İstanbul 23°
FatihAltayli

Fatih Altaylı

Diğer yazılarıFatihAltaylı

Yazı İçeriği

  • Silivri Günlüğü – 36

detail banner reklam

Silivri Günlüğü – 36

FatihAltaylı
Köşe Yazısı

Fatih Altaylı

Ağustos 12, 2025

Yazı İçeriği

  • Silivri Günlüğü – 36

Silivri Günlüğü – 36

Selamlar Emre, 

Nasılsın? 

İyi olduğunu, çok çalıştığını duyuyorum. 

Ben senin yerine dinleniyorum burada. 

Sen de kendini çok yorma.

Beni merak ediyormuşsun, merak etme iyiyim. 

Okuyor, çalışıyorum. 

Sağlığım yerinde sayılır. 

Biliyorsun aort genişlemem var. 

Önümüzdeki ay onun rutin ölçümü vardı, mecburen erteleyeceğim.

Büyük bir sorun olacağını zannetmiyorum. 

Her ne kadar Sırrı Süreyya Önder bu nedenle hayatını kaybetti ise de o sigara içiyordu, benim böyle bir alışkanlığım yok. 

Kalp ve damar sağlığı için en kötü şey sigara. 

Herkes bilsin, özellikle gençler…

Bunu da söyleyeyim.

Önceki akşam bacağıma inanılmaz bir kramp girdi. 

24 saatin üzerinde bir zaman geçti, tek başıma yapabileceğim tüm hareketleri yaptım, kas gevşetici kremler sürdüm, ne var ki hâlâ çok ağrıyor. 

Avukatlardan öğrendiğim kadarıyla başka tutuklularda da olmuş. 

Muhtemeldir ki beslenme, vitamin eksikliği ya da avluda dar alanda yürüme kaynaklı olabilir. 

Bugün sohbetimize depremle başlayalım senin için de uygunsa… 

Öncelikle Balıkesir’e geçmiş olsun diyelim. 

Neyse ki tek can kaybı haberi var. 

Elbette bir can bile çok önemli ama geçmiş depremlerde kaybettiğimiz yüz binleri hatırlayınca bu duruma bile şükrediyoruz.

Tabii 6.1’lik, çok da büyük sayılmayacak depremde 16 bina yıkılması bile aslında kabul edilebilir değil.

Ben Silivri’de depremi hissetmedim.
Cezaevi bol betonla sağlam bir bina, ruhum bile duymadı.

Ama haberi alınca cezaevinde olmanın ne kadar kötü bir şey olduğunu idrak ettim.

Biliyorsun annem de Hande’nin annesi de Balıkesir’de yaşıyor, aklım onlarda kaldı.

Arayıp durumlarını soramamak ne yalan söyleyeyim içimi acıttı.

Celal’i ve Naci Hoca’yı arayıp depremle ilgili bilgi alamamak da eksiklik hissi yarattı.

Üstelik Celal de depremin merkez üssüne çok da uzak değil, o da Çanakkale’de yakalanmış olmalı depreme.

Sonuç olarak şunu söyleyeyim, kısa süre önce neredeyse 9 büyüklüğünde bir deprem olan yerde ne yıkım var ne ölüm.

Bizde ise 6.1 gibi çok da büyük sayılmayacak bir depremde 16 bina yıkılıyor, enkaz altından neyse ki canlı insanlar çıkarıyoruz.

Bu kafayla Allah daha büyüğünden korusun…

Emre Beyciğim, her şeye artık Allah korusun diyoruz ama belli ki enflasyondan da korumuyor, Allah akıl vermiş kendimizi koruyalım diye.

Şimdi görüyoruz ki, bir kez daha gıda enflasyonunda dünya şampiyonu olmaya devam ediyoruz ve artık takipçilerimize tur bindirmeye başladık.

En yakın rakiplerimizin üç katı bir gıda enflasyonu var ve gıda enflasyonu düşme eğiliminde de değil.

1990’larda da Türkiye’de yüksek enflasyon vardı ama haziranda, özellikle temmuz ve ağustosta gıdadaki enflasyon sıfıra düşer hatta negatif olurdu.

Ama AK Parti’nin tarım politikaları sayesinde bu da kalmadı, yaz aylarında bile gıda fiyatlarında enflasyon sürüyor.

Ve sürekli “Tarlada 3 TL, manavda 30 TL” geyiği yapılıyor.

Tek suçlu nakliyeci ve aracı gibi gösterilip bunlar şeytanlaştırılıyor.

Oysa her şey bir bütün hatanın parçaları.

