. 

Görüntüler kadar acı olan ise Türkiye’nin bu konudaki sessizliği ve etkisizliği. 

Trump konusunda ne ses çıkarabiliyor ne hamle yapabiliyoruz. 

Ama kimse merak etmesin, yılbaşının ertesi günü, 1 Ocak’ta Galata Köprüsü’nde bir miting yapar ve hilafet bayrakları ile İsrail’in ödünü patlatırız hayırlısı ile… 

Mısır’dan yalınayak yola çıkarak Gazze’ye yürüyeceğini açıklayan Ahmet Davutoğlu’ndan da pek bir hareket gelmedi. 

Yalınayak yürümesine gerek yok, ayakkabıyla yürüse de olurdu! 

Netanyahu isimli ruh hastası katilin bu yaptıkları, batı dünyasında zaten geçmişten beri var olan ve İkinci Dünya Savaşı sonrası üzeri bir utanç örtüsü ile örtülen antisemitizmi hatırlatmaya başladı. 

İsrail halkı, Netanyahu rezilini o koltuktan aşağı indirmediği her gün giderek artacak bir İsrail ve Yahudi aleyhtarlığını getirecektir. 

Aklı başında her Yahudi, ki sayıları hiç az değildir, Netanyahu’ya savaş açmalı. 

Emrecim, çok ilginç günler yaşıyorum. 

Milliyetçi görüşe sahip genç avukatlar ziyarete geliyorlar. 

30’ların başında, okul çağlarında MHP’ye gönül vermiş, şimdilerde kimi İYİ kimi Zafer Partisi’ne yakınlaşmış genç hukukçular… 

Doğrusu şaşırıyorum, söyledikleri ilginç.

“Fatih abi, seni dinlemeye başlayıncaya kadar vatanı seven milliyetçilerin sadece sağ görüşlerden olduğuna inanırdık. Seni dinleyip anladıkça sosyal demokratların da bizim kadar milliyetçi olduğunu gördük” diyor hepsi.

Bu çok güzel bir iklim. 

12 Eylül baskı rejiminin yaralarını sararken de benzer bir ortam oluşmuştu. 

Bugün de bu ortamı AK Parti’nin baskı rejimi sağlıyor.

AK Parti sonrası toplumsal uzlaşma çok hızlı gelişebilir. 

Ama asıl söyleyeceğim bu değil. 

Bu gençler, CHP’nin komisyonda yer almasına anlam veremiyorlar. 

Ben de onlara İYİ Parti ve Zafer’in olmamasının ne kadar doğru ise CHP’nin olmasının o kadar doğru olduğunu; çünkü CHP’nin terör konusunu Meclis çatısı altında çözmek istediğini seçimler öncesinde vaat ettiğini, burada o komisyonda olması garabet olanın DEM’e terörist diyen MHP ve AKP olduğunu anlatıyorum. 

Emre, birkaç ay önce bu programda bence çok önemli bir tespitte bulundum. 

Bir cümle kurdum, şöyle dedim: “Türkiye’de, Cumhuriyet tarihinde belki de Tanzimat’tan beri ilk kez, bir nesil anne ve babalarından daha kötü şartlarda yaşıyor, yaşayacak. Ve Cumhuriyet tarihinde ilk kez, bir nesil ana babalarından daha büyük bir gelecek kaygısı içinde”

Bu durumu fark etmeyen bir iktidar, algı yönetimi ile ayakta kalabileceğini düşünüyor. 

Adaletin, mümkün olan en üst düzeyde liyakatın, eğitimde kalitenin, fırsat eşitliğinin, yargı karşısında eşitliğin, idareye karşı güvenin olmadığı bir yerde bu durum düzelmez. 

Az sayıda işe yarar insanımızı elden kaçırır ve giderek kötüye giden bir kısır döngü girdabında olmayan bir dibe sürükleniriz. 

İktidar bunu görmek zorunda ama görmeyecek, çok belli.

Nereden mi belli? 

Bak e-Devlet skandalı patladı ve giderek dal budak sarıyor. 

Yargıya yansıyan ve yansımış, idarenin açıkladığı önlemler var.

Yani olay gerçek ve tahminlerden büyük… 

Buna karşın İletişim Başkanlığı olayı küçülterek, neredeyse yok sayacak açıklamalar yapıyor.

Troller ise daha da ileri giderek rezaleti 23 yıllık iktidara değil, 75 yıldır iktidar yüzü görmemiş CHP’ye bağlıyorlar. 