Tarlada bedava olsa markette de bedava mı olacak ki böyle saçma bir hesap yapılıyor.

Fiyatlar yolda artıyor, çünkü taşıyan kamyonun mazotu pahalı.

Vergilerden ötürü kamyon pahalı, faizlerden ötürü kamyonun taksidi pahalı. 

Mecburen müteahhitlerin yaptığı yoldan geliyor, yol ücreti pahalı.

Hale geldi, manavlar halden alacak.

Manavın kullandığı kamyonetin ÖTV’si arttı, KDV’si arttı, kamyonet pahalı…

Faiz arttı, kamyonetin taksidi pahalı, mazotu pahalı…

Dükkan kirası sürekli arttı, kira pahalı…

Elektrik pahalı, terazi pahalı…

Herkes kredi kartıyla almak zorunda, kart komisyonu pahalı…

Hadi söyleyin kim suçlu?

Motorlu araçlara fahiş ÖTV koyan manav mı? 

Kamyonları, Kamu Özel İş Birliği dedikleri yollardan geçmek zorunda bırakan manav mı? 

Özelleştirilen elektrik dağıtım şirketine verdiği müteahhiti zengin etmek için elektrik fiyatına aşırı zam yapan manav mı?

Manav derken bakkalı, marketi, mandırayı, hepsini kastediyorum.

Hepsi yanlış bir iktidar politikasının sonucu.

Genel soru şu: Peki iktidar değişince ekonomi düzelir mi?

Kaynakları yandaşa değil doğru kullanacak olana aktaran, 

tarımı ithalatla değil teşvikle ama doğru teşvikle destekleyip üretimi arttıran, yandaş zarar etmesin diye onları zengin etmek için hizmet fiyatlarını artırmayan, şirketler ve üreticiler arasında ayrım yapmayıp gerçek rekabeti sağlayan güvenilir bir hukuk sistemi oluşturup yerli sermayenin kaçmasını engellersen, yabancı yatırımcıya şununla ortak ol diye emretmeyip onları hukuk şemsiyesi ile siyasi baskıdan korursan ekonomi öyle çok uzun değil, bir yıla kalmadan düzelir.

Bunu uzun uzun anlatırım da şimdi zamanı değil.

Bunları söyleyince sen bana Cumhurbaşkanı ile eski Bakan Nurettin Nebati’nin görüşmesini soracaksın diye düşünerek yanıt vereyim.

Cumhurbaşkanı ile Nebati görüşmesi, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda bir değişimin işareti mi?

Açık söyleyeyim, zannetmiyorum.

Bundan böyle bir sonuç çıkarsa eğer, bu ekonominin gerçeklerinden epistemolojik bir kopuş yaşayacağız demektir.

Ve dolar bir ayda 70 TL olabilir. 

Türkiye bir anda irtifa kaybetmeye başlar.

Kredi notu bir haftada tahmin edemeyeceğimiz kadar düşürülür.

Bugün bu kredi değerlendirme kuruluşları notu Türkiye ekonomisi iyi olduğu için değil, başında Mehmet Şimşek olduğu için arttırıyorlar. 

Biliyorlar ki Şimşek ehvenişer, en azından aynı dili konuştukları birisi.

Nebati gelirse baştan da geriye döneriz. 

Nebati kafası ancak seçime kısa süre kala geri gelebilir, şu an hiç zannetmiyorum. 

Gelelim dün bugüne bıraktığımız Trump organizasyonlu Azerbaycan-Ermenistan barışına… 

Biliyorsunuz Azerbaycan 30 yıldır Ermeni işgali altında olan topraklarını geri alırken üç desteği vardı: İsrail, Türkiye ve Rusya 

Rusya, Batı ile yakınlaştığı için Paşinyan’ı cezalandırmış, desteğini kesmişti.

İsrail ise doğrudan silah ve lojistik desteği veriyordu. 

Türkiye zaten genetik olarak Azerbaycan’ın en yakın destekçisiydi. 

Sorun bölgesel güçler arasında çözülüyordu. 

Hatırlarsan o günlerde ben de burada, Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkilerini hızla düzeltmeye başlamasının bölgede önemli ve lehimize gelişmelere neden olacağını anlattım. 

Ancak tam aksi oldu, Türkiye gereksiz bir açıklama ile Azerbaycan’ı bile kırıp döktü. 

Ve burada ABD devreye girdi.  

Aliyev ile Paşinyan’ı masaya oturttu, barış yaptırdı ve arada parsayı topladı. 

Meşhur Zengezur Koridoru’nu, daha önceki anlaşmalarla Rusya’nın kontrolüne verilmesi öngörülen koridoru, ABD denetimine aldı.