Bu, olan bitenin ve toplumdaki güvensizlikten kaynaklanan umutsuzluğun hala farkında olmayan bir iktidara işaret eder.

Böyle bir iktidar anlayışı, meritleri, yani toplumu ve ülkeyi ileri taşıma potansiyeli barındıranları ülkeden kaçırır.

Bu kadar ayan beyan her şey ortadayken, yalanlama neyin nesi!

“Soruşturma sürüyor, nereye giderse gitsin sonuna kadar araştırılacaktır. En doğru bilgiler toplumla paylaşılacaktır. Abartılı yorumlar gereksizdir” dersin, hiç olmazsa inandırıcılığın sürer.

Aksini yapınca millet ağzıyla değil, başka yeriyle güler. 

Şu anda BTK eski başkanına güldüğü gibi… 

Şimdi de bakan yardımcısıymış. 

Liseyi bitirir bitirmez İBB’de işe başlamış, sonra hep kritik görevlerde… 

30 yaşında Başbakanlık müşaviri, 37 yaşında BTK Başkanı olmuş. 

Ve tüm bu zor görevleri yaparken bir yandan da birbiriyle alakasız
6 üniversiteyi bitirmiş. 

2 yüksek lisans, 2 doktora programı tamamlayıp “double doktor” olmuş.

O, tüm bunları yaparken, e-Devlet delik deşik olmuş ve şimdi “Acaba bu bey bu üniversiteleri gerçekten okudu mu?” diyorlar. 

Üstelik de bu denli önemli görevleri aksatmadan… 

“Ya işini yapmadı, ya bu okullarda okumadı” deniyor. 

Bence ikisi birden…

Bu arada ben ve benim gibi gazetecilik yapmaya çalışan meslektaşlarım, yıllardır e-Devlet sistemindeki rezaletleri gündeme getirdik; dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bizi yalancılıkla suçladı, Dezenformasyonla Mücadele Merkezi aleyhimize açıklamalar yaptı, hakkımızda soruşturma açıldı. 

Zaman, kimin yalancı olduğunu ortaya çıkardı. 

Konudan konuya atlıyorum ama dün Hatay Baro Başkanı ve yöneticileri ziyaretime geldi, Hatay’ın durumunu konuştuk. 

TOKİ, Hatay’da, kentin dışında dağların eteklerine doğru epey bir konut yapmış.

“Kalite sorunları bir yana, Hatay’ın yaşam tarzına ve iklimine uygun değiller. Teras yok, salonlar küçük, 80 metrekare evler. Kimse istemiyor. Fiyatları ucuz değil ama vadeli alması iyi” diyorlar.

Sayılarının ise gerekenden fazla olduğunu söylediler. 

“Gerekenden 70, hatta 80 bin fazla konut yapılıyor. Bu da Hatay’ın demografik yapısının değiştirilmek istendiği ve buraya çok sayıda göçmen ailenin yerleştirileceği şüphesi uyandırıyor” iddiasındalar

Kent içindeki rezerv alanlara Emlak Konut tarafından yapılan konutların inşaat kalitesinin çok daha iyi olduğunu ama bunlarda da 28.000 TL’lik metrekare maliyetinin görülmemiş derecede yüksek olduğunu anlattılar.

“Evlerimizi bize geri satıyorlar ve pahalı satıyorlar” dediler. 

Eski çarşı ve kentin tarihi bölgesi ile ilgili doğru düzgün bir faaliyet yokmuş. 

Televizyonlarda asabımı bozan bir diğer haber, neredeyse her gün bir yenisini duyduğumuz kadın cinayetleri ve iktidar kılını kıpırdatmıyor. 

Önceki gün de Meclis’te çalışan bir kadın, eşi tarafından katledildi. 

Bakalım Meclis’in tepkisi ne olacak? 

Ama şurası net ki; ilkel, şiddet dolu bir toplum olduk. 

Devleti yönetenler bununla uğraşacağına, siyasi rakiplerini hapse atmakla uğraşıyor. 

Aile yılında, ailedeki şiddet ise umurlarında değil. 

Emre, ben bunları yazarken 6 diploma, 2 yüksek lisans, 2 doktoralı eski BTK Başkanı ve hala Ulaştırma Bakan Yardımcısı Sayan, diplomalarının bazılarını özgeçmişinden silivermiş.

Ulan, küfür etsek suçlu olacağız ya!

Hale bak! 

Bakan yardımcısına bak, devletin düşürüldüğü hale bak, rezilliğe bak! 

Tabii medyamız da ilginç ve şuursuz…

En düzgün yayın organı, sahte diplomalı olduğu anlaşılan bir sahtekar için hala psikolog unvanını kullanıyor.

Ne psikoloğu, yapmayın Allah aşkına! 

Medyaya karışacak halimiz yok ama devletten doğru tutum almasını bekleme hakkımız var. 

O da şu…

Bu e-Devlet skandalı olurken duruma uyanmayan, bu rezalette ortaklığı yoksa bile ihmali bulunan kişi, tüm bu soruşturma sürerken görevde kalamaz. 

En azından soruşturma başladığı anda açığa alınmalıydı.

Şundan emin olabiliriz, bu işin içinde bir muhalif olsaydı şu anda cezaevindeydi.

AKP’li ise bakan yardımcısı olarak da kalabilir.

Bu rezalet içinde çok güldüğüm anlar var. 

Şu meşhur Kayıhan Osmanoğlu’nun diplomasi sahte çıkıp iptal edilince, sosyal medyadaki cin çocuklardan biri “Bir gecede cahil kaldı” diye yazmış.

Okudukça gülüyorum. 

Tüm bunlar olup biterken iktidar daha önemli işler peşinde ve bunları tartışıyor. 

Kırıkkale Üniversitesi ana kampüsüne, AKP kurucusu, defalarca devlet bakanlığı yapmış, daha önceki açılım süreçlerinin mimarlarından Prof. Beşir Atalay’ın adı verilmişti. 

İktidar, Beşir Bey’e bilmediğimiz bir nedenle kızmış olmalı ki, okuldan, daha doğrusu kampüsten adı silinmiş.

Abdullah Gül’ün niye aylardır sesi çıkmıyor diyordum, zannederim üniversitenin adı gitmesin diye konuşmuyor.

Dün sabah televizyonda bir röportaj izledim. 

Bir caddede, elinde hilti ile asfalt kıran bir inşaat işçisi ile yapılmış bir röportaj…

Kıvanç Tatlıtuğ, hatta Brad Pitt kadar yakışıklı bir işçi aslında.

Güzel sanatlar fakültesi mezunu bir tasarımcı imiş.

İş bulamayınca inşaat işçiliğinde çalışmaya başlamış.

Çok güzel bir laf etti “Şaşırma duygumuzu kaybettik” dedi.

Gerçekten iktidar son 15 yılda bizim şaşırma duygumuzu ortadan kaldırdı. 

Umarım yakın bir gelecekte bu duygumuza geri kavuşuruz. 

Bu kadar laf arasında Yüksek Askeri Şura kararlarını sorduğunu unutmadım. 

Genelkurmay Başkanı’nın değişeceğini tahmin edip etmediğimi merak etmişsin. 

Yeni Genelkurmay Başkanı’nın kim olacağını, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bir süre önce yaptığı bir grup konuşmasında adını anmasıyla öğrenmiştik. 

Genç inşaat işçisinin dediği gibi, artık şaşırmıyoruz. 

Burada moraller yerinde. 

Resul Emrah Şahan her zaman çok moralli, İmamoğlu da öyle. 

Zeydan Başkan’ın çok sevdiği Adana’sına dönmekten başka derdi yok. 

Benim sorunum ise cezaevi televizyonu. 

İlk geldiğimde Formula 1 yayınlarını izleyebiliyorduk.

Ancak son iki yarışı SPA ve Hungaroring yarışları yayına verilmedi, hayal kırıklığına uğradım. 

Tek değilim, başka mahkumlar da bozuldu bu işe. 

Moralimi Ahmet Burak’ın yolladığı Red Kitt’ler düzeltti. 

Biliyorsun en sevdiğim üç çizgi romandan biridir 

Morris ile Goscinny’nin başlattığı, şahane bir çizgi romandır.
Orijinal adı: Lucky Luke

Merak edenler için diğer ikisini de söyleyeyim “Asterix” ve
“Les Aventures de Michel Vaillant”

Şahane bir otomobil ve oto yarışı çizgi romanıdır. 

Kapatmadan, Anayasa Mahkemesi’ni bir kez daha kutlayayım. 

“İçeriği belli olmayan HTS kayıtları, tutuklama nedeni olamaz” dedi. 