Hem de 99 yıllığına… 

Bu, ABD ve İsrail’in, Türkiye’nin batısı ve güneyinden sonra burnunu doğusuna da soktuğu anlamına geliyor ve yanı başımızda yeni bir gerilim bölgesi ortaya çıktı.

ABD’nin buradaki varlığı İran ve Rusya’yı çok gergin hale getirecek. 

Rusya’nın, başta Gürcistan olmak üzere başka bölge ülkeleri üzerindeki baskısını arttıracak. 

Bazı cahil yorumcular bu sayede Türkiye’nin Orta Asya ile bağlantısı açıldı Adriyatik’ten Çin Denizi’ne demeye başladılar.

Oysa tam aksi oldu, Türki Cumhuriyetlerle bağımız Amerika’ya bağımlı hale geldi. 

Ve Çin’in Avrupa ile bağlantı planı kesildi.

Bu gelişmenin, yani Trump koridorunun ortaya koyduğu bir başka gerçek ise, Türkiye’nin bölgesel güç iddiasının gerçek durumla bir ilgisinin kalmadığı.

Bölgesel güç olsa idik bu barışı biz organize ederdik.  

Zengezur Koridoru’nun kontrolünü 10 bin km uzaktaki bir ülkeye değil, en azından bölgesel bir konsorsiyuma verirlerdi.

Bu gelişme bölgenin lehine değil. 

Bir süredir ekranlarda İzmir’deki su sorununu, özellikle Çeşme’deki susuzluğu izliyorum. 

DSİ, İzmir’de dolu olan barajları İzmir’e su veren barajlara bağlamamakla ve bol suyu ziyan etmekle suçlanıyor. 

Aynı suçlama, aynı DSİ için Edirne’de de yapılıyor.

Edirne’ye de 2 barajı bağlayacak hattı yapmamak ve mevcut bir hattaki asbestli boruları değiştirmeyerek bu hattın kullanılmasına engel olmakla suçlanıyor.

Bu iki iddia için ben bir şey söyleyemem.

Ama DSİ, yani Devlet Su İşleri sadece bugünü ile değil, geçmişi ile de tartışılmalı.

Niye?

Çünkü DSİ işini kötü yapıyor çok uzun bir süredir. 

Türkiye’nin iki büyük ve önemli gölü DSİ’nin hataları yüzünden kurudu: Akşehir ve Eber 

Bunlar 30-35 yılda göz göre göre kurutuldu.

1980’lerde Eber Gölü kıyısındaki Yakasinek köyüne ava giderdim, ördek avına.

Şahane bir göldü.

Göldeki kamışlar köylünün geçim, Bolvadin’deki Tekel Alkoloid Fabrikası’nın hammadde kaynağı idi. 

O zamanda da DSİ gölden su aktararak gölün seviyesini düşürürdü.

Ve kuruma o zaman başladı. 

Keza Akşehir… 

Bugün belki de Doğu Anadolu’daki projelerinin bile ne kadar doğru olduğu tartışılabilir. 

Uzmanların görüşü böyle… 

Emre, ülkenin her tarafında çiviler çıkmış. 

Sahte diplomalardan söz ediyoruz. 

Peki her yanda hekimlik icra eden göçmen doktorların diploması var mı, varsa gerçek mi biliyor muyuz! 

Baksana dolandırıcılar bir müteahhiti, bir bakanlıkta randevuya çağırıyorlar ve örtülü ödenekte kullanılacak diye 3 milyon dolar dolandırıyorlar. 

Bu, ülkede hukuk kalmadığının göstergesidir. 

Bir müteahhit, elden vereceği milyon doların Cumhurbaşkanlığı örtülü ödeneğine gidebileceğine inanıyor, inanmasa bile kaz gelecek yere hukuksuzca da olsa tavuk vermeyi normal karşılıyor. 

Din adamı kisvesi altında gezenler, hak yemeyi din kılıfına sokabiliyorsa her şey mümkündür Emre, her şey. 

Dikkatimi çeken bir başka cehalete de ben dikkat çekmek istiyorum. 

MHP 9 bölgede mitingler yapacağını söyleyince kıyamet koptu.

Yahu ne alaka!

9 rakamının MHP açısından önemi duymadınız da 9 Işık’ı da mı duymadınız!

MHP demişken, ünlü Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu ile ilgili bir şey söylemek istiyorum. 

Milliyetçi partilerden birinin lideri, CHP’ye komisyonda yer aldığı için kızmış ve çok ağır sosyal medya paylaşımları yapıyormuş. 