Bu karar çok önemli ve başta Osman Kavala olmak üzere pek çok kişi, bırakın tutuklamayı, HTS delilleriyle mahkum edildiler.

Ama biliyorsun ki iktidarımızın sloganı şu: “Kim takar Anayasa Mahkemesi’ni!”

FatihAltaylı
X’te yanıtla

X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.

FatihAltaylı
  • Geçmiş yazılar

TümüFatihAltaylı
Bize Biraz Müsaade
Köşe Yazıları
Bize Biraz Müsaade

Fatih Altaylı

Ekim 6, 2025

Silivri Günlüğü - 73
Köşe Yazıları
Silivri Günlüğü - 73

Fatih Altaylı

Ekim 2, 2025

Silivri Günlüğü - 72
Köşe Yazıları
Silivri Günlüğü - 72

Fatih Altaylı

Ekim 2, 2025

  • Videolar

TümüFatihAltaylı
"Her reçete her insana uygun değil" görseli
Dün
FatihAltaylı
YouTube
Bedia Ceylan Güzelce & Klinik Psikolog Beyhan Budak"Her reçete her insana uygun değil"Teke Tek Bilim ▷ https://www.youtube.com/@TekeTekBilim YouTube kanalına abone olmak için ▷ http://bit.ly/FatihAltayli Gazeteci - Yazar Fatih Altaylı, Youtube kanalına özel gündemi yorumluyor. 00:00 Giriş 00:48 Bir günü nasıl geçiyor? 01:35 Emeklilere tavsiyeleri 03:11 Hobinin faydaları nedir? 07:14 Mutlu insan kimdir? 10:46 İnsanlarda zamanla ne değişiyor? 13:37 Alacaklı olma halinden nasıl kurtuluruz? 16:42 Güzel anlara neden tutunamıyoruz? 26:12 Psikolojide etiketleme durumu 33:39 Mahcubiyet duygusu 39:13 İnsan ne zaman psikoloğa gitmeli? 45 59 İyi hissetmek için öneriler 51:34 Özgüvenin çocuklukta mı oturması gerekli? 53:22 Değersizlik duygusu 56:21 Doğru insanı nasıl buluruz?
Kasım 2, 2025
Futbolda bahis skandalı görseli
2 Gün Önce
FatihAltaylı
YouTube
Timur Soykan & Murat AğırelFutbolda bahis skandalıTeke Tek Bilim ▷ https://www.youtube.com/@TekeTekBilim YouTube kanalına abone olmak için ▷ http://bit.ly/FatihAltayli 00:00 Giriş 02:05 Hakemlerin bahis oynama olayı nedir? 10:03 FIFA ile Türkiye arasında bir temas söz konusu mu? 12:03 Bazı hakemlerin “Buraya teşvik edildim” sözleri haklı bir savunma mı? 13:11 152 hakeme ne olacak? 16:26 Gerçekten 152 hakemin haberi olmadan bahis oynanmış olabilir mi? 25:38 Hakemlerin bahis oynadığı maçlara ne olacak? 32:25 Kapanış Gazeteci - Yazar Fatih Altaylı, Youtube kanalına özel gündemi yorumluyor.
Kasım 1, 2025
"1000 tane şarkı sözü yazdım" görseli
FatihAltaylı
YouTube
Bedia Ceylan Güzelce & Zeynep Talu"1000 tane şarkı sözü yazdım"Teke Tek Bilim ▷ https://www.youtube.com/@TekeTekBilim YouTube kanalına abone olmak için ▷ http://bit.ly/FatihAltayli Gazeteci - Yazar Fatih Altaylı, Youtube kanalına özel gündemi yorumluyor. 00:00 Giriş 00:17 Bir günü nasıl geçiyor? 01:11 Pandemi zamanı verimli geçti mi? 03:16 İnsanların yüzlerinde ne görüyor? 10:02 Bir şarkının ilk kıvılcımı nasıl ortaya çıkıyor? 14:15 İlham aldığı şeyler var mı? 15:28 İşinin sevdiği ve sevmediği yönleri neler? 17:46 Yazması çok zor olan bir şarkısı oldu mu? 26:15 Üretimi, çok fazla olaya maruz kalmak etkiliyor mu? 30:18 Müzisyenlerin yaşadığı en büyük sıkıntı nedir? 32:47 Bugünün Türkiye’si bir şarkı sözü olsa nasıl başlardı? 36:34 Kendisini nerelerden takip edebiliriz? 43:30 Kapanış
Ekim 26, 2025