Çok garip. 

Şöyle ki, bu lider komisyon toplantıları öncesinde “CHP toplum adına o komisyonda yer almalı. Üç partinin oldu bitti ile bir şeyler kotarmasının önüne geçmek için CHP komisyonda olmalı” diye hem parti yöneticilerine hem de yakın çevresine söylüyordu.

Elbette siyasette fırsatları değerlendirmek gerekir ama bu kadarı da fazla, hatta ayıp. 

Emre Beyciğim az önce ekonomi verilerine baktım. 

Faiz harcamaları hem sayısal hem oransal olarak Cumhuriyet tarihinin rekorlarını kırarken ekonomide toparlanma bekleme. 

Memur maaşları artmıyor, yatırım artmıyor, eğitim ve sağlık kalitesi artmıyorken borç ve harcamalar artıyorsa orada büyük bir sorun vardır.

Bu sorun çözüme değil, çözümsüzlüğe giden yolda göreceğiniz türden sorundur.

Silivri’de akşamları epey bir televizyon izliyorum. 

Halk TV, Sözcü TV ve Habertürk dışında bazı film kanallarını ve arada MasterChef’i izliyorum. 

MasterChef biraz asabımı bozuyor. 

Yabancı ülkelerdeki MasterChef programlarındaki yarışmacılar ile bizdeki yarışmacılar arasındaki fark beni çok üzüyor. 

Benzerleri arasındaki en iyi jüri bizde; Mehmet Şef, Soner ve Danilo süper. 

Ama yarışmacı ortalaması ne yazık ki üzücü. 

Haber kanallarında ise favori yorumcum Aksoy Araştırma’nın sahibi Ertan Aksoy haline geldi. 

Çok iyi noktalara değiniyor, çok akılcı yorumlar yapıyor. 

Herkese tavsiye ediyorum. 

Okur ve izleyicilerin taleplerini iletmişsin. 

“Fatih Bey bize Türkiye ve Avrupa’da seyahat rotaları, sevdiği kentleri anlatsın. Lokanta tavsiyeleri versin” demişler.

Baş üstüne, yarın öbür gün başlarım.

Ama kızmak yok, herkesin zevki farklı… 

Bugün komisyon toplantısı var ve ben bu çalışmayı çok önemsiyorum.

Yarın bu konuyu geniş ele alırız diye bitireyim.

Yarın görüşmek üzere Emre.

Herkese sevgiler, selamlar… 

Balıkesir’in damadı olarak, annemin de yaşadığı kente bir kez daha geçmiş olsun… 

Umarım yıkılan binada eczanenin kolon kesmesi gibi bir rezaletle bir daha karşılaşmayız…

FatihAltaylı
X’te yanıtla

X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.

FatihAltaylı
  • Geçmiş yazılar

TümüFatihAltaylı
Silivri Günlüğü - 61
Köşe Yazıları
Silivri Günlüğü - 61

Fatih Altaylı

Eylül 16, 2025

Silivri Günlüğü - 60
Köşe Yazıları
Silivri Günlüğü - 60

Fatih Altaylı

Eylül 15, 2025

Silivri Günlüğü - 59
Köşe Yazıları
Silivri Günlüğü - 59

Fatih Altaylı

Eylül 15, 2025

  • Videolar

TümüFatihAltaylı
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Türkiye" görseli
2 Gün Önce
FatihAltaylı
YouTube
Mehmet Demirkol yorumluyorFatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Türkiye"Teke Tek Bilim ▷ https://www.youtube.com/@TekeTekBilim YouTube kanalına abone olmak için ▷ http://bit.ly/FatihAltayli Gazeteci - Yazar Fatih Altaylı, Youtube kanalına özel gündemi yorumluyor.
Eylül 17, 2025
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hukuk Devleti" görseli
3 Gün Önce
FatihAltaylı
YouTube
Barış Terkoğlu yorumluyorFatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hukuk Devleti"Teke Tek Bilim ▷ https://www.youtube.com/@TekeTekBilim YouTube kanalına abone olmak için ▷ http://bit.ly/FatihAltayli Gazeteci - Yazar Fatih Altaylı, Youtube kanalına özel gündemi yorumluyor.
Eylül 16, 2025
4 Gün Önce
FatihAltaylı
YouTube

Zeki Demirkubuz yorumluyor

Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hak"

Eylül 15, 2025

5 Gün Önce
FatihAltaylı
YouTube

Bedia Ceylan Güzelce & Müfit Can Saçıntı

"Gülmek bir savunma mekanizması"

Eylül 14, 2025